Kızılderili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kızılderili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Haziran 2010

KIZILDERİLİ REİSİ SEATTLE'IN, ABD BAŞKANINA YAZDIĞI MEKTUPTAN...

KIZILDERİLİ REİSİ SEATTLE'IN, 1845'TE, KENDİSİNDEN TOPRAK SATINALMAK İSTEYEN ABD BAŞKANINA YAZDIĞI MEKTUPTAN...

http://img1.blogcu.com/images/d/i/n/dingildana/indian_chief.jpg


-Washington'daki Büyük Beyaz Reis...

-Gökyüzünü, / toprağın sıcaklığını/ nasıl satın alabilir ya da satabilirsiniz?/

Bunu anlamak bizler için çok güç./ Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır./

Çam ağaçlarının parıldayan iğneleri, / vızıldayanböcekler, / ak kumsallı kıyılar, / karanlık ormanlar/ ve sabahları çayırları örten buğu, / halkının anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerinin bir parçasıdır. / Ormanlardaki ağaçların damarlarında dolaşan su, /atalarımın anılarını taşır. / Biz buna inanırız. / Beyazlar için durum böyle değildir. / Bizim ölülerimizse, doğduğu toprakları unutmaz. / Çünkü Kızılderili, gerçek anasının toprak olduğunu bilir.

Washington'daki Büyük Beyaz Reis bizden toprak almak istediğini yazıyor. / Bu bizim için çok büyük bir özveri olur. / Büyük Beyaz Reis; / bize, rahat yaşayacağımız bir yerin ayrılacağını, / bize babalık edeceğini, / biz Kızılderililerinse, / O'nun çocukları olacağımızı söylüyor. / Bu önerinizi düşüneceğiz, / ama; yine de önerinizi kabul etmemizin kolay olmayacağını itiraf etmek zorundayım. / Çünkü, bu topraklar bizler için kutsaldır. / Derelerin ve ırmakların suyu, bizim için, yalnızca akıp giden su değildir; / atalarımızın kanıdır aynı zamanda. / Bu toprakları size satarsak; bu suların, bu toprakların kutsal olduğunu çocuklarınıza öğretmeniz gerekecek. / Biz, dereleri ve ırmakları, kardeşimiz gibi severiz. / Onun bu ihtirasıdır ki; toprakları çölleştirecek ve herşeyi yiyip bitirecektir.

Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlayamayız biz Kızılderililer. // Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. / beyaz adamın kurduğu kentlerde bir çiçeğin taç yapraklarının açarken çıkardığı sesler, / bir kelebeğin uçarken çıkardığı kanat sesleri duyulmaz. /

Belki, ben vahşi olduğum için anlayamıyorum/ İnsan; bir su birikintisinin çevresinde toplanmış kurbağaların, / ağaçlardaki kuşların/ ve doğanın seslerini duymadıkça, / yaşamın ne anlamı, ne değeri olur? / Biz Kızılderiliyiz ve anlamıyoruz. / Biz Kızılderiliyiz ve anlamıyoruz. / Biz Kızılderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgarın sesini ve kokusunu severiz. / Çam ormanlarının kokusunu taşıyan/ ve yağmurlarla yıkanıp gelmiş meltemleri severiz.

Hava önemlidir bizler için. / Ağaçlar, hayvanlar ve insanlar aynı havayı solur. / Beyaz adam için, bunun da önemi yoktur. / Ancak, size bu toprakları satacak olursak; havanın temizliğine önem vermeyi de öğrenmeniz gerekecek. / Çocuklarınıza havanın kutsal Bir şey olduğunu, / havanın temizliğine önem vermek gerektiğini öğretmelisiniz. / Hem; nasıl kutsal olmasın hava?/ Atalarımız doğdukları gün ilk soluklarını; ölürken de son soluklarını bu havayla salomuşlardır. /

Toprak satmamız için yaptığınız öneriyi inceleyeceğim. / Eğer önerinizi kabul edecek olursak; / bizim de bir şartımız olacak; Beyaz adam, bu topraklar üstünde yaşayan tüm canlılara saygı göstersin. / Ben bir vahşiyim ve başka türlü düşünemiyorum... Yaylalarda cesetleri kokan binlerce Buffalodan daha değerli olacağını aklım ermiyor. Biz Kızılderililier, yalnızca yaşayabilmek için öldürürüz hayvanları... / Tüm hayvanları öldürecek olursanız, nasıl yaşayabilirsiniz?/ Canlıların yok edildiği bir dünyada, insan ruhu, yalnızlık duygusundan ölür gibi geliyor bize. / Unutmayın; bugün canlıların başına gelen, yarın insanların başına gelecektir. / Çünkü, bunlar arasında bir bağ vardır./

Şu gerçeği iyi biliyorum; toprak insana değil, insan toprağa aittir./ Ve bu dünyadaki herşey; bir ailenin kişilerini birbirlerine bağlayan kan gibi ortaktır./ Ve birbirine bağlıdır. / Bu nedenle de; dünyanın başına gelen her felaket, insanoğlunun da başına gelmiş demektir.//

Bildiğimiz bir gerçek daha var: Sizin Tanrınız, bizimkinden başka bir tanrı değil./ Aynı Tanrının yarattıklarıyız./ Beyaz adam, bir gün belki bu gerçeği anlayacak ve kardeş olduğumuzun farkına varacaktır. / Siz, Tanrınızın başka olduğunu düşünmekte özgürsünüz. / Ama Tanrı için / hepimizi yaratan Tanrı için, / Kızılderili ile Beyazın arasında fark yoktur. / Ve Kızılderililer gibi Tanrı da, toprağa değer verir. / Toprağa saygısızlık, Tanrı'nın kendisine saygısızlıktır. /

Beyaz adamı bu topraklara getiren ve o'nun, Kızılderiliyi boyunduruk altına alma düşüncesini anlamıyorum. / Tıpkı, Bufalorın öldürüşünü, ormanların yakılışını, toprağın kirletilişini anlamadığım gibi...

Bir gün bakacaksınız; gökteki kartallar, / dağları örten ormanlar yok olmuş/ Yaban atları ehlileştirilmiş ve her yer, insanoğlunun kokusuyla dolmuş.// İşte, o gün,/ insanoğlu için, yaşamın sonu, varlığını sürdürebilme savaşımının başlangıcı olacak.../



23.06.2010


Kaynak; Anonim
Düzenleme; Evcioğlu

26 Şubat 2010

"Suyun Akışı" "Kızılderili Atasözü"

" Sular yükselince, balıklar karıncaları yer.
Sular çekilincede karıncalar balıkları yer.
Kimse; bugünkü, üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir.
Çünkü; kimin kimi yiyeceğine 'Suyun Akışı' karar verir. "

"Kızılderili Atasözü"

11 Şubat 2010

TEMEL ve Dursun, Amerika'da

"TEMEL ve Dursun, Amerika’ya gidip iş bulmaya karar verirler.

Gezinirken, gözlerine bir afiş takılır. Afişte;


“Kızılderili kafa derisi getirene 500 dolar” yazmaktadır.


Bunu görünce, sevinçle işe koyulurlar.

Bütün gün ormanda Kızılderili arayıp bulamayınca, çadır kurup, bir sonraki gün devam etmeye karar verirler.

Sabahın erken saatlerinde Temel dışarıdan gelen seslerle uyanır. Çadırı aralayarak baktığında ne görsün, çadırın etrafını 200 civarında Kızılderili sarmış.


Heyecanla hemen Dursun’u uyandırır ve der ki;


- Ula Dursun, uyan len uyan, zencin olduk!.."

*******************

Şükrü KIZILOT'un hürriyet gazetesindeki "Kızılderili avı ve ücretliler" başlıklı yazısından alınmıştır

7 Nisan 2009

Dünyamıza Sahip Çıkalım

Ankara, 01.04.2009 Foto: H.ATA

Dünyamıza Sahip Çıkalım



Doğal Hayatı Koruma Vakfı(WWF) dünya genelinde hazırladığı etkileyici afişlerle çevre kirliliği ve küresel ısınmaya karşı uyarıyor...

Çevre bilincini geliştirmeye ve duyarlı olmaya çağıran, insanlara yaşadığı bu dünyaya sahip çıkmasının nedenli bir zorunluluk arz ettiğini aykırı fotoğraflarla anlatmaya çalışan; Doğal Hayatı Koruma Vakfı , umuyorum ve istiyorumki; İnsanların dikkatini çeker ve deve kuşu gibi kuma soktuğu kafalarını kaldırtmayı başarır.

Dünyamız Çöl olmaktan kurtulur..

Yine, karakış biter, bahar erişir..
Leylaklar ilkbaharı müjdeler bir gün.
Yine depreşir
umutlar,
Ve yine
, dolu dizgin aşklar yaşanır, ...
Ve meyvesini verir fidanlar...
Mutlu ve şen,çocuklar büyür ...
Meşeler göverir, varsın göversin..
İğde çiçek açar, kuş cıvıltısıyla patlanguç ağaçları..
Kanaryalar, şarkı söyler her gece, uykudan uyandırır..
Kaysı çağlaya durur..
Selvi boy verir sıra, sıra..
Gelincik tarlaları renga renk..
Örter doğayı mor sümbül, renk cümbüşü dağlar ovalar....
Gök kuşağı doğar üstüne, üstüne..
Davullar vurulur; lorke oynar, gelinler kızlar boy, boy..

*********

Oysa; gidişat ve vurdum duymazlık devam ediyor..!
Bir düşünsenize? Aşağıdaki fotograflarda yansıtılan görüntüler bugün gerçek olsa; yaşam diye birşey kalırmı..?
Yarın çokmu uzak.? Cehenneme dönmesini bekleyecekmiyiz dünyanın.. Bu rahatlık niye.? Dünyamızı delik deşik eden altın kazıcıları, yaşadığımız çevreyi yaşanamaz hale getiren bu zevatlar, bir ağaç dikmemiş ama binlerce ağaç ormanı yok ediyor.
Müreffeh bir dünya için; bombalar yağdırılan ve dağlar ormanlar alev, alev yanarak çölleşmektedir..!
Kazdağları yok olduğunda, Bergama ovası çöl olduğunda, Anadolunun bir karış ekilebilir temiz toprağı, içilebilir bir avuç suyu ve gölgesinde oturacağımız bir ağaç kalmadığında.!
Doğa tahrip edilirken; nemalandığı için ses çıkarmayanlar; "yaşayacakları başka bir dünya bulabilirlermi? kaçacak.!"

Biriktirdikleri altınları ekmek yapar ve altının suyunuda içerler herhalde...
Bu kirlettikleri dünyada,
her yer çöp yığını, çöpten leylek.. Hatta; altından ağaçlar bile yaparlar.!..

Bir kızılderili sözü:
" En son ağaç kesildiğinde.
En son ırmak kuruduğunda.
En son balık tutulduğunda.
O zaman, beyaz adam para yer."
Kızılderili bu sözü söylediğinde; henüz nükleer santral, atom bombası, fabrika atıkları ve siyanürle altın çıkarılmadığı zamandı.. Ama; o zaman da bile beyez adamın yüzündeki sömürge ifadesi, benciliğin ve acımasızlığının kızılderili tarafından okunduğunun anlamıdır..
Evet.! Umarım; beyaz adamlar, çok geç olmadan, birbir yok ettikleri yaşam alanlarının bir daha geri dönüşü olmayacağının ve kendi bindiği dalı kestiklerinin farkına varırlar.!
Daha da önemlisi; İnsanların kendi dünyalarına sahip çıkmalarıdır elbet. Herkes, kendi çepesinden karşı çıkmalı, bu yıkıma bu yok oluşa dur demeli..

Derneklerinden, sendikalarından, partilerinden, köyünden kentinden karşı çıkmalı. Bergamaya, Fırtına deresine, Kazdağlarına ve Anadolusuna sahip çıkmalı.
Çünkü; oralar bizim yaşamımız için çok önemli..

Oralar bakir kalmalı ki ; bizler buralarda yaşama olanağı bulalım..
Çember daralıyor ve nefes almamız zorlaşmaktadır.. Irmaklar, çağlayan dereler bir bir kurutulmakta ve ormanlarımız can çekişmektedir...
Yarına, çocuklarımız için; yaşayacak bir dünya bırakalım..
Bizler, bugünü insanca ve güzel yaşayabilirsek, yarına öyle bir dünya kurarak bırakabiliriz...

Eğer; "güzel günler göreceğiz çocuklar" diyorsa şair.
"yarını güzel görmek istiyorsak, bugünü güzel yapmalıyız"
Yarını anlayabilmek için bugüne bakmalıyız.
.Bu gün ne haldeyiz..

Çok geç olmadan; Geri dönüşü olmayan bu gidişe, yaşam alanlarımızın elimizden alınmasına seyirci kalmayalım..
Çocuklarımızın aşkına..
Lütfen biraz duyarlılık....


Rıfat ILGAZ 'ın bir şiiriyle bitirmek istiyorum yazımı..

"Kendimizle Yarışmaktayız Gülüm;
Ya Uzak Yıldızlara Götüreceğiz Hayatı.
Yada Dünyamıza İnecek Ölüm."

Sevgiyle kalın.
Haydar ATA

Fotograflar Milliyet Gazetesinden alınmıştır