Nazım Hikmet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nazım Hikmet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mayıs 2012

NAZIM HİKMET KÜLTÜR MERKEZİ AÇILDI


NAZIM HİKMET KÜLTÜR MERKEZİ AÇILDI
EvcioğluHaber- Nazım Hikmet'inde adına bir Kültür Merkezi var artık. Yenimahalle Belediyesinin bir armağanı olan kültür merkinin bir önemli yanı da dünyaca ünlü ve yazdığı kitapları,şiirleri ve edebi eserleri onlarca dile çevrilmiş büyük insan Nazım Hikmet Ran adına düzenlenmiş olmasıdır.
Bizlerde Ankara Yenimahalle Belediye Başkanına teşekür ediyor minnetlerimizi belirtiyoruz. Böylesine önemli bir kişilik adına bir Kültür Merkezi açmış olması taktire layik bir tutumdur.
Değerli sanatçı Kuzeyin Oğlu Volkan Konak'ta bir konser verdi..Volkan KONAK Nazım Hikmet için; "13 yıl bu ülke de hapis yatmış. Ne demek bu? 13 yıl, dile kolay.. Bir kadına dokunmadan, yani; sevgilisinin elini eline almadan... Peki! ne yapmış, suçu ne imiş? Tavuk bile kesmemiş bu adam.. O ülkemizin değeri değildir, KIYMETİDİR, KIYMETİ.." "Burada birde park açılışı yapılmış.. Neşet ERTAŞ PARKI.. Neşet ERTAŞ' ta benim için bir kıymettir. sadece bir değer değil.. Bu hizmetlerinden ötüri Yeni Mahalle belediye başkanı Fethi beyi şahsınızda kutluyorum" dedi.
İzleyen halka dönerek, "Ben sizin kim BAKMAM. teninizin rengi siyahtır, beyazdır.. Beni hiç ilgilendirmez.. Ben sizin sadece gözlerinize bakarım.. Hepinizi en içden duygularımla gucaklarım.. Benim kardeşlerimsiniz, canımın içisünüz.. Başınızın kapalı veyahut açık olması hiç önemli değil.. Çünkü; hepimizin çamaşırları aynı güneşte kuruyor.. Ben hepinizi olduğunuz gibi seviyorum.." deyip özetledikten sonra, birbirinden güzel türkü ve şarkılarıyla konserine devam etti..

Aynı gün birde park açılış yapıldı.

NEŞET ERTAŞ PARKI

Yine ülkemizin yetiştirdiği bozlak ustası ve ozan Neşet ERTAŞ adına birde park hizmete sunuldu. Yenimahalle Belediyesi kültürümüze katkıda bulunan ozan ve şairleri unutmayarak örnek bir davranış sergilemiştir.
Kutluyoruz..

EvcioğluHaber
20.Mayıs 2012

29 Ekim 2010

Trafik ışıkları olmayan şehir


"Ülkemizde,
'Nazım Hikmet' gibi ünlü yazar ve sanatçıların tutulduğu tarihi zindanları ile de ünlü; tek 'Trafik ışıkları' olmayan şehir neresidir biliyormusunuz? "

17 Eylül 2010

Ellerinize ve Yalana Dair



Ellerinize ve Yalana Dair









Nazım Hikmet


Bütün taşlar gibi vakarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
bütün yük hayvanları gibi battal,
ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz.
Arılar gibi hünerli hafif, sütlü memeler gibi yüklü,
tabiat gibi cesur
ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizliyen elleriniz.

Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
Ve insanlar,
ah, benim insanlarım,
yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız,
etle, ekmekle beslenmeğe muhtaçsınız.
Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya,
göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
İnsanlar, ah, benim insanlarım,
hele Asyadakiler, Afrikadakiler,
Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik Adaları
ve benim memleketlilerim,
yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,
elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız,
elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
Avrupalım, Amerikalım benim,
uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi,
ellerin gibi tez kandırılır,
kolay atlatılırsın...

İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa,
çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
ses yalan söylüyorsa,
söz yalan söylüyorsa,
ellerinizden başka herşey
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.

Nazım HİKMET RAN

27 Haziran 2010

HAPİSTE YATACAK OLANA BAZI ÖĞÜTLER


HAPİSTE YATACAK OLANA BAZI ÖĞÜTLER


NAZIM HİKMET
Piraye, yazar Kemal Tahir ve Nazım Hikmet. 1940 Çankırı Cezaevi.


Dünyadan, memleketinden, insandan
umudum kesik değil diye
İpe çekilmeyip de
Atılırsan içeriye,
Yatarsan on yıl, on beş yıl
Daha da yatacağından başka,
'Sallansaydım ipin ucunda
Bir bayrak gibi keşke''
Demiyeceksin,
Yaşamakta ayak direyeceksin.
Belki bahtiyarlık değildir artık,
Boynunun borcudur fakat,
Düşmana inat
Bir gün fazla yaşamak.

İçerde bir tarafınla yapayalnız kalabilirsin,K
Kuyunun dibindeki taş gibi.
Fakat öbür tarafın
Dünyanın kalabalığına
Öylesine karışmalı ki,
Sen ürpermelisin içerde,
Dışarda kırk günlük yerde yaprak kımıldasa.
İçerde mektup beklemek,
Yanık türküler söylemek bir de,
Bir de gözünü tavena dikip sabahlamak
Tatlıdır ama tehlikelidir.

Tıraştan tıraşa yüzüne bak,
Unut yaşını
Koru kendini bitten,
Bir de bahar akşamlarından;
Bir de ekmeği
Son lokmasına dek yemeği,
Bir de ağız dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman.
Bir de kimbilir,
Sevdiğin kadın sevmez olur,
Ufak bir iş deme,
Yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir,
İçerdeki adama.
İçerde gülü, bahçeyi düşünmek fena,
Dağları, deryaları düşünmek iyi.
Durup dinlenmeden yazmayı,
Bir de dokumacılığı tavsiye ederim sana,
Bir de ayna dökmeyi.
Yani içerde onyıl, on beş yıl,
Daha da fazla hatta
Geçirilmez değil,
Geçirilir,
Kararmasın yeter ki
Sol memenin altındaki cevahir!


http://www.anafor.org/

3 Haziran 2010

NAZIM HİKMET, MOSKOVA'DAKİ MEZARI BAŞINDA ANILDI


"YAŞAMAK; BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR, BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇESİNE "

NAZIM HİKMET, MOSKOVA'DAKİ
MEZARI BAŞINDA ANILDI

****************************

Medya73.com adlı sitenin haberine göre; Dünyaca ünlü Türk şairi Nazım Hikmet, ölümünün 47. yıl dönümünde mezarı başında yüzlerce sevenleri ve dostları tarafından anıldı..

03.06.2010 15:20:02

*******************************************

Rus - Türk İşadamları Birliği'nin (RTİB) Türkiye Moskova Büyükelçiliği himayesinde düzenlediği anma törenine yaklaşık 400'e yakın Nazım Hikmet hayranı katıldı.

Türkiye Büyükelçisi Halil Akıncı, törende yaptığı konuşmada Nazım Hikmet'in vatansever bir Türk şairi olduğunu vurgularken, "Nazım, her zaman halkların vicdanıydı ve onun yüreğinin kulakları hiç bir zaman sağır olmadı" ifadelerini kullandı.

Nazım'ın siyasi görüşlerinden dolayı Türkiye'de hapse atıldığını, daha sonra sığındığı eski Sovyetler Birliği'nde de vatanseverliğinden dolayı hep baskı gördüğünü belirten Akıncı, Şairin Sovyet rejimine karşı yaptığı sert eleştirilere de dikkat çekti. Etkinliklere katılmak üzere Moskova'ya gelen sanatçı Edip Akbayram, yaptığı açıklamada, "Nazım Hikmet'i 40 yıl aradan sonra geldiğim Moskova'da hayranlarıyla birlikte anmanın onurunu yaşıyorum. Gördüğüm kadarıyla çok ciddi bir resepsiyon yapılmış. İşadamlarımız, Büyükelçiliğimiz ve Nazım hayranları hep birlikte sistemli bir şekilde anma töreni düzenlemişler. Yarın Nazım'ın şiirlerinden oluşan bir konserimiz olacak. Bugün gerçekten Nazım'a yakışır bir anma etkinliği olmuş. Emeği geçenleri kutluyor ve Nazım'ın da önünde saygıyla eğiliyorum" şeklinde konuştu.

Nazım Hikmet, Mezarı Başında Anıldı

Nazım'ı anma komitesinin başkanlığını yapan Ali Galip Savaşır ise konuşmasında, "Nazım Hikmet bir dünya sanatçısı. Türkiye'yi dünyada tanıtan bir isim. Öğrencilik yıllarında şiirlerini okumak değil ismini anmak bile suç olan bir insanın bugün Moskova'da Büyükelçiliğimizin himayesiyle devlet adına anma etkinliği düzenlemek benim için büyük onurdur."

Rus-Türk İşadamları Birliği olarak bundan sonra daha etkin ve Nazım'a yakışır anma ekinlikleri yapacağımıza söz veriyorum" dedi. Barış güvercinlerinin uçurulduğu törende, Nazım Hikmet'in en beğenilen şiirleri de okundu.


AGŞİN KİŞİYEV-MOSKOVA


13 Mayıs 2010

Günay'dan şok açıklama!

Günay'dan şok açıklama!
http://www.turizmtatilseyahat.com/wp-content/uploads/2009/10/ertugrul-gunay1.jpg

Bakan Günay kaset olayıyla ilgili olarak 'Siz insanların demokratik yollarını tıkamışsanız başka yollardan sizden bunun öcünü alırlar' dedi. Günay "CHP kapatılsın, Vakıf olsun" görüşünü de yineledi.

13.05.2010 Perşembe
CİHAN


Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, kaset skandalı sonucu istifa etmek zorunda kalan Deniz Baykal'la ilgili şok açıklamalarda bulundu.

Baykal'ın istemesine rağmen CHP liderliğine "dönemeyeceğini" iddia eden Günay, kaseti parti içerisinden birilerinin sızdırdığını ima etti: "Siz insanların demokratik yollarını tıkamışsanız başka yollardan sizden bunun öcünü alırlar. Öyle kıyımlar olmuştur ki O kıyımlar da böyle saygısız ve acımasız misillemelere insanları götürmüş olabilir."

CHP'de bir dönem Genel Sekreter olarak Deniz Baykal'la yakın çalışma arkadaşlığı yapan Ertuğrul Günay, Gazeteci Ömer Şahin'in sunduğu Kanal A'da Görüş Farkı programında eski partisinde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

Baykal'ın sonunun bu şekilde olmasına üzüldüğünü söyleyen Günay, Baykal'ın yeniden dönüp dönmeyeceğine ilişkin soruya, "Dönmek istediğini hissediyorum ama dönemez. Baykalın siyaset anlayışından arınmış bir CHP'nin yeniden parti olma şansı vardır. Parti bunu bir miktar hissedecektir ve artık dönmesine izin vermeyecektir." cevabını verdi.

Ertuğrul Günay, Baykal'ın "komplo" iddialarına yanıt verirken olayın Hükümet'le ilgisi olmadığını, "Böyle bir şey olabilir mi? Bu işin nerelerden kaynaklandığına dair kamuoyunda herkes herşeyi konuşuyor ve biliyor. Bizimle hiç ilgisi yok, herkes Allah'tan korksun" sözleriyle açıkladı.


Kasetin CHP içerisinden sızdırıldığını iddia eden Günay şöyle devam etti: "Siz insanların demokratik yollarını tıkamışsanız başka yollardan sizden bunun öcünü alırlar. Bu hesaplaşmanın nerden kaynaklandığı nerden topluma verildiği herkes bunu biliyor yani. Bence bunu kaşıyarak başka şeyler söylemek zorunda kimseyi bırakmasınlar. Siz insanların demokratik söz söyleme hakkını insanlara kapatırsanız insanların hak-hukunu çiğner ve olmayacak birtakım mekanizmalar kurarsanız sizi de böyle acımasızca çıkar birileri böyle hesaplaşır. Öyle kıyımlar olmuştur ki, O kıyımlar da böyle saygısız ve acımasız misillemelere insanları götürmüş olabilir. Öyle insanlar çizilmiş,haksızlıklar yapılmıştır ki Size de men Dakka dukka."

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yıllar önce dile getirdiği "CHP kapatılsın, Vakıf olsun" görüşünü de yineledi. İş Bankası'ndan aldığı parayla birlikte CHP'nin Cumhuriyet tarihini araştırma merkezine dönüştürülmesinin daha saygılı bir davranış olacağını söyleyen Günay, "Çok ağır tepkiler almıştım ama doğru bir öneriymiş. CHP müze olmasın; Kültür Bakanı olduğum için bana bulaşır. Vakıf olabilir." dedi.

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İsmet İnönü'nün Atatürk'ün ölümünden bir gün sonra Cumhurbaşkanlığı'na askeri darbeyle seçildiğini öne sürdü. Günay, "11 Kasım 1938'de askeri müdahale ile İsmet Paşa işbaşına gelmiştir. Parlamentoya kalsa İsmet Paşa gelemiyordu. Atatürk'ün dışladığı bir isimdi." diye konuştu.
Başbakan Erdoğan ile Deniz Baykal arasında yaşanan İnönü-Hitler polemiğine de değinen Günay, İsmet İnönü'nün tek parti diktatörlüğüne gitmesinde dönemin şartlarının etkili olduğunun altını çizdi. Günay, tek parti dönemini övenlere hatırlatmalarda bulunan "Sol'un fetiş haline getirdiği Nazım Hikmet, İsmet İnönü'nün işbaşında olduğu dönemi hapiste geçirmiştir. Menderes'in affıyla dışarı çıkmıştır." hatırlatmasında bulundu.

http://www9.gazetevatan.com

9 Mayıs 2010

Dünyada, Anneler günü 102 yıldır kutlanıyor.


A
N
N
E
L
E
R

Ö
Z
E
L

G
Ü
N
Ü
N
Ü
Z

K
U
T
L
U

O
L
S
U
N


**



N A

Z
I
M

H
İ
K
M
E
T

T
E
N

A
N
N
E
L
E
R
E


Ö
Z
E
L

Ş
İ
İ
R


//

H
a
y
d
a
r

A
T
A

d
a
n

ş
i
i
r


fotoğraf; http://www.beyazgazete.com

Dünyada, Anneler günü 102 yıldır kutlanıyor.

Yılda bir kere değil Anneler, hergün yüreklerde yaşaması gereken hayattır, candır, aşktır . Ta; kendisidir insanın hayat kaynağıdır anneler.....

Anneler Günü, anneleri anmak ve onurlandırmak amacıyla tüm dünyada 102 yıldır, Annelere özel gün olarak kutlanır

1914 yılından sonra Amerika çapında, zamanla tüm dünya ülkelerine de yayılan Anneleri anma ve kutlama günü, Türkiye'de 1955 yılından bu yana kutlanmaktadır. Türkiye'de Mayıs ayının 2. Pazar günü, Anneler Günü olarak kutlanır. Bu evrensel günde, Dünyada milyonlarca anne, çocukları'nca sevgi ile anılır ve hatırlanır.

------------

"ANNEYE HASRET

Anne uzakta, anne hasret...
Kör kuyularda anne;
Kör gözlerin arkasında,
Kulaklar
sağır..
Kafes içinde, ceylan yavrusu ,
Yitiktir,
mavi gök yüzü,
Hasrettir, yürekte ...
Buğulu göz yaşıyla,
Islatsada resmini;
Ecel önce gelir, yetişmek istesende..
Sen gelemesin belki;
anne
Patikadır, yolu geçilmez..
Ağıtlarınla, ıslansada kurur,
İçimde, çorak tarla susuz..!
Çatlar, yüreğine kan akar,
İçin, için acın büyüdükçe,
Sevginde büyür, hasret olur..
Hasretinle, yanar yüreğim,
Yangın yeridir ot bitmez..!
Sen gelmezsen, gülmez
yüzüm ..
İstesemde; yüzünü görmek,
Bu günde gelmeyeceksin..
Anladım.!
Sensiz; geçen hergün,
İçimde, sönmez ateşin narın ..
Anne, gelde gece gel,
Rüyamda olsun.
Anne..

Haydar ATA "
-----------------------

Anneler gününüz kutlu olsun..!

Nazım Hikmet'in kaleminden Anne şiir'i sizlere itaf olunur....

Anne

Kan Ter içinde gece
Kan Ter içinde her yanım
Her Yanım bu gece vurgun içinde
Kurşun Yemişim, sürgün yemişim
Bu sana ilk gelişim
Vur Emriyle düşmüşüm kapına
Düşmüşüm kucağına, bu yara sıcak ana

Yok elimde bir demet menekşe
Yok elimde sevdiğin gül şekeri
Yok işte sana bir şey
Bilmem ki ne demeli
Bir tek ağır yaralı özlemim
Ve bir tek gözlerine sürdüğün gözlerim
Anne benim, aç kapıyı
Oğulcuğun, küçük tavşanın, körolmayasıcağın,
Ölmeyesin, bitmeyesin
Yürekyarısı, bitmeyesin
Anne benim, aç kapıyı
İşte geldim, İşte sana bu ilk gelişim

Nazım Hikmet

fotoğraf: Evcioğlu- Ankara

Nazım Hikmet'ten Kemal Tahir'e Mektup


Nazım Hikmet'ten
Kemal Tahir'e
Mektup


"Merhaba! Kardeşim Kemal Tahir


Mektubuna senin sırayı güderek cevap vereceğim. Uyandırılmış Toprak, roman ve sanat eseri olarak, elbette ki, Gogol, Tolstoy, Balzac filan gibi büyüklerden sonra okunursa ve onlarla ölçülürse bir hayli acemi kalır. Hatta ondan bir gömlek daha kuvvetli olan Sakin Don Üzerinde romanı bile böyledir. Fakat Şolohof'da, bütün şartları göz önünde tutulursa, yeni ve büyük sosyalist edebiyatına ilk defa getirdiği bir realizm cesareti var ki, bence onun bu edebiyatta şimdilik yaptığı en büyük başarı budur. Yoksa romancı kültürü bakımından Aleksi Tolstoy ve Ehrenburg'la da hâlâ övünülemez. Ama dediğim gibi, bu mukayesede de bir hal var ki Şolohof'un lehinedir: Gerek Aleksi Tolstoy, gerekse Ehrenburg, tabir caizse, münevverlik tabakasından gelen büyük romancıların, büyük Tolstoy'un, Dostoyevski'nin, Gogol'ün, Balzac'ın filan ilk göbekte inen mirasçılarıdır ve onların bütün nakise ve meziyetlerini tevarüs etmişlerdir.
Halbuki Şolohof bu büyük münevver romancı neslinin mirasını elbette ki kullanmakla beraber, hatta bazen bunu beceriksizce kullandığı halde, esas itibariyle yeni sosyalist şeraitindeki, tabir caizse, insanın, halkın ve hatta sosyalist köylü ve amelenin içinden çıkmadır. Bu bakımdan onun sosyalist edebiyatındaki rolü bence çok mühimdir.

London'da iki taraf var: Şehvetle kadın etini ve içkiyi sevmesinden başlayarak sensüaliteye olan dehşetli bağlılığı ve zaman zaman burdan gelen reybilik ve diğer taraftan yeni bir insan dünyasına inanışı. Bu iki taraf onda boyuna çarpışıyor. Ve sosyal şartları, o muazzam ve benim bütün kusurlarıyla pek çok sevdiğim yazıcıyı bir tereddütlü çıkmaza sokuyor. London hakkında Sinclair'in Altın Zincir isimli kitabında çok enteresan bir etüt okumuştum.

Roman bahsine tekrar dönmek lüzumsuz. Yalnız Nurullah Ataç'ın Gorki için söylediklerini asla kabul etmiyorum. Bilakis, Gorki insanlar yaşadıkça yaşayacaktır. Çünkü yeryüzünün en büyük şairidir. Ama Nurullah, Gorki'yi bildiğimiz manada roman ölçüsüne vurmuşsa kabahat kendinde. Gorki'ye romancı demek Marx'a sadece iktisatçı demek kadar gülünçtür. Bu bahsi de uzatmakta mana yok. En büyük şair, ressam ve musikişinas ve kavga adamı Gorki'yi bir Balzac, bir Tolstoy ve bir Dostoyevski filan gibi romancı ölçüsüyle ölçmek ve öylece hüküm vermek eşekliğin dik âlâsı olur. Sana bir şey söyleyeyim mi, Kemal, roman hakkında filân kâfi derecede konuştuk, lütfen otur ve yaz. Sana söz veriyorum ki iyi ve mükemmel yazacaksın.

Ingiliz romanı hakkında benim şöyle bir kanaatim var: Epeyce okudum; bana sorarsan, ana hattında Ingiliz romanı Dickens vesaire gibi mümessilleriyle küçük burjuva lirizmini, küçük burjuva yumuşak soyundan tenkidci anarşizmini ve küçük burjuva santimantalizmini realizmin potasında eritmeye çalışarak büyük ve bazen göz yaşartacak eserler vermiştir. Ama, ne bileyim, bazen bu santimantalizm ve bazen dört başı mamur fıkracılık bu çeşit romanın zaafı, darlığı ve sadece romandan başka şey olmaması keyfiyetini doğuruyor. Kipling gibi mümessilleriyle Ingiliz romanı ise 'Ingiliz Imparatorluğu gibi mazbut' daha doğrusu dışından mazbut ve şahane bir şeydir. Ama ben Ingiliz romanında, hatta Amerikan romanlarında olduğu kadar, büyük insan meselelerini cesaretle işleyen bir örnek görmedim. Bak Ingiliz tiyatrosu başka. Hatta Ingiliz şiiri de öyle. Tiyatrosu da, şiiri de elbette ki Halide Edip ve Nurullah Ataç'ın hudutlarını aşan bir şey, ama romanı, ana hatlarında tam bu bayla bu bayanın anlayacakları soydan.

Sana on beş lira yolladıktan sonra, derhal bir on lira daha gönderdim. Alınca bildir. Bayram ertesi yine para yollarım. Tercüme işinden para alamadık, ama tezgâhlar biraz işledi.

Af meselesi hakkında Sefer'e söyleyecek sözüm kalmadı sanıyorum. Meclis 1 Teşrinisanide toplandığına ve bir af layihası yapılacağı söylendiğine göre, af yok. Ama belki başka bir vesileyle bir şeyler yaparlar, orasını bilmem. Sefer'e böyle hiç istemediği bir haberi verdiğim için çok müteessirim.

Piraye'den mektup aldım. Sana çok selam ediyor. Onun da başında bir dert var: Bizim kız, istemediği, yani Piraye'nin beğenmediği bir delikanlıya varıyormuş. Üzüntü içinde. Elimden geldiği kadar bunun o kadar da haiz-i ehemmiyet olmadığını anlatmaya çalıştım. Kaynana damat nasıl olsa anlaşırlar. Yani yakında, Piraye nine, ben dede olabilirim.

Seni hasretle kucaklar arkadaşlarına selam ederim.

Nazım Hikmet/ Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar
Adam Yayınları


http://www.supermeydan.net/forum/forum306/thread65923.

12 Ocak 2010

yaşamak şakaya gelmez

" Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın.
Bir sincap gibi mesela;
Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde
hiçbir şey beklemeden,

Yani, bütün işin gücün
yaşamak olacak.."

*Nazım Hikmet RAN*