Ali BALKIZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ali BALKIZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Aralık 2010

Yine Pravokasyon, Yine Saldırı..

Yine Pravokasyon, Yine Saldırı..

EvcioğluHaber- Sultangazi İlçesi Habibler Mahallesi'nde bulunan cemevine dün gece kimliği belirsiz kişi veya kişilerce taşlı saldırıda bulunuldu.

Sultangazi Habipler Mahallesinde bulunan cemevine saldırı düzenlendi. Saldırı nedeniyle cemevnin bütün camları kırıldı. Konuya ilişkin yazılı açıklama yapan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu saldırıyı kınadı. Kenanoğlu, 'İbadethanemize yapılan bu çirkin saldırıyı kınıyoruz. Bu çirkin olayı gerçekleştirenlerin biran evvel yakalanıp yargıya teslim edilmelerini bekliyoruz' dedi.

Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali BALKIZ'DAN da saldırıyı kınayan bir açıklama yapıldı..

Sample Image

BASINA VE KAMUOYU’NA

Bir provokasyon girişimi daha yaşandı; Geçen Hafta Kahramanmaraş’ta, şimdi de, İstanbul Şahintepe’de. Gün geçmiyor ki; Alevilere yönelik bir saldırı girişimi yaşanmamış olsun.

Son örneğini 26.12.2010 günü, İstanbul-Şahintepe’deki, Tokat-Zile-Karacaören Köyü Veli Baba cem ve kültürevimiz’de yaşadık.

Yüzleri maskeli, 50-100 kişilik, kim olduklarını bilmediğimiz, ama karanlık kimseler olduklarını bildiğimiz bir grup, saat 19.30 civarında cemevi’ne saldırarak camlarını kırmışlardır.

Saldırı toplam 2 dakika sürmüştür.

Saldırganlarla, o sırada cemevinde bulunan üyeler arasında herhangi bir, görüşme, tartışma, hele de Türk Bayrağı üzerinden süren bir polemik de olmamıştır.

Olay sonrası yurttaşların bir infiale kapılması söz konusu ise de, gerek cemevimiz yöneticileri, gerek Federasyonumuz ve Bağlı örgütlerimizin yöneticileri, gerekse de emniyet mensuplarının özenli davranışları ve telkinleriyle, sükunet sağlanmıştır.

19 Aralık 2010 günü, Kahramanmaraş Katliamının 32 yıldönümü nedeniyle bu ilde yaptığımız anma etkinliği sırasında, neidüğü belirsiz, bir çapulcu topluluğunun saldırı girişimini de anımsayacak olursak; Alevilere yönelik sistemli bir sokak hareketleriyle karşı karşıya bulunduğumuz anlaşılacaktır.

Bu karanlık güçler her kimse, hangi gizli kaynaktan yönlendiriliyorsa; bunlar bilmeli ki; Aleviler bu oyuna gelmeyecektir.

Alevi toplumu, birdir, bütündür ve bu saldırıları püskürtebilecek, örgütlülüğe, deneye ve özgüven’e sahiptir.

Veli Baba cemevimizin değerli üyelerine bir kez daha geçmiş olsun diyor. Bu menfur saldırıyı şiddetle kınıyor, İstanbul savcığından bir an evvel, olayı aydınlatmasını, suçluları bulup mahkemeye sevk etmesini bekliyoruz.

Saygılarımızla.27.12.2010

Ali BALKIZ
Genel Başkan



EvcioğluHaber-27.12.2010


18 Aralık 2010

MARAŞ; Bu Çağrı Hepimizin....

MARAŞ; Bu Çağrı Hepimizin....

EvcioğluHaber-
Maraş katliamı üzerinden tam 32 yıl geçti.. Maraşta yaşanan bu vahşetin failleri hala cezalandırılmadılar..

Katiller elini kolunu sallaya, sallaya gezmeye devam etti.. Yüzümüze baka, baka.. !

******

Alevi Bektaşi Fererasyonu Genel Başkanı Ali BALKIZ; Maraş katliamının yıl dönümü nedeniyle bir çağrıda bulunarak şöyle dedi:

  • Kahramanmaraş’a Davet
  • Kardeşlik-Barış ve acıları paylaşmak için. Bu topraklarda bir kez daha bu tür katliamlar olmasın diye.
  • Dosyalar yeniden açılısın; suçlular bulunsun ve yargılansın diye.

Maraş Olayları, Maraş Katliamı ve Sonrası

19 Aralık 2010 günü Kahramanmaraş’ta olacağız.

19 Aralık günü, Maraş Katliamı’nın 32. yılı dönümü.

Bu yara 32 yıldır kanıyor.

Bu acı 32 yıldır dinmedi.

Kerbala’dan sonra Alevi toplumu birçok acı yaşadı. Ama hiçbiri, Maraş denli derin izler bırakmadı., yürekleri böylesine dağlamadı. Hiçbiri böylesine göre göre gelmedi. Böylesine acı sonuçlar, travmalar yaratmadı.


Ve biz Aleviler, Maraş’ı hiç unutmadık.

O gün evlerimiz çarpı işareti ile işaretlendi, sonrasında yakıldı, diri diri öldürüldü insanlarımız. İhtiyarlar, gençler, çocuklar… Kurşun, ateş ile öldürüldüler.

Ne insaf ettiler, ne merhamet gösterdiler, ne de acıdılar. Kendi çocuklarını, kendi eşlerini, kendi gençlerini ve ihtiyarlarını da bir an olsun anımsamadılar.

Bunlar nasıl insanlardı? İnsan mıydılar?...

İnsan türü; o yaban, o ilkel, o vahşi evresini bin yıllar ötesinde bırakmamış mıydı?...

Yeniden hortlayan, mumyadan yeniden canlanan bu insan türü, çağımızın insanı olabilir miydi?...

Onları bu hale; hangi güç, hangi ideoloji, hangi ulvi ülkü getirebilirdi !...

12 Eylül’e giden yolları, bu gibi kaldırım taşlarıyla döşeyen asker faşistler, onların gönüllü erleri faşist milisler; karanlık güçlü, emperyalist odaklar bu denli mi gözlerini karartmışlardı?...

Ve bu aktörler; öylesine güçlüler miydi ki katledilenleri yargılamışlardı?...

19 Aralık 2010 günü; Kahramanmaraş’ta bu sorulara yanıtlar arayacağız.

Bu sorunların yanıtlarını; diliyor ve istiyoruz ki; Maraş’lılar, Maraş’lı Sünni demokrat ve laik kardeşlerimizle birlikte arayalım.

Kurtuluş Savaşımızın Kahraman Maraş’lıları, bu kara günü hak etmemiştir.

“Ben bu katliamı, bu Kerbela’yı, bu Gazze’yi, bu Madımak’ı bir kez daha bu topraklarda istemiyorum” diyen tüm insanlarımızı; 19.12.2010 günü; Kahramanmaraş’ta saat 11.00’de, Müftülük Meydanı’nda tek ses, tek yürek olmaya davet ediyorum.

Saygılarımızla. 17.12.2010

Ali BALKIZ

Genel Başkan


EvcioğluHaber-18.12.2010

7 Ekim 2010

BUNA ARTIK BİR SON VERİN !

BUNA ARTIK BİR SON VERİN !

Alevilere hakaretin ardı arkası kesilmiyor.. Hemde Televizyon ekranında.. Bu televizyon ise; Star Tv. dir.. Daha öncede Güner Ümit di.. Şimdi M.Ali Erbil denen densiz..

Mehmet Ali Erbil'den "mum söndü" hakareti

BASIN’A ve KAMUOYU’NA

Mehmet Ali Erbil adındaki kişi dün Star Tv’de “Çarkıfelek” programında; Erzincan’daki görevlisi ile canlı yayında, telefon bağlantısı kurmaya çalışırken; bir ara ses kesilince; “Ne yapıyorsunuz siz orada?... Mumsöndü mu yapıyorsunuz?” diye sormuştur.

Bu, “Mumsöndü ” sözünün ne anlama geldiğini; hem biz Aleviler biliriz; hem gerici, şeriatçı yobazlar, hem de Mehmet Ali Erbil.

Gün geçmiyor ki; bu tür karalamalarla karşılaşmayalım. Biz; “Barış, kardeşlik, birbirimizi anlama, dinleme, yakınlaşma” dedikçe; Başbakan’dan başlayarak her düzeyden saygısız, sorumsuz, seviyesiz, sevimsiz kimseler bu tür karalamalarda bulunmaya görsünler.

Biz Aleviler, bu zihniyeti, bu örümcek kafayı iyi tanırız. Her türlü ahlaksızlığı, madrabazlığı, hokkabazlığı, reyting adına meslek edinen bu zavallılar, tarihsel olarak Yezit’ten, Muaviye’den, Nizam-ül Mülk’tan Ebussuud Efendi’den, Yavuz’dan, Hızır Paşa’dan aldıkları mirası, şu modern çağda yineliyor ve büyütüyorlar. Kardeşlik duygularımızı zaafa uğratıyorlar. Kin ve nefret yayıyorlar.

Mehmet Ali Erbil; cahil ise eğer; “Ben cahilim.” desin; “Halt ettim, boyumdan büyük bir laf ettim, suç benim değil, çocukluğumda babam Saadettin bana böyle öğretmişti.” desin. Ya da o ekranı bırakıp Kıbrıs Kumarhanelerine gitsin.

Veya; Star TV bu yobazı taşımasın.

Bu arada herkes Güner Ümit’i hatırlasın.

20 milyon Alevi’yi incitmeye, hakaret etmeye ne kimsenin hakkı vardır, ne de haddi.

Bütün Türkiye halkını, başta Sünni kardeşlerimiz olmak üzere bu saldırıyı göğüslemeye, kınamaya, protesto etmeye çağırıyoruz.

Star tv yönetiminden gereğini yapmasını rica ediyoruz.

Gazetecilik genel ilkeleri doğrultusunda yayın yapabilen üç-beş kanal kalmışken; bir de Star TV bu işlere alet olsun istemiyoruz.

Mehmet Ali Erbil öylesine pişkin ki; dün akşam konuştuğu bir tv kanalında kendisini protesto edenleri “birkaç provokatör” olarak nitelemiştir. Yakışır kendisine, ne de olsa “mum söndürücü”dür.

Saygılarımızla. 07.10.2010


Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı
Ercan GEÇMEZ

Alevi Bektaşi Federasyonu

Genel Başkanı

Ali BALKIZ


http://www.alevifederasyonu.com/

25 Eylül 2010

Ali BALKIZ; NAMIK KEMAL ZEYBEK KİME HİZMET EDİYOR..

Ali BALKIZ; NAMIK KEMAL ZEYBEK KİME HİZMET EDİYOR..?

EvcioğluHaber- Alevi Bektaşi Fedarasyonu Genel Başkanı Sn; Ali BALKIZ soruyor.. Namık Kemal Zeybek kime hizmet ediyor.? Yada kim için çalışıyor.. Radikal yazarı ve eski Bakan'lıkta yapmış olan Zeybek'in yazdığı yazılarında genellikle Alevileri hedef alarak, eğip bükerek ve zaman zaman aşağılayarak, hatta; bir Alevinin nasıl olacağının (Yavuz Selim'in Şeyhülislamı Ebu Suud dilinden) tarifini yaparak kim için çalışıyorsun.. Misyonunun ne olduğunu çeşitli tarihlerde Alevi'lerle ilgili yazdığı yazıları derleyerek onları radikal gazetesi yayın yönetmeni İsmet Berkan'a soran ve onu susturmanızı istemiyoruz.. Bu özgürlüklere inanan bizlere yakışmaz.. Ancak; ona verilen yer kadar bize de ayırır iseniz cevap yazılabimemize olanak sağlamış olursunuz.. Diyen; Sn: Ali BALKIZ şunları belirtmektedir..

25.09.2010- Cumartesi


Namık Kemal Zeybek Kime Hizmet Ediyor...
Namık Kemal ZEYBEK NE YAZIYOR?...

Kimin için yazıyor?...


Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

Sayın İsmet Berkan’a

AÇIK MEKTUP

Gazeteniz Köşe Yazarlarından Sn. Namık Kemal Zeybek’in 2008-2009-2010 yılının kimi günlerine dağılmış, kesip dosyamda biriktirdiğim; “Alevilik ve İslâm…”, “Cem Vakfı ve Alevilik”, “Alevi Düğümü…”, “Alevilik’te Namaz…”, “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi…”, “Cemevleri…”, “Alevilik -Tarikat-Mezhep…”, “Alevi Gence Yapılanlar…”,”Kerbelâ’nın Tarihçesi…”, “Alicilik, Muaviyecilik”, “Alevi Çalıştayı”, “Yesevi Yolu…”, “Hünkâr ve piri” ve benzeri kim yazılarını, bir kitabı oluşturan makaleler gibi ard arda okuduğumda; ulaşabildiğim sonuçları, izninizle, kamuoyu önünde sizinle (Gazeteniz Yönetimiyle) paylaşmak istiyorum.

Öncelikle; şu bir gerçek ki; bir gazete, kendi yayın politikasını belirlemekte özgürdür. Bu çerçevede o politikaya uygun bulduğu, ya da uygun bulmasa bile farklı politikaları benimsemiş kimi yazarlara, çeşitlilik, tarafsızlık, çokseslilik vb adına, sayfalarını açmış da olabilir. Radikal, doğrusu bu anlamda zengin bir gazetedir. Okuyucuya bir tek pencereden değil, bir binanın birçok penceresinden bakabilen bir yazarlar topluluğu sunuyor.

Sadece köşe yazılarında değil, Radikal; diziler söyleşiler, seçkiler ve haberlerde de, hak peşinde koşan (Aleviler, Kürtler, işçiler, öğrenciler, çevreciler, hastalar, Romanlar, azınlıklar, dindarlar, evsizler vb) kesimlerin seslerinin yankı bulabildiği basın dünyamızdaki ender gazetelerden biridir.

Sadece bu nedenle bile olsa, sektirmeden; “Ekmek, süt, gazete ” dediğimiz gazetelerden biridir.

Namık Kemal Zeybek’i de bu çerçevede, okuyor, hem yazılarını kesip biriktiriyoruz hem de sitemlerimizi…

Sitemlerimiz size;

Sn Zeybek’in girişte andığım yazılarının başlıkları bile, ondan; Alevilik-İslamiyet, Türklük-Alevilik, Yesevilik-Alevilik, Tarihte Alevilik, Günümüz Aleviliği, Alevi Örgütlülüğü, Cem Vakfı gibi konularda yazı istendiği ya da yazarın bu konuları kendisi seçtiği izlenimi veriyor.

Zeybek Aleviliğe dair yazıyor.

Peki, doğru mu yazıyor?

Tarafsız mı yazıyor?

Taraflı yazıyor ise, öbür taraf ne diyor, ne düşünüyor, ne yapıyor?...

Radikal’de bu soruların bir karşılığı var mı?...

Bizce yok.

Öbür yandan; lütfen siz Zeybek’in yazılarını ard arda okursanız, göreceksiniz ki; Sn Zeybek kendi kendini tekrarlıyor. Hep aynı şeyleri yazıyor. Hem de bir propagandacı özeni ve gayreti ile.

Günümüzde Aleviler, 1950’li, 60’lı yıllara göre daha çok kentlerde yaşıyorlar, kent onlar için, hem uygarlık, hem de köklerinden kopmak anlamında kapan.

Kentlerde, kent koşullarında nasıl olacak da varlıklarını sürdürebilecek, inançlarını yaşayabilecekler?...

Bu soru, tarih boyunca, hiç olmadığı denli başka bir soruyu gündeme getirdi: Biz kimiz, neyiz, nereden geliyoruz, nereye doğru gidiyoruz?...

Sadece Aleviler yanıt vermedi bu soruya. Devletin de, Diyanetin de, Sünnilerin de, Zeybek’in de bir yanıtı var.

Yanıtları çeşitli:

* Alevilik, İslamın özüdür.

* Alevilik, İslamın Anadolu’daki yorumudur.

* Aevilik, kendi başına bir dindir.

* Alevilik, İslam’dan da etkilenmiş olmakla birlikte, Türklerin tarih boyunca tanış oldukları inanç ve kültürlerden beslenen, izler ve etkiler taşıyan, tüm bunların üstünde, yeni bir yol, felsefe ve inançtır.

Bizce nedir?

Hem hepsi, hem hiçbiri.

Çünkü biz, (ABF- Alevi Bektaşi Federasyonu) Aleviliğin ve Alevilerin günümüz Türkiye’sindeki hak ve hukukunun peşindeyiz. “Eşit Yurttaşlık Hakkı ” istiyoruz. Bunun için yollardayız.

Kimse artık o, kesim ve kimselerin, özellikle devletin, Diyanet’in ve Zeybek’in, bize bir Alevilik tanımı dayatmalarını, şiddetle reddediyoruz.

Konuyu, Akademisyenler, teologlar, tarihçiler, felsefeciler, halk bilimciler, araştırmacılar, antropologlar, sosyologlar, dedeler, ozanlar, ilahiyatçılar, araştırmalı, tartışmalı, tezler, karşı tezler sunmalıdırlar. Bizim gibi örgütlerin konuya dair görevi; olsa olsa bu kimselere forum olanağı yaratmak, düşünceleri ve vardıkları sonuçları kamuoyuna iletmekle sınırlı olmalıdır. Sonrası her bir Alevinin kendi bileceği, seçeceği, kabullenebileceği bir durumdur.

Burada şu anlaşılmasın; Biz ABF ve bağlı örgütlerimizin ve yöneticilerimizin hatta üyelerimizin bir Alevilik algısı, tanımı yok mudur? Elbette vardır. Ama bu bize özgüdür. Bu bize özgü olan görüşü ne genç Alevi kitlesine dayatırız, ne de başka dayatmalara hoş görüyle bakarız.

Çünkü bu tür dayatma, telkin ve ikna girişimlerinin, biz Alevileri bölmeye, gücümüzü zayıflatmaya ev içimizden işbirlikçiler seçmeye yönelik bir faaliyet olarak kabul ederiz.

Zeybek’in de yazılarını bu çerçevede değerlendirdiğimizde;

Zeybek, hem Aleviliğin, (Aleviler, içinden-dışından) birileri tarafından tanımlanmasına karşı çıkmakta: “Kişi kendisini ne hissederse o olmak hakkına sahiptir” (06.05.2008) “öncelikle Alevi-Bektaşilik tanımının ve anlatımının ancak bu inanca bağlı olanlarca yapılabileceğini… unutmadan” (16.12.2008), demekte; hem de; kendince bir Alevilik tanımı yapmaktadır: “Kestirmeden söyleyelim ki Alevilik İslam’ın irfani yorumudur. Alevilik, Alicilik demektir.” (23.12.2009) “Alevilik İslam’ın özüne özgü bir yorumdur.” (23.12.2009) “Alevilik, İslam Peygamberi’nin varisi, vasisi ve yolunun izbasarı ve sürdürücüsü İmama Ali yandaşlığının adıdır.” (15.05.2010), “Tarih içinde İslam’ın ana dallarından birisi olarak oluşan ve gelişen Alevilik üç ana koldan birisidir. Çıkışı görüşleri ve amaçları itibariyle de İslamın özü niteliğindedir.” (10.07.2010)

Zeybek; bu çelişkiyle yetinmiyor, kendi tanımına katılmayanları da şöyle niteliyor: “Aleviliğin İslamiyet dışı olduğunu söyleyenler varsa ya bilgisizdirler ya da iyi olmayan bir niyetleri vardır. ” (04.01.2008), “Alevilik İslam’ın özüne özgü bir yorumdur. Ötesi, bilgisizlik, ya da niyet başkalığı” (23.12.2009), “Aleviliği, İslam dışı veya İslam öncesi ilan etmeye çalışmak; ya kopkoyu cehalet ya da kötü niyetten başka bir anlam taşımaz.” (13.01.2010) “(Aleviliği) uzak doğu dinlerindeki bazı inançlara benzetip hükümler çıkarmak ya bilgisizliktir, ya da kötü niyetten doğan bir saptırma…” (10.07.2010)

Özetlersek; Zeybek’in sunduğu tanıma katılmayanlar; “bilgisiz”, “başka niyetli”, “iyi olmayan niyetli”, “kopkoyu cahil”, “kötü niyetli” , “saptırıcı” kimselerdir.

Bu, “kötü niyetli”, “cahil”, “saptırıcı” kimseler, meğer aynı zamanda kimlermiş?...

Zeybek, bunun da yanıtını bulmuş: “Aleviliği Marksist ideoloji penceresinden inceleyen, (23.12.2009) “… bunların komünizmden kurtulup kurtulmadıkları kuşkuludur. Ama ateist oldukları bellidir. ” (15.05.2010)

Bununla da yetinmemiş Zeybek; bu kimselerin, neye kime hizmet ettiklerini de belirtiyor: “Batılı kimi kapitalist, emperyalistlerin neden Aleviliği, İslam’dan kopartıp ayrı din haline getirmek istediklerini kavramıyor muydu?” (23.12.2009) “… bir kısım Alevi kökenliler…Marksist Sünni kökenli arkadaşlarından yardım ve Türkiye’nin birliğinden hoşlanmayan Batılılardan da destek buluyorlar. ” (15.05.2010)

Söylediği şu: Aleviliği “İslamın Özü” dışında değerlendirenler, ya “cahildir”, “kötü niyetli”, ya “Marksist”, ya da “Türkiye’nin birliğinden hoşlanmayan Batılılardan destek bulan” bölücü, işbirlikçilerdir.

İyi de; kimi Aleviler ya da kendini Alevi sanan-sayanlar böyle de; doğru dürüst Aleviler ve bir Alevi Kurumu yok mu?...

Elbette var:

Zeybek ‘e göre bu sorunun yanıtı: CEM VAKFI ve onun başkanı İZZETTİN DOĞAN’dır.

“Profesör İzzettin Doğan Ehlibeyt soyundan bir “dede”dir. Aynı zamanda değerli hukuk bilgini ve yurtsever bir insandır. ” (13.01.2010)

“CEM Vakfı Alevi-İslam inancında olanların toplandığı bir kuruluştur.” (13.01.2010)

“Bu arada Alevi – Bektaşi önderler de konuya siyasi ve ideolojik pencereden bakmamalı, inanç ve demokrasi açısından yaklaşmalı… CEM VAKFI bu konuda iyi bir örnektir. ” (16.12.2009)

“Geçen Pazar ATO’nun salonunda CEM Vakfı Ankara Gençlik Kolları’nın sunduğu “Cansuyu Şiir Dinletisi” gerçekleşti.” (19.05.2010)

Sn Zeybek’in kendini bildi bileli; hangi siyasi çizgide olduğu, hangi siyasi yapılarda (12 Eylül öncesi - sonrası) bulunduğu hangi görevleri üstlendiği, kaç kapıdan girip , kaç pencereden çıktığı’nı sormak, sorgulamak bizim işimiz değil. Bizi ilgilendiren, Alevilik’e, Alevilere dair Radikal’deki yazıları.

Şu yukarıdaki alıntılara baktığımızda; Zeybek’e göre Aleviliğin bir tek tanımı vardır ve bu tanımı ifade eden temel kurum; “Alevi-İslam inancıdır”

(Hangi tarih olduğunu arasam bulurum. AB) SKY Türk kanalında, 2009 yılında, Enver Aysever’in sunduğu bir program’da Sn İzzettin Doğan ile buluştuk. Çok dostça, içtenlikli bir sohbet idi. Sn Doğan’a sordum: “Sevgili Hocam, ben sizin babanız Hüseyin Doğan Dede’yi tanırım, siz de yedi kuşak ötesini bilirsiniz, öbür ocaklar, öbür dedeler, pirler, mürşitler… onları da bilirsiniz… Hiçbirinin dilinde, dizelerinde, hiç olmayan, yeni bir terminoloji ürettiniz; “

“Alevi - İslam” diyorsunuz?... “Evet” dedi. “Bu kavramı ben ürettim. Çünkü bu yolla, Sünnileri Alevileştirmek istiyorum.”

Kendi kendime şunu sordum: Bu yol, Sünnileri Alevileştirmenin mi yolu, yoksa tam tersine Alevileri Sünnileştirmenin mi bir yolu? Yanıtı Zeybek biliyor.

Şu yukarıdaki alıntılara baktığımızda; ya “Alevi-İslam” tanımını kabul edeceksiniz, ya da “kötü niyetli”, “cahil”, “saptırıcı”, “marksist” ve hatta “Türkiye’nin birliğinden hoşlanmayan, (Emperyalistlerden) destek alan (İşbirlikçi- bölücü) kimseler olacaksınız…”

Böylesi bir mantığa, böyle bir sınıflandırmaya, yargıya, hükme, suçlamaya, çamur atmaya, ne denir?..

Bu tutum, “Alevi dostu olmak” ile bağdaşır mı? “Demokrat olmak”, “laik olmak”, “din ve felsefi inanç özgürlüğü yanlısı olmak” ile bağdaşır mı?..

Yoksa, tam tersine; Aleviler’e üstlerine dar gelecek olan yeni bir elbise giydirme girişimi midir?... Bu yeni bir elbiseyi reddeden Alevi şahsiyetleri suçlayıp ve artık modası geçmiş ucuz yöntemlerle okuyucu nezdinde karalama girişimi midir?...

Bu soruların yanıtını Sn Zeybek biliyor kuşkusuz, ama Sn Berkan da biliyor mu?

Gerçekten Alevilerin haklarını içtenlikle kim savunuyor?...

Bu sorunun yanıtını hem Sn Zeybek, hem de Alevi olan-olmayan Türkiye kamuoyu çok iyi biliyor.

Yıllardır süren kapı aşındırma girişimlerimizden sonra, mahkeme kararları da işe yaramayınca; “Dilekçe Devri Bitti, Eylem Vakti Geldi. ” tespiti ile 9 Kasım 2008 Sıhhiye – 8 Kasım 2009 Kadıköy Mitingleri ile sokağa çıktık. Yüzbinlerce yurttaşımızla birlikte, bir çiçek tarhına dahi basmadan taleplerimizi sıraladık. (Sn Zeybek o tarihli Radikal Manşetlerini okumadı mı yoksa?...) bu her iki etkinliği de Zeybek’e göre; “Alevi-Bektaşi inançlı insanların inanç ve özgürlüklerinin tanınması için etkili mücadele veren” CEM Vakfı Başkanı İ. Doğan akıl almaz suçlamalarla karaladı. Doğan’a göre; bu mitingleri düzenleyenler, Alevi değildi, daha da ötesi provokatörlerdi.

Böyle de dese İ. Doğan; Cem Vakfı’na bağlı şubelerden canların, sökün edip meydanlara akmasını engelleyemedi.

Kadıköy’deki miting saatlerinde yerel-ulusal-uluslararası onlarca TV kanılı Kadıköy’den canlı yayın yaparlarken; CEM TV’nin Ankara’daki MHP kongresini baştan sona canlı yayınlaması ise; biz dernek yöneticileri açısından anlaşılır bir şeydi de Alevi halkı bunu pek anlayamadı. Sn Zeybek Alevilikle ilgili yazdığına göre anlamıştır sanırım.

Zeybek, Radikal’deki bu yazılarında bir de, Alevi sorununa ilişkin çözüm önerileri sunuyor:

- “Diyanet Kurumu içinde (…) Alevi Müslümanlık için bir bölüm açılmalı ve bu bölümde Alevi Müslüman bilginler ve hizmetliler çalışmalıdır.” (11.01.2008)

- “Okullarda din bilgisi zorunlu olmalı, dini eğitim ise seçmeli olarak verilmelidir.”(05.09.2009)

- “Ve niye cami görevlilerine kamu bütçesinden aylık verilir de, cemevi görevlilerine verilmez?...” (24.10.2009)

Andığım mitinglerde ve AKP’nin “Alevi Açılımı” Çalıştay’ına sunduğumuz raporda; Zeybek’in şu önerilerinin tam tersini söyledik. En büyük gerekçemiz ise; Laiklik anlayışımız idi. Devlet elini dinden çeksin. Devletin din ile ilişkisi, inananların, inançlarının gereğini yerine getirebilecekleri bir ortam yaratmakla sınırlı kalsın.

Zeybek de “laik” olduğunu savunuyor.

Herkesin bir laiklik anlayışı, herkesin bir Alevilik tanımı var. Oysa hem Laiklik hem de Alevilik bir tane ve biricik.

Sonuç:

Sn Berkan; üye hukuku ile bağlı Alevilerin %95’ini çatısı altında toplamış olan bir kurumuz. Ülkemizde evrensel anlamda bir laiklik ve demokrasi uygulanabiliyor olsaydı, bizim gibi kurumlara gerek kalmazdı düşüncesindeyiz.

20-25 milyon civarındı olduğu varsayılan Alevi toplumu, hiç kuşku yok ki; ne ekonomik, ne siyasi, ne felsefi, ne sınıfsal, ne de sosyolojik anlamda homojendir. Biz sadece yakınlarınızı değil, kendi dışımızdakileri de içtenlikle dinler, anlar ve birbirimizin hem öğrencisi, hem de öğretmeni oluruz.

Ama Zeybek’ten sıkıldık.

Yan tutuyor, okuyucularını Türk-İslam sentezi çerçevesinde, kendince bir Alevilik anlayışı doğrultusunda etkilemeye çalışıyor. CEM Vakfı’nın sözcüsü, temsilcisi gibi duruyor o köşede. Daha da ötesi bizim açımızdan, Alevileri Sünnileştirmeye çalışan bir misyoner görevi görüyor.

Böyle de olsa; Sn Zeybek’i susturun demeye dilimiz varmaz: onu da okumak, anlamak, tartışmak gerekir, ama bir şartla: Bize de gazetenizde Sn Zeybek’e açtığınız sayfa kadar, sayfalar açmanız dileği ile.

Saygılarımızla.

Ali BALKIZ

ABF Genel Başkan




TOPHANEDEKİLERİ BİZ MADIMAKTAN TANIYORUZ

TOPHANEDEKİLERİ BİZ MADIMAKTAN TANIYORUZ

EvcioğluHaber- İstanbul'un tophane semtinde Sanat Galerilerinin bilunduğu caddede, fotoğraf sergilerinin açılışı sırasında, iki Sanat Galerisine düzenlenen saldırıda onlarca insan yaralanmıştı.. Galerilerin camları, pencere ve kapılarının kırılarak içeriye de zarar veren saldırganlar daha sonra kayıplara karışmıştı.. Ertesi gün tesbit edilerek yakalanandığı iddia edilen 7 kişinin ise savcılak sorgularının ardından delil yetersizliğinden serbest bırakıldıkları öğrenildi..

Sanata karşı ve kendilerinin dışındakilere hiç bir tahamülü ve saygısı olmayanlar bunlar..

"İçki içiyorlar" diye 30-40 kişilik saldırgan bir grup; insanların yaşam haklarını tehdit ediyor ve hiç kimse tutuklanmıyor veya tutuklanamıyor..!

Hiç kimse yok ortada.. Düşünebiliyormusunuz..? Uzaydan geldiler öyle ise; bu saldırıları yapanlar..! Ankara'da "ben böyle heykelin üstüne tükürürüm " diyen belediye başkanı da uzaydan geldi..

Maraş'takiler, Çorum'dakiler, Sivas'ta adam yakanlar.. Uzaydan geldiler herhalde?
Yoksa ? Bizim ülkemizde böyle katillikler ve katiller olmaz..! Öyle değilmi? dostlar..?

Tophanedeki saldırı ile ilgili Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Sn; Ali BALKIZ, Kamuoyuna bir açıklama yaptı..
Bakın ne tesbitlerde bulundu..


25.09.2010- Cumartesi

TOPHANEDEKİLERİ
BİZ MADIMAK'TAN TANIYORUZ...


  • Tophanedeki Saldırıyı Kınıyoruz.
  • Saldırganları Tanıyoruz.
  • Biz Onları Madımak’tan Biliyoruz.
  • Kılıkları, Kıyafetleri, Düşünceleri, Sözleri, Sloganları Aynı.

Bu eylem; sanata, sanatçıya tahammülsüzlük değildir sadece. Şarap işin bahanesidir.
İyi ki “camiye bomba atacaklardı ” dememişler.
İşin özü: kendi yaşam anlayışlarını paylaşmayan, her kim olursa olsun onları, köylerinden, mahallelerinden, semtlerinden kovma, sonrasında ise, kendilerine şeriat kurallarına göre yaşayabilecekleri kurtarılmış bölgeler, gettolar yaratma çabasıdır.
Sakarya’da, Dolapdere’de Kürtler, Manisa’da Romanlar, Edirne’de solcular aynı nedenlerle saldırıya uğradılar.
Kahramanmaraş’tan, Sivas’tan, Malatya’dan, Çorum’dan Aleviler aynı nedenlerle göçe zorlandılar.
Biz bunları tanıyoruz.
Bir hayli yol aldılar.
Artık kendilerine mahsus, mahalleleri, marketleri, şirketleri, okulları, yurtları, üniversiteleri, tesettürlü otelleri, plajları, kasapları, pastaneleri bile var.
Ne yazık ki; AKP iktidarı ile başlayan bu tür yayılma ve ayrışma faaliyetleri hız kazandı. Şeriatçı yaşam anlayışına göre oluşturulan adacıklar, giderek genişliyor, giderek adalara, kentlere dönüşüyor.
Biz Aleviler şu olanları her gün yaşıyoruz. Sanatçıların da yaşamasını elbette istemeyiz; üzülerek; “Bir musibet bin nashiattan yeğdir” diyeceğiz. Uyuyanlar uyansın diye; “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” anlayışında olanlar uyansın diye.
Anayasa referandumu sonucu, artık önlerinde engel kalmadığını düşünenlerin, bu tür girişimlerde bulunabileceklerini, giderek azgınlaşacaklarını beklemeliyiz. Çünkü; bu tür olayları önleyecek, kavuşturacak, yargılayacak kadroların da önemli bir kesimi ne yazık ki ;aynı anlayıştan kimselerdir.
Unutmayalım Tophane’de Gülen’in eli vardır. Gülencilerin emeği vardır. Onca teşekküre işte bu nedenle mazhar olmuştur. Durum bugün böyle de olsa; yarın bunun önüne geçmenin bir yolu mutlaka vardır. O yol bilinmiyor değil: Asgari müştereklerde buluşmak, örgütlenmek ve direnmek.
Tophane’deki sanat galerilerinin sahiplerine, ressamlarına, konuklarına geçmiş olsun.
24.09.2010

Saygılarımızla.


Ali BALKIZ
ABF Genel Başkanı



25 Nisan 2010

ABF : AKP TEHLİKELİ İŞLER YAPIYOR!...

ABF : ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU

resim


A
KP TEHLİKELİ İŞLER YAPIYOR!...

  • DİYANET’İ RESMEN FETVA KURUMUNA DÖNÜŞTÜRÜYOR.
  • TÜRKİYE’Yİ İRANLAŞTIRIYOR.
  • HALKI AYRIŞTIRIYOR.

Basına ve Kamuoyuna

AKP hız kesmiyor.

Freni patlamış kamyon hızıyla ülkemizi şeriata doğru götürüyor.

Anayasa Tartışmaları, Başkanlık Sistemi, Yargı’ya Müdahale Tartışmaları sürerken, bu toz-duman içinde hükümet, sessiz sedasız, “Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevlerini düzenleyen kanun’da” önemli değişiklikler içeren bir tasarıyı TBMM’de komisyondan geçirdi. Muhalefet partileri de buna onay verdi.

Bu yasa tasarısı Meclisten geçerse, şunlar olacak:

DİB Türkiye’nin en büyük KİT’i olacak ve doğrudan Başbakan’a bağlı olacak,
  • Diyanet İşleri uzmanı, uzman yardımcısı, imam-hatip ve müezzin-kayyımlar dışında, uzman imam-hatip, baş imam-hatip, baş müezzin, kuran kursu öğreticisi, kuran kursu uzman öğreticisi, kuran kursu baş öğreticisi gibi yeni kadrolar oluşturulacak.
  • İl ve ilçe müftülüklerinde, ihtiyaca göre şube müdürlükleri kurulacak,
  • Başbakanlık müşavirliklerinin sayısı on beş’e çıkartılacak.
  • Türk Diyanet Vakfı ile doğrudan organik ilişkiler kurularak kamu görevlilerinin bu vakıfta çalışabilmesinin önü açılacak.
  • DİB, Dini Yayınlar Döner Sermaye İşletmesi’nin sermayesi yirmi katına çıkartılacak,
  • DİB’na bağlı tüm personel’e dokunulmazlık sağlanacak, görevleriyle ilgili bir suç işlemeleri halinde, amirinin izni olmaksızın yargılanamayacaklar.
  • Din İşleri Yüksek Kurulu, istek üzerine görüş bildirmek yerine, bundan böyle karar verebilecek.
  • Başbakanlığın havalesine gerek kalmaksızın, bundan böyle, eserleri dini bakımdan doğrudan inceleyip mütalaa verebilecek,
  • Kendilerince hatalı ve noksan buldukları eserleri Sulh Hukuk Mahkemesi kararı ile toplatıp imha edebilecekler. Resmi anlayış dışındaki hiçbir İslam yorumuna izin vermeyecekler. Kenan Evren gibi kitaplar yakabilecekler.

Ve daha bir çok şey.

DİB büyüyor.

Yetkileri genişliyor.

Parası, kadrosu artıyor.

Biz Aleviler başta olmak üzere, ülkemizin, demokratik, laik, çağdaş, ilerici, solcu, sosyalist insanları; “din devletten, devlet dinden elini çeksin, laik bir devlette böyle bir kurum olmaz, devlet dini örgütleyemez, finanse edemez, kullanamaz ve aynı zamanda din de devletten beslenemez, laik devletin olanaklarını kullanamaz. Bu kurum lağvedilmelidir.” derken ve bunun için mücadele ederken; AKP, herkese inat “alın size yeni Diyanet” diyor.

Bu, tehlikeli bir durumdur.

Bu, İran’a benzeme çabasıdır.

Bu, şeriata doğru giden yolda “alıştıra-alıştıra” atılan adımlardan biridir.

Ne Almanya’da muhalefet, muhalefet olabilseydi, ne de İran’da… Ne Hitler iktidar olabilirdi, ne de Humeyni.

Halihazırda namaz vakitlerinde çarşılarda, bütün dükkanlar kepenklerini kapatmak zorunda kalıyorlarsa, yarın aynı şey, devlet daireleri, okullar ve kışlalar da da olacaktır.

Eğer örgütlenmezsek, eğer güçlerimiz birleştirmezsek, eğer mücadele edip direnmezsek, ya türban giyip takke takacağız ya da kendimize yeni bir ülke arayacağız.

Bu uzak bir olasılık değil, yarın gibi yakındır. Halkımızı, bu gerçeği bir kez daha görmeye, tedirgin olmaya, uykusuz kalmaya davet ediyoruz.

Saygılarımızla.21.04.2010

Ali BALKIZ

Alevi Bektaşi Federasyonu

Genel Başkanı


17 Aralık 2009

Alevilere büyük hakaret!


Alevilere büyük hakaret!
Alevilere yönelik hakaretler devam ediyor


11 Aralık 2009 12:20

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanan "Eğitim Mühendisi" adlı kitap, Alevi vatandaşların tepkisini çekti.
Kültür Koleji'nin ve İstanbul Kültür Üniversitesi'nin sahibi Fahamettin Akıngüç ile Serhat Öztürk'ün yapmış olduğu söyleşiden yola çıkarak biyografi şeklinde yazılan kitabı, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız yayınladığı açıklama ile sert bir dille eleştirdi.

İŞTE ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU BASIN AÇIKLAMASI

* Alevilere yönelik hakaretler devam ediyor.

* Toplumumuza yönelik her hakareti deşifre ve teşhir etmeye devam edeceğiz.

Kültür Kolejinin sahibi, Kültür Kolej Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, İstanbul Kültür Üniversitesi'nin kurucusu, sahibi, mütevelli heyeti başkanı Florya Kültür Ana Okulu ile Bahçelievler Kültür Ana Okullarının sahibi FAHAMETTİN AKINGÜÇ ile Serhat ÖZTÜRK'ün yapmış olduğu söyleşi ile biyografisi, "EĞİTİM MÜHENDİSİ" adı ile kitaplaştırılmıştır.

Kitap "TÜRKİYE İŞ BANKASI" tarafından "KÜLTÜR YAYINI" olarak bastırılmıştır.

Kitabın 60. sayfasındaki anlatımında FAHAMETTİN AKINGÜÇ "Ablamların Merzifon'da kaldıkları ev iki katlıydı. Evin sahibi Aleviydi. …. Hatta karşısında da bir Alevi dedesi vardı. Evin sahibi ailenin bir kızı vardı. Elma gibi yanakları olan güzel bir kızdı. O aile evde şarap yapıyordu. Bu kızla iyi arkadaş olduk. Güzel vakit geçirdik. Şarap boldu. … Bütün bunları anlatışımın nedeni şu: kız bir tarafta, şarap bir tarafta, eğlence bir tarafta, ben yedek subay okuluna gitmeyi unuttum ve askere bir hafta geç gittim." demektedir.
Bu söylemi dile getiren kimdir?

Üç kız çocuğu babasıdır.

Kültür Koleji Vakfının Mütevelli Heyetinin Başkanıdır.

İstanbul Kültür Üniversitesi'nin, Sahibi ve Mütevelli Heyetinin Başkanıdır.

Florya Kültür Ana Okulu'nun Sahibidir.

Bahçelievler Kültür Ana Okulu'nun Sahibidir.

Ve "EĞİTİM MÜHENDİSİ" olarak tanıtılmaktadır.

Adı da FAHAMETTİN AKINGÜÇ'tür.

Peki bu söylemi yayınlayan kimdir?

TÜRKİYE İŞ BANKASI

Hem de kültür yayını olarak.

Fahamettin Akıngüç'ün söylemi, toplumuzu aşağılayan, rencide eden, kabul edilemez ve gayri ahlaki bir tutumdur.

Türkiye İş Bankası Kültür yayınlarından yayınlanan kitapta, övünçle bahsettiği anısında Bir genç kızın onuruyla oynamanın terbiyesizliğini ve bunu bir topluma mal etmenin onursuzluğunu yaşaması gerekirken, anlatımından da anlaşılacağı üzere büyük bir pişkinlikle, gayri ahlaki tutumlarda bulunan Fahamettin Akıngüç'ün kurumlarında çocuklarını okutmak için tonla para döken velilere seslenmeyi de borç biliriz.

Sergilediği ahlak dışı tavır ve tutumlarını sakınmadan kitaplara aktaran Fahamettin Akıngüç'ün okullarındaki kadroların da, kendisiyle aynı zihniyeti taşımadıklarından emin olabilir misiniz?

Evlatlarınızı teslim ettiğiniz kurumun Eğitim Mühendisliği dışında gayri ahlaki mühendislik alanları olmadığından emin olabilir misiniz?

Sadece Alevileri değil, kendine insanım diye her kesi bu kendini bilmeze, ayırımcılık söylemlerini öne çıkaran, insanlarımız arasındaki farklılıkları aşağılayıcı birer sıfat şeklinde kullanan, kültür fukarası zatın eğitim kurumlarını protesto etmeye davet ediyoruz.

Eğitim ve kültür fukarası bu zatın, "Eğitim Mühendisi" sıfatını asla hak etmediği gibi, eğitim öğretim kurumlarında herhangi bir görevde, makamda bulunması da asla kabul edilir bir durum değildir.

İstanbul Kültür Üniversitesi, Kültür Koleji ve diğer kültür eğitim kurumlarında eğitimini sürdüren çocuklarımızın çok kıymetli velilerini bu kepazeye dikkat etmeye ve çocuklarını bu kepazeden korumaya davet ediyoruz.

Buradan İş Bankası yetkililerine de sesleniyoruz: Bu kitabın dağıtımını hemen durdurunuz. Dağıtılmış olan nüshalarını toplatınız ve bu kitabı kültür yayınlarınız kapsamından çıkarız. Size yakışan bu aşağılayıcı söyleme ve davranışa tepki vermektir. Sizlerden tepki gelmezse, Alevi toplumu elbette bunu da değerlendirecektir.

Şu artık net olarak bilinmelidir ki Alevi toplumu artık eskisi gibi sessiz ve suskun değildir. Kendisine yönelik haksızlıklara ve saldırılara karşı top yekün olarak sesini yükseltmekte ve tepkisini vermekte ve hakkını korumaktadır.

Nereden, kimden ve hangi makamdan gelirse gelsin kendisine yönelik her hakareti ve haksızlığı deşifre etmeye, teşhir etmeye haksızlıkları ve hakaretleri yapanları kamuoyu önünde mahkûm etmeye devam edecektir.

Saygı ile kamuoyunun bilgisine sunulur.

Ali BALKIZ
Genel Başkan

http://www.renkhaber.com/