Sami EVREN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sami EVREN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2010

657 Değişiklik Tasarısına Karşı 15-16 Haziran Ruhuyla Direneceğiz!

657 Değişiklik Tasarısına Karşı 15-16 Haziran Ruhuyla Direneceğiz!


Sal, 15 Haziran 2010






657 sayılı yasada değişiklik yapılmasını öngören tasarıya karşı tüm illerde AKP il binaları önünde eylemdeydik.

Genel Başkan Sami EVREN Ankara'da yapılan eylemde bir basın açıklaması yaptı.

Açıklama şöyle: Bugün burada siyasi iktidarın 657 sayılı yasada yapmayı planladığı değişikliğe karşı itirazımızı dile getirmek için bir aradayız. 657 sayılı yapılacak değişiklik tasarısına kökten itiraz ediyoruz.

Siyasi iktidarın kamu emekçilerinin temsilcilerine sormadan, danışmadan kamuoyundan kaçırarak kapalı kapalı ardında, “ben yaparım, olur” anlayışıyla gündeme getirdiği sinsi bir tasarıyla karşı karşıyayız. Tasarı açıklandığında neden kamuoyundan, kamu emekçilerinden gizlendiği de ortaya çıkmıştır.

Çünkü bu tasarı kamu emekçilerinin ekmeğiyle oynamayı amaçlamaktadır.
Çünkü bu tasarı kamu emekçilerini kapıkulu yapmayı amaçlamaktadır.

Çünkü bu tasarı kamu emekçilerinin iş güvencelerini ellerinden almayı amaçlamaktadır.
Çünkü bu tasarı kamu yönetimini toplumsal fayda ekseninde değil, sermaye etkinliği ekseninde yeniden kurmayı amaçlamaktadır.

Kamu emekçilerinin bu tasarıyı kabul etmesi, iş güvencelerine yönelik bu açık kastı sineye çekmesi mümkün değildir.

Tasarı, kamu emekçilerinin iş güvencesine saldırmaktadır. Getirdiği disiplin uygulamaları ile kamu emekçilerinin kaderini amirlerin subjektif, tek yanlı değerlendirmelerine teslim etmektedir. Tasarı zaten olumsuz ve hiyerarşik olan kamuda çalışma düzenini daha da hiyerarşik, ast-üst ilişkilerine tabi bir düzen haline getirecektir. Ayrıca bu düzenleme kamu emekçilerinin amirlerin hukuka aykırı olan emirlerine uymama yönündeki Anayasal haklarına da aykırıdır.

Tasarı kamu emekçilerinin esnek çalışma düzenine geçmesini hedeflemektedir. Türkiye’de emekçiler iki yıldır mevcut esnek çalışma modeli olan 4B, 4C ile mücadele ediyor; TEKEL direnişi bunun mücadelesidir, emekçiler 1 Mayıs’ta güvencesizliğe karşı mücadeleyi yükseltiyor. Hükümetin yanıtı tüm kamu emekçilerini 4B, 4C gibi esnek çalışma modellerine göre çalıştıracak bu taslak oluyor.

Değişiklikte yer alan kamuoyunda özel sektörden CEO transferi yapılabilmesi olarak bilinen özel sektör yöneticilerinin kamu kurumlarına idareci olarak atanması konusu çok önemli sakıncalar içermektedir. Özel sektörde başarılı olmak için yöneticilerin işletmeleri kâra geçirmeleri gereklidir. Başarı vasıfları Kârlılık olan yöneticilerin bu vasıfları ile kamu hizmetlerinin sosyal, objektif nitelikleri arasında büyük bir çelişki vardır. Özel sektörden yönetici transferi kamu kurumlarını ticarethane olarak gören bir zihniyetin ürünüdür. Kamu kurumları şirket, kamu hizmeti alan yurttaşlar müşteri değildir.

Tasarı sicil sistemini kaldırmayı yerine memur bilgi sistemini getirmeyi öngörüyor. Tasarı Mevcut sicil sisteminin bazı olumsuzlukları olmakla birlikte, buradaki eksikliklerin düzeltilmesi yerine görevleri kanunla belirlenmiş olan kamu hizmeti olan kamu görevlileri arasında çalışma barışını bozacak ve tamamen idarecinin insiyatifi ile yandaş memur yaratmayı hedefleyen başarı ve ödül sistemi getirilmektedir.

Tasarının içerdiği Avrupa Konseyi ve uluslar arası sözleşmelerin gereği olarak getirilmesi zorunlu kimi haklar ve iyileştirmeler 4B’lileri, 4C’lileri kapsam dışında tutmaktadır.

Tasarı ebeveynlik haklarıyla ilgili olumlu değişiklikler içermekle birlikte kamu emekçilerinin en temel talebi olan doğum sonrası ücretli izinin süresini arttırmamıştır. 8 Hafta olan bu iznin en az 16 hafta olması gerekmektedir. Ayrıca ücretsiz izinle ilgili maddeye ücretsiz izinde geçen sürelerde her türlü özlük ve emeklilik haklarının korunacağı hükmü getirilmelidir. Kreş hakkının devletçe üstlenilmesi yasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Tasarı bu haliyle toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gidermekten uzaktır.

Tasarıda öngörülen sendika üyesi olan kamu emekçilerine Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında olmak üzere yılda 4 defa toplam 122 Liralık toplu görüşme ödeneği verilmesi yandaş sendika yaratmayı amaçlamaktadır. Ayrıca bilindiği gibi toplu görüşme ödeneği uzun zamandır yandaş bir konfederasyon tarafından her fırsatta talep edilmektedir. AKP iktidarı döneminde % 900’lere varan üye artışlarıyla şişirilen bir konfederasyonun bu talebinin tasarıda yer alması diğer konfederasyonlardan gizlenen tasarının bu konfederasyonla paylaşılmış olduğu kuşkusunu doğurmaktadır.

KESK olarak 2 milyonu aşan kamu emekçisinin sesi olma iddiasındayız; kamu emekçileri hareketini biz yarattık, memur, kapıkulu kavramlarına karşı bugün onur duyduğumuz kamu emekçisi kavramını biz inşa ettik; KESK gerçek sendikadır, gücünü emekçilerden alır, KESK’in yönünü emekçiler belirler.

Bugün 15 Haziran, 15-16 Haziran direnişinin 40. yıldönümü. Türkiye emekçileri için çok önemli bir gün. KESK olarak 15-16 Haziranların ruhunu taşıyoruz. Haklarımız için, özgür demokratik bir ülkede barış içinde yaşama özlemimiz adına bu tasarıya direneceğiz.

İşsizliğe, güvencesizliğe, örgütsüzlüğe boyun eğmeyeceğiz!

Siyasi iktidarın emek karşıtı politikalarını sineye çekmeyeceğiz!

Bütün emekçileri, kamu emekçilerini, emek dostlarını, diğer konfederasyonları bu mücadeleye davet ediyoruz!

Bütün kamu emekçilerini iş güvencelerini ellerinden almaya çalışan, kamu emekçisini kapıkulu yapmaya çalışan, geleceklerini karartan bu tasarıya karşı öz mücadele örgütleri KESK’te güçlerini birleştirmeye çağırıyoruz.

Bu tasarı hemen geri çekilmelidir. Kamu emekçileri grevli toplu sözleşme haklarının hayata geçirilmesi konusunda geri adım atmayacaklardır.

Siyasi iktidar kamu emekçilerin mevcut haklarını elinden almaya yönelik tasarıyı geri çekmeli toplu sözleşme masasına oturacağını açıklamalıdır.

Yaşasın emek, barış ve demokrasi mücadelemiz!

http://www.kesk.org.tr/node/254

Bırakın Munzur Özgür Aksın'

'Bırakın Munzur Özgür Aksın'


Pzt, 07 Haziran 2010




5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle Munzur Vadisi üzerinde yapılmak istenen barajlara ve operasyonlara dikkat çekmek için Tunceli'de yapılan etkinlikte KESK Genel Başkanı Sami Evren, barış isteyenlerin, baraj istemediğini dile getirerek, "Bırakın Munzur özgür aksın" dedi.

Munzur Vadisi'nde yapılan baraj, Hidro Elektrik Santralleri (HES) ve askeri operasyonlarda yapılan bombardımanın büyük zarar verdiği Tunceli'yi ve doğasını, 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle sahiplenen çok sayıda aydın kente geldi. 43 endemik bitki örtüsü ve ender rastlanan canlı türlerine sahip olan Munzur Vadisi'nin ekosisteminin hızla zarar gördüğüne dikkat çeken Sanatçı Ferhat Tunç, barışa set çekenler ile barajları yapanların aynı zihniyette olduklarını söyledi. Tunceli halkının kendi kültürel mirasına sonuna kadar sahip çıkacağını ifade eden Tunç, "5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle barajlara ilişkin şunu vurgulamak istiyorum. Dersim'in simgesi, akışından ilham aldığımız ve eşsiz doğal güzelliklere sahip Munzur'umuzu bentler ve barajlarla boğmak istiyorlar. Bu coğrafyanın ekosistemini bozarak yaşamı yok etmekten çekinmeyenleri iyi tanıyoruz. Onlar barışa baraj koyanlarla aynı zihniyettedirler. Bu zihniyeti bir kez daha lanetliyoruz. Buradan, kutsal dağlarımızın arasından ikrar verdiğimiz Munzur Baba'nın huzurunda bir kez daha Dersim halkına söz veriyoruz. Mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz birlikte başaracağız" dedi.

'Bombalarla dövülen topraklarda on birlerce kez öldük'

Aydın ve sanatçıların Tunceli'ye geliş amacının, Kürt halkının tüm dünya halkları gibi kendi inanç ve kültürüyle coğrafyasında özgürce yaşama hakkı olduğunu söyleyen Tunç, Kürtlerin kimliği yanında doğasına da büyük zarar verildiğini kaydetti. Tunç şunları söyledi: "Burada olmak bizim vicdani sorumluluğumuzdur. Burada halkımızın yanında olmak, bu toprakların çocukları olarak halkımıza, Düzgün Baba'ya, Gole Çeto'ya, Munzur Baba'ya karşı borcumuzun gereğini yerine getirmektir. Bize bunu reva görenlere sesleniyorum; Bombalarla dövdüğünüz bu topraklarda on binlerce kez öldük ve çok büyük acılar yaşadık. Yeter artık. Barışın ve kardeşçe bir yaşamın yolunu açın ve bu kanlı döngüden kurtarın bu memleketi."

'Barışı istemeyenler barajları savunanlardır!'

Baraj karşıtlarının barış yanlısı, barış yanlılarının da baraj karşıtı olduğunu söyleyen KESK Genel Başkanı Sami Evren ise, barajları "yaşamın düşmanı" olarak tanımladı. Evren, "Biz barış isteyenler aynı zamanda baraj istemiyoruz. Baraj isteyenler de barış istemiyorlar. Bu nedenle biz barajların ve çatışmaların yaşandığı yer Dersimdeyiz. Biz barıştan yana olanlar insandan yanayız. Canlılardan, yaşamdan, doğadan yanayız. Doğallığımızla yaşamak istiyoruz. 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde doğallığı bozanlara sesleniyoruz; bırakın Munzur özgür aksın. Dokunmayın Munzur'a, doğayı katleden canlı yaşamı savunamaz. Onun için barajlar yaşamın düşmanıdır. Biz barış savunucuları yaşamdan, insandan, doğadan yanayız. Bırakın Dersim dört dağ için doğal kalsın. Kürdü Kürt, Alevi'si Alevi, vadisi vadi, ovası ova, Kültürü sanatı Munzur'u doğal kalsın" diye konuştu.


http://www.kesk.org.tr/node/238

Gözaltındaki Arkadaşlarımız Hemen Salıverilmelidir

Gözaltındaki Arkadaşlarımız Hemen Salıverilmelidir


Çrş, 16 Haziran 2010

Genel Başkan Sami EVREN'in gözaltına alınan KESK'li yöneticilerle ilgili basın açıklaması: Aralarında Konfederasyonumuz MYK üyesi ve Örgütlenme Sekreteri Akman Şimşek, sendikamız SES MYK üyesi Meryem Özsöğüt’ün , Ankara BES 1 no’lu şube yöneticisi Ahmet Danacıoğlu’nun da olduğu bir grup arkadaşımızın terörle mücadele ekipleri tarafından sudan gerekçelerle gözaltına alınmış olması karşısında sessiz kalmayacağız.

Avukatların emniyet kaynaklarından aldığı bilgiye göre arkadaşlarımız Güler Zere anması ve Mahir Çayan’ın ölüm yıldönümü anmalarına katıldıkları için gözaltına alınmıştır. Bilindiği gibi Güler Zere yakalandığı amansız hastalıktan sadece geç salıverildiği için kurtarılamamış ve aynı durumda olan hasta tutuklular için öne çıkmış bir toplumsal kişiliktir. Zulme uğramıştır ve halkın vicdanında önemli bir yer edinmiştir.

Mahir, Deniz, İbo gibi özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesinde Türkiye tarihine geçmiş; kayıpları halkın ve emekçilerin belleğinde silinemez bir yer edinmiş bir tarihsel kişiliklerdir. Toplumun bellek ve vicdanında yer edinmiş kişilerin ölüm yıldönümlerinde anmalar yapılması etkinlikler düzenlemesi ne zamandan beri bir suç olarak görülmektedir?

Yapılmak istenen suç teşkil etmeyen etkinliklerin gerekçe gösterilerek, toplumun örgütlü kesimlerinin yıldırılmasıdır. Arkadaşlarımız toplum içinde yerleri, meslekleri olan; adresleri belli insanlardır. Dolayısıyla herhangi bir soruşturma için yetkililer tarafından davet edilmeleri, ifadelerine başvurulmaları mümkünken, darbe dönemlerine benzer bir biçimde sabaha karşı gözaltına alınmalarının hiçbir anlaşılır yanı yoktur.

Gözaltılar, sabaha karşı yapılan operasyonlarla ülkede korku ikliminin hakim kılınması ve bu operasyonlarla insanların teşhir edilerek topluma potansiyel suçlu gibi sunulması

Siyasi iktidar bilmelidir ki, KESK demokrasi dışı bu uygulamalar karşısında mücadelesinden geri adım atmayacaktır. Gözaltındaki arkadaşlarımız hemen salıverilmelidir.


http://www.kesk.org.tr/node/255

24 Mayıs 2010

26 Mayıs Grevini Madencilerimize Adıyoruz

26 Mayıs Grevini Madencilerimize Adıyoruz















Pzr, 23 Mayıs 2010


Dün KESK'liler Zonguldak Maden Anıtı önünde toplanarak Madenci ölümlerine karşı seslerini yükselttiler. "Zonguldak'ta 30 maden işçisini kaybettik, Türkiye işçi sınıfının başı sağ olsun", "Kaza değil cinayet 26 Mayıs'ta Grevdeyiz"pankartlarını açan kamu emekçileri buradan Maden Şehitliğine yürüdüler.

