28 Mayıs 2010

Öğretmeni Gandi'yi uyardı!


Öğretmeni Gandi'yi uyardı!


27.05.2010 Perşembe

CHP'nin çiçeği burnunda lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun üniversite yıllarında öğretmenliğini de yapan DSP'li Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı; ile Gazete Habertürk'ten Kutlu Esendemir'le CHP'deki değişim üzerine konuştu.

********************

“Pencereyi siz açarsanız temiz hava, başkası açarsa cereyan olur.” diyen, Sn; Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, yapılan roportaja ilişkin bazı önemli soru ve cevaplar şöyle;


Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylık süreci ve CHP Genel Başkanlığı'na getirilmesi sizde nasıl bir duygu yarattı?


Şaşırdım. Herhalde ilk hissettiğim şey şaşkınlıktı. CHP'de beklemediğimiz bir şeymiş demek ki...


Bu kadar büyük bir destek görmesinin en önemli nedeni neydi?


Sayın Kılıçdaroğlu'nun adaylığını açıklaması ne kadar şaşırtıcıysa, gördüğü destek de en az o kadar şaşırtıcı. Ben son seçimlerden önce de, sonra da defalarca söyledim. Türkiye'de bir arayış var. Türkiye'de mevcut siyaset kimseyi tatmin etmiyor. Yani bir sofraya oturmuşsunuz, önünüze bir şeyler konmuş, hiçbirini damak zevkinize uygun bulmuyorsunuz. Pek çok kişi bu durumda. CHP'ye oy verenler AKP iktidara gelmesin diye oy veriyor, AKP'ye oy verenler CHP iktidara gelmesin diye. Sayın Kılıçdaroğlu, bıkkınlık veren bu durumun değişebileceğinin işaretini verdi.


Kılıçdaroğlu'nun yarattığı bu heyecanı neden Baykal yakalayamadı?


Sayın Baykal hiç şüphesiz, Türk siyasi hayatının önemli aktörlerindendir. Ancak ve ne yazık ki, CHP'nin kitlelerin malı olmasını sağlayamadı. Parti yalnız kendisine aitmiş gibi göründü. Öyle algılandı. Benim gördüğüm kadarıyla da, halktaki bu algıyı bir türlü göremedi.
Bakın, “pencereyi siz açarsanız temiz hava, başkası açarsa cereyan olur.” Herkes çorbada tuzu olsun ister. Hele siyasette, herkes başarıda hisse sahibi olmak ister. CHP ise, sanki, kimsenin hissedar olmasına izin vermiyor gibiydi. Eğer Sayın Kılıçdaroğlu da benzer bir hataya düşerse şimdi kendisini destekleyen, beklentisi olan kesimleri oyunun içine almayı başaramazsa, çok geçmeden o da arkasındaki rüzgarı kaybeder.


Adınız, "CHP'ye katılacak vitrin isimlerden biri" olarak gösteriliyor. Bu konuda bir teklif aldınız mı?
Hayır.

Bir teklif gelirse dikkate alacağınız kriterler neler?


Türk siyasetinin duayenlerinden Süleyman Demirel'in, siyasetin tabiatını çok güzel özetleyen bir sözü var, bilirsiniz: "Doğmamış çocuğa don biçilmez." CHP'den teklif almadım, alırsam ne yapacağımı da tartışmaya değer bulmuyorum. Siyasette ne yaptığınız kadar, onu nasıl yaptığınız da önemli. Teklif öyle bir biçimde yapılabilir ki, kabul etmenizi istemedikleri besbelli olur veya öyle bir çizgi takip edilir ki, size bir teklif yapılmasını bile beklemezsiniz.

Benim gençliğimde CHP vardı. Bizim kendimizi yakın hissedebileceğimiz bir alternatif de yoktu. Yani CHP bana uzak bir adres değil. Daha doğrusu, ben gençliğindeki ülküyü, heyecanı, iddiayı koruyan biriyim. Ama CHP bir zamandır, bizim gençliğimizde bizi heyecanlandıran CHP değil. Sadece bir Genel Başkan değişikliğiyle her şeyin yerli yerine oturacağını da düşünmüyorum. CHP yeniden beni heyecanlandıran bir adres olmayı becerebilecek mi, yoksa alışılmış rotasını yeni kaptanıyla izleyen bir gemi mi olacak, bekleyip görelim.

Ayrıca, Sayın Kılıçdaroğlu'nun, Türk solundaki kişileri CHP'de toplamanın yanı sıra bölünmeleri bütünleştirmeyi düşünüp düşünmeyeceğini de bilmiyoruz. Ben bunu da çok önemsiyorum. Bütün bunları zamanla göreceğiz.

Sizce, Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanlığı'nda başarılı olacak mı?


Bu konuda, olsa olsa temennimi söyleyebilirim. Sayın Kılıçdaroğlu başarılı olmak zorunda. Dünya çok keskin bir virajı dönüyor. Sanayi devrimi, hatta tarım devrimi ölçeğinde bir dönüşümün yaşanmakta olduğunu iddia edenler var ki, ben bu iddialarda gerçek payı olduğunu düşünüyorum. Sanayi devrimi ile birlikte dünyanın bütün paylaşım haritası değişti. Daha önce dünya ekonomisinde ve siyasetinde Çin, Osmanlı, İran gibi imparatorluklarla kıyaslanmayacak kadar önemsiz bir pay sahibi olan Avrupa, dünyanın hâkimlerinden biri oldu. 300 yıl önce şekillenen paylaşım haritası bugüne kadar geldi.
Ama bugün dünya haritası tehdit altında. Yeni bir dünya kuruluyor. Bu keskin virajda, Türkiye'nin patinaj yapma lüksü yok.

Türkiye, büyük bir mirasa sahip olan, kurulacak yeni dünyanın belirleyici aktörlerinden biri olmak için gereken potansiyele sahip bir ülke. Bu potansiyeli harekete geçirebilmek için, öncelikle siyasetin içe sinecek bir yapıya kavuşması gerekiyor. Dolayısıyla da Kılıçdaroğlu başarılı olmalıdır.

Sayın Kılıçdaroğlu da, toplumdaki hassasiyetleri hissedebilecek bir parti inşa edebilirse, referandumda da, genel seçimde de çok büyük başarı kazanabilir. Ancak şunu unutmamak gerekiyor, Sayın Bahçeli MHP'yi MHP olmaktan çıkarmadı. "Halk şöyle istiyor" diye, MHP'den bir merkez sağ parti yapmaya kalkmadı. CHP'nin de "Türkiye sağcıdır, iktidara gelmek istiyorsak sağa kaymamız lazım" diye sağcılaştırılması yanlış olur.

Kılıçdaroğlu'nun öğrencilik yıllarında Ankara'da İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi'nde derslerine girdiğiniz söyleniyor. Doğru mu?


Evet. Çok yıllar geçti. Haftada bir, büyük bir amfide gördüğüm onca öğrenciyi bütün özellikleriyle hatırlamam ve değerlendirmem, takdir edersiniz ki, mümkün değil. Ama kamu görevlerinde bulunduğu süreçlerdeki izlenimlerim hep olumlu oldu.

Kılıçdaroğlu'nun size "Parti yönetimimize katıl, sizi bakan yapalım" şeklinde davet gönderdiği ileri sürülüyor.


Böyle bir davet yok. Olması zaten imkânsız.

Sizin de, Kılıçdaroğlu'nun da resim sanatına verdiği özel değeri biliyoruz. Sanatı sevmek, bir politikacıda nasıl bir ufuk yaratır?


Tabiplerimizin, mühendislerimizin, iktisatçılarımızın en az bir sanat dalına ilgi duyması gerekiyor. Elbette siyasetçilerimizin de... Osmanlı sultanlarının hemen her birinin ya şair olduğunu, ya beste yaptığını veya ebru gibi, hat gibi görsel sanatlardan birinde ustalaştığını biliyoruz. Ne yazık ki, son dönemde sanata ilgi duyan siyasetçilerimiz pek kalmadı.

Bunu nasıl açıklarsınız?


Siyasetçilerimiz siyaseti, başka herhangi bir meşgaleye zaman ayıramayacak kadar önemsiyor olabilirler. Ama onlar böyle yapınca siyasetin önemi ve itibarı artmıyor, zarafeti kalmıyor, aksine düşüyor. Türkiye'nin siyasetçilerinin bence en önemli ve en öncelikli işi, siyasetin itibarını yükseltmek olmalı.

Çünkü siyaset kamuoyunda, çoktandır, muteber bir faaliyet değil. Siyasetin itibarını yükseltmenin yollarından biri de, öyle yirmi dört saat siyasetle uğraşan biri olmak yerine, hiç değilse, arada bir tiyatroya giden, sinemadan anlayan, boş vakitlerinde resim yapan biri olmak olabilir.


http://haber.gazetevatan.com/



"Bilgisayar çıktısının kalitesi, ona girilen verinin kalitesi ile belirlenir." 'çöp gir çop çıksın' Ayn Rano

Hiç yorum yok: