Arif Sağ'a sert eleştiriler
3 Şubat 2010 06:08 Alevi Bektaşi Federasyonu'nun protesto edip katılmadığı son Alevi Çalıştayı'nda Devlet Bakanı Faruk Çelik ve Ozan Arif Sağ arasında geçen fikir teatileri ve çalıştay sonrası basına yansıyan demeç ve haberler Alevi kesimde çeşitli tepkilere yol açtı.
Madımak Oteli'nin durumuyla ilgili yapılan özel konuşmada Arif Sağ'ın, "Madımak Oteli yıkılmalı. Buraya güller veya ağaçlar dikilmeli" önerisinde bulunduğu ileri sürüldü.
Peki eleştiriler hangi noktada yoğunlaşıyor?
Alevi dünyasının birçok akil ismi Madımak'ın 'utanç müzesi' olması konusunda hemfikir. Bunun yanında, Devlet Bakanı Faruk Çelik'in Çalıştaylar serisinde somut hiçbir adım atmamış olması CEM Vakfı dışındaki tüm Alevi örgütlerinin tepkisine yol açtı ve kurumlar Çalıştay'ı protesto ederek "Aldatma sürecine angaje olmayacağız" dedi.
Arif Sağ'ın söz konusu önerisi 'Yandaş Basın'da da büyük yankı buldu ve cemaatin gazetesi Zaman'ın yazarı Ali Bulaç şöyle yazdı: "Büyük ozan Arif Sağ katliamda hem Sünni, hem de Alevi kesimin, yani her iki kesimin de hatalı olduğunu söyledi. Bu çok doğru ve yerindeydi..."
PSAKD'nin etkili isimlerinden Erdal Yıldırım tepkisini şu sözlerle ifade ediyor: "Şeyh İzzetin Doğan Efendi ve Arif Sağ Hazretleri önderliğinde, asimilasyona hizmette kusur edilmiyor ve 2 Temmuz 1993 yılında yaklaşık 8 saat ve tüm Türkiye'nin televizyonlardan naklen canlı izlediği ve günün sonunda 35 canımızın yakılarak katledildiği katliamın katilleriyle, onların yıllarca savunmalarını yapanlarla "tam tanış edilmeye" çalışılıyor, ve yine Arif Sağ Efendi'nin akşam rakı kadehleri eşliğinde ortalığı kahkahadan kırıp geçiren fıkralarıyla Alevi asimilasyonu işi kolay ediliyor."
Madımak Katliamı'nda yaşamını yitirenlerin ailelerinden biri olan Serdar Doğan da, "Aralıksız yedi yıl devam eden; zaman aşımı davalarıyla yeniden görülen Sivas Katliamı davasına sayın "sağ" kaç defa katılmıştır? Yurt içi-dışı Sivas anma gecelerinden daha az olduğunu ben biliyorum. En gerekli anda, dostları ve kendisi için yapması gerekeni yapmayan; yıllarca süren davaya katılmayan, her sorulduğunda unutmak üzerine nutuk çeken Arif Sağ; mümkünse, Madımağın geleceği için fikir yürütmesin. Akp'nin ya da birilerinin Truva atı olmasın.
Gerçek Alevi kanaat önderleri, samimi ve ehliyetli dernek yöneticileri, madımağı yüreğinde bir kor gibi taşıyan herkes yeniden sesini yükseltip, "madımak utanç müzesi" olacak diyebilmeli... " sözleriyle ifade ediyor düşüncelerini.
Televizyoncu Şükrü Yıldız ise Aşık Mahzuni'ye sarılıyor ve ekliyor; "Bir elinde kadeh var nerden gelirsin canım / İçip de ağlamayı derman bilirsin canım / Dünya fani bahçedir bir gün ölürsün canım / Adam olamadın gittin zevzek / Beni bilemedin gittin zevzek..."
RENKHABER - ÖZEL
İşte o eleştiriler:
***
Vah zavallı büyük (!) Ozan Arif Sağ, vahhh…
Erdal YILDIRIM
Bildiğimiz gibi 9 Kasım 2008 tarihinde Alevi Bektaşi Federasyonu ve bileşenleri tarafından Ankara Sıhhiye'deki Büyük Alevi Yürüyüşü ile ilgili olarak Fetullah Gülen Efendi'nin en büyük dostu İzzettin Efendi',tüm basın yayın organlarına "bu mitingin liderliğine soyunanların Alevilikle ilgisinin olmadıklarını biliyorum" ve "oraya Alevi yurttaşların itibar edeceğini katılacağını zannetmiyorum. 25 -30 milyon insandan kaç kişinin katılacağını göreceğiz" sözlerini sarfetmişti. Ama o mitinge 135 bin kişinin katılmış ve İzzettin Efendi o tarihten sonra sus pus olmuştu… Çünkü Aleviler, Bektaşiler, Kızılbaşlar Alevi asimilasyonuna hizmet eden bu zata itibar etmemişlerdi, etmeyecekler de.
Ve geçtiğimiz 8 Kasımda Istanbul'un ve Kadıköy'ün asla görmediği 500 binden fazla kitle "Eşit Yurttaşlık Hakkı Talebiyle" alanlara çıkmıştı. İzzettin Efendinin sahibi olduğu Cem TV bu mitingi yayınlamak yerine, aynı gün yapılan MHP kongresini canlı yayınlamıştı.
9 Kasım 2008 Sıhhiye mitinginden sonra AKP hükümeti 2009 Haziranından itibaren bir dizi "Alevi Çalıştay"ları düzenlemeye başladı.. İlk çalıştaya Alevi örgütlerinin nerdeyse tamamının katılması, bu örgütlerin sorunun tespiti ve çözümüne yönelik olarak :
- Cemevlerinin; Cami, Havra, Sinagog ve Kilise gibi yasal bir statüde olması
- Zorunlu Din derslerinin zorunlu olmaktan çıkartılması, Dinler Kültürü Dersi adıyla seçmeli olması
- Madımak Oteli'nin Alevilerin talebine uygun bir şekilde Utanç Müzesi olması
- Alevi Köylerine Cami yapmaktan vazgeçilmesi ve köylerdeki Din görevlilerinin geri çekilmesi
- Alevi İnanç merkezlerinin Alevi kurumlarına teslimi
gibi tespitleri yapıp hükümete sunmuş olmasına rağmen, bu çalıştaylar dizisi ilgili – ilgisiz, Alevi asimilasyoncuları da dahil bir çok kişi, kurum ve kuruluşlar davet edilerek devam etti
Bu çalıştaylara davet edilen bir çok sanatçı Alevi – Kızılbaş öğretisine ve duruşuna denk düşen duruşlar sergiledi. Ama bu oturumlardan birisine katılmış olan Arif Sağ'ın, 2 Temmuz 1993 Madımak katliamında yitirdiğimiz Sivas Şehitlerini, ailelerini, sevenlerini ve kendisine insanım diyen herkesin kanının donduracak bir şekilde, saygısızca ve büyük bir pişkinlikle dile getirdiği, "Madımak Oteli'nin yıkılmasını, buraya güller veya ağaçlar dikilmesini" önermesi yukarıdaki başlığı yazmama neden oldu…
Yeni Şafak'tan Yasin Aktay 30 Ocak tarihli yazısında, Madımak'ın ne yapılacağı sorununu "rövanşist ve tepkili tutum" yerine Arif Sağ hazretlerinin buyurduğu gibi "makul bir çözüm" arayışı olarak tespit ve formüle edileceğini söylüyor ve Eski Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç ile Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan için "aynı konuda iyi anlaşıyorlar" diye yazısını sürdürüyor. Ve devamla durumu "toplantıların arka planı ile ilgili netleşen durum, tam bir tanış olma, işi kolay kılma ve yolu yakın kılma hali" diye tespit ediyor.
Şeyh İzzetin Doğan Efendi ve Arif Sağ Hazretleri önderliğinde, asimilasyona hizmette kusur edilmiyor ve 2 Temmuz 1993 yılında yaklaşık 8 saat ve tüm Türkiye'nin televizyonlardan naklen canlı izlediği ve günün sonunda 35 canımızın yakılarak katledildiği katliamın katilleriyle, onların yıllarca savunmalarını yapanlarla "tam tanış edilmeye" çalışılıyor, ve yine Arif Sağ Efendi'nin akşam rakı kadehleri eşliğinde ortalığı kahkahadan kırıp geçiren fıkralarıyla Alevi asimilasyonu işi kolay ediliyor.
Gerici, şeriatçı ve faşist çevreler birden bire, çok kısa bir süre öncesine kadar Aziz Nesin, Arif Sağ'ı ve PSAKD yöneticilerini Sivas katliamının tahrikçileri oldukları, katledilmelerinin vacip olduğu tespitlerini bir kenara bırakıyorlar; Fettullah Efendi ve İzzettin Efendi kardeşliklerini yeterli görmüyorlar ve yeni bir hazreti, yani Arif Sağ'ı keşfediyorlar. Zaman Gazetesinin yazarlarından Ali Bulaç da dünkü yazısında "büyük ozan Arif Sağ'ın katliamda hem Sünni, hem de Alevi kesimin, yani heriki kesimin de hatalı olduğunu söylediği" tespitinde bulunuyor ve ekliyor "bu çok doğru ve yerindeydi" diyor.
Hem 9 Kasım 2008 Sıhhiye, hem de 8 Kasım 2009 Kadıköy mitingleri öncesi Demokratik Alevi Hareketini, Alevi kitlelerini ve örgütlerini açık açık tehdit eden Devlet Bakanı Faruk Çelik'ın bu son çalıştayda da "Madımak'ı kurcalamayın" tespitlerine paralel fikirler üreten İzzettin Doğan efendi ve Arif Sağ hazretlerine, mutlaka Alevi toplumunun da, tarihin de diyecek çok sözleri olacaktır..
Eşit Yurttaşlık Hakkı taleplerimizin görmezden, duymazdan gelindiği, yaklaşık 8 aydır, Brezilya dizilerini aratmayan sahte Alevi Çalıştaylarının sorunlara çözüm getirmek yerine boş birer iddia olmaktan öte geçmediği gün gibi aşikardır.. İzzettin Efendiye bugüne kadar çok şey söylendi..
Şimdilerde asimilasyon politikalarından ve AKP'den medet uman, çalıştay akşamlarında elinde kadehler, dilinde fıkralarla katkıda bulunan, Sivas Madımak katliamını unutmamızı isteyen ve bu değirmene su taşıyan Arif Sağ'a diyorum ki :
Vah zavallı büyük (!) Ozan Arif Sağ, vahhh….
* PSAKD IX. Dönem Kültür Sanat Sekreteri
***
İlle Dostun Gülü...
SERDAR DOĞAN
Ne güzel söylemişsin güzel pirim; "şu ellerin taşı hiç bana değmez, ille dostun gülü yareler beni"… Diye. Madımak katliamın üzerinde on yedi yıl geçti, 2 Temmuz 1993 günü madımak oteli içinde kıstırılmış, sekiz saat taşlandıktan sonra ateşe verilerek, sevinç naraları içinde yakılmıştık. İslami-faşizmin, onun yedeğindeki siyasal erkin, kolluk güçlerinin geçen bu on yedi yılda tavrı hiç değişmedi; bizi taşlamaya ve yakmaya devam ettiler. Madımak, katliamdan hemen sonra tadilat edilerek ve altında bir kebapçı dükkânı açılarak tütmeye, bizi kanatmaya devam etti. Kardeşlerimizin, dostlarımızın, ustalarımızın yanık karanfil kokulu gülüşleri, kebap kokusuyla servis edildi yıllarca. O dükkânın açıldığı, ocağının yandığı her gün, ateşinin harlandığı her saat; tekrar tekrar taşlanıp, yakıldık. Pirimiz Koca Haydar'ı astılar, yetmedi; darağacının yerine diktikleri madımak otelinde 33 canımızı yaktılar, kesmedi; salyalı ağızlarıyla "et" yediler yıllarca… Madımak yanarken yaptıkları gibi, sadece seyrettiler bizi… Çünkü bizi incittiklerinin çok farkındaydılar…
Yakanlardan, yaktıranlardan, seyredenlerden yıllarda geçmiş olsa, başka bir tavır beklemek, eşyanın tabiatına aykırıdır. Ama ya dost bildiklerimizden? Madımak, geçen bu on yedi yıl içinde çok kişinin siyasetine, sazına, sözüne, partisine, rakı sofrasına meze oldu. Alevi Çalıştayı adı altında bir süredir devam eden saçmalıklar zirvesinden, yeni bir saçmalık daha yumurtlandı. Madımak Oteli yıkılmalı, yerine 37 ağaç ya da gül dikilmeli buyurdu bir bilen. Çok benimsendi masada oturan, Alevilikten, Madımakta yaşanan acıdan bi haber olanlar tarafından. Madımak yanarken alkışlayanlardan, kendilerini madımak katillerinin avukatı, savcısı, hamisi ilan edenlerden beklenebilecek bir davranıştı. Bizi asıl yakan, bu teklifin Madımak mağduru, tanığı Arif Sağ'dan gelmesiydi. Akp temsilcilerinin de mal bulmuş mağribi gibi sarıldıkları bir öneriydi. Katliamın 17. Yıldönümünün ilk günlerindeyiz ama geçen on altı yıl boyunca tek dileğimiz, en büyük mücadelemiz Madımak müze olsun diyeydi. Hatta bazı oportünist-tatlı su solcusu dernek yöneticisi ve yandaşlarının "madımak, barış ve kardeşlik müzesi olsun" dillendirmelerini bile önünü kesmiş, olacaksa madımağın bir "utanç" müzesi olması gerekliliğini kabul ettirmiş, duyarlı kamuoyununda desteğini almışken, üstelik madımak müze olsun bildirisinin altında sayın "sağ'ın" da imzası varken, hangi mantık, vicdan ya da muhasebeyle böyle bir teklifte bulunduğunun şokunu yaşamaktayız. Katliamın bilançosu 37, Madımak Otelinde öldürülenlerin sayısı 35 kişidir.
Öldürülenlerin 33'ü Pir Sultan dostu, torunu, sanatçısı, diğer iki insan ise; sahiplerinin bile kaçtığı oteli; bizden korumaya, kollamaya çalışmak için kalan iki genç, emekçi otel görevlisidir. Oteli yıkıp, 37 gül dikelim dediğinde Arif Sağ; bizi yakmaya doyamamış, öfkesini boşaltamamış iki katilinde (nasıl öldüklerini devlet yetkilileri anlatmalı) dostlarımız, kardeşlerimiz, ustalarımızla birlikte anılacağı anlamını gelir... Hangi ortalama insan vicdanı; katille kurbanın mezar taşını ortaklaştırabilir? Üstelik o katillerin hedefi olmuş iken… Ben kendi adıma, sayın "sağ" dan daha tutarlı direngen bir tavır beklemiyordum, geçen bu 16 yıl içinde çokta farklı bir tutum içinde olmadı. Pek çok TV programında, gazete röportajında "unuttuğunu, unutmak gerektiğini" söylemiştir. Her sakala bir tarak "gazeteci" savaş ay'ın, akıllara zarar Sivas programında sayın "sağ"; "unutmanın" erdemini sıraladıktan hemen sonra; savaş ay, çıkarttığı dansöz ile, kısmen de olsa oluşan efkârı dağıtmıştı… Geçen bu 16 yıl boyunca sayın "sağ"'ın Büyük Birlik Partisi Sivas il yönetimi için yaptığı aklama konuşmalarının da bir anlamı olmalı. Kendisi dışında, otelden büyük birlik partisine geçen 43 kişi; oteldeki ateş ve dumandan can havliyle kaçmaya çalışırken BBP yöneticileri tarafından nasıl tartaklandıklarını, hakarete uğradıklarını; şayet, saldırmak yerine, ilk anda içeriye alsalardı, belki otelde kimsenin ölmeyeceğini söylemişken. Aziz Nesin Hocanın koruması; komiser Mehmet' de, karşılaştığı zorbalık sonrası; kimlik kartı ve beylik tabancasıyla nasıl "ikna ettiğini" anlatmışken. Yıllar önce donarken kurtardığı bir faşistin, o yanarken de onu kurtardığını ve ödeştiklerini anlattığı onlarca konuşmasına şahit olmuşsunuzdur. Öldürülen 33 dostumuzun tek suçları, yaşarken bir faşistle tanışmamış olmalarımıdır? 2008 Kasım ayında Ankara Sıhiye Meydanında yürüyen 150.000 insanın, 2009 yılı Kasım ayında Kadıköy'de toplanıp haykıran 500.000 kişinin taleplerinin en başında; madımak müze olacak gerçeği vardı. Alevi Bektaşi Federasyonu; başkanı, madımak mağduru Ali Balkız; Kazım Genç ve Fevzi Gümüş liderliğinde Pir Sultan Dernekleri ' Yüz binleri toplayıp slogan olarak attırdıkları "madımak müze olacak" gerçekliğini; bir madımak mağduru, akp temsilcilerinin olduğu bir yerde; yerle bir ederken neden sustular, susmaya devam ediyorlar? Arif Sağ popülizmi her şeyin, her anlayışın önünde midir? Örgütün mü, kişilerin mi temsilcisisiniz!
Aralıksız yedi yıl devam eden; zaman aşımı davalarıyla yeniden görülen Sivas Katliamı davasına sayın "sağ" kaç defa katılmıştır? Yurt içi-dışı Sivas anma gecelerinden daha az olduğunu ben biliyorum. En gerekli anda, dostları ve kendisi için yapması gerekeni yapmayan; yıllarca süren davaya katılmayan, her sorulduğunda unutmak üzerine nutuk çeken Arif Sağ; mümkünse, Madımağın geleceği için fikir yürütmesin. Akp'nin ya da birilerinin Truva atı olmasın.
Gerçek Alevi kanaat önderleri, samimi ve ehliyetli dernek yöneticileri, madımağı yüreğinde bir kor gibi taşıyan herkes yeniden sesini yükseltip, "madımak utanç müzesi" olacak diyebilmeli...
Katliam üzerinden 17 yıl geçti ama acımız, öfkemiz, özlemişliğimiz dün gibi taze. Bilmeyenlere, yeni doğan çocuklarımıza, özellikle unutanlara inadına Madımağı anlatmaya devam edeceğiz. Bugüne kadar yapılanlar, bundan sonra yapılması gerekenler belliyken, son dönemdeki boş vermişliği son vermek zorundayız. Belki kurmayı düşledikleri parti yoğunluğundan, Sivas Davasına katılmayan Pir Sultan Genel Merkezi yöneticilerine; özellikle avukat olan genel başkanına ve her etkinlikte madımak üzerine söz söyleyip bir kez olsun davalara katılmayan kurum yöneticilerine neredesiniz demeliyiz. 23 Aralık 2009 tarihinde Viyana'da yapılan Maraş Paneli sonunda, "neyse, havayı dağıtıp biraz gülelim, son söz olarak bir fıkrayla konuşmamı bitireyim" diyerek, Sivas için fıkra anlatabilen Ozan Emekçi'ye; katillerimizin, yakarken ve bu geçen 17 yıl içinde ne kadar ciddi olduklarını hatırlatıp, en azından cellâtlarımız kadar ciddi olmaya davet edip; Üzerine Madımağın isi, 33 ölümsüzümüzün anıları sinmiş olan Arif Sağ'a; Madımak utanç müzesinden başka bir şey olmamalı, sözlerinle madımağı bir daha "yakma" diyebilmeliyiz…
Ruhi Su ustanın bir şiirinde söylediği gibi; "ağaç demiş ki baltaya; sen beni kesemezdin ama ne yapayım ki sapın benden; bak şu ağacın bilgeliğine sen; ölen ben, öldüren benden"… Sivas Madımak acısı için bir şey yapmayacaksanız, gölge etmeyin, başka ihsan istemeyiz…
(Madımak Ölümsüzleri Aileleri Adına) SERDAR DOĞAN
***
Adam olamadın gittin zevzek!
Şükrü Yıldız
Biz Maraşlıların ruhiyatını en güzel Aşık Mahzuni dile getirmiştir. Toprağımızın tozunu sevişimizi, gurbetteki direngenliğimizi, aşktaki çaresizliğimizi, siyaseti ve siyasetteki duruşumuzu hep o resmetmiştir. Kimi zaman Elbistan"ın düzüne inmiş, göresi gelmiş Berçenek"i, kimi zaman "domdom kurşunu" yemiş binlerce gençle, "Amerikan katil" demiş.
Diyeceksiniz nereden çıktı bu muhabbet? Ozan olmanın, adam olmanın farkı belki, son günlerdeki Alevilerle ilgili haberlere bakınca adamın Mahzuni gibi hadi oradan "Adam olamadın gittin zevzek" diyesi geliyor.
Niye mi?
AK Parti tarafından organize edilen „Alevi Çalıştay"larının sonuncusunda, Alevi asimilasyonuna yönelik yapılacak düzenlemelerin üstü kapatılarak, güya Arif Sağ tarafından önerilmiş, devletlû ekip tarafından pişirilmiş Madımak Oteli tartışmaları damgasını vurmuşa benziyor. Habere bak hizaya gel; "Fikir birliği oluşan öneri Arif Sağ"ın. Buna göre, Madımak Oteli ve bitişiğindeki binalardan da pay alınarak bir alan yaratılacak. Buraya ilk etapta güllerle donatılmış bir park yapılacak Madımak"ın yeni bir kin ve nefret yerini çağrıştırmayacak şekilde yeniden dizayn edilmesi konusunda fikir birliği oluştu."
Demek Madımak müze olursa, yeni kin ve nefret tohumları ekilmiş olacak! Öyle mi? Almanya"nın Solingen kentindeki Nazi artıklarının yaktığı ev müze olunca, Alman devleti yeni kin ve nefret tohumları mı ekmiş oldu! Orada her yıl yapılan anmalar kin ve nefreti mi geliştiriyor? Oradaki törenlere katılınca, bu söylediğinizi hatırlayıp utanmayacak mısınız?
Niyetinizi, amellerinizle örtemezsiniz.
Artık Alevilerin içindeki "Ergenekon", MİT, it ayağı tekrar masaya yatırılmalıdır.
Uzağı bir kenara bırakarak, Sivas"tan başlanmalıdır.
Gazi, basına bir çok yönleriyle yansıdı.
Önce küfredip, sonrada gece yarısı darbesiyle "hizaya gelin" denince, küfrettiklerinin kapısında el pence duran Alevi örgütlerinin yöneticilerinin ilişkileri gözden geçirilmelidir.
Eski başkanlarının MİT"le çalıştığını her yerde dile getirip bunla övünenlerin Alevi Dergahlarına yönetici olmasından utanılmalı, kaldıysa düşkünlük olayı hayata geçirilmelidir
Hiç tartışmasız Aleviler içindeki bu engerek"onları kusmalıdırlar.
Gocunmamalıdır…
Kendimizle yüzleşme zamanı geldi...
Bu utanç resmini haketmiyoruz.
Ayıptır, günahtır...
Sözü Mahzuni"ye verelim:
Bir elinde kadeh var nerden gelirsin canım İçip de ağlamayı derman bilirsin canım Dünya fani bahçedir bir gün ölürsün canım Adam olamadın gittin zevzek Beni bilemedin gittin zevzek
Yürü be yürü insan değilsin Kendini bilmeyen canım eli ne bilsin Halk"ı hak"ı ne bilsin
Hele bak şu aynaya yüzün yüze benzer mi Ta sabahtan uyumuş gözün göze benzer mi Vay o boyun devrilsin özün bize benzer mi Adam olamadın gitti zevzek Beni bilemedin gitti zevzek
Yürü be yürü insan değilsin Kendini bilmeyen canım eli ne bilsin Halk"ı Hakk"ı Ne Bilsin
Mahzuni bu halinle nereye vardın canım Sen bu ele gelmeden nerde yatardın canım Belinde barabellom kimi kurtardın canım Adam olamadın gitti zevzek Beni bilemedin gitti zevzek
Yürü be yürü insan değilsin Kendini bilmeyen canım eli ne bilsin Halk"ı Hakk"ı Ne Bilsin
AŞIK MAHZUNİ ŞERİF http://www.renkhaber.com/ 03.02.2010 06:08:46 |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder