11 Ağustos 2011

İnsanın benzersiz farklılıkları ve Eylem

İnsanın benzersiz farklılıkları ve Eylem

EvcioğluHaber- Kapitalist sistemin bu tek perspektif dayatmasının ortak dünyayı yok edecek bir tehlike oluşturacağını ifade eden Arendt: “.........Sadece tek bir yanıyla görülmeye başlandığında ve kendisini sadece tek bir perspektiften sunmasına izin verildiğinde, ortak dünyanın sonu gelmiş demektir.”
Çağımızın Felsefecilerinden Hannah Arendt'in kikabından bazı ayrıntıları derleyen değerli Erdal Karayazgan'a teşekür ediyoruz. Bize Böylesine özgün bir felsefeciyi tanımamıza yardımcı olduğu için,

Arendt; her bir insanın o farklı olma halini, insani çoğulluğu, söz/eylem ilişkisini şu veciz ifadelerle özetler:
“İnsanın canlı olan şeylerle paylaştığı farklılık, onu benzersiz kılar ve bu benzersiz varlıkların (insanların) çoğulluğu paradoksal olarak insani çoğulluğu oluşturur. Konuşma ve eylem, bu benzersiz farklılığı ortaya serer. Bu yolla insanlar basitçe farklı olmak yerine, farklılıklarını açık seçik hale getirirler. İnsanların birbirlerinin karşısını salt fiziksel nesneler olarak değil ama insan sıfatıyla çıkma halleridir bunlar. Yalın bedeni varoluştan farklı olan bu tezahür inisyatife, ama açığa çıkarmaktan, göstermekten geri durulması halinde insaniliğini sürdüremeyecek bir inisyatife dayanır. İnsanlar pekala çalışmadan da yaşayabilir, başkalarını kendileri için çalışmaya zorlayabilir ve kendileri en ufak bir şey katmadan dünyadaki şeylerden yararlanmaya ve hoşça vakit geçirmeye karar verebilirler; bir sömürücünün ya da köle sahibinin ve bir asalağın yaşamı haksız ve adaletsiz olabilir ama insani olduğu kesindir.

Oysa konuşmanın ve eylemin olmadığı bir yaşam, harfiyyen, yaşarken ölmek demektir.

Böyle bir yaşam hali artık insanlar arasında geçirilmediği için insani yaşam sona ermiş demektir..

Yeni (olan) her zaman, pratik, gündelik hedeflerin nokta-i nazarından kesinlik arzeden istatistiki yasalara ve olasılıklara hayret verici tuhaflık olarak görünür; o nedenle, yeni, daima bir mucize kılığında ortaya çıkar. İnsanın eyleyebilir olması, ondan beklenmedik olanın beklenebilir olması , sonsuz olasılıklardan birini gerçekleştirebilir olması demektir. Böyle bir şey her insanın benzersiz olmasından ötürü mümkündür., öyle ki her doğumla benzersiz birisi dünyaya gelir”

İnsanın benzersizliğine bu denli vurgu yapan, insani çoğulluğun altını çizen Hannah Arendt siyaset ve özgürlük ilişkisini şöyle özetler: “Siyasetin varoluş nedeni özgürlüktür ve özgürlüğün deney (ve tecrübe) alanı eylemdir.”

Solda, katılım denilince ne anlaşılıyor.. Özgürlük dendiğinde ne anlaşılmalıdır..?
Günümüz Solunun içine düştüğü durum anlaşılabilir bir durummudur.? Günümüz sorunlarına karşı nasıl bir duruş sergilemelidir.? Siyasette özgürleşme? gibi başlıkların yeniden irdelenmesi ve tanımlamaya muhtaç olduğu bilinmelidir.!

Arendt: “Siyasetin varoluş nedeni özgürlüktür ve özgürlüğün deney (ve tecrübe) alanı eylemdir.”
20.Yüzyılın önemli Felsefecisi; Hannah Arendt'in “İnsanlık Durumu” kitabından şu alıntıyla konumuzu sonlamak sanırım uygun düşecektir:
"...tasa ve endişelere elinizdeki kitabın vereceği bir yanıt yoktur. Yanıtlar gündelik yaşamda verilir ve kitlenin mutabakatına konu olan pratik siyasal mevzulardır; güye burada haklarında tek bir çözümün mümkün olduğu bir takım sorunlarla uğraşıyormuşuz gibi görünüyor, ama yanıtlar asla teorik mütalaalarda ve tek bir kişinin görüşünde bulunamaz. Benim ilerleyen sayfalarda onerdiğim şey, en yeni deneyimlerimiz ve yakın dönem korkularımızı çıkış noktası olarak alarak insanlık durumunu yeniden düşünmektir. Burada sözkonusu olan şey kesinlikle düşünmektir ve bana öyle geliyor ki düşünmeme hali –gaflet içindeki bir umursamazlık ya da dumura uğramış bir zihin ya da koflaşmış “doğrular”ı tasasızca terennüm eden bu hal– zamanımızın en bariz özellikleri arasındadır. O nedenle önerdiğim şey aslında çok basittir: Hiçbir şey yaptıklarımızı düşünmekten daha önemli değildir."


EvcioğluHaber-11.08.2011-Perşembe

Hiç yorum yok: