Yüksel Işık Salı, 27 Temmuz 2010 Referanduma konu olan maddelerden birini de, 12 Eylül mağduru milyonların ağzına bir parça bal sürmeyi amaç edinen geçici 15. Maddenin kaldırılması oluşturuyor. Bu maddenin, simgesel bir anlamı var; zira darbecilerden Evren’i hedeflediği ve böylece demokratik bir anayasanın kapısının aralandığı izlenimi yaratılmak isteniyor. Kendi yaptığından daha anti demokratik bir anayasa düzenlemesi yapıldığının farkında olan Kenan Evren, referandumda “evet” çıkması halinde “kafasına sıkacağı”nı tekrarladığı belirtiliyor. Kendisinin kefil olduğu 82’ Anayasası’na “evet” oyu verip oranın yüzde 92’ye çıkmasına neden olanların, politik hedeflerine ulaşmayı kolaylaştırmak amacıyla geçici 15. Maddeyi de vitrine koyduğunu biliyor. Evren bu, altta kalır mı; “…sadece bir kurşun! Bumm! Ben, kendi işimi kendim hallederim. Onlara beni yargılama zevkini tattırmam” diyor. Blöf mü yapıyor, içten mi söylüyor; bilinmez. Bilinen Evren’in önemli bir tarihsel sürecin “kara kutusu” niteliği taşıdığıdır. Evren’in bildiklerini bütün toplumun bilmesi sağlanmadan Evren’in “göçüp gitmesi”, Türkiye demokrasisi açısından büyük bir kayıp anlamına geliyor. Hükümet’in, önce 22 Şubat’ta, ardından da geçtiğimiz günlerde, çok sayıda muvazzaf ve emekli generali hedefleyen operasyonlarının ana kaynağı da Evren’i gösteriyor. 12 Eylül’ün nasıl gerçekleştiği bilinmeden, gözaltına alınan, tutuklanan generallerin tümünün içeri tıkılması, Türkiye demokrasisinin niteliğinde bir değişime yol açmayacağı anlaşılıyor. 12 Eylül’ün astığı astık, kestiği kestik generali Evren’in, kendilerini yargılama ihtimaline meydan okuması hali, beni korkutuyor. Bu nedenle kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek olan Evren’i koruma fikrine ulaşmış bulunuyorum. Evren’in hüküm sürdüğü döneme ilişkin devletin “üç maymun”u oynama nedenini öğrenmemiz gerekiyor. Öğrenebilmemizin yolunun Evren’in yaşatılması için gerekli önlemlerin alınmasından geçiyor.
Evren’i koruyalım; hem de gözümüz gibi !
Türkiye demokrasinin Evren’in “naçiz vücudu”na değil, sahip olduğu bilgiye ihtiyacı var ve bu bilgi için Evren’in yaşama hakkını titizlikle korumamız gerekiyor.
Korumanın bin bir yolu var ama öncelikle “beylik silahı”na el konulması lazım. “Evet” çıkması halinde intihar edeceğini belirten birinin silah taşıması, kamu çıkarı açısından tehlike arz ediyor. “Evet” çıkmama ihtimaline güvenerek, Evren’i korumaktan imtina edilemez. Bu ülkenin, yaşı hayli ilerlemiş, bir zamanların kudretli paşasından öğreneceği çok şey var.
İhtimal zayıf ama “evet” oyu çıkması halinde kimsenin Evren’in kapısına dayanıp sorgulaması mümkün görünmüyor. Zira sekiz yıldır Hükümet eden AKP’nin zaman aşımı süresinin dolmasını beklemiş olması pek manidar görünüyor. Gene de bendeki Evren’i yargılama isteği, okuldaşım ve arkadaşım Necdet Adalı’yı, onca kuşkuyu hiçe sayıp darağacına göndermesinden değil; Türkiye’nin karanlık geçmişinin açığa çıkartılması sürecinde anahtar niteliği taşımasından kaynaklanıyor.
Evren’in kullandığı, “kendi işimi kendim hallederim” ifadesi, bir çeşit suç itirafı anlamına geliyor. O halde buradan bir çağrı yapıyorum: Evren’i koruyalım; hem de gözümüz gibi!
http://www.habercek.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder