Genel Başkanımız Ali Balkız’a Ait Miting Konuşması -19 Aralık 2010 / saat 11.30 Müftülük Meydanı- Kahramanmaraş Sevgili Canlar; 19 Aralık 1978 tarihinden bugüne tam 32 yıl geçti. Ogün doğan çocuklar bugün 32 yaşındalar. 32 yıl sonra da olsa; bugün Kahramanmaraş’tayız. Bugün buraya; kimse sanmasın ki; bir yarayı kaşımaya; Sivas örneğinde de iddia edildiği üzere ; “kin ve nefret duygularını körüklemeye ” geldik. Biz bugün buraya, bundan 32 yıl önce bu topraklarda hayatlarını kaybetmiş olan canlarımızı anmaya; onları özlediğimizi, onlarsız bu hayatımızın ne denli çekilmez olduğunu anlatmaya geldik. Şu matem günlerimizde Kerbala’nın yasını tutarken, Kerbela ile neredeyse eş tuttuğumuz bu tür katliamlar bir kez daha olmasın dileklerimiz Kahramanmaraşlı Sünni kardeşlerimiz ile birlikte söylemeye geldik. Maraş Neresidir? Maraşlılar Kimlerdir? Maraş, Kurtuluş-bağımsızlık savaşımız sırasında Fransız Emperyalistleri tarafından, Antep ve Urfa ile birlikte işgal edilen bir şehrimizdir. Maraşlılar ise; Antep’in kahramanı Karayılan denli Sütçü İmam’ın şahsında bu işgale karşı çıkan yurtseverlerdir. Maraş’ta, Fransız Askeri’ne karşı kimler savaşmıştır? Sünniler, Aleviler, Türkler, Kürtler… Ogünlerde bu kahraman vatanseverlerin böylesi sıfatları yoktu ki. Onların ortak sıfatları Maraşlı olmaktı. O günkü Kahramanlar, Maraş’ın tarihine, Türkiye’nin tarihine bu şanlı sayfaları yazarlarken; nasıl oldu da, yine aynı tarihe 1978 Maraş Katliamı’nı yazabildiler?... Ya da birileri yazdırabildi. Faşist generaller mi? Emperyalistler mi? Maraş’tan bulabildikleri maşalar mı? Yoksa hepsi birlikte mi?. Bugün buraya bu soruların yanıtlarını aramaya geldik. Ve bir isteğimiz var: Bu katliam dosyası; Adliye’nin tozlu raflarından gün ışığına çıkartılıp yeniden açılmalıdır. Karanlık noktalar aydınlatılmalı, suçlular bulunmalı ve yargılanmalıdır. Son referandum sonrası; 12 Eylül 1980 Askeri darbesini yapan generallerin dokunulmazlıkları kaldırıldığına göre; işte buyurun; burası Maraş, Evren de Marmaris’te… Dönüp o günleri anımsayacak olursak: Maraş’ta Katliam planları bir yağ ve çırçır fabrikasında yapıldı. Hedef’te başta Aleviler olmak üzere, solcular, devrimciler, POL-DER ve TÖB-DER vardı. Katliam hazırlıkları 7 Nisan 1978 tarihinde Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu ve Pazarcık CHP ilçe Başkanı Memiş Özdal’a bombalı paketlerin gönderilmesiyle başlar. Kahramanmaraş’ta oraya buraya gelişi güzel bombalar atılarak ortam ısıtılır. Devlet görevlisi olduğunu söyleyen kimi kişiler, Alevi mahallelerini dolaşarak, sanki nüfus sayımı yapıyorlarmış gibi, yeni kapı numaraları veriyorlarmış gibi, Alevilerin evlerini kapılarına, duvarlarına kırmızı boya ile çarpı işaretleri koyarlar. Hazırlıklar tamamlanınca, dışarıdan çok sayıda militan, Milli piyango biletçisi kılığına büründürülüp şehre yerleştirilince Çiçek Sinemasında ilk fitil ateşlenir. Tarih 19 Aralık 1978’dır. Yani bundan tam günü gününe 32 yıl önce. Çiçek sinemasında etki gücü zayıf bir bomba patlatılır. Bu bombayı güya solcular atmıştır. Gerçek failler hemen belli olur. Ama olan olmuştur. Bomba patlatılmıştır. Kıyım başlamıştır. Önce sol görüşlü iki öğretmen Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu 21 Aralık günü, okuldan evlerine giderlerken silahlı saldırı sonucu öldürülürler. 22 Aralık günü bu iki öğretmen için cenaze töreni düzenlenecektir. Cenazeler Ulu Cami’ye gelecektir. Ancak hainler hazırlıklıdır. “komünistler, Aleviler, Cuma namazını basacaklar, katil iktidar " propagandası ile cami ve çevresine 10 bin kişi toplanır. Cenazeler cami’ye gelince; korteje, tabutlara saldırılır, herkes kaçmak zorunda kalır, polis de kaçar, jandarma da kaçar. Tabutlar yerde kalır. Yerde kalan tabutlar daha büyük olayların başlangıcıdır. 23 Aralık günü, Belediye ve camilerin hoparlörlerinden yapılan çağrılarla, halk kıyım için hazırlanır. Vali, Emniyet Müdürü ve Jandarma Alay Komutanı ise son derece serinkanlıdırlar “Devlet güçlüdür, her olayın üstesinden gelebilecek güçtedir. Önlemler alınmıştır. Vatandaşlar emin olsunlar” demektedirler. Tıpkı daha sonra Çorum ve Sivas Katliamlarında olduğu gibi. Aynı gün, yani 23 Aralık 1978 günü, yoğun olarak Alevilerin oturduğu Yörükselim, Mağaralı, Serintepe, Yusuflar, Yenimahalle, Sakarya mahallelerinde olup bitenleri anlatmaya ne sözcükler yeter ne de yürek dayanır. Katil sürüsünün temel sloganı şuydu: “Bir Aleviyi öldürenin mükafatı cennettir.” Güvenlik güçlerinin yaptığı en iyi iş, mahalle aralarından, bahçelerden, duvar tiplerinden ceset toplamak olmuştur. Vali Bey, kendi konağını, Jandarma Alay Komutanı kendi kışlasını bile koruyamamıştır. Sağlık Bakanı Şehre sokulmamıştır. Bu karanlık günlerin sonunda; resmi kayıtlara göre Kahramanmaraş’ta 111 kişi katledilmiş, 1000 kişiden fazlası yaralanmış, 552 ev, 289 işyeri tahrip edilmiş 8 oto yakılmıştır. Daha da önemlisi Türkiye tarihine kapkara bir kara leke sürülmüştür. Bu katliamı tertipleyen karanlık güçler öylesine pervasızlardı ki, katilleri değil, mağdurları yargıladılar. Hedef şaşırttılar. Karanlık bir sis perdesiyle gerçeklerin üstüne örtmeye çalıştılar. Peki gerçekler nerede?... Gerçekler katliamı yaşayan, sağ kalan canlarımızın hafızalarında, mahkeme tutanaklarındaki tanık ifadelerinde; milyonlarca Alevilerin bilincinde ve hayatlarını kaybeden sevgili canlarımızın mezar taşlarında yazılı. Biz Alevilerin tarihinde böylesi karanlık takvim günleri işaretlidir. Bu günleri unutmayız. Ne Kerbala’yı unuttuk, ne Dersim’i, ne Maraş’ı, Çorum’u, Sivas’ı, Elazığ’ı, Malatya’yı, Gazi’yi… Hiçbirini unutmadık, unutmayacağız. Çünkü biliyoruz ki; unutursak hatırlatırlar. Biz Aleviler; toplum olarak; felsefi inancımız nedeniyle; kin tutmayız, öç almayız, cana kıymayız. İncitilsek de incitmeyiz. Ama incitile incitile incitilecek yerimizin kalmadığının da farkındayız. Bu nedenle örgütleniyoruz. Yasal, legal, dernekler yasasının toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasının olanaklarını kullanarak kendimiz ifade ediyoruz. Biz bu ülkenin saygın, onurlu, sevgili, çalışkan, ahlaklı, hümanist, ilerici, çağdaş yurttaşlarıyız. Tıpkı Sünni kardeşlerimiz gibi. Ne Sünni kardeşlerimizin biz Aleviler’le, ne de biz Alevilerlerin Sünni Kardeşlerimle bir sorunu var? Temel sorun sistemin, devletin, biz Alevileri görmezden gelmesi, yok saymasıdır. Bu yok saymanın zaman zaman devlet veya devlete bağlı karanlık güçler tarafından katliam boyutlarına dek ulaştırıldığı da bir gerçektir. Maraş Katliamı bunun örneklerinden biridir. 12 Eylül’e doğru giden günleri anımsayacak olursak, Emperyalist güçler, onların yerli işbirlikçileri ve maşa olarak kullandıkları sivil faşist milisler baş aktörler oldular. 12 Eylül’e böyle gelindi. 12 Eylül’e giden o karanlık yolda, yol ağzı olarak seçilen şehirlerden biri de Maraş’tı. Maraş ve Maraşlılar kullanıldı. Doğrusu bu kentte kimi maşalar da bulabildiler. Yine doğrusu, Kahramanmaraşın sağ duyulu insanları, ne bu olaya katılmışlardır, ne de şehirlerinin üstüne düşürülen bu kara lekeyi kabullenmişlerdir. Gün kardeşlik günüdür. Gün Kahramanmaraş’ı kirletenlerden yasalar önünde hesap sorma günüdür. Bu katliamı ABF adına bir kez daha lanetliyor, şehitlerimizi bir kez daha sevgiyle saygıyla anıyor. Aziz anılarını dünya durdukça yaşatacağımıza dair ant içiyoruz. Sevgi ve saygılarımızla. 19.12.2010 Ali Balkız Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder