5 Eylül 2010
6 Mart 2010
"ZİYA HALİS" YENİ KURULACAK SOL PARTİ'NİN BAŞKAN ADAYI
"ZİYA HALİS" YENİ KURULACAK SOL PARTİ'NİN BAŞKAN ADAYI
Dyp-Chp koalisyon hükümeti döneminde, hükümet işçilere %0 (yüzde sıfır) zam yapma kararı alır. bunun üzerine Türk-iş Ziya Halise haber yollarlar kararı imzalaması için. ama Ziya Halis ikna olmaz.
Grev kararı alınır. Hükümet ise; "genel güvenliği ve genel sağlığı tehlikeye düşüreceği" için grevi erteleme kararı alır. Bakanlar kurulunda imzaya alınan bu kararı sadece CHP'li Ziya Halis imzalamaz. Karara karşı çıkar.
Tansu Çiller ve Deniz Baykal dahil bütün bakanlar imzalar..
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller sayın Halisi arar ve aralarında şu konuşma geçer:
Tansu Çiller : Siz ne yaptığınızı biliyor musunuz, bunun ekonominin tahribine yol açacağını biliyor musunuz?
Ziya Halis : Ben ne yaptığımı biliyorum, İşçiyi de düşünmek lazım.
Çiller: Bütün CHP'liler imzaladı. Bunun hesabını veremezsiniz.
Halis: işçilere verilen zam çok düşük, bunun büyük haksızlık olacağını düşünüyorum. siz hükümet adına beni yetkili kılın, görüşmeyi olumlu sonuçlandırayım.
Çiller: yetkili bakanamız var. önümüzdeki hafta ilo toplantısı var. siz varşovada iken yerinize vekalet imzası konulur. Siz yine imzalamamış olursunuz.
Halis: ben bu nedenle yurtdışına gitmem.
Ziya Halis, bir türlü ikna olmaz.
Ancak; Türk-iş yönetimi de grevin ertelenmesi için el altından hükümette şu mesajları verir: "biz grev kararı aldık, ama ne olur ne olmaz bu grevi erteleyin, bize grev yaptırmayın, bu grevi yasaklayın, yaptığımız açıklamalar aldığımız kararlar göstermeliktir. sendikamızın tabanına karşı mahcup olmayalım"
DYP'li ulaştırma bakanı Ali Şevki Erek, Ziya Halisi arayarak kararnameyi imzalamasını ister.
Bakan Halis diretir, "grev işçi sendikalarının yasal hakkı, hak arama yolu" deyince,
Erek:
- Yahu ne işçisi, ne sendikası, senin dünyadan haberin yok. Aha bak sana kimi veriyorum. Bari onu dinle. İşçi sınıfıysa al sana işçi sınıfının temsilcisi, allah allah.
Erek telefonu türk-işe bağlı bir sendikanın genel başkanına verir. Sendika başkanı:
Sayın bakanım, grevi erteleyebilirsiniz, biz sendiklar ve türk-iş olarak yüklenmeyiz, sizi eleştirmeyiz. ülkemizin ekonomisini zora sokmak istemeyiz. Biz gerekli mesajı grev kararı alarak verdik.
Ziya Halis : Peki sen bana bu söylediklerini sendikanın antentli kağıdına yazarak faksla, ben de o zaman kararnameyi imzalayayım.
Sendika Başkanı : Olur mu sayın bakanım fakslanır mı, o tuzak olur.
Ziya Halis : Ya demek sendikacılık böyle oluyor. Ben bunu bilmiyordum. Öğrendim. Hem grev kararı alacaksın, hem de uygulamayacaksın. İşçi önderi olarak hakkını arayacaksın. Sonra da kapalı kapılar ardında, hem de bakanın makamında grevimizi yasaklayın diyeceksiniz. Böyle ikili oynamak da maharet ister doğrusu, hereksin başaracağı bir şey değil, tebrikler.
Daha sonra bakan Halis, yerine geçecek CHP'li bakanın kararnameye imza atacağından korktuğu için ilo toplantısına gitmez.
Yukarıda yazılanlar; 11 yıl boyunca 9 ayrı bakana danışmanlık yapan Ahmet Abakay'ın "bakan danışmanı'nın not defteri" adlı kitabında anlatılan bir olaydır. Olaylar olduğu sıra danışman bakanın yanındadır. Sürekli ve olaylara birebir şahit olmuştur.
Görüldüğü gibi, işiçinin yanında değil sürekli hükümetlerin yanında saf tutan bu sendika, verdiği grev kararlarında bile hükümetin sözünü dinliyormuş sürekli. Kah oldu, bu efendi DYP-CHP, kah oldu, DSP-MHP-ANAP, kah oldu Erbakan, kah oldu AKP.
Türk-İş için efendinin ismi hiç önemli değil, yeter ki sendika ağaları cebini doldurabilsin, patronlar kazanabilsin. İşçiyi kandırmak kolaydır zaten, alırsın bir sahte grev kararı olur biter, hemen "aslan sendika" olursun.
Tabii, burda eleştiriyi sadece Türk-İşe yapmak haksızlık olur. DYP'yi anlıyoruz kurulduğundan beri sermayenin sözcülüğünü yapan bir parti, ama ya CHP.
Anlatılanlardan anladığımız kadarıyla sayın Baykal ve ekibide işçiden çok patronu düşünen bir zihniyettteymiş.
Bu olayda ödül Türk-İş'e gidecekse, CHP'de kesinlikle bir mansiyon ödülü hakediyor.
http://www.itusozluk.com/"
6 Aralık 2009
Berlusconi ye Hayir Gunu
Berlusconi ye Hayır Günü
(No Berlusconi Day)
06 Aralık 2009 Pazar 12:29:57
Internetten (facebook) cikan bir fikirle orgutlenmeye baslayan No Berlusconi Day (Berlusconi ye Hayir Gunu), basta bireysel katilim ve artindan sol partilerin de katilimi ile bugun son zamanlarin en buyuk eylemini haline geldi, 1 milyon insan İtalya'nın başkenti Roma da Berlusconi ve yuruttugu/temsil ettigi politikalara karsi yürüdü. Darisi basimiza... Ayrintilari bir yazi ile sunmaya calisacagim.
Emrah Altındiş
http://www.repubblica.it/
Ali Balkız'dan sıcak açıklama: "Alevi Partisi kurmuyoruz!"
5 Aralık 2009 19:37
Ali Balkız'dan sıcak açıklama: "Alevi Partisi kurmuyoruz!"
http://www.renkhaber.com/haberler
ABF'nin konuyla ilgili açıklaması
1) Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Alevilerin, inançsal, kültürel, sosyal, siyasal haklarını savunan, inanç örgütü olduğu kadar, büyük bir demokratik kitle örgütüdür. ABF, kuruluşundan bu yana bu özelliğini titizlikle koruyor, gelecekte de bu özelliğini korumaya da devam edecektir.
2) ABF, bir Alevi Partisi kurmuyor. ABF, parti kurmadığı gibi, kendisini de partiye dönüştürmüyor.
3) ABF, Alevilerin sorunlarının esas olarak sistemden kaynaklandığını ve bu anlamıyla da siyasal bir sorun olduğunu tespit ettiği için, sorunların çözümünün de gerçek anlamda laik ve demokratik bir Türkiye'nin yaratılmasından geçtiğine inandığı için müdahil oluyor.
4) ABF, bu yaklaşımına uygun olarak 29 Mart Yerel Seçimleri sonrası Genel Yönetim Kurulu'nun ortak kararıyla kamuoyuna açıkladığı gibi "laik, demokratik bir Türkiye" özleminin peşinden koşuyor.
Nitekim 12 Nisan 2009 tarihli ABF olarak yaptığımız açıklamada, "başta iktidar partisi AKP ve ana muhalefet partisi CHP olmak üzere, mevcut partiler, Türkiye'nin, işsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği, eğitim, sağlık, Kürt sorunu, Alevi talepleri, laiklik, demokratikleşme, 12 Eylül artığı kurumlar ve yasalar gibi, temel sorunlarını halktan yana politikalarla çözebilecek niyete ve iradeye sahip değillerdir" demiştik. Bugün bu durum tüm çıplaklığıyla geçerliliğini koruyor: AKP, "açılım" tartışmalarıyla yalnızca laf üretiyor. Alevli örgütlerinin 3 Haziran 2009 tarihli çalıştayda ortaklaştırdıkları beş temel sorunu görmezden gelen AKP'nin samimi olmadığı bir kez daha görülmüştür.
5) 12 Nisan 2009 tarihli açıklamasında "kültürel ve köken farklılığı nedeniyle mağduriyet yaşayanlar başta olmak üzere; işsizler, işçiler, yoksullar, üreticiler, gençler, kadınlar, bilim insanları, sanatçılar, giderek en genel tanımıyla halkımız için, umut ışığı olabilecek sol-sosyal demokrat bir toplumsal muhalefeti birlikte oluşturmak, önümüzde bir görev olarak durmaktadır" diyen ABF, işte bugün tam da bu görevini yerine getiriyor.
Ne kendi adına parti kuran, ne de kendisini partiye dönüştürmeyi hedefleyen ABF, laik ve demokratik bir Türkiye'nin yaratılmasının ancak yüzü sola dönük ve iktidarı hedefleyen bir kitle partisinden geçtiğine inanıyor…
Yüzyıllardır, Alevileri yalnızca yönetilmeye layık gören zihniyetin sıkıntısı da burada başlıyor. Sürece müdahil olan ABF ve Aleviler bu çevreleri rahatsız ediyor. Biz ne dersek diyelim onlar bildiğini okuyor: Biz, "Türkiye'yi sağcı, muhafazakâr iktidarlardan kurtarmak ve demokratik başka bir iktidarın olabileceğini göstermek için Türkiye'ye SOL gereklidir" desek de, Tarhan Erdem örneğinde olduğu gibi onlar "ben Balkız'ın bahsettiği partinin 'sol' niteliğini bırakıp, Alevi yanına değineceğim" diye ısrar ediyorlar.
6) Biz "düzene alternatif olacağız. Bunun için yeni bir sol söylem, sosyal demokrat yeni bir heyecan, yeni bir dil, yeni kadro gereklidir. Bu bir kitle partisi olacaksa eğer, kuşkusuz ki her kesimden insan olacaktır" desek de onlar ısrarla "bir ülkenin sorunlarını çözmek için inanç temelli bir parti kurulamaz" diyorlar. Biz "bu ülkeyi kimler yönetiyor, dönüp bir bakın" desek de ve onlar Türkiye'deki mevcut 63 siyasi partinin Genel Başkanının Sünni olduğunu bilseler de, bunu bilmezden gelip, daha ortada ismiyle, cismiyle, yöneticileriyle bir parti olmasa da, dönüp bize ısrarla "Alevi partisi" olmaz diyorlar. Çünkü zihniyet hiç değişmiyor! Biz, bu zihniyetin 15-20 yıl önce Alevi derneklerini kurarken de bu zihniyetin aynı sözleri başka biçimde söylediklerini ettiklerini biliyoruz. Aleviler ne zaman, kendilerine biçilen rolü değiştirmeye kalksalar, "olmaz"la başlayan senaryo farklı versiyonlarla ama mutlaka "bizim içimize de birileriyle" yeniden sahneleniyor!
7) Evet biz Aleviyiz! Herşeyden önce Alevi olmayı ne bir ayrıcalık ne de bir suç olarak görüyoruz. Ancak, kendi kimliğimiz ve geçmişimizle de son derece barışığız. Sorunlarımızı çözmek istiyoruz! Alevilerin, Kürtlerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin sorunlarının çözümünün laik, demokratik bir Türkiye'nin yaratılmasından, demokratik bir değişim ve dönüşümden geçtiğini de biliyoruz! Bu değişimi yaratacak gücün ise yüzü sola dönük bir kitle partisi olduğunu da iyi biliyoruz! İşte biz, böyle bir alternatifi yaratmaya el veriyoruz! Güç veriyoruz. Yani, ne Alevi Partisi kuruyoruz, ne de inanç temelli bir parti kuruyoruz!
Bu adımı atacak gücü kalmamışların, öz güvenlerini yitirmiş olanların, halkın gücünü küçümseyenlerin, gelecek umudunu yitirenlerin yapacakları en doğru işin ise, Alevilere ve Alevi örgütlerine akıl vermek ve korkutmaya çalışmak yerine, bu aklı kendilerine saklamları ve susmaları gerektiğine inanıyoruz!
Ali BALKIZ
Genel Başkan
05.12.2009 19:37:27