ANAYASA PAKETİNDE SENDİKAL HAKLARA İLİŞKİN NE VAR? EvcioğluHaber- 12 Eylül 2010 da yapılacak olan Anayasa değişikliğine ilişkin referandum paketinde Emekçiler açısından ne gibi bir yenilik getirmektedir.. Veya; eskisini aratır bir durumda zaten yetersiz olan hakların hangilerini elimizden almaktadırlar.. Halk oylamasında emekçiler neye oy verecekler.. Evet veya Hayır dendiğinde hangi haklardan ferağat etmek zorunda olacaklar.. İşte Değerli Anayasa Hukukuçusu Sn: İbrahim Ö. KABOĞLU'nun 12 Eylül de yapılacak Anayasa değişikliğine ilişkin pakette Sendikal haklarla ilgili ne söylüyor, Sn; Aziz ÇELİK'in sunumuyla hep birlikte okuyalım.. ********************************* Merhaba Anayasa Hukukçusu İbrahim Ö. Kaboğlu’nun Değişiklikler Işığında 1982 Anayasası, Halk Neyi Oylayacak adlı yeni kitabı bugünlerde yayınlandı (İmge Kitabevi Yayınları, Ankara: Ağustos 2010). 1995, 2001 ve 20004 Anayasa değişikliklerine de yer verilen kitapta, 2010 Anayasa değişiklikleri geniş biçimde ele alınıyor, tartışmalı noktalara anayasa bilimi çerçevesinde yanıtlar aranıyor ve Türkiye’nin anayasa macerası geçmişten bugüne irdeleniyor. Kaboğlu’nun kitabında 2010 paketinin sendikal haklara ilişkin düzenlemelerine de yer veriliyor. Bu konuda yürüyen tartışmalara katkı sağlayacağını düşünerek Kaboğlu’nun kitabından sendikal haklara ilişkin değerlendirmeleri aktarmak istiyorum: Aziz Çelik ************************ Anayasa Hukukçusu İbrahim Ö. KABOĞLU ANAYASA PAKETİNDE SENDİKAL HAKLAR “TOPLU SÖZLEŞME HAKKI: İLERLEME Mİ GERİLEME Mİ? Çalışanların kolektif sosyal haklarına ilişkin başlıca yenilik, kamu görevlilerine “toplu görüşme” (1995 Anayasa Değişikliği) yerine, “toplu sözleşme” hakkının tanınmış olmasıdır (m.6). Ne var ki, toplu görüşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurabilir. Kurulun kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir. Toplu sözleşme hakkının kullanılmasında yasal düzenlemeye geniş bir alan bırakılmaktadır. Grev hakkı ise öngörülmemektedir. Bu düzenleme şekliyle, “toplu sözleşme” adı altında getirilen hakkın getireceği, götüreceğinden daha sınırlı kalacaktır. Neden? Çünkü; Bir kez, toplu sözleşme, “gönüllü ve özerk” bir kurum olarak tanınmış değildir. Özünde, önceki “toplu görüşmeden”den farklı bir durum yoktur. Çünkü, toplu görüşme, Bakanlar Kurulu kararıyla sonuçlanırken, bu kez yine kamu işverenin belirleyici olduğu bir Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun kararıyla sonuçlanacaktır. Mevcut Uzlaştırma Kurulu’nun bir yargıç başkanlığında dört öğretim üyesinden oluşan, görece özerk ve bağımsız yapısı yasayla değiştirilecektir. Bu ise, toplu sözleşmenin hükümetin kararıyla sonuçlanması demektir. İkinci olarak, bu düzenleme tarzı, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) kararlarına aykırıdır. Toplu sözleşme hakkı, Demir/Baykara kararı ile İHAM tarafından tanınmış olduğu halde, madde gerekçesinde bundan söz edilmemiş olması, ciddi bir eksikliğin ötesinde bu toplu hakka yaklaşıma hâkim olan zihniyeti sergilemektedir. İHAM kararı kamu görevlilerinin hukuki ve eylemli mücadeleleri sonucu verildiğine göre, maddeyi yazım tarzı, böyle bir kazanımı inkâr anlayışını da yansıtmaktadır. Bu düzenleme, İHAM’ın Demir-Baykara kararının yanı sıra, Karaçay, Satılmış ve diğerleri, Urcan ve diğerleri ile Enerji Yapı Yol-Sen kararlarına da aykırıdır. Nihayet bu düzenleme, örtülü bir grev yasağı içermektedir. Çünkü maddede geçen “Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurabilir” kaydı, aslında grev hakkının dolaylı olarak yasaklanması anlamına gelmektedir. 54. maddenin 1. fıkrası, “Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde” “işçiler”in grev hakkını güvenceye alırken, aynı durumda kamu görevlilerini, uyulması zorunlu bir karar verme yetkisi bulunan KGHK’ye göndermektedir. Kurul kararları ise “kesin” ve “toplu sözleşme hükmünde” olduğundan, grev hakkı Anayasaca ortadan kaldırılmış olmaktadır. Bu anayasal düzenleme değiştirilmedikçe, kamu görevlilerinin toplu sözleşme sürecinde –iç hukuk bağlamında yasal olarak grev hakkını kullanmalarına olanak yoktur. Oysa, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası belgeler ve üyesi bulunduğu örgütlerin kararları, kamu görevlilerinin grevi için meşru bir zemin yaratmış bulunuyor. Bu durum karşısında, toplu sözleşme hakkı açıkça öngörülürken, grev hakkının Anayasaya konmamış olması, bir gerileme olarak da yorumlanabilir. Öte yandan, böyle bir düzenleme, 2004 Anayasa değişikliği ile 90. maddeye eklenen son cümlenin insan hakları alanında uluslararası belgelerin sağladığı güvenceleri de etkisiz kılma amacına yöneliktir. Çünkü, adı geçen düzenleme, uluslararası sözleşmelere yasalar karşısında öncelik tanımaktadır. 2010 paketi ise, sınırlayıcı hükümleri Anayasa’ya aktarmakla, insan hakları alanında uluslararası güvenceleri zayıflatmış bulunmaktadır. (s. 253-255). GREV HAKKIYLA İLGİLİ YASAKLARIN KALDIRILMASI (M.54/7) NE ANLAMA GELİR? Bazı yasaklar Anayasa’dan ayıklanırken, daha önce değiştirilen maddelerle açıkça çelişen diğer bazı yasaklara dokunulmamıştır. - Ayıklanan yasaklar içerisinde örneğin sendika, grev hakkı ve lokavt açısından kaldırılan şu Anayasa maddelerini aktarmakla yetinelim: “Aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz” (Anayasa, md. 51/4) ve “Grev esnasında greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu, grev uygulanan işyerinde sebep oldukları maddî zarardan sendika sorumludur” (md. 54/3) ve “Siyasî amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz” (md. 54/7). Grev hakkıyla ilgili yasakların kaldırılması (m.54/7) ne anlama gelir? Aynı maddenin 1. fıkrasına göre işçiler sadece “toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde” grev hakkına sahiptir. Bu fıkra, “menfaat grevi” dışında bütün grevleri engellemektedir. Öte yandan, aynı maddenin grev erteleme ve yasaklarına olanak veren hükümleri ile Yüksek Hakem Kurulu’na ilişkin hükümleri aynen korunmaktadır. Grev ertelemelerinin grevleri olanaksız hale getirdiği bilinmektedir.” (s. 252) EvcioğluHaber
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder