Nevşehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nevşehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ağustos 2010

Mustafa Güzelgöz ve Kütüphanecilik

Mustafa Güzelgöz ve Kütüphanecilik

Evcioğluhaber- Sitemizin değerli ziyaretçileri; bu yazımızın konusu, toplumda bazı öne çıkmış insanar vardır.. Ama, nedendir bilinmez! gerçekte var oldukları kadar tanınmaz ve öne çıkması bir şekilde engellenir.. sanatta, kültürde, edebiyatta, yazın hayatında toplumsal bilince yaptığı katıyla ve 1921-2005 yılları arasında yaşamış ve adından "eşekli kütüphane" olarak bahsettiren ürgüp yöresine kazandırdığı kütüphane ve kitap okumayı özendirerek, halı dokumaya önayak olup halıcılığın gelişmesine katkı sağlayan ve eşekler sırtında köy köy gezerek kıtap dağıtıp, okunmasını sağlayan bu güzel insanı inanın bende duymamıştım..
değerli yazar , sn; hasan uysal'ın "cehalet ve din" başlıklı yazısını okuyunca; içindeki bir bölümde adı geçen bu güzel insan mustafa güzelgöz araştırıp tanıma ve tanıdıkçada toplumun herkesimince de tanınmasını sağlamak bir görev olarak karşıma çıkmıştır.. umuyorum; sizlerde benim kadar; mustafa güzelgöz'ü tanımış olmaktan mutluluk duyarsınız.. ben çok mutlu oldum.. gerçi biz toplum olarak, yaşarken kiymet vermiyoruz ama; olsun en azından yaptıklarıyla onlara kıymet verelim,,

31.07.2010

mustafa güzelgöz 1921-ö.2005). kütüphaneyi halkın ayağına götürmek düşüncesi ile ürgüp seyyar kütüphanesinin yedi katır ve üç atı ile yöredeki 36 köye hizmet götürmüştür. 1972 yılında emekli olan eşekli kütüphanecinin yaşam öyküsünü, yazar fakir baykurt, eşekli kütüphaneci adlı eserinde romanlaştırmıştır. ayrıca yazar ahmet şerif izgören "süpermen türk olsaydı pelerinini annesi bağlardı" adlı kitabının girişimcilik bölümünde mustafa güzelgöz'ün hikayesini anlatmaktadır. güzelgöz’e 1963[1]mustafa güzelgöz, nevşehir devlet hastanesi’nde tedavi görürken 18 şubat 2005’te kalp yetmezliğinden ölmüştür. diğer adıyla eşekli kütüphaneci (d. yılında “amerikan barış gönüllüleri derneği’nin insanlığa hizmet ödülü” verilmiştir.


MUSTAFA GÜZELGÖZ
NE YAPMIŞTI?

Mustafa Güzelgöz, Ürgüplü hemşehrileri gibi İstanbul’a çalışmaya gider ve burada Tiftik ve Yapağı Dışsatım Birliği’nde depo memuru olarak iş bulur; fakat II. Dünya Savaşının çıkması üzerine 1940 yılında askere alınır. Tokat’ta 3,5 sene süren askerliğinin ardından memleketine döner. Amacı yeniden İstanbul’daki işine dönmektir; ancak ailesi kendisinin Ürgüp’te kalıp hayatını burada kurmasını istemektedir. Güzelgöz’ün futbol konusundaki bilgi ve deneyimi Kaymakamın gözünden kaçmaz, boş zamanlarında Ürgüp’lü gençleri futbol çalıştırması şartıyla iş bulmayı teklif eder, Tahsin Ağa Kütüphanesi memuresinin emekliliğe ayrılması üzerine boşalan kadroya Güzelgöz atanır.

İlk iş olarak harf devrimi sonrasında kütüphanenin rutubetli bir odasına atılmış olan Osmanlıca kitapları çıkartarak kurtarır. Kütüphanecilik alanında herhangi bir bilgisi olmayan Güzelgöz, kütüphanecilik üzerine yazılmış bir el kitabından yararlanarak modern bir kütüphane oluşturma çabasına girişir. Yakın çevresindeki tanıdıkları ile konuşarak ellerindeki kitapları kütüphaneye bağışlamalarını sağlar ( İleri ve Talipoğlu, 2007).

Eşeklerle Kitap Taşıma



Güzelgöz, kaymakamla birlikte katıldığı heyet gezilerinde; halkın, heyette bulunan doktor öğretmen veteriner gibi halkın gereksinimlerini karşılayan meslek adamlarına büyük saygı gösterirken; bir kütüphane memuru olarak kendisine aynı saygının gösterilmediğini fark eder. Bunun üzerine bir kütüphane görevlisi olarak halka nasıl faydasının dokunacağını düşünmeye başlar. Köylünün imkânsızlıklar sonucu yararlanamadığı kütüphaneyi onun ayağına götürmeye karar verir. Bunun için en uygun olan yöntem, kitapları eşeklerle taşımaktır. Kitapları taşımak için gerekli olan sandıkların krokisini hazırlayarak marangoza yaptırır. Ödünç vereceği kitaplar içinde bir izleme defteri hazırlayarak yollara düşer. Böylece 36 köye hizmet vermeye başlar.

Güzelgöz, Tahsin Ağa Kütüphanesinin yeni binasına kat çıkmak ve gezici kütüphane hizmetinden daha çok insanın faydalanabilmesini sağlamak amacıyla bakanlığa başvurarak iki adet yeni memur kadrosu ve eşekler için yem bedelinin karşılanmasını ister. İstediklerini alır. Bu kadrolara görevli alınırken bir eşek sahibi olması ve kendi bölgesinde en az beş köye hizmet götürmesi şartı aranır.

Kitap sayısını arttırmak ve de özellikle çocuk kitaplarına gereksinim bulunmaktadır. Ürgüp dışında çalışmakta olan hemşehrilerin adresini toplayabildiklerine el yazısı ile tek tek mektup yazarak kitap göndermeleri isteğinde bulunur. Bir ay sonra mektuba cevap olarak paketlerle kitaplar gönderilmeye başlar. Bazı Ürgüp’lüler gazete ve dergilere abone olmuşlardır.

Güzelgöz’ün Ürgüp Sisteminin gelişmesi süreci içinde özellikle değinilmesi gereken ara başlıklar bulunmaktadır:

Balzac Okuyan Köylü

Köylere götürülen bu hizmet neticesini vermeye başlamıştır. Karacaoğlan, Ali’nin Hayber Kalesi Cengi ile başlayan okuma zevki ve alışkanlığı gelişmiş; Karain köyünde Balzac’ın klasikleri bile okunmaya başlanmıştır (Yaşar, 1991).

Kız Kaçırmak İsteyen Genç

Sevdiği kızı kaçırmak isteyen genç, Türk Ceza Kanununu alıp inceledikten sonra kanunda bu fiilin cezasının idama kadar gittiğini; en azından 15-20 yıl hapis olduğunu öğrenerek bu niyetinden vazgeçmiştir. Genç bunu öğrendikten sonra Güzelgöz’e teşekkür ederek zihninde kurguladıklarını anlatır ve kanun kitabının hayatını kurtardığını söyler (Güney, 1991).

Okuyan insan suç işlemez[2]

Kadınların Kütüphaneye Gelmesi



Güzelgöz, kütüphaneyi sosyalleşme merkezi olarak köy kahvesine bir seçenek haline getirmek istemektedir. Köylüyü kütüphaneye çekebilmek amacıyla gurbetçilerden toplanan yardımlarla kütüphaneye radyo koyar. Bu girişim sonuç vermiş ve köyün erkekleri kütüphaneye gelmeye başlamıştır. Ancak kadınlar hala evinde işinin ve çocuğunun başındadır. Güzelgöz kadınları da kütüphaneye çekebilmek amacıyla haftanın belirli bir gününü onlar için ayırır. Ardından kadınların daha çok sayıda gelmelerini sağlamak amacıyla gurbetteki hemşehrilerinden bir kez daha bağış toplayarak dikiş makineleri satın alır.

Makine kullanmayı bilen kadınların yardımıyla dikiş kursları açılır. Kadınların kurs vakitlerinde göz önüne dikiş, nakış, moda, yemek yapımı ve çocuk bakımı ile ilgili kitaplar konarak kadınların ilgi alanlarına ve ihtiyaçlarına yönelik kaynaklar sunulur. Böylece köylü kadınlar kütüphanelere çekilerek okuma alışkanlığı kazandırılmaya çalışılır (İleri ve Talipoğlu, 2007).

Güzelgöz'ün Diğer Girişimleri

Güzelgöz, köylere kitap taşımak kadar yöresinde başka girişimlere de öncülük etmiştir. Yaptığı bu çalışmalarla, yöredeki sosyal ve kültürel hayatı zenginleştirmiştir.

Spor teşkilatı ve Köy Gazetesi

Güzelgöz, kütüphaneleri tam anlamıyla bir eğitim merkezi haline dönüştürmek için bunların yanına bir de spor teşkilatı kurmuştur. Bir çok kütüphanenin yanda voleybol sahaları kurulmuş gençlerin futbola olduğu kadar diğer spor etkinliklerine de dikkatleri çekilmeye çalışılarak bedensel olarak güçlenmeleri amaçlanmıştır.

Karain, Mustafapaşa ve Çökek köylerinde, köy duvar gazetesi için panolar konmuştur. Bu panolara köyle ilgili haberler yazılmakta, Türk büyüklerinin resimleri asılmaktadır. Özelikle bu resimleri gören köylüler altındaki yazıları da merak ederek okumaktadır (Ulus Gazetesi, 1963).

Folklor ve Bando Çalışmaları

Güzelgöz, Ürgüp ilçesinde ilk folklor oyunlarını başlatır. İlk bando çalışmalarını hayata geçirir ( İleri ve Talipoğlu, 2007).

Ürgüp’te İlk Sinema Gösterimi ve Fotoğrafçılık Çalışmaları



Modern iletişim araçları ile Ürgüp halkını tanıştırmak amacıyla köy köy gezerek 16 mm'lik sinema makinesiyle gösterimler yapar. Konusu, kültür-sanat, tarım, hayvancılık ve gündelik yaşamı kolaylaştırıcı bilgileri içeren belgesel filmleri köylerin uygun alanlarında göstererek köylüyü bilgilendirmeye çalışır.

Ayrıca fotoğraf makineleri, agrandizör ve baskıda kullanılan sarf malzemelerini sağlar. Saydam gösterimi için bir makine bir de jeneratör edinir. Böylece elektrik imkânı olmayan köylere bu hizmeti götürme imkânını da sağlamış olur (İleri ve Talipoğlu, 2007).

Ürgüp ve Çevresinde Kooperatifçilik Çalışmaları

Güzelgöz, sosyal ve kültürel etkinliklere öncülük etmenin yansıra yörenin ekonomik olarak kalkınması için de çalışmalarda bulunur. Çökek köylüsünün ürettiği üzümü yok pahasına satmaktadır. Güzelgöz köylünün elindeki ürünü değerlendirebilmesi için köylüyü kooperatifçilik çalışmalarına yöneltir ( İleri ve Talipoğlu, 2007).

Halkına Hizmet Götüren Gönüllüler Yarışması

1963 yılında Amerika’da dünya çapında bir yarışma açılmıştır. Amerikan devletinden bağımsız olarak düzenlenen bu yarışma, halkına gönüllü olarak hizmet eden yaratıcı insanlar arasında düzenlenmektedir. Yarışma ile ilgili çağrının Devlet Planlama Teşkilatına ulaşması üzerine adayın kim olabileceği düşünülür. Teşkilatta memur olarak çalışmakta olan bir Ürgüplünün önermesiyle Güzelgöz, DPT‘ye çağrılır. Hazırlanan evraklarla beraber gönderilen çalışmaların yerinde incelenmesi isteği üzerine Amerika’dan üç kişi gelerek çalışmalarda bulunur. Bölgedeki yüksek okuma yazma oranı ve kütüphanecilik sisteminden çok etkilenirler. Çektikleri fotoğrafları ekledikleri olumlu görüşlerinin yer aldığı rapor yarışma jürisine sunulur.

21 Kasım 1963 tarihinde tüm dünyadan önerilen adayların eserleri toplanır. İlk eleme sonrasında Türkiye, İtalyan ve İspanyol rakipleriyle finale kalmıştır. İspanyol aday Miguel, dağ ve ova köylerine salgın hastalıklara karşı aşı götürmüş, yaptığı aşılarla halkının sağlığını kurtarmış, özellikle çocuk ölümlerini aza indirmişti. İtalyan aday Jiordano ise köprü altı çocuklarını okutmuş onları topluma kazandırmak için uğraşlar vermişti (Baykurt, 2007).

Juri üyelerinin yarısı ödülü İtalyan adaya verme yanlısıdır. Türkiye’den yana olan Jüri başkanı Dwight Cook yaptığı konuşmada Güzelgöz’ün yaptığı hizmeti toplumsal bir önlem olarak gördüğünü çocukların köprü altına düşmemesi için bu çalışmaların yapıldığını söyler. Eşit olan oylamada başkanın oyu ile Türkiye kazanır. Dünya’da ve Türkiye’de sonuç büyük yankılar uyandırır. The Lane Bryant Uluslararası İnsanlık Hizmetinde Gönüllü Takdirnamesi aldı.

Amerikan Elçisinin Ziyareti ve Cip Hediye Edilmesi

Yaptığı çalışmaları ile ulusal ve uluslararası pek çok yayın kuruluşunda yer alan Güzelgöz ‘e ilk olarak 1963 yılında Amerikan Barış Gönüllüleri kuruluş tarafından 1960 model bir cip hediye edilir. Amerikalı İktisadi Kurul Başkanı Vandayk, Ürgüp’te Nevşehir valisine Tahsin Ağa Halk Kütüphanesine hediye edilen cipin devir teslimini yapar.

Güzelgöz , 1967 yılında Amerikan büyükelçisinin Ürgüp’e yaptığı gezide, kendisinin karşılayarak yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi verir. Gördüklerinden etkilenen büyükelçi kütüphaneye bir pikap araç hediye eder (İleri ve Talipoğlu, 2007).

Soruşturma ve Jubile

Güzelgöz, Kütüphane Müdürlüğü dışında on iki kurumda daha görev almaktadır. Başarıyla ve büyük bir şevkle yürütmekte olduğu bu görevler onu bölgesel kalkınma önderi haline getirmiştir. Tüm bunlara karşın asli görevi olan kütüphane müdürlüğünü ihmal ettiği ve yürütmekte olduğu diğer görevlerinde şahsi çıkar sağladığı şikayetleri üzerine bir soruşturma açılır. Soruşturmayı yürütmek için Ankara’dan müfettiş gelmiştir. Güzelgöz bunca emeğinin ardından kendisi hakkında açılan bu soruşturma ile ilgili olarak yaptığı bunca hizmete karşın ortada bir politika olduğunu, kıskançlık ve fesat olduğunu hiç düşünmediğini belirtmektedir (Baykurt, 2007).

Müfettiş yaptığı incelemeler sonucunda kütüphane çalışmalarını aksattığı ve görev aldığı diğer kurumların ödeneklerini çıkarı için kullandığı sonucuna varır. Yaşanan tüm olaylarda hep yanında olan yetkililerden destek bulabileceğini sanır ancak yanılır. Güzelgöz soruşturma döneminde ve sonrasında yalnız bırakılır.

Teftiş sonucunda üç maaş indirilmesine karar verilmiştir. Görüşmek amacıya gittiği Nevşehir valisi Mehmet Bey, Güzelgöz’e onun adına emekliliğini istediğini söyler.

Güzelgöz’e 1972 de bir jubile düzenlenir. Bu jubileye resmi makamlar da dahil olmak üzere üniversiteden öğretim elemanları, Ürgüplüler ve İstanbul’dan gelen konuklar da katılır. Görkemli geçen tören sonunda Güzelgöz yaptığı veda konuşması ile 28 yıllık kütüphanecilik görevine 50 yaşında veda eder.

Bir İstanbul ziyaretinde Millet Kütüphanesi’nde kendisi hakkında bu olumsuz raporu yazan müfettiş Şemim Bey'le karşılaşır. Aralarında geçen konuşmada raporu olumsuz yazması için kendisine baskı yapıldığını söyler ancak tüm ısrarlarına rağmen Güzelgöz, kimin baskı yaptığının öğrenemez (Baykurt, 2007).

Mavi Kitap

Mustafa Güzelgöz’ün kıymetini bilenler, çabalarını bir kitapta topladılar. Baykurt’un Mavi Kitap olarak adlandırdığı çalışma, Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi tarafından Mustafa Güzelgöz ve Eşekli Kütüphane adı ile çıkarıldı. Kitap, Güzelgöz'le ilgili görseller, çeşitli gazetelerden haberler ve devlet kurumları arasındaki yazışmalardan oluşan görsel ve yazılı materyallerin bir araya getirilmesi ile oluşmuştur. Güzelgöz’le yapılan bir söyleşinin de yer aldığı kitap, gezici kütüphaneler olgusunu ve Güzelgöz’ü çeşitli açılardan ele alan makalelere de yer vermektedir.

Hakkında Yapılan Diğer Çalışmalar

Fakir Baykurt'un kaleme aldığı Eşekli Kütüphaneci adlı roman, Ürgüp’ü görmeye gelen Yunan’lı genç Dimitrios’un gözünden konu edilmektedir. Roman, Güzelgöz, yöresel bir aşık olan Refik Başaran, Ürgüp ve Yunanistan’nın Larisa kentlerinin kardeş kentler olmasının anlatıldığı üç öykü sarmalının içinde işlenmiştir.

Bir diğer çalışma, Aydın İleri ve Tayfun Talipoğlu’nun ortak çalışması olan kitaptır. İlk baskısı 2006 yılında yapılan Eşekle Gelen Aydınlık adlı bu çalışma, Güzelgöz’le ilgili makalelere, basında çıkan haberlere, köşe yazılarına, karikatür ve zengin bir fotoğraf içeriğine yer vermektedir. Talipoğlu’nun Güzelgöz'le yapmış olduğu ropörtajın yer aldığı bir CD yi ek olarak veren kitap, Mavi Kitap'ın güncellenmiş ve zenginleştirilmiş bir versiyonu olarak görülebilir.

Kaynakça

  • Ahmet Şerif İzgören, 2010, "Süpermen Türk Olsaydı Pelerinini Annesi BAğlardı", Elma Yayınevi
  • İleri, A. ve Talipoğlu, T., 2007, Eşekle Gelen Aydınlık, Anfora Yayıncılık
  • Keseroğlu H. (haz.), 1991, Mustafa Güzelgöz ve Eşekli Kütüphane, Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi.
  • Baykurt, F., 2007, Eşekli Kütüphaneci, Literatür Yayıncılık
  • Yaşar, M., 1991, Otuz Beş Köy 18.777 Kitap Okudu, Mustafa Güzelgöz ve Eşekli Kütüphane Türk Kütüphaneciler Derneği, İstanbul
  • Güney, E., 1991, Mustafa Güzelgöz, Mustafa Güzelgöz ve Eşekli Kütüphane Türk Kütüphaneciler Derneği, İstanbul
  • Ulus Gazetesi, 1963, Gezici Kitaplık, Okuyan Köylü, Mustafa Güzelgöz ve Eşekli Kütüphane Türk Kütüphaneciler Derneği, İstanbul

Kaynak::http://tr.wikipedia.org/wiki/Mustafa_Güzelgöz

2 Ocak 2010

HOKKABAZ FİLMİ GERÇEK OLDU

HOKKABAZ FİLMİ GERÇEK OLDU

Hokkabaz filmi gerçek oldu
Gelin, 'babam', 'dayım' diye tanıttığı kişilerle saf damatları tuzağa düşürmüş


1 Ocak 2010 15:09

Sultan Gedik, düğünden 4 gün sonra altınlarla kaçan gelinini bulmak için bir televizyon programına katılınca 'gelin çetesi' ortaya çıktı. Türkiye'nin dört bir yanından onlarca mağdur var.

Bu da gelin çetesi.
Afyonlu Sultan Gedik, oğlu Gökhan'ın düğünden 4 gün sonra 'annem öldü' deyip, başlık parası ve takılarla kaybolan eşini bulmak için Müge Anlı'nın programına katıldı. Gelinin fotoğrafı ekrana yansıyınca, farklı illerden onlarca damat 'Bu kadınla ben de evlendim, beni de dolandırdı' diye programa telefon yağdırdı.
Damatların anlattıklarına göre sözde gelinler, diğer çete üyelerini 'babam, dayım' diye tanıttı. 15 günde bir başkalarıyla evlenen kadınlar uğruna kimi hayvan sattı, kimi kredi kullandı. Karısının izini bulduğunu sananlar ise çete tarafından ölümle tehdit edildi. Programa katılan mağdurlar yaşadıklarını anlattı:

GERDEKTE HAP İÇİRDİ

Gökhan Gedik: Düğünden 4 gün sonra 5 bin lira başlık parası ve takılarla gitti. Annesinin öldüğünü ve dayılarının mirası paylaşmak için çağırdığını söyledi. Yolda arayıp 'İzmir'e gidiyorum.
Altınların üzerine bir bardak su iç' dedi. Gerdekte de bana hap içirdi ve şeker verdi. O gün olanları hatırlamıyorum.

Resul Altun-36 (Erzurum'da yaşıyor, 7 bin TL dolandırıldı): 3 ay önce evlendik. Yanımda 3 gün kaldı, 11 bin lirayı alıp gitti. Aracıyı bulunca bana 'Gel Iğdır'a paranı verelim' dedi. Gittim, kafama silah dayayıp bin liramı daha aldı.

GÜNLÜĞÜ 3 BİN LİRA

Nihat Yıldırım (Erzurum'da yaşıyor, 65 yaşındaki babasını evlendirmek isterken 31 bin TL dolandırıldı): Çete aynı ama kadın bu değil. Hacı Adaş adlı birisi aracı oldu. Ellerinde her yaşa uygun kadın var. Babamla evlenmesi için 50 yaşındaki baldızlarını vereceklerini söylediler. Kadın 10 gün bizimle kaldı, 31 bin lira gitti. Günlüğü 3 bine geldi.

100 DÖNÜM ARSA SATTI

Melih Usanmaz: Dedem 76 yaşındaydı. 4 senede 10 kadın tarafından dolandırıldı. 100 dönüm arazi sattı.
Başaran Arısoy-65 (Nevşehir'de yaşıyor, 6 bin TL dolandırıldı): Baktım ki iş değişik, 'Vazgeçiyorum' dedim. Beni bacağımdan vurdular.

HOKKABAZ'A TAŞ ÇIKARTTI

YAŞANAN olay akıllara Cem Yılmaz'ın Hokkabaz filmini getirdi. Filmdeki gelin de, hokkabazın arabasına binip düğünden kaçar. Gösterilerde hokkabaza yardımcı olur ancak bir süre sonra ortadan kaybolur. Filmin sonunda bir hırsız olduğu ve abim diye tanıttığı sevgilisiyle plan yapıp erkekleri dolandırdığı ortaya çıkar.

Süleyman ARIOĞLU/Akşam

01.01.2010 15:09:55
http://www.renkhaber.com/


17 Şubat 2009

Nevşehir'de Alevilere seslendi


Nevşehir'de Alevilere seslendi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Nevşehir'de yurttaşlara seslendi. Erdoğan konuşmasında Hacı Bektaş Veli'den değişlere yer vererek alevi açılımını sürdürdü.

Başbakan "Alevinin, Sünninin nasıl kardeş olduğunu görmek isteyen gelsin Nevşehir'e baksın'' diyerek dostluğu bu topraklarda hakim olduğunu söyledi.

AA


Nevşehir- AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz şu anda (IMF ile) pazarlık yapıyoruz. Pazarlık tutarsa olur, tutmazsa olmaz. Olay bu kadar basit ve şu anda da iyi gidiyor. Bizler, Türkiye'nin menfaatine olmayan hiçbir metnin altına imza atmayız'' dedi.

Erdoğan, Türk Telekom binası önünde düzenlenen partisinin Nevşehir mitinginde yaptığı konuşmada, ''Nevşehir'in bir tarih, kültür, sevgi, hoşgörü, asil insanların, yiğit, mert insanların şehri'' olduğunu belirterek, İstanbul, Antalya gibi bir çok şehirle birlikte ''Türkiye'nin dünyaya açılan kapısı, gururu, kabına sığmayan, kabından taşan'' tüm Türkiye'ye, tüm dünyaya evrensel mesajlar veren bir şehir olduğunu vurguladı.

Başbakan Erdoğan, Nevşehir'e gelip de Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'yı, onun Anadolu'daki, Trakya'daki, İstanbul'daki camilerini, medreselerini, hanlarını, kervansaraylarını anmamanın olamayacağını belirtti. Nevşehir'e gelip de Hacı Bektaş Veli'yi anmamanın da olamayacağına işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:
''O Hacı Bektaş Veli ki bu topraklardan tüm dünyaya ses verdi. Bu topraklardan barışa, dostluğa, kardeşliğe çağrı yaptı. Ne diyor Hacı Bektaş Veli, 'Sevgi muhabbeti kaynar yanan ocağımızda, bülbüller şevke gelir gül açar bağımızda, Hırslar, kinler yok olur aşkla meydanımızda, Aslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda' İşte bu topraklar, bu gönül insanları sayesinde yüzyıllar boyunca aslanla ceylanın dostluğuna, kardeşliğine şahit oldu.

Bu toprakların kitabında horlamak, dışlamak, küçük görmek, ayrımcılık yapmak yazmaz. Bu toprakların kitabında düşmanlık, husumet yazmaz. Bu toprakların mayasında, hamurunda zalimi yüceltmek, mazlumu hor görmek yazmaz. Bu topraklarda kardeşlik var, dostluk var, kucaklama var, sahiplenmek var. Zira bu ülke barışın, huzurun, güvenin, kardeşliğin yurdudur. Buna inanmayan mı var, bundan şüphesi olan mı var? Gelsin Nevşehir'e baksın. Müslümanın, Hıristiyanın, Musevinin bir arada, barış içinde, huzur içinde yaşadığını görmek isteyen, gelsin Nevşehir'e baksın. Alevinin, Sünninin nasıl kardeş olduğunu görmek isteyen gelsin Nevşehir'e baksın.''

''Kimse nifak tohumları ekemez"

Erdoğan, bu toprakların, bu coğrafyanın sevgi medeniyetinin, hoşgörü medeniyetinin, birlikte yaşama kültürünün doğduğu, yeşerdiği ve dünyaya örnek teşkil ettiği topraklar olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

''Bizler acıyı bal eylemesini bilmiş, birbirine kenetlenmiş bir milletiz. Kalplerimizi soğutmaya, senlik benlik davasıyla gönüllerimizi ayrıştırmaya çalışanlara asla izin vermeyiz. Kimse insanlarımız arasına nifak tohumları ekemez. Pir Sultan Abdal yüzyıllarca öncesinden evrensel bir mesajı kalplerimize yazıyor. Bak ne diyor, 'Koy sana kötü desinler, her ayıbına gülsünler, Her gün gıybetin kılsınlar, incinme gönül incinme' Bu anlayışla bu düsturla bu hoşgörüyle biz bugünlere ulaştık. Bakınız Mevlana ne diyor, ''Sevgiden acılıklar tatlılaşır, sevgiden bakırlar altın olur, sevgiden tortulu bulanık sular arı duru haline gelir, sevgiden dertler şifa bulur, sevgiden ölüler dirilir, sevgiden padişahlar kul olur'.

Bu özgür ülkede herkes kendi kimliğini, inancını dilediği gibi tanımlayabilir, dilediği gibi yaşayabilir. Bizler 71.5 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, birlik esasında daha güçlü bir millet olmanın sevdasındayız. Hizmet üretirken, hizmet götürürken asla ve asla ayrımcılık içinde olmadık, olamayız. Hangi etnik kökenden, mezhepten, meşrepten, bölgeden olursa olsun 'önce insan' dedik. Şeyh Edebali'nin diliyle 'İnsanı yücelt ki devlet yücelsin, insanı yaşat ki devlet yaşatsın' dedik. Ayrım gözetmeden tüm insanlara hizmet götürmenin gayreti içinde olduk.''

''Ön yargımız, ön kabulümüz yok"

Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) bir düzenleme yaparak Aleviliğin de öğretime dahil edilmesini sağladığını, şu anda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ders kitabında 32 sayfa Alevilikle ilgili bölüm bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:

''Biz diyoruz ki eğer bunu Alevi vatandaşlarımız, entelektüel kesim beğenmiyorsa hazırlığını yapsın MEB'e sunsun. Ön yargımız yok, ön kabulümüz yok. Onu oraya koyarız. Yeter ki gönüller hoşnut olsun. Yine Diyanet İşleri Başkanlığımız Alevi konulu yayınlar yaptı. Anayasamızdaki tanımıyla demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimiz bütün inanç gruplarına, mezheplere, dini anlayışlara eşit mesafede durmak, hepsinin din ve vicdan özgürlüğünü garanti altına almak durumundadır. Biz bunu yapıyoruz ve bu çerçevede çalışıyoruz. Bakın TRT, şu anda Alevilikle ilgili yayınlara girdi. Muharrem ayı boyunca bu yayınları yaptı. Bundan sonra da sürekli olarak belli aralıklarla bunu yapmak durumunda ve yapıyor. Hükümet olarak da parti olarak da birlik ve beraberlik anlayışımıza destek olacak her türlü adımı atıyoruz, atacağız.''

''Kuzey Kıbrıs bizim dönemimizde kişiliğini buldu"

Nevşehir'den yayılan bu birlik ve beraberlik, dostluk ve kardeşlik mesajlarının büyük önem taşıdığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''İşte Kadeş Anlaşması. Tarihin bilinen en eski barış anlaşması burada imzalandı. BM HABİTAT kuruluşu, Nevşehir'i Dünya Barış Konferansı Merkezi olarak tescil etti. Onun için 'küresel barış' diyoruz, 'Medeniyetler İttifakı' diyoruz. Türkiye Medeniyetler İttifakına iktidarımızla girdik. Türkiye, BM Güvenlik Konseyi'nin geçici üyeliğine 152 ülkenin desteğini alarak iktidarımızla girdi. Orta Doğu'da durumlara arabulucu olmada Türkiye etkin olmaya bu dönemde girdi. Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu Türkiye'nin girişimleriyle gerçekleşti. Azerbaycan-Ermenistan arasında, aynı şekilde Gürcistan-Rusya arasında çalışmalarda aktif rol oynadı. Bundan sonraki süreçte de bunlar devam edecek. AB'de daha etkin olduk. Bu dönemde müzakereci ülke durumuna geldik. Kıbrıs'ta aynı şekilde. Birileri çıkıyor diyor ki 'Kıbrıs'ı peşkeş çektiler...' elinize, dilinize dursun. Kuzey Kıbrıs bizim dönemimizde kişiliğini, kimliğini buldu. Artık bakıyorsun, Pakistan resmi kabul yaparak, KKTC Cumhurbaşkanı'nı kabul etti, kırmızı halıda yürüdü. Neredeydiniz bugüne kadar? Hanginiz oradaki Cumhurbaşkanımızı dünyada etkin hale getirdiniz. Şu anda 18 ülkede Kuzey Kıbrıs'ın ofisi var. Bugüne kadar niye yoktu? Bunlar şimdi oldu ve AB Parlamentosunda, değişik ülkelere gidip, orada Cumhurbaşkanımız kendini anlatma fırsatını buluyor.''

"Türkiye aslına dönüyor"

''Bizim tarihten gelen bir gücümüz var. Bu gücümüz bundan sonra da aynı şekilde AK Parti iktidarıyla devam edecek, çünkü Türkiye, ülkelerden bir ülke değil'' diyen Erdoğan, geçmişte Türkiye'de Batılı liderlerin karşısında el pençe divan duran liderler görüldüğünü söyledi. Ankara'ya mahkum olup, dışarıya çıkamayan liderlerin de görüldüğünü, artık bu dönemlerin geride kaldığını belirten Erdoğan, ''Şimdi artık dünyayı fellik fellik dolaşan bir iktidar iş başında. Bu aynı kararlılıkla devam edecek. Türkiye aslına dönüyor, aslına...'' dedi.

''Sandıklar selam duracak''

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bunlar gidip IMF'den para dileniyorlardı. El pençe, divan 'emriniz başımız üstüne' diyorlardı. Diyorlardı ki 'ne diyorsanız onu yapalım, yeter ki bize verin'. Bakınız, biz göreve gelmeden önce Türkiye'nin MHP, DSP, ANAP iktidarında üçü birden 30 milyar dolar IMF'den borç aldılar. Bize 26.5 milyar dolar borçla bıraktılar. Şimdi IMF'ye Türkiye'nin borcu 8 milyar dolar.

Şimdi biz, IMF ile görüşünce bunlar kıyamet koparıyor, 'Niçin görüşüyorlar?' Sen görüşürken oldu da biz görüşürken niye olmuyor? Ama biz geçen mayıstan bu mayısa görüşüyoruz. Niye görüşüyoruz? Eğer benim ülkemin menfaatine olacaksa imzalarız, olmayacaksa imzalamayız. Bizim anlayışımız bu. Biz şu anda pazarlık yapıyoruz. Pazarlık tutarsa olur, tutmazsa olmaz. Olay bu kadar basit ve şu anda da iyi gidiyor. Bizler, Türkiye'nin menfaatine olmayan hiçbir metnin altına imza atmayız.
MHP'yi gördük. Vatandaş kendilerine dedi ki 'buyur arkadaş al' üçlü koalisyon kurdular... Türkiye'yi ne kadar idare edeceklerdi? 5 yıl... Ne kadar idare ettiler? 3.5 yıl... 3.5 yıl sonra ne dediler, 'Biz bu işin altından kalkamayacağız, Allahaısmarladık' dediler, bıraktılar, kaçtılar. Şimdi bunlar AK Parti'yi zannediyorlar, kendileri gibi. Hayır, biz aldığımız bayrağı yere düşürmeyiz, dikilmesi gereken yere dikeriz ve böyle götürürüz. Çalışmamızı aynı kararlılıkla yapıyoruz. Bunlar 22 Temmuz'da böyle bir oyuna girdiler, dediler ki 'illa seçim, illa seçim'. Biz erken seçim kararı almadık, onların bu kadar arzulu olduklarını görünce 'peki' dedik, 5 ay erkene aldık. Seçime gittik, bize yüzde 42 veren vatandaşımız, bu defa kalktı yüzde 47 verdi. Neden? Çünkü tokadı yediler, yanlış yapıyorlardı, haksızlık yapıyorlardı. Şimdi de aynı şeyi yapıyorlar. Şimdi de benim halkım 29 Mart'ta gereken tokadı yine atacaksınız. İşte bugün burada görülüyor, kar, bora, fırtına... Sandıklar selam duracak, ben bunu biliyorum. AK Parti'yi siz kurdunuz, milletin sesi, nefesi, yüreği oldu. Çünkü AK Parti bu ülkeyi Babıali'den yönetmedi, yandaş medyayla yönetmedi. Milletten aldığı iradeyle yönetti. Bütün bozulanlar bu dönemde toparlanıyor. Toparlanmaya da devam edecek.''

''Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri"

Nevşehirliler'e verdikleri sözü tutarak Nevşehir'e üniversite kurduklarını belirten Başbakan Erdoğan, ''sözlerinin eri'' olduklarını vurgulayarak, yola çıkarken ''ne aldatan, ne aldanan olacağız'' dediklerini hatırlattı. AKP'den önceki hükümetlerin, söz verdiklerini ancak sözlerinde durmadıklarını anlatan Erdoğan, ''Bizden öncekiler halkı hep aldattılar. Dürüst davranmadılar. Bizim kitabımızda aldatmak yok, yalan, talan yok'' dedi.

Konuşması sırasında AKP Nevşehir Belediye Başkan Adayı Hasan Ünver'i, konuşma yaptığı sahneye davet eden Başbakan Erdoğan, ''Hasan Ünver dünyaya örnek teşkil edecek bir performans ortaya koydu. Kısa sürede Nevşehir'in çehresi değişti. Yeni dönemde Hasan Ünver kardeşimle durmak yok, yola devam. Durmak yok, hizmete devam'' diyerek vatandaşlardan Ünver'e oy vermelerini istedi.

Yaptığı konuşmada, hizmetin önemine değinen Erdoğan, Ziya Paşa'nın ''eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri'' sözünü hatırlattı.


''İş bilenin, kılıç kuşananın"

Konuşmasında, Nevşehir'e yapılan hizmetlerden örnekler de veren Erdoğan, kongre merkezi, Şehitler Parkı ve otobüs terminalinin Nevşehir'e farklı bir çehre kazandıracağını söyledi.

Nevşehir'de 463 derslik bitirdiklerini ve 2 bin 370 bilgisayar gönderdiklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, okullara bilişim teknolojileri sınıflarını kurduklarını da ifade etti.
Türkiye genelinde, ilköğretime devam eden erkek öğrencilere 20 TL, kız öğrencilere 25 TL, ortaöğretimdeki erkek öğrencilere 35 TL, kız öğrencilere de 45 TL yardımda bulunduklarını belirten Erdoğan, meydanda bulunan bir kadının para alamadıklarını söylemesi üzerine, ''anacığım müracaat et, al'' dedi.

Bugüne kadar Nevşehir'de TOKİ'nin 1094 konutu hak sahiplerine teslim ettiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, bugün de 490 konutun anahtar teslim törenini gerçekleştireceklerini dile getirdi.

''İş bilenin, kılıç kuşananın'' diyen Erdoğan, duble yollarda Nevşehir'in birinci sırada olduğunu belirtti.

Sosyal yardımlara da değinen Başbakan Erdoğan, ''14 trilyon yardım yaptık. Kömür yardımları... Fakir, fukara, garip gurebanın evine kömürleri gönderdik mi? Gönderdik... Sobayı gönderdik mi? Gönderdik ve göndermeye de devam edeceğiz... Yani CHP şöyle diyor, bu böyle diyor, bizi ırgalamaz. Biz yola devam ediyoruz. Sosyal devlet ilkesiyle yola devam edeceğiz'' diye konuştu.


Cumhuriyet-16 Şubat 2009