KESK Genel Başkanı Sami EVREN topluluğa seslendi: Bugün Zonguldak’tayız…
Çünkü Türkiye işçi sınıfının 30 üyesini burada, bu hafta kaybettik. Ekmek için, güzel günler için, çocuklarına bir gelecek sunmak için yerin 600 metre altında didinen arkadaşlarımızı yitirdik. Acımız sonsuzdur. Kendilerine rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Türkiye işçi sınıfının başı sağolsun!
Acımız büyük… öfkemiz sonsuzdur… Bu insanı hiçe sayan, hayata değer vermeyen, emeğiyle geçinen insanı harcayan sömürü düzenine isyanımız sonsuzdur. Madene giren ölüm riskini göze almıştır diyen başbakana isyanımız var… Taraftarı olduğun, geldiğin günden beri şampiyonu olduğun taşeronlaştırma sisteminin aramızdan aldığı canlar karşısında hiç olmazsa sessiz kal, saygı göster.
Ama bu siyasi iktidarın gözünü sermaye bağlamış. Daha iki yıl önce Tuzla tersanelerinde işlenen seri iş cinayetlerine kader diyenler de bunlar değil miydi,? Bugün, madenci olan ölümü bile bile madenci olmuştur diyen de bunlar değil mi?
Maden kazalarının yoğun yaşandığı ülkelere baktığımızda hepsinin ortak bir özelliği var: hepsinde demokrasi az! Hepsinde insan emeğine değer verilmiyor! Hepsinde emekçilerin hakları, imkanları baskı altında…
Kardeşlerim, emekçilerin hakları baskı altında olmasaydı, bu madende yitirdiğimiz arkadaşlarımızı yine de kaybeder miydik? Herkesin bu soruyu kendisine sorması gerekir…Bu yitirdiğimiz arkadaşlarımız yarın kaygısı içinde olmasaydı, geleceklerine güvenle bakıyor olsalardı o madene inerler miydi bu soruyu herkes sormalıdır.
21. yüzyıl Türkiyesi’nde hâlâ insanlarımızı madenlerde, tersanelerde ölüme mahkûm ettiğimizi çocuklarımıza nasıl anlatacağız? İçinde yaşadığımız bu sömürü düzenini, kula kulluk etme düzenini nasıl anlatacağız? Son 6 ayda 64 madenciyi göçüklere teslim ettiğimizi çocuklarımıza nasıl anlatacağız?
Bütün bu yaşananları bizlere kader olarak sunan bir siyasi iktidar bugün ülkeyi yönetiyor. Böyle bir siyasi iktidar varken, olanlara kader olarak bakan bir zihniyet iktidardayken yeni kazaların olmayacağını kim söyleyebilir?
Arkadaşlarımızın ölümü kader değildir. Grizu patlamaları, göçükler kader değildir. Hepsi özelleştirme, taşeronlaştırma sisteminin doğal sonucudur. Madenlerde arkadaşlarımızı sermayenin kar hırsı sonucu yitirdik.
Önümüzdeki Çarşamba günü KESK olarak greve gideceğiz. 26 Mayıs grevinin 12 talebinin karşılanmasını istiyoruz. Bu 12 talepten iki tanesi bugün çok daha fazla anlam kazanıyor kayıplarımızı düşününce. Bunlardan biri iş güvenliği standartlarının yükseltilmesi ve iş cinayetlerinin önlenmesi; ikincisi taşeronluk sistemine son verilmesi…Bu nedenle 26 Mayıs Grevimizi burada ve Balıkesir’de ölen sınıf kardeşlerimize adıyoruz.


Ve buradan onlara bir kez daha sesleniyoruz.
And olsun ki,
Bu ülke emeğin en yüce değer olduğunu düşünenlerce yönetilene kadar, üretilen tüm değerler hakça, adil bir şekilde bölüşülene kadar, işsizlik ve yoksulluk ülkenin gündeminden çıkarılana kadar; iş güvenliği konusunda en çağdaş standartlar sağlanana kadar mücadele edeceğiz… Bu yolda yılmayacağız…
Bize kader olarak dayatılan işsizliği, güvencesizliği ve ölümleri kabul etmeyeceğiz…
Türkiye emekçileri olarak eşitlikçi, özgürlükçü, barışcı, çokça üreten hakça bölüşen bir ülke yaratacağız… çocuklarımıza onurlu bir gelecek sunacağız.
Bütün Türkiye emekçilerini 26 Mayıs grevine omuz vermeye çağırıyoruz… Ölümleri kader olarak sunanlara, başka bir yaşamın mümkün olduğunu haykırıyoruz….

http://www.kesk.org.tr/node/212

1 Nisan 2010

Tekel işçilerine polis müdahalesi

Tekel işçilerine polis müdahalesi
Türk-İş önünde toplanmalarına izin verilmeyen Tekel işçilerine ve KEKS üyelerine polis müdahale etti.

KESK Başkanı Sami Evren, 'Sanki bu bölgede sıkıyönetim var. Sanki darbe oldu. Tekel işçileri, biz, bu ülkenin insanı değil miyiz' diye konuştu.


1 Nisan 2010

Kızılay meydanından, polis müdahalesinden görüntüler..


















http://fotograf.gazetevatan.com/fotogaleri

12 Şubat 2010

TEKEL EYLEMİNE YURTDIŞINDAN DESTEK

TEKEL EYLEMİNE BİR DESTEKDE YURTDIŞINDAN GELDİ

"Durumunu Kavramış İnsanı nasıl durdurabilirsinki?"











Almanya Tersane İşçileri Sendikası, Emekçi kardeşleriyle dayanışma adına Ülkelerinden kalkıp, Tekel işçilerinin hakları için, 58 gündür verdiği mücadelelerinin yanında olduklarını bildirmek için geldikleri öğrenildi..

"Emekçilerin kazanımılarının kendilerinin kazanımı olduğunun bilincinde oduklarını, bir kezde Türkiye'de işçi kardeşlerinin yanına gelerek durumu yakından görerek yanyana olduklarını ve takipçisi olacaklarını anlatmaya geldiklerini,

Buradan ülkelerine döndüklerinde de bu mücadelenin peşini bırakmayacaklarını, takipçisi olup; uluslararası platforma taşıyacaklarını bildirdikleri öğrenildi.
Tekel işçileriyle birlikte "Durumunu kavramış insanı nasıl durdurabilirsinizki?" yazılı pankartlarıyla, sakarya cadesinde meşaleli yürüyüşede katıldılar..

KESK ve DİSK Tekel işçileriyle dayanışmasını sürdürüyor.

Akşam saatlerinde yüksel cadesinde toplanan (KESK ) Kamu Emekçileri Konfederasyonuna bağlı emekçiler ile DİSK'e bağlı işçiler, ellerinde meşalelerle yoğun bir katılımla, Tekel işçilerinin eylem çadırlarının bulunduğu
TÜRK-İŞ Genel Merkezi önüne yürüdüler..

TÜRK-İŞ Genel Merkezi önünde bir konuşma yapan KESK Genel Başkanı Sami EVREN, konuşmasında "Tekel işçilerinin mücadelelerini, kendi mücadeleleri olarak kabul ettiklerini, bu mücadelenin başarıya ulaşması için kendilerininde bütün gücüyle çalıştıklarını" söyledi.
"Kimsenin kuşkusu olmasınki; mu mücadele başarıya ulaşacaktır.
Hatta; şu ana kadar bile bile başarıya ulaşmıştır.. Çünkü; 4/C eski 4/C değil, 4/B eski 4/B değildir.. Emekçilerin mücadelesi, AKP'yi geri adım attırmıştır " dedi.
"KESK olarak diyoruzki; İşçilerde bizim, kamu emekçileride bizim, küçük esnafta bizim. Tüm mağdurların sorunları bizim sorunumuzdur. Bu sorunların çözümü için var gücümüzle mücadeleye devam edeceğiz." dedi.

KESK Başkanının konuşmasına, eylemcilerde "Direne,direne kazanacağız.", "Yaşasın sınıf dayanışması", "Gün gelecek, devran dönecek. AKP halka hesap verecek" sloganlarıyla destek verdiler.

Konuşmanın ardından, Tekel işçilerinin sözcüsü, KESK ve DİSK'e, kendilerine verdikleri desteklerinden dolayı teşekür ederek, memnuniyetlerini ifade eden konuşmanın ardından, destek için gelen emekçiler eylem alanından ayrıldılar...

(Haber: H. ATA)

ALMANYA İŞÇİ SENDİKALARININ DESTEK FOTOĞRAFLARI
Fotoğraf: H.Gazi TEKİN