22 Mayıs 2012
29 Ekim 2010
Trafik ışıkları olmayan şehir
"Ülkemizde, 'Nazım Hikmet' gibi ünlü yazar ve sanatçıların tutulduğu tarihi zindanları ile de ünlü; tek 'Trafik ışıkları' olmayan şehir neresidir biliyormusunuz? "
17 Eylül 2010
Ellerinize ve Yalana Dair
Bütün taşlar gibi vakarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli, bütün yük hayvanları gibi battal, ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz. Arılar gibi hünerli hafif, sütlü memeler gibi yüklü, tabiat gibi cesur ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizliyen elleriniz. Bu dünya öküzün boynuzunda değil, bu dünya ellerinizin üstünde duruyor. Ve insanlar, ah, benim insanlarım, yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız, etle, ekmekle beslenmeğe muhtaçsınız. Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya, göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan. İnsanlar, ah, benim insanlarım, hele Asyadakiler, Afrikadakiler, Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik Adaları ve benim memleketlilerim, yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu, elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız, elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz. İnsanlarım, ah, benim insanlarım, Avrupalım, Amerikalım benim, uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi, ellerin gibi tez kandırılır, kolay atlatılırsın... İnsanlarım, ah, benim insanlarım, antenler yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa rotatifler, kitaplar yalan söylüyorsa, duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa, beyaz perdede yalan söylüyorsa, çıplak baldırları kızların, dua yalan söylüyorsa, ninni yalan söylüyorsa, rüya yalan söylüyorsa, meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı, ses yalan söylüyorsa, söz yalan söylüyorsa, ellerinizden başka herşey herkes yalan söylüyorsa, elleriniz balçık gibi itaatli, elleriniz karanlık gibi kör, elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun, elleriniz isyan etmesin diyedir. Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız bu ölümlü, bu yaşanası dünyada bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir. |
27 Haziran 2010
HAPİSTE YATACAK OLANA BAZI ÖĞÜTLER
HAPİSTE YATACAK OLANA BAZI ÖĞÜTLER NAZIM HİKMET
|
3 Haziran 2010
NAZIM HİKMET, MOSKOVA'DAKİ MEZARI BAŞINDA ANILDI
****************************
NAZIM HİKMET, MOSKOVA'DAKİ
MEZARI BAŞINDA ANILDI
03.06.2010 15:20:02
Rus - Türk İşadamları Birliği'nin (RTİB) Türkiye Moskova Büyükelçiliği himayesinde düzenlediği anma törenine yaklaşık 400'e yakın Nazım Hikmet hayranı katıldı.
Türkiye Büyükelçisi Halil Akıncı, törende yaptığı konuşmada Nazım Hikmet'in vatansever bir Türk şairi olduğunu vurgularken, "Nazım, her zaman halkların vicdanıydı ve onun yüreğinin kulakları hiç bir zaman sağır olmadı" ifadelerini kullandı.
Nazım'ın siyasi görüşlerinden dolayı Türkiye'de hapse atıldığını, daha sonra sığındığı eski Sovyetler Birliği'nde de vatanseverliğinden dolayı hep baskı gördüğünü belirten Akıncı, Şairin Sovyet rejimine karşı yaptığı sert eleştirilere de dikkat çekti. Etkinliklere katılmak üzere Moskova'ya gelen sanatçı Edip Akbayram, yaptığı açıklamada, "Nazım Hikmet'i 40 yıl aradan sonra geldiğim Moskova'da hayranlarıyla birlikte anmanın onurunu yaşıyorum. Gördüğüm kadarıyla çok ciddi bir resepsiyon yapılmış. İşadamlarımız, Büyükelçiliğimiz ve Nazım hayranları hep birlikte sistemli bir şekilde anma töreni düzenlemişler. Yarın Nazım'ın şiirlerinden oluşan bir konserimiz olacak. Bugün gerçekten Nazım'a yakışır bir anma etkinliği olmuş. Emeği geçenleri kutluyor ve Nazım'ın da önünde saygıyla eğiliyorum" şeklinde konuştu.
Nazım'ı anma komitesinin başkanlığını yapan Ali Galip Savaşır ise konuşmasında, "Nazım Hikmet bir dünya sanatçısı. Türkiye'yi dünyada tanıtan bir isim. Öğrencilik yıllarında şiirlerini okumak değil ismini anmak bile suç olan bir insanın bugün Moskova'da Büyükelçiliğimizin himayesiyle devlet adına anma etkinliği düzenlemek benim için büyük onurdur."
Rus-Türk İşadamları Birliği olarak bundan sonra daha etkin ve Nazım'a yakışır anma ekinlikleri yapacağımıza söz veriyorum" dedi. Barış güvercinlerinin uçurulduğu törende, Nazım Hikmet'in en beğenilen şiirleri de okundu.
AGŞİN KİŞİYEV-MOSKOVA
13 Mayıs 2010
Günay'dan şok açıklama!
Günay'dan şok açıklama!Bakan Günay kaset olayıyla ilgili olarak 'Siz insanların demokratik yollarını tıkamışsanız başka yollardan sizden bunun öcünü alırlar' dedi. Günay "CHP kapatılsın, Vakıf olsun" görüşünü de yineledi. 13.05.2010 Perşembe Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, kaset skandalı sonucu istifa etmek zorunda kalan Deniz Baykal'la ilgili şok açıklamalarda bulundu. Baykal'ın istemesine rağmen CHP liderliğine "dönemeyeceğini" iddia eden Günay, kaseti parti içerisinden birilerinin sızdırdığını ima etti: "Siz insanların demokratik yollarını tıkamışsanız başka yollardan sizden bunun öcünü alırlar. Öyle kıyımlar olmuştur ki O kıyımlar da böyle saygısız ve acımasız misillemelere insanları götürmüş olabilir." CHP'de bir dönem Genel Sekreter olarak Deniz Baykal'la yakın çalışma arkadaşlığı yapan Ertuğrul Günay, Gazeteci Ömer Şahin'in sunduğu Kanal A'da Görüş Farkı programında eski partisinde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Baykal'ın sonunun bu şekilde olmasına üzüldüğünü söyleyen Günay, Baykal'ın yeniden dönüp dönmeyeceğine ilişkin soruya, "Dönmek istediğini hissediyorum ama dönemez. Baykalın siyaset anlayışından arınmış bir CHP'nin yeniden parti olma şansı vardır. Parti bunu bir miktar hissedecektir ve artık dönmesine izin vermeyecektir." cevabını verdi. Ertuğrul Günay, Baykal'ın "komplo" iddialarına yanıt verirken olayın Hükümet'le ilgisi olmadığını, "Böyle bir şey olabilir mi? Bu işin nerelerden kaynaklandığına dair kamuoyunda herkes herşeyi konuşuyor ve biliyor. Bizimle hiç ilgisi yok, herkes Allah'tan korksun" sözleriyle açıkladı. Kasetin CHP içerisinden sızdırıldığını iddia eden Günay şöyle devam etti: "Siz insanların demokratik yollarını tıkamışsanız başka yollardan sizden bunun öcünü alırlar. Bu hesaplaşmanın nerden kaynaklandığı nerden topluma verildiği herkes bunu biliyor yani. Bence bunu kaşıyarak başka şeyler söylemek zorunda kimseyi bırakmasınlar. Siz insanların demokratik söz söyleme hakkını insanlara kapatırsanız insanların hak-hukunu çiğner ve olmayacak birtakım mekanizmalar kurarsanız sizi de böyle acımasızca çıkar birileri böyle hesaplaşır. Öyle kıyımlar olmuştur ki, O kıyımlar da böyle saygısız ve acımasız misillemelere insanları götürmüş olabilir. Öyle insanlar çizilmiş,haksızlıklar yapılmıştır ki Size de men Dakka dukka." Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yıllar önce dile getirdiği "CHP kapatılsın, Vakıf olsun" görüşünü de yineledi. İş Bankası'ndan aldığı parayla birlikte CHP'nin Cumhuriyet tarihini araştırma merkezine dönüştürülmesinin daha saygılı bir davranış olacağını söyleyen Günay, "Çok ağır tepkiler almıştım ama doğru bir öneriymiş. CHP müze olmasın; Kültür Bakanı olduğum için bana bulaşır. Vakıf olabilir." dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İsmet İnönü'nün Atatürk'ün ölümünden bir gün sonra Cumhurbaşkanlığı'na askeri darbeyle seçildiğini öne sürdü. Günay, "11 Kasım 1938'de askeri müdahale ile İsmet Paşa işbaşına gelmiştir. Parlamentoya kalsa İsmet Paşa gelemiyordu. Atatürk'ün dışladığı bir isimdi." diye konuştu. Başbakan Erdoğan ile Deniz Baykal arasında yaşanan İnönü-Hitler polemiğine de değinen Günay, İsmet İnönü'nün tek parti diktatörlüğüne gitmesinde dönemin şartlarının etkili olduğunun altını çizdi. Günay, tek parti dönemini övenlere hatırlatmalarda bulunan "Sol'un fetiş haline getirdiği Nazım Hikmet, İsmet İnönü'nün işbaşında olduğu dönemi hapiste geçirmiştir. Menderes'in affıyla dışarı çıkmıştır." hatırlatmasında bulundu. http://www9.gazetevatan.com |
9 Mayıs 2010
Dünyada, Anneler günü 102 yıldır kutlanıyor.
A N N E L E R Ö Z E L G Ü N Ü N Ü Z K U T L U O L S U N ** N A Z I M H İ K M E T T E N A N N E L E R E Ö Z E L Ş İ İ R // H a y d a r A T A d a n ş i i r | fotoğraf; http://www.beyazgazete.com Dünyada, Anneler günü 102 yıldır kutlanıyor. Yılda bir kere değil Anneler, hergün yüreklerde yaşaması gereken hayattır, candır, aşktır . Ta; kendisidir insanın hayat kaynağıdır anneler..... Anneler Günü, anneleri anmak ve onurlandırmak amacıyla tüm dünyada 102 yıldır, Annelere özel gün olarak kutlanır ------------ "ANNEYE HASRET Anne uzakta, anne hasret... Haydar ATA " Anneler gününüz kutlu olsun..! Nazım Hikmet'in kaleminden Anne şiir'i sizlere itaf olunur.... Anne |
Nazım Hikmet'ten Kemal Tahir'e Mektup
| |
"Merhaba! Kardeşim Kemal Tahir Mektubuna senin sırayı güderek cevap vereceğim. Uyandırılmış Toprak, roman ve sanat eseri olarak, elbette ki, Gogol, Tolstoy, Balzac filan gibi büyüklerden sonra okunursa ve onlarla ölçülürse bir hayli acemi kalır. Hatta ondan bir gömlek daha kuvvetli olan Sakin Don Üzerinde romanı bile böyledir. Fakat Şolohof'da, bütün şartları göz önünde tutulursa, yeni ve büyük sosyalist edebiyatına ilk defa getirdiği bir realizm cesareti var ki, bence onun bu edebiyatta şimdilik yaptığı en büyük başarı budur. Yoksa romancı kültürü bakımından Aleksi Tolstoy ve Ehrenburg'la da hâlâ övünülemez. Ama dediğim gibi, bu mukayesede de bir hal var ki Şolohof'un lehinedir: Gerek Aleksi Tolstoy, gerekse Ehrenburg, tabir caizse, münevverlik tabakasından gelen büyük romancıların, büyük Tolstoy'un, Dostoyevski'nin, Gogol'ün, Balzac'ın filan ilk göbekte inen mirasçılarıdır ve onların bütün nakise ve meziyetlerini tevarüs etmişlerdir. Halbuki Şolohof bu büyük münevver romancı neslinin mirasını elbette ki kullanmakla beraber, hatta bazen bunu beceriksizce kullandığı halde, esas itibariyle yeni sosyalist şeraitindeki, tabir caizse, insanın, halkın ve hatta sosyalist köylü ve amelenin içinden çıkmadır. Bu bakımdan onun sosyalist edebiyatındaki rolü bence çok mühimdir. London'da iki taraf var: Şehvetle kadın etini ve içkiyi