Sevilay Yükselir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sevilay Yükselir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ekim 2010

AHMET KAYA'YA 1999'DA YAPILAN LİNÇ GİRİŞİMİ VE BUGÜN.!

AHMET KAYA'YA 1999'DA
YAPILAN LİNÇ GİRİŞİMİ VE BUGÜN.!

"Ahmet KAYA, zorunlu yurdışına çıktığın da şöyle demişti; Biz ülkeyi bölmek için değil, birleştirmek için seviyoruz.. Ben üşüyorum..! Sobasızlıktan değil, Vatansızlıktan üşüyorum.." demişti.. Hürriyet gazetesi manşetinde; 'Ş... Ahmet KAYA' diye başlık atmıştı..
Ülkemizde, her gün faili meçhuller, katliamlar yaşanırken, A.Kaya linç edilmekteydi..

EvcioğluHaber- CNN-TURK Tv. de Cüneyt ÖZDEMİR yönetiminde her akşam yayımlan 5N1K canlı yayın proğramında, ülkemizde yaşanan önemli olaylara ışık tutan yayınlar yapılmakta ve olaylar hakkında önemli tanıkları toplumun karşısına çıkartılarak gerçeklerin dillendirilmesini fırsatlar verilmektedir..
Bu gün ise; 11 yıl önce yaşanmış bir linç girişimine ışık tutmak maksadıyla yapılan yayında;
Taraf gazetesi yazar
ı Rasim Ozan Kütahyalı'yı konuk etmişti..
Rasim'in yanında getirdiği ve o güne ışık tutan ham video kayıtlarıda arka fondan veriliyordu.. Hakikaten o görüntüler bu toplumun o günkü cinnet haline yakından bakmak ve geçmişte yaşanmış başkacada galyana getirilen halkın Maraş'lar, Çorum'lar, Sivas'larda yakılan insanların külleri üstünden yinede ucuz atlatıldığını düşünmemek imkansız..

Orada bulunanların o cinnet hali, bu güne kadar katillere 'Türkiye sizinle grur duyuyor' diyenlerle aynı yerde duruyordu.. Hele o saçlarını güzel taramış, şık giyimli kadınlara ne dersiniz.? Provakasyonun başında yer alıyorlardı..
Bunlar anne olacaklar..!
Bunlar bu ülkeye çocuk yetiştirecek ve kardeşçe yaşamdan yana insan olmayı öğretecekler..!
Orada '
atın dışarı şu pezevengi' diye bağıran ve hiç susmadan 'burada erkek yokmu?' diye devam eden o kadının yüzündeki ifadeyi unutamam bir zaman..
Ama, emin olun !

Kadının öyle bir yüz ifade ile görünmesine erkek olduğum halde üzüldüm.. Nasıl bir çocuk yetiştirmiştir kimbilir?..
***
Daha da dikkat çekeni ise; Rasim Kütahyalı'nın Tv. ekranlarından göterdiği O günün Hürriyet gazetesinde manşeti, Ertuğrul Özkök yazdığı çok çirkin yazı, Fatih Altaylı'nın alçakça köşe yazısı, Serdar Ortaç denen provakatörün söyldiği provakatif şarkıya tempo tutup eşlik etmesi... vd....!

Hani çaoğunuz bilirsiniz.. Bir Sarı öküz hikayesi vardır.. Aslanlar öküzlere elçi gönderirler; " sizinle iyi geçinmek istiyoruz, şu sarı öküze çok gicik oluyoruz, onu bize verin, bizde sizinle kavga etmeyelim" derler ve bu istek hiç bitemz devam eder.. Ülkemizin o günkü çalkantılı günleri böyle idi...

Bunun üzerine, internet üzerinden yaptığım araştırmadan çıkan başı önemli yazılar.. Bunları hem sizlerle paylaşmak ve bun önemli konu ile ilgili bir tarihe not düşmek istedim..


EvcioğluHaber-04.10.2010- pazartesi


Rasim Ozan Kütahyalı: Kadir İnanır, Ahmet Kaya'ya 'yuh' çekilirken oradaydı ve...!

Rasim Ozan Kütahyalı Rasim Ozan Kütahyalı: Ahmet Kaya'ya yapılan linç girişiminin hiçbir yerde yayınlanmamış ham bandını defalarca izledim. Ahmet Kaya sahneden inip Kadir İnanır'ın masasına gidip elini tutuyor. Birkaç dakika içinde kıyamet kopuyor. Kadir İnanır resmen orada!

Kadir İnanır'a şok suçlama!

Rasim Ozan Kütahyalı: "Ahmet Kaya'ya 'yuh' çekilirken masasında oturuyor. Şimdi 'Orada değildim' diye sallamasın"

Kadir İnanır geçen hafta yaptığı açıklamada "1999'da Magazin Gazetecileri Derneği'nin gecesinde Ahmet Kaya'ya yapılan saldırıda orada değildim. O sırada salonda yoktum. Benim olduğum yerde arkadaşıma kim yanlış yapabilirdi? 3-5 yavşak zibidinin haddine mi dostuma çatal atmak" demişti.

Gazeteci-televizyoncu Rasim Ozan Kütahyalı, Kanaltürk'teki '2. Sayfa'da Kadir İnanır'la ilgili çarpıcı bir itirafta bulundu.

Rasim Ozan Kütahyalı, Kadir İnanır'ı yalanlayarak şunları söyledi: "Ahmet Kaya'ya yapılan linç girişiminin hiçbir yerde yayınlanmamış ham bandını defalarca izledim. Ahmet Kaya sahneye çıkıyor, ödülünü alıyor, Kürtçe albüm çıkartacağını söylüyor. Salonda gerilim başlıyor. Sonra sahneden inip Kadir İnanır'ın masasına gidip elini tutuyor. Birkaç dakika içinde kıyamet kopuyor. Kadir İnanır resmen orada! Gerginliği görüyor. O anda salonda olmaması imkansız. Ahmet Kaya'ya 'yuh' çekilirken masasında oturuyor. Şimdi 'Orada değildim' diye sallamasın.

"KADİR İNANIR KORKMUŞ"

Resmen korkmuş. Mertçe korktuğunu söylesin. Rambo musun sen? 60 yaşını geçtin. Bu açıklamana herkes kahkahayla gülüyor. 'O günlerde ortam oydu, kahramanlık yapamazdık' diye açıklasa daha samimi olurdu. Eğer kahramanlık yapmak istiyorsa o söz ettiği 3-5 zibididen şimdi hesap sorsun bakalım! Bence Kadir İnanır korkak ya da alçak olma korkusu arasında sıkışıp kaldığı için şimdi böyle açıklamalar yapmak zorunda hissetti kendini.

"ORADA İKİ KAHRAMAN VARDI"

Biz ondan olaylar patlak verirken 'Yapmayın, kendinize gelin arkadaşlar' diye karşı çıkmasını beklerdik. İşte o zaman kendisine 'Kahraman' derdik.
O gün kahramanlık yapan yalnızca 2 kişi vardı. Biri Mehmet Aslantuğ diğeri de Savaş Ay'dı. Ahmet Kaya'nın önünde siper oldular, salonu yatıştırmaya çalıştılar. Bazıları gibi salondan sıvışmadılar."



**********
Sabah gazetesi yazarı Sevilay YÜKSELİR ise; 23.07.2010 tarihli köşe yazısında bakın o günler için ne diyor..

Ellerin kırılsın Mahsun Kırmızıgül!

Ahmet Kaya, Serdar Ortaç olayındaki şok bir ismi açıkladı
Nereden geldik, nasıl geldik bilmiyorum ama bir ara konu Ahmet Kaya‘ya ve lince maruz kaldığı Magazin Gazetecileri Derneği’nin düzenlediği o meşhur geceye geldi.

Başladık tabii sorgulamaya… “Kim ne yaptı? Nasıl tepki gösterdi?” falan diye. Aramızda geceye tek tanıklık eden tek gazeteci Reha Muhtar‘dı. Hatırlarsanız o dönem Show TV Haber’in başındaydı. Reytingleri olay yaratıyordu. Ayrıca o gecede, ödüle layık görülen “En iyilerden” biri de Reha’ydı. Ve maalesef linç girişimini başlatanlar arasında onun da adı geçiyordu. Epeyce dolmuş demek ki bu söylenenlere… Onun için uzun uzun anlatma ihtiyacı hissetti bizlere o gecede yaşananları. Sonra da, “Büyük haksızlık yapıldı bana!” dedi ve “Keşke o kaseti bulsak da izlesek ve siz de benim gerçekten ne yaptığımı görseydiniz!” diye ekledi.

Biz tam, “Tamam… Olur” falan derken Rasim salona gitti ve elinde bir DVD ile geri döndü! Ve “Hadi izleyelim” dedi.

Yok yok adamda! Tam teşekküllü mübarek! Meğer o gecenin ham görüntüleri varmış elinde. Hiçbirimiz itiraz etmedik tabii… Geçtik televizyonun başına. Ve an be an, kare kare başladık hep beraber Ahmet Kaya’ya yapılan o alçakça saldırıların montajsız görüntülerini izlemeye.

Bir yandan izliyoruz bir yandan da şok üzerine şok yaşıyoruz. Tamam bugün gibi aklımda o gecenin görüntüleri ama hiç bu kadar detaylı olanı izlememiştim.

Bir anda haysiyet celladı kesilen Serdar Ortaç’ın “Bu devirde kimse hükümdar değil, padişah değil” şarkısını söylerken Ahmet Kaya’nın oturduğu masaya dönüp, “Bu ülkeyi kimseye böldürtmeyiz! Teröre yem etmeyiz!” sözleri ile ne haltlar karıştırdığını biliyorduk ama onun buram buram provokasyon kokan şarkısını kimlerin ayakta alkışladığını bilmiyorduk mesela!

Kimler kimler… Saymakla bitmez ama biri vardı ki ben onu görünce beynimden vurulmuşa döndüm! Nutkum tutuldu sayın okurlar adeta! Sadece ben değildim tabii bu korkunç şaşkınlığı yaşayan. Nagehan Alçı dayanamayıp, “Olamaz ya! Bu Mahsun değil mi? Güneşi Gördüm diyen Mahsun! Ne yapıyor böyle?” diyerek ansızın fırladı ayağa…

İnanamadık. Defalarca Mahsun’un ayakta Serdar Ortaç’ı alkışlayan o sahnesini izledik.


Sonra işadamı Erdal Acar‘ı gördük. Konuşmasını bitirdikten sonra protestolar arasında masasına doğru giderken Ahmet Kaya’yı durduruyor birden… Bir yandan bir şeyler söylüyor rahmetliye, diğer yandan da işaret parmağını sallıyor tehdit eder gibi! Küfür mü ediyor, “Bunun hesabını vereceksin mi?” diyor anlayamadık. Ama buna rağmen Ahmet Kaya gülüyor Erdal Acar’a. Hatta sarılıp omzunu okşuyor babacan bir tavırla! Sonra kısa ve küt saçlı bir kadın var görüntülerde. Tanıyamadık. Bas bas bağırıyor! Durmadan küfrediyor ve hakaret ediyor; “Atın bu vatan hainini dışarı!” diye. Bir başka kadın ise, Ahmet Kaya’ya dönüp; “Sünnetsiz pezevenkkkk!!!” diyor!

Ben tanıyamadım o kadını ama Rasim, magazin gazetecisi Şenay Düdek olduğunu söylüyor.

Tunca Yönder denen bir şahıs var ortamda. Dizi yönetmenimiymiş neymiş… Provokasyonun elebaşlarından. Savaş meydanındaymış gibi sloganlar atıyor. Hakaretler yağdırıyor. Sonra bir başka adam. Esmer, bıyıklı filan. Ahmet Kaya masada otururken eşi Gülten Kaya‘yla oraya yönelip saldırmak istiyor ama bizim aslan parçası Savaş Ay araya girip püskürtüyor olası saldırıyı.

Zaten Ahmet Kaya’ya ve eşi Güten Kaya’ya zarar gelmesin diye diplerinden ayrılmayanlardan tek gazeteci Savaş Ay!

Diğeri de Mehmet Aslantuğ. Helal olsun! Durmadan insanları yatıştırmaya gayret ediyorlar salonda. Neyse. O gecede insafsızlık yaptığı için yazılıp çizilmesi gereken onlarca adam var ama ben haklı olarak en çok Mahsun Kırmızıgül’e takıldım. Ne diyecek çok merak ediyorum. “Ellerim kırılsaydı keşke!” falan mı diyecek acaba?

Yoksa, “Dün dündür, bugün bugündür” mü? İyi ama o zaman dönüp sormazları mı bu adama? “Son dönemde özellikle Kürt Meselesinden esinlenerek daha doğrusu beslenerek çektiğin gişe hasılatları kıran o muhteşem filmlerinin hesabını nasıl vereceksin?” diye…

Demezler mi; “Eyyy Mahsun… O gece o linç yaşanırken senin Serdar Ortaç’ı alkışlamak yerine Ahmet Kaya’nın yanında durman lazımdı.

Durabilseydin. Korkaklık yapmayıp, bugünkü gibi, ‘Kürdüm ulan bende!’ diyebilseydin, Ahmet Baba’ya kalkan olabilseydin, belki de o hâlâ aramızda yaşıyor olacaktı. İki kere özür borçlusun sen şimdi. Biri, korkaklık yaptığın için! Diğeri de Ahmet Kaya’nın canıyla ödediği bedelin üzerinden bugün gişe rekorları kırarak cukkanı doldurduğun için!”

Sevilay Yükselir
Sabah Gazetesi
23 Temmuz 2010


EvcioğluHaber-04.10.2010

6 Haziran 2010

Şiddet sadece dışarıdan bu ülkeyi seyredenlerin işine geliyor


"GENÇTİK BİZİ KULLANDILAR"

T24 - Bahçelievler katliamından 32 yıl sonra konuşan eski ülkücü Haluk Kırcı, "Adalete hesap verdim. Şimdi sıra Allah'ta...
O zamanlar 20 yaşındaydım, bizleri kullandılar, 5 bin kişinin katili ben miyim?" dedi.

1978 yılında Bahçelievler'de Türkiye İşçi Partili (TİP) 7 genci öldürdükten sonra, 32 yıl cezaevinde kalan Haluk Kırcı, o dönemde yaşananları, yaşadıklarını anlattı.

Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir'in "Gençtik, bizi kullandılar!" başlığıyla (6 Haziran 2010) yayımlanan yazısı şöyle:


İşte karşimda

Gazetecilik zor meslek cidden. Düşünsenize benim durumumu. Bir insan var hayatınızda. Hiç tanışmamışsınız. Bir kez bile yüz yüze gelmemişsiniz ama hep nefret etmişsiniz. Adının geçtiği her yerde lanet okumuşsunuz. Ancak birgün kader sizi o insanla karşı karşıya getirmiş ve demiş ki; "İşte o katil karşında oturuyor. Haydi şimdi sor bakalım! Neden 1978'de Bahçelievler'de o 7 Türkiye İşçi Partili (TİP) genci öldürmüş? Neden o gencecik insanların canlarına kıymış?" diye. İşte bu haftaki röportajı tamamen bu ruh haliyle yaptım. Geçtiğimiz günlerde cezaevinden çıkan eski ülkücü katil Haluk Kırcı ile konuştum. Aklıma gelen her şeyi sordum. O da bütün samimiyetiyle cevap verdi. Saatler sürdü söyleşimiz. Röportajın sonunda kendisine de itiraf ettim: "Buraya gelirken ellerim ayaklarım titriyordu. Hatta bir ara gelmemeyi bile düşündüm. Ancak iyi ki gelmişim. Çünkü anlattıklarınızdan gençlere, özellikle şiddete meraklı gençlere ulaştıracak çok doğru mesajlar aldım.
Evet; bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş demektir. Şiddet, sadece şiddeti doğurur!"

****************************************


Bahçelievler katliamındaki rolünüzü kabul ettiniz. "Evet ben yaptım!" dediniz.

Evet kabul ettim. Reddetmedim.

Ama bana biraz önce de, "Pişman olsam neye yarar ki!" dediniz. Sonuçta siz bir katilsiniz! Nedir samimi duygularınız?

Ben yaşadıklarımın hesabını adalete verdim. Hatta fazlasıyla verdim. Bahçelievler olayı olduğunda 20 yaşındaydım. Şimdi 52 yaşındayım. Ben 20 yaşındayken Türkiye bir kardeş kavgasının içindeydi. Soğuk savaş operasyonları can alıyordu. Bugün o tecrübeleri yaşamış, o keşkelerin peşine düşmüş biri olarak söylüyorum. Bir insanın hayatından daha değerli bir şey olamaz. Ben "Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş demektir" diyen bir dine inanıyorum. Adalete hesap verdim. Asıl şimdi Cenab-ı Allah'a vereceğim bir hesap var. Şiddetle, vurarak, kırarak bir şeyleri çözmek mümkün değil. Şiddet şiddeti doğuruyor. Şiddet sadece dışarıdan bu ülkeyi seyredenlerin işine geliyor.


Oyuna getirdiler

Niye öldürdünüz?

Bu bir cinnet hali. Toplumsal cinnet hali. Ben ülkemin komünist işgal tehdidi ile karşı karşıya olduğuna inanmıştım. Bu tehdidi yapanlar şiddet uyguluyordu. Ellerinde silahlar kurtarılmış bölgeler ilan ediyor ve halk mahkemelerinde idam cezaları veriyorlardı. Bu devlete sahip çıkan, bu işgale direnen sadece biz vardık. Buna inanmıştık. Oyuna geldiğimizi anlayabilmek için 12 Eylül darbesinin yapıldığını görmemiz lazımdı. Sanal bir alemde yaşıyorduk ve çok kıyıcı olmuştuk. Benim yaptığım muhasebeyi bugün hayatta olan ve sokakta dolaşan 5 bin katil de yapıyor mu acaba?


Dİğer katiller nerede?

Ne demek istiyorsunuz yani?

1970'li yıllarda tam 5 bin genç öldürüldü. Öldürülenler arasında benim canciğer arkadaşlarım vardı. 5 bin genç öldüyse, beş bin cinayet ve beş bin katil var demektir. Bu beş bin cinayetten yargılananlar arasında en uzun süre cezaevinde yatan kim? Bu cinayetlerin en fazla muhasebesini yapan kim? Sadece ben miydim katil olan? Ben cezamı çektim. Peki ya diğer katiller nerede? Geriye dönüp baktığım zaman kendim bile hayret ediyorum. Benim yedi sülalemde karakol yüzü gören insan yok. Ben cinayet işledim evet, adam öldürdüm. Allahın yarattığı bir canı almak akıl işi mi? Değil. Yüz bin kere değil. Bahçelievler olayı trajik bir olay. 12 Eylül öncesi cinayetlerinin sembolü oldu. Ama o öldürülen beş bin kişinin hepsinin katili ben değilim.


Bir de azmettirenler var değil mi?

Bu oyunun ne kadar çapraşık bir oyun olduğunu o dönemi yaşayanlar bilir. Çorum'u, Maraş'ı kim azmettirdi? 1 Mayıs 1977'yi kim planladı? O dönem Türkiye'yi yönetenlere bakın. Sokakta oluk oluk kan akıyor, parlamento aylarca Cumhurbaşkanı seçemiyor. İkisi de aynı işe hizmet ediyor. Darbeye! İşin ilginç yanı ne biliyor musunuz? Yıllar sonra ben 1999'da yakalanıyorum. Sayın Ecevit o zaman Başbakan. Dedi ki basına; "Haluk Kırcı vicdanını temizlemek için konuşsun!"
Eğer Türkiye'de vicdanı temizlemesi gereken insanlar varsa onlar, öncelikle o gün Türkiye'yi yönetenlerdir. Ben 20 yaşında genç, atak, kesin kabulleri olan sıradan bir insandım. Benim yaptıklarımla Türkiye eğer saplantıya girecekse, benim vicdanımı temizlememle Türk gençliği kurtulacaksa ben her şeyi yaparım. Ben 20 yaşındaydım, onlar ülkeyi yönetiyorlardı. Böyle bir saçmalık olabilir mi Sevilay Hanım?


Özel operasyonlar

Kontrgerilla mıydı peki?

O kadar basit değil. Ama Türkiye'de maalesef çok ciddi boyutta özel harp operasyonları yapılmıştır. Bu operasyonlardan birebir bildiklerim var. Bunu da çok açık şekilde söyleyeyim. Mesela Haziran 1979'da MHP Genel Merkezi'ni kimler kurşunladı? 1980'de Ziraat Mühendisleri Birliği'ne kimler saldırdı? Kimler oradaki insanları öldürdü?

Kimler?

Baksınlar. Bu olayların dosyaları orada duruyor. Yıllar sonra ordunun içinde birileri hakkında dosya açıldı, kapatıldı gitti.


Kİtabımda yazdım

Provokasyon mu diyorsunuz?

Evet provokasyondur. Bir tane değil ki; yüzlerce var. 'Adamların dosyası var' diyorum. Bu saldırıları yapanların asker kökenli oldukları tespit edildi. Ben size bir şey söyleyeyim. 1974'den sonra Kürt vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Ülkü Ocakları kurulmuştur. Kimler kurdurtmuştur o ocakları? Oradaki arkadaşlarımıza kimler yardımcı olmuştur? Kimler bu arkadaşlarımıza silah ve mermi getirmiştir?


Asker mi diyorsunuz yani?

Yüzde doksan dokuz. Ben yazdım zaten. "Zamanı Süzerken" adlı kitabımda var. Maalesef o günkü şartlar değiştiği için kimseye anlatamıyorsunuz bunu.