11 Mayıs 2010

Hepimiz Baykal’ız, hepimiz Baytok!

Hepimiz Baykal’ız,
hepimiz Baytok!

L. Doğan Tılıç

11 Mayıs 2010

Yazıya başlamak için CHP Genel Başkanı’nın en önemli gündem maddesi haline gelen görüntülerle ilgili söyleyeceklerini beklemedim. Ne söyleyeceğini bilmesem de, söyleneceklerin benim söyleyeceklerimi değiştirmeyeceğini biliyorum.

Ahlakın insanın eylemiyle, yaptıkları ve onların sonuçlarıyla ilgilendiğini yazıp dururum. Ahlak eylemlerle ilgilenir ve bir eylemin “iyi” ya da “kötü” olduğuna da diğer insanlar üzerindeki etkisine bakarak hükmedebilirsiniz.

Bir muhalefet liderine ait olduğu iddia edilen gizli kamera görüntülerinin bu ülkenin vatandaşları olan bizlere etkisini ne şekilde tartışacağız? İki insan arasında yaşanan ilişkiye ve bundan doğrudan etkilenen üçüncü şahıslara hak olabilecek “ahlak” yargılarıyla değil herhalde.

Görüntülerin ortaya serdiği ve bizi ilgilendiren asıl konu şu: Öyle bir siyasal sistem içinde yaşıyoruz ki; yalnızca yediğimiz içtiğimiz, birbirimize söylediklerimiz değil, en özel hallerimiz bile zamanı geldiğinde kullanılmak için izleniyor, dosyalanıyor ve en iğrenç şekilde de kullanılıyor.

Böyle bir siyasal yapıda, bırakın demokrasiyi, en asgari toplumsal ilişkilerin bile yaşatılması mümkün değildir artık. Telefonların dinlendiği, e-postaların izlendiği, yatak odalarının gözlendiği bir toplum, yaşanabilir bir toplum olmaktan çıkmıştır. Bunu yapanlar, hukuken işledikleri suç bir yana, bu eylemleri ile hayatı hepimiz için yaşanamaz hale getirdiklerinden, ahlaksızlığın da en büyüğünü yapmaktadırlar.

Kuşkusuz, konunun çok farklı boyutları var. İlişkinin taraflarına “hak olan” tartışmanın dışında kalan boyutları var. Bu ülkede siyaset yapma biçimine ait boyutları. Bir partide bir yerlere gelmenin, milletvekili olmanın mekanizmalarına dair söylenecek şeyler var. Bunlar da, herkesten önce o partinin üyelerinin ve değişik düzeydeki sorumlularının yapması gereken iş. Onlar için, bir haktan öte görev!

Ne yazık ki, iktidar ilişkilerinin ve iktidarı kullanma biçimlerinin ahlaken epey malul olduğu bir siyasal partiler yapımız var bizim. Ahlaken malullükten kastım yatak odası ilişkileri değil; ahlakı oralarda arayanlardan değilim.

Her yapı kendine özgü bir ahlak da yaratıyor. Kimi kabileler at çalmakta ya da kız kaçırmakta bir sorun görmez mesela. Tersine, bunlar o topluluğun değerler sistemi içinde “iyi” ve “doğru” bulunan eylemler sayılır. Oysa, “çalmak” en büyük ahlaki suçlardan biridir toplumların ezici çoğunluğunda.

Parti içi demokrasinin olmadığı, parti üyelerinin lideri sorgulayamadığı ve yetenekleri ölçüsünde önlerinin açılmadığı bir siyasal partiler sisteminde yükselmenin yolu ne olabilir? Her şey liderin iki dudağı arasındaysa, lidere yakın olmaktan başka hangi yolla bir yerlere gelinebilir ki?

Geriye dönüp bakın; Demirel’in, Özal’ın ya da bugün iktidarda olan Erdoğan’ın partisinde çok mu farklı işler? Baytok milletvekili olan ilk özel kalem müdürü, ilk sekreter değil ki!

Siyasal ahlak açısından sorun olan da bu işte; yükselmenin, Meclis’e girmenin lidere yakınlığa bağlı olması. En yakındaki sekreterin ya da koruma müdürünün liderin yakınında durmanın karşılığını böyle alması. Bunu bir değer olarak içselleştiren diğerlerinin de, liderin gözüne girmek için, masa yumruklayıp el kırmaktan bile geri duramaz hale gelmeleri.

Siyasal ahlak açısından asıl sorgulanması gereken bunlar, ama bugün, şimdi, vurgulanması gerekenler bunlar değil.

Şantaj kasetleri her şeyden önce “mahremiyet”i yok ediyor. Mahremiyet deyip geçmeyin; mahremiyetin yok edildiği yerde iki kişinin bile ortak bir hayat yaşaması mümkün değildir artık.

Bu yüzden, toplumsal hayatın temellerini yok eden, bizi bir arada yaşayamaz hale getirebilecek olan bu karanlık şantaj çetelerine karşı, “Hepimiz Baykal’ız, hepimiz Baytok” diyebilirim bugün.

Bizi dinleyip gözleyenlerin, şantaj faaliyetlerini boşa çıkarmak için, şimdi bunu söyleyebilmek gerek. Bu ülkenin tüm vatandaşlarını tehdit eden tehlike, yaşandığı iddia edilen ilişkide değil çünkü, o ilişkiyi kaydedilip yayan karanlık çevrelerin varlığında!

Birgün





Hiç yorum yok: