22 Ocak 2010

Canlı yayında 'deli cesareti' gerektiren sorular

Hacer Alkan
Hacer Alkan
Canlı yayında 'deli cesareti' gerektiren sorular
21 Ocak 2010 Perşembe 20:17

Kim ne derse desin...
Bu adam bu konuda çok iyi...
İsterseniz "patavatsız" deyin...
İsterseniz "cesur" deyin...
Ya da en iyisi "patavatsız cesur" deyin...
Ama Yiğit Bulut'a hakkını teslim edin...

O generali canlı yayına çıkardı...
Özel bir yayındı...
Emekli Orgeneral Çetin Doğan'a öyle sorular sordu ki...
Alışmışız biz masa başında bol keseden sallayıp da...
Apoletli bir paşa görünce hazırola geçenlere...
Alışmışız ağzına geleni arkadan söyleyip de...
Karşısına (-ki emekli bile olsa) bir paşa oturduğunda uslu çocuk rolüne girenlere...

Vallahi doğruya doğru...
Benim diyen adam soramazdı böylesine açıkça bu soruları...
Benim diyen adam Paşanın sözlerine böylesine açık yüreklilikle itiraz edemezdi...
Çatır çatır yöneltti sorularını...
Ağam paşam demeden aklına yatmayanları paşanın yüzüne karşı söyledi.
Hele şu sorusu var ki;
Alkışa değer;

-"MGK içinde seçilmiş bir başbakana, atanmış bir Genelkurmay başkanı veya kuvvet komutanının telkinde bulunması doğal mıdır? Bu ülke beni seçmişse siz de orgeneralseniz benim emrimdesiniz..."
Orgeneral Çetin Doğan, biraz afalladı gülümseyerek soruyu yanıtlamaya çalıştı...

Yiğit Bulut geri çekilmedi bastırdı;
-"Bir başbakana tabanınızı merkez sağa çekin demek, bunu bir askerin söylemesi nasıl oluyor?"

Arkasından darbe planı ile ilgili kendi yorumunu açıkça paşanın yüzüne yaptı;
-"Bu senaryoyu okuyunca bir Türk vatandaşı olarak benim kanım dondu... Doğru çıkarsa var olan yapının devam etmemesi gerekir... Ben bir Türk vatandaşı olarak gece yattığım zaman benim subayım benim gazetecimi tutuklar mı vurur mu? Benim uçağımı düşürür mü? Ben korkuyorum, bunu açıklığa kavuşturmak gerekir.."

Söz vesayete geldi.
"Askeri vesayet" ile ilgili şu soruyu yöneltti;
-Bir sivil otorite var görünürde. Bir sivil otorite üzerinde bu kadar askeri vesayet olması normal mi?
Paşa "yok öyle şey" deyince;
-"Ama bir 28 Şubat oldu, bir 12 Eylül oldu.." diyerek bastırdı...
Paşa, "28 Şubat'daki o MGK metninin altında başbakanın imzası vardı" deyince Yiğit Bulut yanıtı yapıştırdı;
-"Sonuçta öyle bir ortam var ki o imzayı atmayacak başbakan da yok o zaman"

Ve en açık dille sordu;
-"Türkiye'de bir irticai faaliyet varsa bile...Bu irticai faaliyet odak olmuşsa ve siyasi idareye sızmışsa bile... Bunun ilacı Türk halkıdır, bunun ilacı seçimdir, Türk Silahlı Kuvvetleri değildir... Daha açık sorayım. Ben halkım siz emekli bir askersiniz...Eğer hükümeti düşürmek gerekiyorsa ben oyumla düşürürüm, siz buna karışmayın desem bu size uygun bir cümle midir?"

"Paşa gayet uygun" dedi ama arkasından ekledi;
-"Bir iktidarın mutlak bir iktidarı söz konusu değildir. Bir anayasa çerçevesi içinde kalmanız lazım, bu çerçevenin dışına çıktığınız zaman yargı sizi cezalandırır..."

O anda Yiğit Bulut lafı gediğine koydu;

-"Hiç cezalandıramadı, silahlı kuvvetler cezalandırdı..."

Yiğit Bulut iyi bir haber kanalı yöneticisi değil; kabul...
Ani kararları ile çok hatalar yapıyor; tamam...
Habertürk'ü insan öğüten değirmene çevirdi; doğrudur...
Ama Yiğit Bulut, ne lafını eğiyor, ne kendini...
Delikanlıca sorularını soruyor...
Diyeceğini pat diye söylüyor...
Nezaket cümleleri içine de sıkıştırmıyor...
Her sorusunu bomba gibi karşısındakinin suratına patlatıyor...
En sorulmayacak soruyu bile dillendiriyor...
Biraz "deli cesaretine" sahip...
Biraz "abdal şansına"...
Ama kesinlikle sıradan değil..

http://www.gazeteciler.com/

Hiç yorum yok: