yurtsever etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yurtsever etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Temmuz 2010

"REFERANDUM" NEDEN BOYKOT EDİLMELİ


"REFERANDUM" NEDEN BOYKOT EDİLMELİ..!


EvcioğluHaber-
Anayasa değişikliği ilie ilgili; aşağıda okuyacağınız, sadece bir Evet yada Hayır seçeneği değildir.. Aynı zamanda, evrensel hukukta yer alan ve bizim anayasamaızda da yer alarak bu ülkede yaşayan her yurtdaş için vazgeçilmez bir hak olan Yurttaşlık hakkını içine alan bir Anayasa için olması gerekli İnsan hakları anlatımıdır. Ya gerçekten bir hak vardır, veya varmış gibi olmaz..! Yoktur...
Sn; Av. Ali Ersin Gür ve Özgür Martin tarafından kaleme alınan ve neden evet yada hayır diyeceğiz; yada katılmayarak boykot edeceğiz..

İşte bu yazıda ...

23.07.2010


NEDEN BOYKOT?

Halen yürürlükte olan 82 Anayasası, gerek hazırlanışı ve halk oyuna sunuluşu, gerekse de içerik ve üslubuyla daha ilk günden itibaren devrimci, demokrat ve yurtseverlerin eleştirilerine maruz kalmıştır. 82 Anayasasını eleştiren güçlerin, zayıf, cılız ve dağınıklığı nedeniyle ne yazık ki ülkemiz 28 yıldır bu darbe anayasası ile yönetilmekte ve hukuk sistemimiz de doğal olarak buna göre biçimlendirilmektedir.

Darbe anayasası 28 yılda 16 kez değişikliğe uğramış olsa de darbeci ruhunu muhafaza etmeye devam etmektedir. Son zamanlarda toplumun büyük çoğunluğunca; mevcut anayasa yerine yeni bir sivil ve demokratik anayasa hazırlanması talebi dillendirilmekte ve bunun için toplumsal baskı yükselme eğilimindeyken, AKP hükümeti bir manevra ile mevcut anayasada kısmi değişiklikler yapma yoluna gitmiştir.

Değişikliğin hazırlanışındaki antidemokratik yöntemi bir kenara bırakırsak; AKP bu manevrasıyla bir taşla iki kuş birden vurmayı planlamaktadır.

Birincisi, toplumun yeni bir sivil ve demokratik anayasa talebini zayıflatarak ertelemek ve darbe anayasasının ömrünü biraz daha uzatarak halk karşıtı saltanatlarına devam etmek.

İkincisi ise AKP Hükümeti bu değişiklikleri yaparken öylesine kurnazca ve sinsi davranmıştır ki yarattığı illüzyonik atmosferle kendi iktidarını pekiştirme amaçlı düzenlemeleri bile halk yararınaymış gibi göstermeyi becermiş ve bir çok “aydın ve solcu” insanımız tuzağa düşerek bu oyuna gelmişlerdir.

A-USULE İLİŞKİN İTİRAZLARIMIZ:

1-Öncelikle şunu belirtelim ki AKP Hükümeti, bu anayasa değişikliği paketini hazırlarken; Meclisteki çoğunluğuna güvenerek kendi dışındaki siyasi partiler, üniversiteler, yerel yönetimler, sendika ve dernekler vs. gibi kurumların düşüncelerine başvurmayı aklından bile geçirmemiştir. Böylece AKP Hükümeti kendi anayasa paketini hazırlamış ve parmak çoğunluğuyla da meclisten geçirmiştir.

2-Anayasada yer almasına gerek olmadan da devletin görevleri arasında olan birtakım hususların (çocukların, yaşlıların, özörlülerin vs. korunması gibi) göz boyamak amaçlı olarak pakette yer almasının hiçbir pratik yararı yoktur.

3-Daha önce uluslar arası sözleşmeler ve AİHM kararları gereğince zaten hukukumuza girmiş ve epey zamandır fiilen uygulanmakta olan kimi hususların Anayasa Paketinde yer alması da yeni bir kazanımmış gibi gösterilerek halk aldatılmaya çalışılmaktadır. Uyarı ve kınama cezalarına karşı yargı yoluna gidilmesi gibi vs.

4-Toplumun asıl ihtiyaç duyduğu şey, darbe anayasasını yamalayarak ömrünü uzatmak değil; tamamen yeni, insan haklarına saygılı, eşitlikçi, özgürlükçü, sivil ve demokratik bir anayasa hazırlamaktır. AKP Hükümeti halkın bu haklı talebini “külleme” yoluna gitmiştir.

B-ESASE İLİŞKİN İTİRAZLARIMIZ

1-Bize göre doğru olanı, darbe anayasası yerine yukarıda da belirttiğimiz gibi tamamen yeni bir sivil ve demokratik anayasa hazırlama olmalıdır. Şayet kısmi değişiklikler yapılacaksa öncelikle ilk günden beri toplumun büyük bir kesiminin itirazlarına maruz kalan maddelerin kaldırılması veya değiştirilmesi gerekir. Örneğin 1982 Anayasası ile oluşturulan bazı kurumların YÖK, (m.131) MGK (m.118), Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (m.159), Din eğitiminin zorunlu olması (m.24), Diyanet işleri Başkanlığı m.(136) vs. gibi maddelerin kaldırılması ve bu kurumların feshi gerekirken bunlara dokunulmamıştır. Bu durumun demokratik bir hukuk devleti anlayışına ters düştüğü inancındayız.

Öte yandan yasa ile düzenlenmesi gereken kimi hususların anayasa ile düzenlenmesi de doğru bir yöntem değildir. Ör. Yakalama ve tutuklama sebepleri, gözaltı süreleri (m.19), süreli ve süresiz yayının toplatılması (m.28), sporun geliştirilmesi (m.59), mal bildirimi (m.71) gibi. Bu maddelerin de tamamen kaldırılması gerekirken bunlara da dokunulmamıştır.

2-Bir hukuk devletinde idarenin her türlü işleminin yargı denetimine tabi olması gerekirken, ufak makyajlarla konu geçiştirilmiştir. Örneğin HSYK ve YAŞ kararlarının tamamına karşı yargı yoluna gitme yolu açılmamıştır.

3-Askeri yargı –genel yargı ikilemi varlığını sürdürmektedir. Oysaki tüm vatandaşların yasa önünde eşit olduğunu savunuyorsak askeri yargı-sivil yargı ikilemine son vererek herkesin aynı koşullarda normal mahkemelerde yargılanmalarının önü açılması gerekirken bu da yapılmamıştır.

4-Her ikisi de darbe ürünü olan HSYK ile Anayasa Mahkemesi’ni kaldırmak yerine üye sayısında artışa gitme yolu ile bu kurumları “demokratikleştirdikleri” aldatmacasını halka yutturmaya çalışmaktadırlar.

5-AKP Hükümeti, YÖK’te sağladığı hakimiyetinin benzerini yargı üzerinde de kurmaya çalışarak kendi iktidarını pekiştirmeye çalışmaktadır. YÖK vasıtasıyla, 31 oy alan kişi yerine, kendisinden başka sadece 1 kişinin oyunu alan bir zatı muhteremi üniversiteye rektör olarak atadıklarını hepimiz biliyoruz. Bu zihniyetin benzer uygulamaları hukuk alanında da yaşama geçirdiğini düşünebiliyor musunuz?

6-Darbe sonrası koşullarda hazırlanmış olan 12 Eylül Anayasasının en önemli özelliklerinden biri de güçler ayrılığının yürütme lehine bozulacak şekilde düzenlemesidir. AKP Hükümeti bu son anayasa değişikliği paketi ile bu olumsuz durumu daha da ağırlaştırmaktadır.

7-Türkiye koşullarına daha uygun olan “Anayasal vatandaşlık” yerine ulus temelli vatandaşlık muhafaza edilerek somut verili durum ve bazı gerçekler yok sa

C-NEDEN BOYKOT?

Bugün egemen bloğun kendi içinde ikiye bölünerek aralarında bir iktidar kavgasına giriştiklerini politik öngörü ve sezişe sahip herkes tarafından görülmektedir.
Bu bloğun bir kanadını “ılımlı İslam” diğer kanadını ise “Ergenekon” oluşturmaktadır. Mevcut anayasa paketi, bu iki güç arasında devam etmekte olan rekabettin ürünüdür. Bu rekabette hangi taraf baskın gelirse gelsin her iki durumda da sosyalistler ve emekçiler ile yoksul halk yığınları her halükarda kaybeden olacaktır.

Böylesi bir durumda sosyalistler, emekçiler ve yoksul halk kesimleri bu taraflardan birisinin peşine takılmak yerine, kendi seçeneğini oluşturmalı ve kendisine “yeni bir yol” açmalıdır. Bu yüzden de ılımlı islama da ergenekona da hayır deyip kendi talebini dillendirmelidir.

Darbe ürünü 82 Anayasasına karşı AKP değişikliğine “evet” diyerek ılımlı islamla birlikte yürümek ne kadar yanlışsa, bu değişikliği reddederek “hayır” deyip 82 anayasasını savunup Ergenekoncuların safında yer almak da bir o kadar yanlıştır.
Doğru tavır, egemen bloğun her iki kanadını reddederek “boykot” seçeneği ile birlikte bu süreci YENİ VE SİVİL BİR ANAYASA TALEBİ için kampanyaya dönüştürmek olmalıdır.

Özgür MARTİN-İZMİR........................... Av.Ali Ersin GÜR-ANKARA


21 Haziran 2010

İlhan SELÇUK Yaşama veda etti


İlhan SELÇUK Yaşama veda etti


Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk'u kaybettik. Bir süredir Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi'nde tedavi gören Selçuk'un saat 13.30'da yaşamını yitirdi.

21.06.2010
.......................................................


Selçuk ölümüyle ilgili açıklama Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi'nde yapılacak. 1925 doğumlu olan İlhan Selçuk, 11 Mart'ta 85. yaş gününü yoğun bakımda geçirmişti.

Selçuk’un ölümü Cumhuriyet ailesini yasa boğdu. Cumhuriyet çalışanları gruplar halinde Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’ne gittiler. Yarım asırdır Cumhuriyet’te köşe yazarlığını sürdüren Selçuk, aynı zamanda gazetenin Yayın Kurulu Başkanı'ydı. Berin Nadi'nin 2001 yılında ölümünün ardından Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz sahipliği görevini üstlenmiş, gazetesinin yaşatılabilmesi için yıllarca mücadele vermişti.

Cumhuriyet okuru ona "Aydınlanmanın Bilgesi" adını takmıştı. İlhan Selçuk Atatürk ilkelerinin savunucusu bir devrimci ve yurtseverdi. Adı Cumhuriyet Gazetesi'yle özdeşleşen İlhan Selçuk Cumhuriyet okurunun her sabah bir pusula gibi doğru yönü gösterdiği inancıyla izlediği bir yazardı.

İlhan Selçuk 11 Mart 1925'te İzmir'de doğdu (Nüfusunda Aydın yazılı). Babası subaydı. Bu nedenle Aydın'da başlayan, Yıldızeli ve Keskin’de süren, Şişli 43. İlkokul’da tamamlanan ilköğreniminin ardından, ortaokul ve liseyi İstanbul Taksim, Silifke ve Adana’da okudu.

1950'de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Kısa bir süre avukatlık yaptı. Ardından ağabeyi Turhan Selçuk’la birlikte 41 Buçuk ve Dolmuş mizah dergilerini yayımladı. İlk yazıları bu dergilerde yayımlandı. 1958’de Karikatür, 1959’da Taş_Karikatür dergilerinin yayıncıları arasına katıldı. Semih Balcıoğlu ile birlikte Ulus’un mizah sayfasını düzenledi.

1961’de Akşam Gazetesi’nde yazarlığa başladı. Aynı yıl Tanin’e oradan da Vatan’a geçti. 1962’de Doğan Avıoğlu, Mümtaz Soysal, İlhami Soysal ve Cemal Reşit Eyüboğlu’yla birlikte Yön’ün kurucuları arasında yer aldı ve burada da yazılar yazdı.

1962’de Nadir Nadi’nin çağrısı üzerine Cumhuriyet’te köşe yazarlığına başladı.

12 Mart 1971 öncesinde Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı Devrim dergisinde de yazan İlhan Selçuk, bu tarihlerde, geniş bir kesimin büyük ilgi duyarak okuduğu bir yazardı.

12 Mart sonrasında “Hoş Geldin Tanzimat Kafası” başlıklı yazısı nedeniyle Cumhuriyet kapatıldı. İlhan Selçuk tutuklandı. Açılan davada aklandı.

Ziverbey’de İşkence

Çok geçmeden sıkıyönetimce yeniden gözaltına alındı. “Ziverbey Köşkü”nde işkence gördü. “Madanoğlu Davası”ndan Sıkıyönetim mahkemesinde yargılandı ve aklandı. Yazdığı “Ziverbey Köşkü” kitabıyla, Ziverbey’deki işkence iddiaları ilk kez anlatılmış oldu. İlhan Selçuk, Ziverbey’de işkence altındayken verdiği ifadede akrostiş yöntemini kullanmıştı. İfadesinde, her tümcenin sondan ikinci sözcüğünün baş harfi yukarıdan aşağı sıralandığında “işkence altındayım” tümcesi çıkıyordu.

Demokrasi Ödülü

1991’de Nadir Nadi'nin ölümünden sonra gazetenin iflasa sürüklendiği, yazarlarının uzaklaşmak zorunda kaldıkları dönemde İlhan Selçuk, Berin Nadi ile birlikte Cumhuriyet yazarlarının bir arada tutulmasında önemli rol üstlendi. Ardından Berrin Nadi ile birlikte Cumhuriyet Gazetesi’nin bağımsızlığını koruyarak sürdürebilmesi için Cumhuriyet Vakfı’nı kurdu.

Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHAK) kurucu üyesi olan İlhan Selçuk, “Türk basınında demokrasi için verdiği savaşımdan” ötürü 1997’de Sertel Demokrasi Ödülü’ne değer görüldü. 1989’da Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin “Onur Ödülü”ne, 1994’te Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “Basın Özgürlüğü Ödülü”nü aldı.

Ergenekon’dan Gözaltı

21 Mart 2008 günü saat sabah 04:30 sıralarında Ergenekon davası operasyonları kapsamında gözaltına alınan Selçuk, iki gün sorgulandıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

30 Mart akşamı, göğüs ağrısıyla Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’ne getirildi. 15 Nisan’da yaklaşık 6 saat süren bir by-pass ameliyatı geçirdi. Selçuk’un ameliyatını gerçekleştiren ekibin başı Doç. Dr. Atıf Akçevin, ameliyatın ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada, İlhan Selçuk’un 1978 ve 1984 yıllarında kalp krizi geçirdiği belirterek, hastalığın son seneye kadar tıbbi tedaviyle sabit seyrettiğini söylemişti. İlhan Selçuk’un doktorlarından Oryal Gökdemir ise gazetecilerin “İlhan Selçuk’un şu anki durumunda gözaltına alınmasının bir etkisi var mıdır?” sorusuna “Etkilememiş diyemeyiz, ama ‘tek neden budur’ demek de yanlış olur” karşılığını vermişti.

25 Mayıs’ta hastaneden taburcu olan Selçuk, 14 Ağustos 2009 günü yeniden rahatsızlanarak Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’nde yoğun bakıma alındı. Selçuk’a ilk müdahaleyi daha önce kalp rahatsızlığı sırasında da tedavisini yapan ekipteki doktorlar Doç. Dr. Atıf Akçevin, Dr. Genco Yücel ve Dr. Zekiye Kural yaptı. İncelemeler sonucunda, Selçuk’un beyninin sağ tarafına bir kan pıhtısı gittiği ve bunun damarlarda beslenme bozukluğuna neden olduğu saptandı.

İlhan Selçuk, hastanede kaldığı süreçte okurlarıyla bağını sürdürdü. Hikmet Çetinkaya, 26 Kasım’dan başlayarak her hafta “Pazar Sohbetleriyle” Selçuk’un görüşlerini Cumhuriyet okurlarına aktardı.

Selçuk’u Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’nde tedavi gördüğü süreçte kardeşi Ülfet Ertel hiç yanından ayrılmadı. Ağabeyi Turhan Selçuk ve Cumhuriyet çalışanlarının yanı sıra, aralarında politikacı, gazeteci, yazar, sanatçıların da olduğu pek çok kişi ve sivil toplum örgütü Selçuk’un ziyaretine geldi. Tarık Akan, Rutkay Aziz’in yanı sıra 14 Şubat’ta CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da Selçuk’u ziyaret edenler arasında yer aldı.

Selçuk hastanede kaldığı sürede sıkça gazeteye gelmek istediğini söylüyordu. Hikmet Çetinkaya ile sohbetinde, “Gazetedeki çocuklarımı çok özledim. Tümünün gözlerinden öperim... Türkiye’nin önünde başka bir dönem var. Demokrasi ve temel hak ve özgürlükler mücadelesi. Onun için Deniz Baykal’ı eleştirin ama vurmayın! Bu dönemde yol haritamız demokrasi, temel hak ve özgürlükler olacaktır. Atatürk milliyetçiliği de budur zaten.” diyordu.

Selçuk, son olarak 23 Mart Salı günü Cumhuriyet Gazetesi’ni ziyaret etti. Yedişer sekizer kişilik gruplar halinde Selçuk’un odasına gelen Cumhuriyet çalışanlarıyla sohbet etti, şakalaştı. Bu “Aydınlanma Bilgesi”nin Cumhuriyet’i son ziyareti oldu.

İlhan Selçuk KİMDİR?

1925 yılında Aydın'da doğan İlhan Selçuk, Cumhuriyet Gazetesi başyazarlığını yapıyordu. Pazartesi hariç, haftanın 6 günü yayımlanan Pencere köşesini yazan İlhan Selçuk, aynı zamanda gazetenin yayın kurulu başkanlığını yapıyordu.

1950'de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Avukatlık, matbaacılık, dergi ve gazetelerde yazı işleri müdürlüğü yaptı. İlk yazıları 1952 yılında 41 Buçuk isimli mizah dergisinde çıktı. 1963'den günümüze Cumhuriyet gazetesinde makale yazarlığını sürdürüyordu.

ESERLERİ

Uzak Komşu Rusya'dan Gezi Notları (1967) - Gezi notları

Mustafa Kemal'in Saati (1969) - Belgesel yazılar

Yüzbaşı Selahattin'in Romanı (2 cilt, 1973/1975) - Roman

Güzel Amerikalı (1976) - Gezi notları

Sovyetler, İran, Amerika İzlenimleri (1976) - Gezi notları

Yeni Kırallar, Yeni Soytarılar (1976) - Belgesel yazılar

Ağlamak ve Gülmek (1982) - Belgesel yazılar

Düşünüyorum Öyleyse Vurun (1984) - Belgesel yazılar

Görülmüştür (1986) - Belgesel yazılar

Ziverbey Köşkü (1987) - 12 Mart dönemi tutukluluğu anıları

Japon Gülü (1988) - Gezi notları

Enel Hakk'ın Hakkı - Cumhuriyet gazetesinde çıkmış, Alevi-Sünni konularında yazılmış çarpıcı yazıları içermektedir. Bazı Bektaşi Fıkraları ile okuyucu eğlenerek bilgilendiriliyor.

İskele Sancak Sol - Sağ - Şeriat

Düşünüyorum Öyleyse Vurun

http://www.haberakis.com



"Dünya; Kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiç birşey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir."

Albert Einstein