sevmesinden başlayarak sensüaliteye olan dehşetli bağlılığı ve zaman zaman burdan gelen reybilik ve diğer taraftan yeni bir insan dünyasına inanışı. Bu iki taraf onda boyuna çarpışıyor. Ve sosyal şartları, o muazzam ve benim bütün kusurlarıyla pek çok sevdiğim yazıcıyı bir tereddütlü çıkmaza sokuyor. London hakkında Sinclair'in Altın Zincir isimli kitabında çok enteresan bir etüt okumuştum. Roman bahsine tekrar dönmek lüzumsuz. Yalnız Nurullah Ataç'ın Gorki için söylediklerini asla kabul etmiyorum. Bilakis, Gorki insanlar yaşadıkça yaşayacaktır. Çünkü yeryüzünün en büyük şairidir. Ama Nurullah, Gorki'yi bildiğimiz manada roman ölçüsüne vurmuşsa kabahat kendinde. Gorki'ye romancı demek Marx'a sadece iktisatçı demek kadar gülünçtür. Bu bahsi de uzatmakta mana yok. En büyük şair, ressam ve musikişinas ve kavga adamı Gorki'yi bir Balzac, bir Tolstoy ve bir Dostoyevski filan gibi romancı ölçüsüyle ölçmek ve öylece hüküm vermek eşekliğin dik âlâsı olur. Sana bir şey söyleyeyim mi, Kemal, roman hakkında filân kâfi derecede konuştuk, lütfen otur ve yaz. Sana söz veriyorum ki iyi ve mükemmel yazacaksın. Ingiliz romanı hakkında benim şöyle bir kanaatim var: Epeyce okudum; bana sorarsan, ana hattında Ingiliz romanı Dickens vesaire gibi mümessilleriyle küçük burjuva lirizmini, küçük burjuva yumuşak soyundan tenkidci anarşizmini ve küçük burjuva santimantalizmini realizmin potasında eritmeye çalışarak büyük ve bazen göz yaşartacak eserler vermiştir. Ama, ne bileyim, bazen bu santimantalizm ve bazen dört başı mamur fıkracılık bu çeşit romanın zaafı, darlığı ve sadece romandan başka şey olmaması keyfiyetini doğuruyor. Kipling gibi mümessilleriyle Ingiliz romanı ise 'Ingiliz Imparatorluğu gibi mazbut' daha doğrusu dışından mazbut ve şahane bir şeydir. Ama ben Ingiliz romanında, hatta Amerikan romanlarında olduğu kadar, büyük insan meselelerini cesaretle işleyen bir örnek görmedim. Bak Ingiliz tiyatrosu başka. Hatta Ingiliz şiiri de öyle. Tiyatrosu da, şiiri de elbette ki Halide Edip ve Nurullah Ataç'ın hudutlarını aşan bir şey, ama romanı, ana hatlarında tam bu bayla bu bayanın anlayacakları soydan. Sana on beş lira yolladıktan sonra, derhal bir on lira daha gönderdim. Alınca bildir. Bayram ertesi yine para yollarım. Tercüme işinden para alamadık, ama tezgâhlar biraz işledi. Af meselesi hakkında Sefer'e söyleyecek sözüm kalmadı sanıyorum. Meclis 1 Teşrinisanide toplandığına ve bir af layihası yapılacağı söylendiğine göre, af yok. Ama belki başka bir vesileyle bir şeyler yaparlar, orasını bilmem. Sefer'e böyle hiç istemediği bir haberi verdiğim için çok müteessirim. Piraye'den mektup aldım. Sana çok selam ediyor. Onun da başında bir dert var: Bizim kız, istemediği, yani Piraye'nin beğenmediği bir delikanlıya varıyormuş. Üzüntü içinde. Elimden geldiği kadar bunun o kadar da haiz-i ehemmiyet olmadığını anlatmaya çalıştım. Kaynana damat nasıl olsa anlaşırlar. Yani yakında, Piraye nine, ben dede olabilirim. Seni hasretle kucaklar arkadaşlarına selam ederim. Nazım Hikmet/ Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar Adam Yayınları http://www.supermeydan.net/forum/forum306/thread65923. |
