Beşiktaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Beşiktaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mayıs 2010

'Sürgünü unutmadık unutmayacağız'


'Sürgünü unutmadık unutmayacağız'





23 Mayıs 2010

K.ÖZDEŞ/BİRGÜN

Yas günü olarak kabul edilen 21 Mayıs 1864 sürgününün yıldönümünde Beşiktaş'ta toplanan Çerkesler, burada bir anma gerçekleştirdi.
"Son sözü hep direnenler söyler" sloganıyla, hüzün ve isyan duygusunun hâkim olduğu anmada, denize çiçekler bırakıldı, şiirler ve ağıtlar okundu.
Tiyatro sanatçısı Celil Yağız'ın sunduğu ve şiirler okuduğu anmada, sanatçı Hava Karadaş ağıt ve şarkılarıyla yer aldı. Her yaştan yüzlerce kişinin katıldığı anmada gençlerin çoğunlukta olması dikkat çekti.
Bu yılki anmada "Kafkasya'yı rekabet ve çekişme alanı haline getiren emperyalistler, Kafkasya’dan elinizi çekin! Kafkasya'yı dini yayılma ve mücadele alanı olarak görenlere söylüyoruz, bizi rahat bırakın! Çerkesler, kendi inanış ve yaşam tarzlarını kendileri özgürce belirlemek istiyor" denildi. Türkiye'de de Çerkeslerin demokratik haklarını yeterince kullanamadıklarına dikkat çekilen açıklamada, Çerkeslerin demokratik talepleri önündeki engellerin bir an önce kaldırılması gerektiği belirtildi.


'TARİHLE BARIŞMAK İSTERİZ'
Çerkesler, Kafkasya'da yaşanan emperyalist çekişme ve soykırımın nedenlerini şiirleştirerek şöyle dedi: "Biz halkız.
Biz sürgünde bir halkız
Biz halkız.
Savaş da bizim içindi, sürgünde.
Kiminin toprağımızda gözü vardı.
Çar hükmetti: GİDİN!..
Kiminin insanımızda sözü vardı.
Sultan Lütfetti:GELİN!..
Kiminin stratejik hesabı vardı.
Kraliçe vazgeçti: ÇEKİLİN!.."

Anmada her yıl olduğu gibi yine soykırımın tanınması talebi dile getirildi.
"Sürgünü unutma unutturma", "Sürgünü unutmadık unutmayacağız" sloganları atıldı. Anma, "Artık tarihle barışmak isteriz. Geçmişi unutmadan geleceğe bakmak isteriz. Artık şarkılarımızı ve düşlerimizi geri isteriz" sözleriyle denize çelenk bırakılarak bitirildi.

http://www.birgun.net/

16 Mayıs 2010

Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi kül oldu

Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi kül oldu

Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi kül oldu

16/05/2010 09:56

Beşiktaş'daki Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi çıkış nedeni belirlenemeyen yangında kül oldu.

Süleyman KAYA

BEŞİKTAŞ’daki tarihi Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi, henüz belirlenemyen nedenle çıkan yangında alev alev yandı.
Beşiktaş'taki Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi’nde bugün saat 06.00 sıralarında yangın çıktı. Henüz belirlenemeyen nedenle çıkan yangında, alevler kısa sürede ahşap iskeleyi tamamen sardı. Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine ulaşan itfaiye ekipleri, alevlere müdahale etti. İskeleye bağlı olan iki vapur da görevliler tarafından uzaklaştırıldı.

Yangın, ekiplerin yoğun çabası sonucu yaklaşık 1 saat içerisinde kontrol altına alınarak tamamen söndürüldü. Başkaban Recep Tayyip Erdoğan’ın çalışma ofisine de yaklaşık 100 metre mesafede bulunan iskele, kullanılamaz hale geldi.

Görgü tanıkları, önce bir patlama sesi duyulduğunu ardından da alevlerin yükseldiğini ifade etti. İtfaiye ve polis ekipleri ise yangının, elektrik kontağından çıkmış olabileceğini belirterek, olayla ilgili araştırma başlattı.

Bu arada İDO yetkilileri, iskelenin sigortalı olduğunu belirtti, yaklaşık 1,5 ay içinde yeniden yapılabileceğini ifade etti.

SEFERLER BEŞİKTAŞ İSKELESİNDEN YAPILACAK

Bu arada seferlerin geçici bir süre için tarihi Beşiktaş İskelesi’nden yapılacağı bildirildi.

İstanbul Deniz Otobüsler A.Ş.’den (İDO) yapılan yazılı açıklamada, Beşiktaş Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi’nin, bugün saat 06.00 sularında elektrik kontağından çıktığı belirlenen yangın sebebiyle hasar gördüğü ifade edildi.

Herhangi bir can kaybının yaşanmadığı yangının, Beşiktaş İtfaiyesi’nin müdahalesiyle söndürüldüğü belirtilen açıklamada, yoğun kullanımda olmayan, sadece Boğaz seferlerinin yapıldığı iskeledeki seferlerin, geçici bir süre için 150 metre mesafede bulunan tarihi Beşiktaş İskelesi’nden yapılacağı bildirildi.

Açıklamada iskelenin, sigorta tespit çalışmalarının ardından tekrar hizmete gireceği kaydedildi. (dha, aa)

http://www.radikal.com.tr/

31 Aralık 2009

"Çarşı Muaviye'ye karşı"

"Çarşı Muaviye'ye karşı"

Necdet Saraç

"Çarşı Muaviye'ye karşı"


Ankara’da yapılan büyük Alevi mitingine katılmış biri olarak geçen hafta, 8 Kasım’da İstanbul Kadıköy Meydanı’na gelerek bir adım öne çıkacak olanlar, aynı zamanda 9 Kasım sabahı ‘ben de oradaydım’ diye gururla işine, okuluna, fabrikasına, mahallesine gidecek olanlardır diye yazmıştım.
Gerçekten de öyle oldu. Bir adım öne çıkma cesareti gösterenler bu haklı gururun da sahibi oldular. İstanbul mitingine katılamayan, televizyondan izleyenlere, gazete veya internet sayfalarındaki insan selini andıran fotoğrafları görenlere ise ne yazık ki “keşke ben de orada olsaydım” demek düştü.

ABF’nin düzenlediği “ayrımcılığa karşı eşit yurttaşlık hakkı” başlıklı mitinge, yansıyan görkemli, renkli ve coşkulu kalabalık, yaklaşık 20 yıllık Alevi örgütlenmesinin ve Alevilerin uzun yıllara yayılan özleminin dışa vurumuydu.

Çoşku o kadar büyüktü ki, yukarıdan çekilen fotoğraflarda bile tek kareye sığmayan kitle için, sahneden gelen sesi duyup duymamak, kimin ne söylediğini anlayıp anlamamak önemli değildi.

Çünkü coşkunun kaynağı, yıllardır yaşanan sindirilmişliğin, suskunluğun kırılması, korku duvarlarının yıkılmasıydı. Korku duvarı yıkılıp, özgüven, elini kolunu sallayarak meydana çıkınca, alana sığmayıp Haydarpaşa Tren İstasyonu önünde kalan da, Salı Pazarı’nda kalan da, yada meydan da kendine yer bulan da aynı heyecanı, aynı coşkuyu paylaşıyordu.
Heyecan ve çoşku yalnızca türkülere değil, Sultanbeyli gençlerin yazdığı gibi pankartlara da yansıyordu: “Boynumda Zülfikar, duvarımda saz, ben Aleviyim, bunu yüreğine yaz

"Çarşı Muaviye'ye karşı"

Her yaştan, her tipten, her kesimden insan Kadıköy’deydi. Yaratıcılıklarıyla ve cesaretleriyle, neredeyse bütün solcuları kıskandıran Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’da oradaydı.
Çarşı,açtığı pankartla yüzbinlerin duygusunu üç kelimeye sığdırmıştı: Çarşı Muaviye’ye karşı”.

30 Aralık 2007’de Köln’de, 2 Temmuz 2008’de Madımak önünde, 9 Kasım 2008’de Ankara’da yapılan görkemli ve coşkulu mitinglere katılan biri olarak, Kadıköy mitingi diğerlerine göre daha da geniş bir bileşimi yansıtıyordu.
Miting ÇARŞI’dan KAOS’a, CHP’den DTP’ye, ÖDP’den ADD’ye, TDH’dan TKP’ye kadar çok geniş bir siyasi yelpazeyi kucaklıyordu. Hacıbektaş’tan Diyarbakır’a, Ordu’dan, Datça’ya, Metz’den Berlin’e, Türkiye’nin ve Avrupa’nın dört bir yanından Aleviler Kadıköy’deydi. Kars federasyonu da, İmranlı dernekleri de. Elinde Atatürk ve Türk bayrağı taşıyan yüzlerce kişi, Ferhat Tunç’un Kürtçe parçasıyla halay çekiyordu. Seval Şam ile Sabahat Akkiraz aynı sahnede deyişleri seslendiriyordu. Hacı Bektaş ile Pir Sultan, Deniz Gezmiş ile Hüseyin İnan, Seyit Rıza ile Muhlis Akarsu aynı alanda semaha durabiliyor, deyiş söyleyebiliyordu.

Bu resim Türkiye’ydi ve olması gerekendi.

Alevi hareketi, asla yan yana gelemeyecek gibi duranları, yada böyle gösterilenleri yan yana getirerek, bunun mümkün olabileceğini, laik, demokratik ve özgür bir Türkiye için yeniden hayal kurulabileceğini gösteriyordu. Nitekim, Alevi kimlikleriyle alanı dolduran yüz binler, kimliklerinden utanmadan, mezheptir, dindir, değildir tartışmasına takılmadan, pankartlarıyla, sloganlarıyla, türküleriyle, demokrasiye dair ne varsa, sola dönük yüzlerinden yansıyan bir ışık olarak Kadıköy’den yükselerek Türkiye’nin ve Avrupa’nın dört bir yana yansıdılar. Kadıköy’den yükselen ışığın gücünün, karamsar ve umutsuz yürekleri aydınlatmasına, “evet değişim mümkündür” dedirtmesine yazılı ve görsel “büyük” basının sansürleme çabası ile yetmedi. Alevi ışığı sansür engelini de delip geçti…

"Çarşı Muaviye'ye karşı"

Yeni ve modern tarzdaki örgütlenmesiyle, marabalığı, sürekli yönetilmeyi, üçüncü, dördüncü, beşinci adam olmayı reddeden Aleviler, yan yana geldiklerinde dağları devirebileceklerini de gördükleri için, kendi ezberleri dahil, bütün ezberleri bozarak sorunlarının çözümünün siyasal iktidardan ve demokratikleşmeden geçtiğini de açıkça ilan ettiler.
Nitekim mitingte, ABF bileşenleri adına yapılan bütün konuşmalarda bu vurgu açıkça öne çıktı. Üstelik, konuşmalardaki vurgular yalnızca durum tespiti yapmakla da sınırlı kalmadı; Alevilerin sorunlarının çözümünün kendi ellerinde olduğunun da altı kalınca çizildi.

Bu miting, sorunların çözülmemesinin, çözülüyor gibi yapılarak, demokratikleşmenin sürekli ertelenmesinin mevcut siyasal iktidara yeni fırsatlar sunmayacağı gibi tersine siyasal iktidarın hareket alanının iyice daralacağını göstermiştir. Hem siyasal iktidara, hem de kendi kaderine “yeter artık” diyen bu miting aynı zamanda, sorunlar çözülmediği taktirde, Kadıköy mitingine katılamayıp “keşke ben de orada olsaydım” diyenlere, yeni ve daha da kitlesel mitinglere katılmak için yeni fırsatlar sunulacağını da işaret etmiştir.

Kaynak : Alevihaberajansi.com - 12 Kasım 2009

http://www.alevihaberajansi.com