*Can Dündar*
Can Dündar Ada
can.dundar@e-kolay.net
Türkiye tarihi, biraz da Kürt isyanları ve ardından gelen baskı dönemlerinin tarihidir.
İlk büyük ayaklanma, 1925’teki Şeyh Sait isyanıydı.
İstiklal harbindeki ortaklık, ilk darbeyi orada yedi.
Sert bastırıldı. Çok kan aktı.
Kürtlerde Ankara’ya, Ankara’da Kürtlere karşı güvensizliğin tohumlarını attı.
O yıl “savunma refleksi”yle “Şark Islahat Planı” hazırlandı.
Planın özü, “Doğu’nun Türkleştirilmesi”ydi.
5. maddesine göre, “Ermenilerden kalan arazilere Türk (Laz, Gürcü vs) göçmenler yerleştirilecek”ti.
11. maddesine göre, “Şark’ta 2. derece memurluklara bile Kürt memur atanmayacak”tı.
14. maddesine göre, “okulda, bürokraside, çarşı pazarda Türkçeden başka dil kullananlar cezalandırılacak”tı.
15. maddesine göre, “yatılı bölge ve kız okulları açılarak yöre çocukları eğitim yoluyla eritilecek”ti.
18 ve 19. maddelerine göre, “görkemli hükümet binaları, jandarma karakolları ile askeri sevkiyata uygun yollar yapılacak”tı. (Tam metni için bkz: “Şark Islahat Planı”, Mehmet Bayrak, Özge Y. 2009)
Plan, isyana tepkiydi tabii; uygulanamadı da, ama işi askere havale edişin miladı oldu.
* * *
Sorun çözüldü mü?
Hayır.
Şeyh Sait’i, Siirt, Nusaybin, Ağrı, Silvan, Hakkâri, Bitlis, Eruh, Van, Hınıs, Bitlis, Dersim’deki isyanlar izledi.
27 Mayıs 1960’da askerler bu kez bir “Doğu Raporu” hazırlattılar.
Bulu-nan çare, yine “asi-milas-yon”du. “Böl-genin, Kürtler lehindeki nüfus yapısını Türk lehine çevirmek için Kara-deniz’deki fazla nüfusla, memleket dışından gelen Türkleri bu bölgeye yerleş-tirmeyi, Kürtleri ise bölge dışına, hicrete teşvik etmeyi” düşündüler.
Ansiklopedilerden “Kürt”leri kazıyıp, “Onlar Turani kavimlere dayanan dağlı Türklerdir” densin istediler.
“Bölge okulları kurup kız ve erkek misyonerler yetiştirelim”, “Radyoyla, tiyatroyla, müzikle Türklük propagandası yapalım” “Dünyaya Kürt meselesi diye bir şey olmadığını anlatalım” dediler.
Bu rapor da sonuç vermedi, ama iktidardaki zihniyetin niyetini ortaya koydu.
* * *
Sorun çözüldü mü?
Hayır.
“Türkçülük” baskısı, “Kürtçülük” bilincini tetikledi.
1970’lerde Kürt örgütleri kurulup palazlandı.
12 Eylül, “Kürtçe dil yasağı, Diyarbakır cezaevi işkenceleri” ile geldi.
Peşinden, bölgede sıkıyönetimi, yakılan köyleri, göç baskısını sürükledi.
PKK’nın silahlı mücadelesi de bundan sonra başladı.
85 yılda peş peşe gelen isyanlar ve darbeler, sorunu büyüttükçe büyüttü.
Hangisi sebep, hangisi sonuçtu, isyanlar mı baskıya tepkiydi, baskılar mı isyanlara yol açmıştı; artık önemi yok. Önemli olan şu:
Her isyan daha sert bir baskı, her baskı daha büyük bir isyan getirdi.
Şimdi “son isyan”dan sonra ilk kez Türkiye, sivil bir çözümü konuşuyor.
Kavga dövüş içinde gözden kaçırılmaması gereken bu...
Paket eksik, süreç kötü yönetildi, Meclis’e yanlış günde geldi, doğru; ama bunlar, işin özünü zedelememeli...
Sonunda bulacağımız çözüm, bizi ha bire dibe çeken isyanları da, darbeleri de bitirebilir; ışığa çıkmamızı sağlayabilir.
http://www.milliyet.com.tr/Yazar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder