15 Ocak 2010

Sokaklar, saraylar ve toz

Ece Temelkuran Kıyıdan

Sokaklar, saraylar ve toz
13.01.2010

Davos’taki “One minute” hadisesi sadece Türkiye’deki birçok insanın değil, nicedir sesi duyulmamış kırgın Arap sokaklarının da kalbine isabet etti.
O gün bugündür Arap dünyasının sokaklarında Tayyip Bey neredeyse yeni Nasır olarak selamlanıyor. Beyrut’ta
Şam’ta sadece Türk dizileri büyük bir aşkla izlenmiyor, Tayyip Bey’in ne diyeceği, Arap dünyasına ne mesajlar vereceği de aynı tutkuyla takip ediliyor. Yani Tayyip Bey Arap dünyası için Kıvanç Tatlıtuğ’dan daha yakışıklı!

Kahraman erkek nerede?
Fakat gelin görün ki Tayyip Bey’in temsil ettiği siyasetin neoliberal politikalarıyla da tutarlı olarak bu kalplerin yağlarını eriten yakınlaşma giderek sokaklardan saraylara doğru evriliyor. Örneğin Davos’un hemen sonrası Beyrut’ta kendi bölgelerine dev reklam panoları asıp Tayyip Bey’i “kahraman erkek” ilan eden Hizbullah’ın şimdilerde aynı sitayişi sergileyecekleri şüpheli. Neden? Anlatalım...

Çöl oyunlarında Türkiye
Beyrut, bildiğimiz gibi Ortadoğu’nun tansiyonunu ölçebileceğimiz iyi bir damar. Tayyip Bey de önceki gün Lübnan’ın nihayet(!) kurulan hükümetinin temsilcisi olan oğul Hariri’yi kabul etti. Şunu belirtmek lazım: Kurulması beş ay süren hükümetin hâlâ bir programı olmadığı için, yani ülkedeki siyasi dinamikler aslında henüz tam olarak sulh olamadığından, Hariri’nin Lübnan’ı ne kadar temsil ettiği konusunda şerhe ihtiyaç var. Hariri ve partisi Mustakbel, Lübnan’da Sünni orta ve üst sınıfı, Ortadoğu’da ise Suudi gücünü temsil ediyor. Dolayısıyla tam bu yakınlaşma olurken Tayyip Bey’in bu yıl Arap dünyasında önemli sayılabilecek Faysal Ödülü’ne layık görülmesi bir tesadüf değil. Şimdi Suriye ve İran’ın Lübnan’daki sinir uçlarını temsil eden Hizbullah’ın ülkedeki iktidarın ortağı olarak bu konuda tavrını görmek lazım. Ancak o zaman Türkiye’nin Ortadoğu politikasının çöl oyunlarında ne kadar kıvrak olabildiğini bileceğiz.
Çünkü, tesadüfe bakınız ki önceki gün, yani Hariri’nin ziyaretiyle aynı günde Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül İsrail’le süren silah alışverişi pazarlığı için İsrail’e gitti. Alınacak silahlar arasında bir silah var ki adı oldukça ironik: At-unut füzeleri! Ama Ortadoğu’da ‘at-unut’ sistemi işlemez. Herkes her şeyi hatırlar!

Tozun mazlumları
Gelelim bu yazının temel sorusuna...
AKP ülke içinde ‘herkese ekmek var’ bir politika yürüttü başından beri. AKP, daha önce de söyledim bunu, ideolojik olarak bir açık büfe! Peki bu ‘zengin büfe’ (?) anlayışı Ortadoğu’da ne kadar tutar? Hariri, Türkiye’nin İsrail’den silah almasını o kadar da haysiyet sorunu etmeyecektir. Zira nihayetinde İsrail’in 2006’daki Lübnan’a yaptığı saldırıya Hizbullah’ın neden olduğunu düşünen bir partinin temsilcisi. Ama ya Hizbullah? Daha önemlisi ya İran ve Suriye? Hatta ya Filistin?
Filistin sokaklarının kalbini çalan bir lider, İsrail’den, Filistinlileri öldüre öldüre geliştirilmiş silahları alırken, tercihinin artık Ortadoğu’nun sokaklarından ziyade Ortadoğu’nun sarayları olduğunu mu söylemiş olur? Ya Emine Hanım? Davos toplantısından sonra ağlayan Emine Hanım İsrail silahlarının alınmasına ne der?

Refah Kapısı’ndan giren Türkiye konvoyuna Mısır güvenlik güçleri müdahale etmeye çalışırken bir Filistinli adam, elinde hiçbir şey olmadığı için, tozla savundu kendini. Toz attı polislerin gözüne. Küçük taşlar ve toz... Tozun mazlumlarından, toz gezegeninin bahtsızlarından vazgeçme sırası Türkiye’de mi şimdi? Tayyip Bey umarız bu sorulara Ortadoğu halklarının öfkesinden önce cevap verir.

**http://www.milliyet.com.tr **

Hiç yorum yok: