Polonya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Polonya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Mayıs 2010

Düşen uçakla ilgili müthiş iddia




Düşen uçakla ilgili müthiş iddia




19 Mayıs 2010

Düşen uçakla ilgili müthiş iddia

Polonya Devlet Başkanı Lech Kaczynski ile üst düzey Polonyalı yetkililerin hayatını kaybettiği uçak kazasıyla ilgili olarak, düşüşten önce uçağın pilot kabininde mürettebattan olmayan kişilerin bulunduğu saptandı.

Kazayla ilgili soruşturmayı yürüten Devletler Arası Havacılık Komitesi Başkanı Tatyana Anodina, Rusya’nın başkenti Moskova’da soruşturmada elde edilen ilk sonuçlarla ilgili açıklamada bulundu.

Tatyana Anodina, "Kokpitte mürettebata mensup olmayan kişilerin bulunduğu saptandı. Bunlardan bir kadının sesinin kime ait olduğu belirlendi.

Diğer ya da diğerlerinin kim olduğunuysa, Polonyalı yetkililerin saptaması bekleniyor" dedi.

Anodina, kimliği saptanan kişi ya da kokpitte neler konuşulduğu hakkındaysa bilgi vermedi.

Komitenin teknik komisyonunun başkanı Aleksey Morozov da, mürettebatın inişten önce meteorolojik koşulların uygun olmadığı yönünde iki kez uyarıldığını kaydetti.

Morozov, "Smolensk-Severni Havaalanının hava kontrolörü, mürettebatı havanın sisli, görüş mesafesinin de 400 metrenin altında bulunduğunu, iniş koşullarının oluşmadığını belirterek 2 kez uyarmış" dedi.

İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyet gizli servisinin Rusya’nın Smolensk kenti yakınlarındaki Katin Ormanında 20 binden fazla Polonyalıyı öldürmesinin 70. yıldönümü törenine giden Kaczynski ve beraberindeki üst düzey yetkililerin bulunduğu uçak 10 Nisanda düşmüş, uçaktaki 96 kişiden kurtulan olmamıştı.

http://www.milliyet.com.tr/

12 Nisan 2010

Polonya ağlıyor

Polonya ağlıyor

Kule ‘nyet’ dedi pilot inmekte ısrar etti

12 Nisan 2010 Pazartesi, 08:53:39











Ruslar ısrarlı: Biz, Polonya Devlet Başkanı Kaczynski’nin pilotuna ‘nyet’ (hayır), siste inme dedik. Ama o dinlemedi

UYARILARI DİKKATE ALMADI

Rus Hava Kuvvetleri, Polonya Devlet Başkanı Kaczynski dahil 96 kişinin öldüğü kazada Rus kulesinin, pilotu “Çok alçaldınız, yatay uçuşa geçin” diye uyardığını, başka alana yönlendirdiğini açıkladı. Pilot ise başkanı törene yetiştirmek için inişte ısrar etti.

YOKSA BAŞKAN MI ISRAR ETTİ

Bu arada, Polonya Devlet Başkanı Kaczynski’nin, 2008’deki Gürcistan savaşında pilotun “riskli” uyarısına rağmen, bölgeye iniş için ısrar ettiği ortaya çıktı. Bu da “Pilotun siste iniş ısrarının nedeni acaba yine Başkan’ın emri mi” şüphesini uyandırdı.

Kule ‘Nyet’* dedi, pilot inmekte ısrar etti

*Hayır

Polonya’nın devlet zirvesini çökerten kazanın arkasındaki “sis” yavaş yavaş dağılıyor. Uzmanlar kara kutuların üzerinde çalışmalarını tamamlamadı fakat, Ruslar'a göre kaza nedeni şimdiden belli: Pilot hatası... Kulenin “Hayır (Nyet), inmeyin” ikazına rağmen, yoğun siste inmeye çalışan pilotların ısrarı, Devlet Başkanı Lech Kaczynski ve yanındakileri ölüme götürmüş. Kaczynski’nin 2008’deki Rusya-Gürcistan savaşı sırasında gittiği Gürcistan’da ‘tehlikeli’ uyarısına rağmen alana inmekte ısrar ettiği biliniyor.

POLONYA Devlet Başkanı Lech Kaczynski’yle birlikte Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ve milletvekilleri dahil 96 kişinin can verdiği Rusya’daki uçak kazasının nedenini belirlemek üzere Rus ve Polonyalı uzmanlar kara kutular üzerinde çalışıyor.
Ancak Ruslar'a göre kaza nedeni şimdiden belli: Pilotaj hatası. Kulenin “Hayır (Nyet), inmeyin” ikazına rağmen yoğun siste inmeye çalışan pilotlar kusurlu.

MOSKOVA’YA YÖNLENDİRİLDİ

Olayla ilgili başkanlığını Rusya Başbakanı Vladimir Putin’in yaptığı bir soruşturma komisyonu kuran Rus yetkililer, kazanın pilotaj hatası olduğu konusunda ısrarlı.

Rusya’nın batısındaki Smolensk Havaalanı'na inmeye çalışan Polonyalı pilotlara, kule görevlileri, “Çok alçaldınız, yatay uçuşa geçin” uyarısında bulundu ve başkent Moskova’ya doğru yönlendirmeye çalıştı.

Ancak pilotlar saat 10.00’da başlayacak ve yaklaşık 1 saatlik bir zaman kalan törene, Devlet Başkanı Lech Kaczynski ve heyetini yetiştirmek için ısrarla inmek istedi.

UÇAK, PİST ETRAFINDA 4. TURDA DÜŞMÜŞ

Polonyalı pilot Tomasz Szulc, Kaczynski’nin 2008 yılı Ağustos ayında da Rusya ile savaş sırasında tehlikeli olmasına rağmen uçağın Gürcistan’a inmesinde ısrar ettiğini açıkladı. Szulc, Kaczynski’nin başka bir ülkeye inmek istemediğini açıklarken, önceki günkü kazada da pilota inmek için ısrar etmiş olabileceği imasında bulundu.

Rus yetkililer, yoğun sis nedeniyle piste inemeyen pilotların havaalanı etrafında üç kez tam tur attığını ve dördüncü turu attığı sırada ormanlık alana düştüğünü belirttiler.

PİLOTLARIN UÇUŞ SAATİ

Öte yandan, Rusya Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan General Alexander Alysohin, kulenin pilotları, çok alçaktan uçtuğu konusunda uyardığını açıkladı. Polonya televizyonu TV24, her iki pilotun da çok deneyimli olduğunu belirtti. TV24’ün haberine göre, 1997 yılından bu yana yolcu uçaklarında görev yapan birinci pilot 36 yaşındaki Arkadiusz Protasiuk, toplam 1939 saat uçuş yapmış. Yine aynı yaştaki ikinci pilot Karol Grzywa’nın ise toplam 3521 uçuş saati bulunuyor.

Polonya ağlıyor

Kaczynski’nin ölümü, Polonya’da şok etkisi yarattı. Herkes dün yas tuttu

POLONYALILAR dün kiliselere akın etti. Yas ilan edilen ülkede sirenler çaldı ve ölenler için iki dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Dün öğle saatlerinde Devlet Başkanı Kaczynski ve eşi Maria’nın naaşını taşıyan uçak, başkent Varşova’daki askeri havaalanında, Polonya Devlet Başkanı Vekili Bronislav Komorovski, Başbakan Donald Tusk ve diğer yetkililer tarafından karşılandı.

Askeri havaalanında yapılan kısa dini törenden sonra naaş, halkın ziyareti için Devlet Başkanlığı Sarayı’na götürüldü.

Kazada ölen diğer 94 kurbanın cenazeleri Rusya’nın başkenti Moskova’ya gönderildi.

PUTİN: BU BİZİM DE ACIMIZ

Defalarca başsağlığı dileyen ve iki kez bölgeye giden Rusya Başbakanı Putin, “Bu bizim de trajedimiz. Acınızı hissediyoruz” diyerek, Polonyalılar'a mesaj gönderdi. Kaza yerine çelenk koyan Putin, Rusya’da da bir günlük yas ilan etti.

Kızı Marta tabutuna kapandı

Lech Kaczynski ve karısı Maria’nın cenazeleri Polonya’nın başkenti Varşova’da devlet töreni ile karşılandı. Törende çiftin kızı Marta gözyaşlarına boğuldu. Yine yanında Kaczynski’nin ikizi amcası Jaroslaw Kaczynski de bulundu. Törende Frederick F. Chopin’in cenaze marşı çalındı.

İkizi, kardeşinin ölümünü anneye söylemedi

BİR süre önce Polonya’da özel bir klinikte hasta annesi 84 yaşındaki Jadwiga Kaczynski’yi ziyaret eden Lech Kaczynski’nin ikiz kardeşi eski Başbakan Jaroslaw Kaczynski, Rusya’daki uçak kazasında hayatını kaybeden kardeşinin ölümünü henüz annesine söylemedi.

Kaczynski kardeşlerin anneleriyle olan sıkı bağları Polonya’da hep fıkralara konu olmuştu. Polonya’da Kaczka’dan gelen soyadları ‘ördek’ anlamına geldiği için Kaczynski kardeşler “ördek kardeşler” olarak anılmıştı. Jaroslaw’dan 40 dakika sonra dünyaya gelen Lech, önümüzdeki Ekim ayında yapılacak devlet başkanlığı seçimini büyük ihtimalle kaybedecekti. İki kardeş bir dönem devletin zirvesindeki iki önemli görevi paralel yürütmüştü. Bekâr olan Jaroslaw Kaczynski, başbakanlığı döneminde elbiselerine yapışan kedi tüyleri sayesinde Devlet Başkanı Kaczynski ile ayırt ediliyordu.


ERDOĞAN KONUYU ABDULLAH GÜL İLE DEĞERLENDİRECEK

‘Cenazeye ben ya da Cumhurbaşkanı katılır’

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Polonya Devlet Başkanı’nın hayatını kaybettiği kaza ile ilgili olarak, ‘Temenni ediyorum ki, bu biz kazadır’ şeklindeki sözleri hatırlatılarak, “Bu konuda size ulaşan bir bilgi mi var” şeklinde sorulması üzerine şu yanıtı verdi: “Tarihten bu yana bu tür olumsuz şeyler oluyor. Ve on yıllar sonra bunların çok farklı raporları ortaya çıkıyor. Kaldı ki, bu konuyu Sayın Putin ‘bizzat ben takip edeceğim’ diyor ve kendileri takip ediyor. Karakutu vesaire incelendikten sonra işin gerçeği ortaya çıkacak. Bu ifade ettiğim olumsuzlukların olmasını istemiyoruz. Bunlar ayrı bir felâkettir.”

Cenazeye katılıp katılmayacağı yönündeki bir soruya da Erdoğan “Yakından görüştüğümüz tanıştığımız bir meslektaşımız ve Türkiye’ye karşı çok olumlu yaklaşımları olan bir siyasetçiydi. İkiz kardeşini de iyi tanırım. Gerçekten çok farklı altyapıları olan, sevilen isimler. Yanında kendisi ile bulunan mesai arkadaşları, Polonya için önemli isimler. Cenaze törenine katılma konusunu sayın Cumhurbaşkanımızla değerlendirip, hangimizin şartları uygun olursa katılmaya karar vereceğiz” dedi.


1-Rusya'da uçak kazası; Polonya Devlet Başkanı'nın uçağı düştü


http://www.haberturk.com/dunya/haber/507229-polonya-agliyor

Rusya'da uçak kazası; Polonya Devlet Başkanı'nın uçağı düştü

Rusya'da uçak kazası
Polonya Devlet Başkanı'nın uçağı düştü, onlarca kişi yaşamını yitirdi

10 Nisan 2010 Cumartesi, 10:29:38


Polonya Cumhurbaşkanı Lech Kacinski'nin uçağı Rusya'nın batısında Dinyeper Nehri yakınlığındaki Smolensk şehri havalanı inişi sırasında kaza yaparak düştü. Kazada Kacinski , Polonya Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı Yardımcısı, Meclis Başkan Yardımcısı, bazı kuvvet komutanlarının da aralarında yer aldığı devlet yönetiminin önde gelen isimleri yaşamını yitirdi. Kazada 97 kişinin hayatını kaybetti.

Rusya Başbakanı Vladimir Putin ve Polonya Başbakanı Donald Tusk enkaz bölgesinde incelemelerde bulundu. İki başbakan enkaz önünde oluşturulan platforma karanfil bırakarak, ölenler anısına saygı duruşunda bulundular.

Polonya Başbakanı dizleri üzerine çökerek saygı duruşunda bulunurken, delegasyonda bulunan heyetin gözyaşlarını tutamaması dikkat çekti. Putin Polonya'lı meslektaşını kucaklayarak başsağlığı mesajını iletti. Putin'le birlikte ikili bir görüşme gerçekleştiren Tusk, olay yerinden alınan görüntüler ve hava limanı kayıtlarını inceledi. İki lider cesetlerin kimliklerinin tespit edilme ve defin işlemleri ile ilgili süreci değerlendirdi.

Rusya Başbakanı Putin kazanın nedeninin araştırılması ile ilgili hükümet komisyonunun çalışmalarını sürdürdüğünü, mümkün olan en kısa sürede sonucu açıklayacaklarını söyledi.

Rusya Olağanüstü Hal Bakanı Sergey Şoygu, kule görevlileri ile pilot arasında geçen, yoğun sis nedeni ile uçağın havalimanına iniş yapamaması ile ilgili tartışmaların yer aldığı ses kaydının tespit edildiğini ifade etti.

UÇAKTA KİMLER VARDI?

Kazada ölen 97 kişiden 88'inin resmi heyette olduğu ifade edildi.

Düşen uçaktaki Polonya heyetinde;

Devlet Başkanı Kaczynkski ile eşi Maria'nın yanı sıra şu isimler yolculuk ediyordu:
Genelkurmay Başkanı Franciszek Gagor,
Merkez Bankası Başkanı Slawir Skrzypek,
Dışişleri Bakan Yardımcısı Andrej Kremer,
Polonya'nın sürgündeki son Devlet Başkanı Ryszard Kaczorowski,
Ulusal Güvenlik Bölümü Başkanı Aleksander Szczyglo,
Devlet Başkan Yardımcıları Pawel Wypch,
Mariusz Handzlik,
Parlamento Başkan Yardımcısı Jerzego Szmajdzinski,
İkinci Dünya Savaşı Anıtları'nın korunmasından sorumlu Bakan Andrej Przewoznik,
milletvekilleri Przemyslaw Gosiewski,
Zbigniew Wassermann,
Grzegorz Dolniak,
Sivil haklar Komiseri Janusz Kochanowski ve
Başpiskopos Tadeusz Ploski

ERDOĞAN'DAN İMALI BAŞSAĞLIĞI

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Polonya Devlet Başkanı Lech Kaczynski ve beraberindeki heyeti taşıyan uçağın Rusya'da düşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek, Polonya ve Rusya devletlerine ve iki ülke halkına başsağlığı diledi.

Erdoğan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda yapılan ''Esnaf ve Sanatkarlar Değişim Dönüşüm ve Destek (3D) Strateji Belgesi ve Eylem Planı''nın (ESDEP) açıklandığı toplantının sonunda, Polonya Devlet Başkanı Kaczynski, eşi, Genelkurmay Başkanı ve bürokratların aralarında yer aldığı 140'a yakın kişinin Rusya'da uçak kazasında öldüğünü anımsattı.

Polonya Cumhuriyeti'ne ve halkına, Rusya Federasyonu ve halkına başsağlığı dileyen Erdoğan, ''Temenni ederiz ki bir kaza olarak gerçekleşmiştir. Geçmiş olsun dileğimi şahsım ve Türk Milleti adına ifade etmek istiyorum. Aynı zamanda bu süreçle ilgili tanıdığımız, bildiğimiz, görüştüğümüz devlet başkanı arkadaşlarımızdı, bunu da özellikle vurgulamak istedim'' dedi.

KACINSKI KİMDİR?

Lech Kacinski 1949 yılında dünyaya geldi ve Varşova Üniversitesi Hukuk ve İdari Bilimler fakültesini bitirdi. Kacinski ile ikizi eski başbakan Jaroslaw Kaczysnki ilk kez, çocuk yıldızlar olarak 1962'de oynadıkları "Ay'ı Çalan İki Kişi" filmiyle kamuoyunda tanındılar.

Lech Kacinski, Aralık 1981-Ekim 1982 arasında Dayanışma Hareketi içinde yer almaktan sıkıyönetimce cezaevinde tutuldu. Komünizmin çöküşünden sonra ikiz kardeşler parçalanmış siyasi yelpazenin sağındaki siyasiler olarak öne çıktılar.

Kacinskiler, komünistlerle işbirliği yapanları ortaya çıkarma ve yolsuzluğa karşı "ahlaki devrim" sloganıyla kampanya yaptılar. Lech Kacinski, bazı komünizm sonrası liderlerin aksine, politikadan asla kişisel kazanç sağlamamış, dürüst politikacı imajı çizmeye çalıştı.

Polonya'nın 1990'da yapılan ilk serbest seçimlerinde Lech ve Jaroslaw kardeşler Dayanışma Sendikası lideri Lech Walesa'nın zaferinin arkasındaki itici güçtü. lech Kacinski, Walesa yönetiminde milli güvenlik bürosunun başına geçti. Ancak daha sonra Walesa ile ekonomi konusunda görüş ayrılığına düşen Kacinski, Jery Buzek hükümetinde adalet bakanlığı yaptı.

Kacinski, 2005'te yapılan seçimde devlet başkanı seçildi. Genel seçimlerde de ikizi Jaroslaw Kacinski'nin Hukuk ve Adalet Partisi zafer kazandı. Kacinski, ikizi Jaroslaw'ı Temmuz 2006'da başbakan atadı. 2007'de ise Donald Tusk genel seçimde partisini zafere taşıyarak başbakan oldu. Tusk, serbest pazar yanlısı politika izledi ve Jaroslaw Kacinski'nin döneminde Almanya ve Rusya ile gerginleşen ilişkileri onardı.

Lech Kacinski, liberal ekonomi politikası izleyen hükümeti eleştiriyor ve çıkardığı yasaları sık sık veto ediyordu. 2008'de de hastanelerin ticari temelde işletilmesini öngören yasayı veto etmişti.
Başkan Kacinski ocak ayında hükümetin Moskova ile doğal gaz görüşmelerini eleştirmiş ve hükümeti ülkenin Rus gazına bağımlılığını artırmakla suçlamıştı.

2-Polonya ağlıyor



http://www.haberturk.com/dunya/haber/506863-rusyada-ucak-kazasi

21 Ocak 2010

Yerkürenin ısınmasından bana ne?

http://www.dipnot.tv/Files/Images/photo_11232008105151AM_4374.jpg

Yerkürenin ısınmasından bana ne?

Gökhan Günaydın

Küresel ısınma ve iklim değişikliği, yerküreyi giderek yaşanmaz bir hale getiriyor. İklim kuşaklarının 150 ila 500 kilometre kuzeye kaydığı bir süreçte, dünya daha sıcak ve daha az yağışlı bir yakın geleceğe doğru hızla ilerliyor. Kutuplardaki buz kütlelerinden büyük parçalar kopup sulara karışırken; ısınma sürecinin deniz seviyesini yükselteceği, birçok bitki ve hayvan türünün yaşamlarının sona ereceği, açlık sorununun etki alanını genişleteceği biliniyor…

Bu tablodan Türkiye’nin payına düşen ise, 50 yıl içinde 3 – 5°C daha ısınmak ve özellikle güney bölgelerinde yüzde 30 daha az yağış olarak öngörülüyor.

Yerküreyi bu noktaya, kapitalist üretim süreçlerinin taşıdığı açık. Toprağı, suyu, havayı birer üretim faktöründen ibaret gören kapitalizmin doğayla ilişkilerinde iki yüzyıl boyunca geçirdiği “aşama”, sorunun altını çiziyor.
Kuralsız piyasa ilişkilerinde doğanın sömürülmesi gerçeğini gizlemek için bulunan kılıf, sömürü düzeyini “sürdürülebilir” bir çizgiye çekme çabasından ibaret.

Kendi sorununu bile pazarlayan kapitalist piyasa ekonomisi, post-fordist üretim ilişkileri temelinde maliyetlerin düşürülmesi için çocuk emeğinin kullanılmasını dahi “mubah” görüyor. Sermayenin artık değere el koyma mekanizması, dünyayı bir üretim faktörü niteliğine indirgerken, “talep” sorunu yaratılan tüketim toplumları ile aşılıyor.

Klasik iktisat teorisinde tarım sektörünün, “tüm bu ilişkilerden etkilenmeyen usandırıcı bir durağanlık yığını” olduğu ima edilse de, aslında kapitalizmin elini uzattığı her alanda aynı “gelişimin” yaşandığı kanıtlandı. Bu bağlamda, çevre ülkelerin tümünde, giderek artan oranda kırsal alan kapitalizme eklemleniyor.

Sözü edilen “gelişen piyasalarda”, köylülüğün hızla tasfiye edilmesi ve tarımın şirketleştirilmesi talep ediliyor. Gerekçe görece masum: Rekabet edebilirlik…

Benzer bir talep, oldukça açık bir şekilde, 24 Mart 2007 tarihinde İstanbul’da yapılan toplantıda dile getirildi. Toplantının başlığı, “Et ve Süt Sektörlerinde Küresel Vizyon”. Türkiye’nin Başbakan ve Tarım ve Köyişleri Bakanı ile temsil edildiği toplantıya Polonya, Çin, Romanya, Bulgaristan, İran ve Kuzey Kıbrıs Tarım Bakanları veya yardımcıları da katıldılar. Dünyanın hayvansal üretim ve ticaretini denetleyen yapıların hemen hepsi orada: Avrupa Süt Birliği, Uluslararası Süt Federasyonu, Pan Amerikan Süt Federasyonu, Avustralya Süt Üreticileri Şirketi, Avrupa Birliği Et Sanayi İrtibat Merkezi, Avrupa Canlı Hayvan ve Et Ticareti Derneği, ABD Et Üreticileri Birliği, Brezilya Et İhracatçıları Birliği…

Toplantıyı Türkiye Süt, Et ve Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SET BİR) organize ediyor. Mehmet Altan başta olmak üzere, liberal köşe yazarları, “2015 Sonrası Beklentiler” gibi açık hedefler konulmuş panellere başkanlık ediyor, tarım bakanlarına öğütler veriyorlar.

Türkiye Başbakanının iktidarları döneminde tarım sektörünün nasıl kalkındığına, yol ve su altyapısı yapımının hayvansal üretime ne denli katkı koyacağına ilişkin veciz sözleri ve saptamaları, fazla önemsenmiyor…

Toplantının ana fikri, sermaye tarafından açık biçimde ortaya konuluyor: Tarımsal desteklemeler kalkmalı, tarım ve köylü arasındaki bağ kopartılmalı. İş, Türkiye’de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın adından Köyişleri’nin çıkartılmasına kadar vardırılıyor. Panel yöneticisi köşe yazarı, bu öneriyi oylamaya koymaktan son anda vazgeçiyor…

Sözü edilen öneri, kuşkusuz tarımı köylü üretici işi olmaktan tümüyle çıkarıp, şirket tarımını tahrik eden ve tarımı piyasalaştıran bir talebi gündeme getiriyor.

Bu noktada, dillendirilen talebin Türkiye için anlamını ortaya koymak gerekiyor: 73 milyon nüfusa sahip Türkiye’de kentleşme oranı yüzde 65.
Başka bir deyişle, 24 milyona yakın kırsal nüfus;
2 bin 265 belde,
36 bin 527 köy,
42 bin 098 köy altı yerleşme (köy bağlısı) olmak üzere toplam 80 bin 890 kırsal yerleşmede yaşıyor.
Tüm köyler ve nüfusu 25 binden az olan il ve ilçe merkezlerinde toplam hanehalkı sayısı 6 milyon 189 bin 351 iken, bunlardan 4 milyon 106 bin 983’ü tarımsal faaliyetle uğraşıyor.

Sermaye, şimdi, yığın olarak gördüğü bu kesimin tarımdan dışlanmasını, bu nicel büyüklüğün sosyal politika alanına itilmesi gerektiğini açık bir politika önerisi olarak dile getiriyor…

Önermenin meşruiyet temeli, yukarıda da belirtildiği gibi, “köylü tarımıyla rekabetçi olunmaz” savına dayanıyor. Kuşkusuz sermaye, desteklerden yoksun bırakılacak köylünün üretimle bağının kopartılması ve “sosyal politika” alanında yoksulluk yardımlarıyla ayakta tutulmasını önerirken, boşaltılan alana şirket tarımının egemenliğinin tesisini öngörüyor. Üreticiye tarım desteğinin sıfırlanması önerisi, taşıma – depolama – işleme – kalite unsuru – dışsatım sübvansiyonları gibi desteklerden doğrudan şirketlerin yararlandırılması talebiyle tamamlanacaktır elbette.

Köylülüğün tasfiyesi temelinde şekillenen öneriler, Türkiye’nin AB ile yürüttüğü tarım dosyaları tarama sürecinde hız kazandı. AB tarafı İlerleme raporları ve Etki Değerlendirme Raporu’nda Türkiye’de tarımsal istihdam oranının yüksekliğine özel vurgular yapıldı. Türkiye hemen sinyali aldı, 9. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda bu oranın yüzde 19’a çekileceği hedef olarak ortaya konuldu.

Yaşanan gerçeklik, vahşi kapitalist koşullarda bir tasfiye sürecine işaret ediyor. 1986 – 2004 döneminde tarım istihdamı 8.2 milyondan 7.2 milyona gerilemiş ve 18 yılda 1 milyon kişi tarım çalışanı olmaktan çıkmışken; 2004 sonrası dönemde her yıl 700 – 800 bin kişinin tarımdan kopuşuna tanıklık ediyoruz. Başka bir deyişle, tarım istihdamı şimdiden yüzde 35’ten yüzde 28.4’e geriletilmiş durumda.

Bu sonucu doğuran nedenin kentlerde, sanayi ve hizmetler sektörlerinde yaratılan yeni istihdam olanaklarının köylüyü çekmesi olmadığını biliyoruz. Kadın çalışan oranının en yüksek (tarımın feminizasyonu) ve okuma yazma oranının en düşük seviyelerde olduğu tarım istihdamı, işsizliğin yükseldiği bir süreçte “yeni iş olanakları” için erimiyor. Tersine, tarımsal çıktı fiyatlarının reel olarak gerilediği, buna karşılık girdi fiyatlarının her yıl daha da yükseldiği ortamda, tarımsal üretim köylü için sürdürülebilir olmaktan çıkıyor. Toprakta tutunamayan köylü savruluyor…

Bu süreç ilerletici midir? Tarım ve Köyişleri Bakanı ve AB müzakerelerini yürüten Bakan, bu alt üst oluşu, uygulanan politikaların olumlu sonuçları olarak tanımlıyorlar.

Peki bizim yanıtlarımız neler?
İki farklı eğilimin altını çizelim;

1 – Köylü tipolojisi tüm dünyayı kendi tarlasından ibaret gören ve ona dokunulmadığı sürece devrimlere – savaşlara kayıtsız kalan bir yapıdadır. Bu bağlamda köylülüğün tasfiyesi sosyal doku ve ekonomik düzen açısından ilerletici bir sürece işaret eder…

2 – Köylü üretici yapısının kırda yaşadığı yoksulluk bir bilinç aydınlanması ve direniş yaratmaktadır. Köylü üreticiye dayanan, doğayla dost bir tarımsal üretim yapısı, tüketiciye sağlıklı ve ucuz gıdaya ulaşma olanağı sunar ve böylece kır – kent arasındaki emek dayanışmasını kurgular…

Bu soruların sol içinde tüm yönleriyle tartışılması, emek – sermaye uzlaşmaz çelişkisinin tanımlanması açısından yaşamsal önem taşıyor.

* ZMO Genel Başkanı – 28 Mart 2007, Çarşamba

kaynak:www.sol.org.tr