12 Aralık 2010

Nafile WikiLeaks!..

Nafile WikiLeaks!...... .

- Ömer ŞAN on Aralık 08,2010

EvcioğluHaber- Gazetevice'nin Ömer ŞAN'ı "Suyuna, toprağına, yaşam alanlarına, tarihine, kültürüne, sosyal değerlerine sahip çıkan bu insanlar ne kadar ‘vatan sevmez’di ki? Kazım Amca’nın, Seniye Teyzenin, Seher Hala’nın, Vatandaş Mustafa’nın derdi tasası neydi? Neydi bizim bu yüreğimizin sancısı? Köylerimizde, evlerimizde, bahçelerimizde, yaylalarımızda…" diyor köşesinde.


Bu doğa aşığı insan bakın ne demiş gazetedeki köşesinde,
Nafile WikiLeaks!..başlıklı yazısında;

Bir WikiLeaks’dır tutturmuş gidiyoruz. Sanki yeniden keşifler yapıyor, sayfalarca döşemeler, iddialar, gerçeklik tartışmaları, ‘kahpelik’ söylemleri, restleşmeler ucubenden almış gidiyor kamuoyumuzu. Birileri cakasını satıyor, belgelerde adı geçiyor diye, birileri çıkıp özür diliyor, asıl sorumlular ise ahkâm-ı efkâr kesiyor…

Bizler, Anadolu insanları, toprağımıza ‘Ana’ deriz! Ana’yı da kutsal bir mabet gibi başucumuza, yüreğimize koyarız. Onurudur insanımızın toprak gibi, su gibi… Ne kelle hesabı yapar, ne de yan gelip yatar!

BOP’una, topuna AT’ına AB’sine, yatına katına, emperyalist hesaplarına, kılına goncasına dokunduruverir; medeniyetler arasına diyalog eker, tarlasında ekin biçer, çay, fındık toplar, gecesini gündüzüne harmanlar Anadolu insanı!

Fazla söze hacet yok! Zaten şimdilerde ileriye giden demokrasimiz, inceden işliyor! Öyle ki neredeyse 30 yıl öncesinin 12 Eylül’ünü aratmıyor ilerledikçe…

Hele ki şu ‘8 hesap’ iddialarından sonra ‘Silivri tehdidi’ boy pos ölçüsü verecek cinstendi! Ama asıl bizim anlamadığımız, bu belgeleri sızdırıp yayanlar değil de, bunlara dikkat çekip açıklama bekleyenlere yüklenilmesi idi. Biz gene de anlayamadıklarımızla kalalım bari.

Yani bir şeyleri anlamak için ille de bu WikiLeaks mı lazımdı! Yıllardır yazıp, çizip, konuşup duruyor eli kalem tutanlar, dili dönenler… Ne oldu? Aman gemicikmiş! Yok, Aliymiş Diboymuş, Dişliymiş, Çarkmış, Çalıkmış, Fenermiş, Denizmiş!.. Yemişler… İçmişler… Külliyen Yalan!.. Nafile…

Hani eskilerimizin eskilerden kalan bir sözü var ya… Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!..

Bakın mesela, hafta sonu Rize’de bir toplantı vardı! Kimseye davetiye gönderilmedi, kimse özel veya şahsi olarak çağrılmadı. Derelerin Kardeşliği Platformu’nun çağrısı ile bölgemizdeki Kardeş Dereler Buluştu! Amasya, Tokat, Sinop, Samsun’dan kalkıp geldiler. Giresun, Ordu, Gümüşhane, Trabzon, Erzurum ve Artvin’den… Doğu Karadeniz’in vadilerinde, köylerinde, derelerinde yaşam mücadelesi verenler, yaşamı savunanlar HES’lere karşı çıkanlar Rize’de buluştu! Neydi o yüzlerce insanı Rize’ye akıtan? Dertleri neydi? Nerden nemalanmak, hangi lobilerle, rant paylaşım hesaplarıyla, hangi dış mihrakların baskısıyla geldiler? Çıkıp feryatlarını dillendirdiler?

Suyuna, toprağına, yaşam alanlarına, tarihine, kültürüne, sosyal değerlerine sahip çıkan bu insanlar ne kadar ‘vatan sevmez’di ki?

Kazım Amca’nın, Seniye Teyzenin, Seher Hala’nın, Vatandaş Mustafa’nın derdi tasası neydi? Neydi bizim bu yüreğimizin sancısı? Köylerimizde, evlerimizde, bahçelerimizde, yaylalarımızda… Biz miydik o bizi suçladıkları nitelemeler, onlar mıydı? Kem söz sahibinin miydi? Laf üstüne laf konursa ne kadar konabilir?

Ne kadar WikiLeaks belgesi gerekir?

Hele Ankara’daki gelişmelerden haberiniz olsa.

TBMM’de CHP’nin araştırma önergesi görüşüldü geçen hafta sonu. Tartışmalar diz boyu, ilgili ilgisiz, bilgili bilgisiz… Hele yalanlar, yalancılıklar havalarda uçuştu.

Önerge reddedildi, reddedilmesine de! Asıl mesele konuşulanlardaydı. Detaya girmeye gerek yok! Aradan bir hafta geçti, ne ses çıktı ne seda!

Rize’nin o her şeyi çok bilen, hemen her taşın altından, özellikle de granit taşlarının, maden ocaklarının, çayın her devresinden çıkan milletvekili var ya! Bilirsiniz hünerlerini. Çevrecilerin atık çöpleriyle, lağım sularıyla vesaireleriyle uğraşır, laf yada argo deyimle lok(!) atar…

Bu kez de Rizeli gazetecileri ‘yalancı’ çıkarmış! HES’lere karşı çıkanları eleştirmek için Rizeli gazetecileri dolamış diline! Derelerin suyu kurudu diyen gazetecilerle kafasına göre kafa bulmuş! Kazınmış ya!

Hani kendi anlattıklarını yazıp, gazetelerine, sayfalarına, sitelerine taşıyan gazeteciler, beyanat, röportaj verdiği, basın açıklaması yaptığı Rizeli gazetecileri TBMM kürsüsünden ‘yalancılıkla’ itham etmiş! Direk dememişse de, pişkinlikle demiş! Kendilerininkini saymadan… Ama bizim sevgili dostlarımızdan, meslektaşlarımızdan ses yok! İsteyen dostlara verebiliriz görüntülerini, elimizde!

Şimdi ne dersiniz? SİT’imizin WikiLeaksları… Acaba ne zaman çıkar ortaya!

Merak mı edelim…

Görmek, duymak, yaşamak yeter mi? Anlamadan hele ki!

Tabiatı bozuk, ‘Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı’na karşı bir mücadele oluşmaya başladı. Bu yasa tasarısı acaba SİT’lerimizi kaldırmayı planlarken; asıl hedef HES’ler mi yoksa başı kellerin de madendi, taşocağıydı, falandı filandı işleriyle de bir bağlantısı var mı? Yer mi Ali Dayı…

Nafile WikiLeaks… HES’tir, mestir ama asıl mesele SİT’tir…

Yüreğiniz sevgiyle kalsın…



EvcioğluHaber-12.12.2010

Hiç yorum yok: