bilgisayar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bilgisayar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ocak 2011

Ankara'da 'Evkur' Mağazaları

Ankara'da 'Evkur' Mağazaları..

EvcioğluHaber-
Ankara'da Evkur Mağazaları varmı? Evkur'da her türlü elektronikten, ev eşyalarına uygun fiyatlar olduğunu Tv. reklamlarında görmüştüm..
Bilgisayar alımıyla ilgili Ankara'da gidip görebileceğim Evkur mağazası varmı diye yağtığım uzun araştıma sonucunda olmadığını gördüm..

Ancak bir çok internet sitesinde yanıltıcı, dolayısı ile yanlış bir çok bilgiye ulaştım. Ancak; benim işimi görecek veya enazından beni yanıltmadan doğru bilgi verecek bir bilgiye ulaşmam zor oldu..
Bu nedenle de, bu haberi sizlerle paylaşmak istedim..
Ankara da henüz, bir Evkur magazası bulunmamaktadır..
Yok..!
Güvenilir ve doğru kaynaktan bilgilenmenize yardımcı olmak amacından başka bir amaç olmayan haber sitemizden, yanıltmadan bilgiye ulaşacak kaynaklar bulmanız mümkündür..

Güzel günler, mutlu gelecek ancak; doğruluk ve güvenle kurulabilir..



EVKUR


EvcioğluHaber-29.01.2011-Cuma

15 Kasım 2010

TÜİK : "2010 Yılı Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması Sonuçlarını" açıkladı.


Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) "2010 Yılı Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması Sonuçlarını" açıkladı
.

B
u yılın Nisan ayı içerisinde gerçekleştirilen araştırmaya göre, hanelerin yüzde 41,6'sı internet erişim imkanına sahip bulunuyor.
Bu oran geçen yılın aynı döneminde yüzde 30 düzeyinde idi.
İnternete erişim imkanı olmayan hanelerin yüzde 26,3'ünün internet kullanımına gerek duymadıklarının belirlendiği araştırmada, Türkiye'de en yaygın internet bağlantı türünün yüzde 73,3 ile ADSL olduğu görüldü.


Bilgisayar ve internet kullanımı artıyor

Araştırma sonuçlarına göre 16-74 yaş grubundaki bireylerde bilgisayar ve internet kullanım oranları sırasıyla;
Erkeklerde yüzde 53,4 ve yüzde 51,8,
kadınlarda yüzde 33,2 ve yüzde 31,7 olarak belirlendi.
Bu oranlar 2009 yılının aynı dönemi için sırasıyla erkeklerde yüzde 50,5 ve yüzde 48,6,
kadınlarda ise yüzde 30 ve yüzde 28 idi.

Son 3
ay içerisinde (Ocak-Şubat-Mart 2010) bireylerin yüzde 39,1'i bilgisayar, yüzde 37,6'sı internet kullandı.
Bilgisayar kullanan bireylerin yüzde 60,8'i bilgisayarı,
internet kullanan bireylerin yüzde 59,3'ü ise interneti hemen hemen her gün kullandı.

Bilgisayar ve internet kullanımında ev ilk sırada
Araştırmaya göre, bilgisayar kullanılan yerler yüzde 70 ile ev, yüzde 31,3 ile işyeri, yüzde 17,5 ile internet kafe,
internet kullanılan yerler ise yüzde 62,8 ile ev, yüzde 31,6 ile işyeri, yüzde 20 ile internet kafe olarak sıralandı. Bilgisayar ve internet kullanım oranlarının en yüksek olduğu yaş grubu 16-24 yaş grubu olarak belirlendi. Bu oranların tüm yaş gruplarında erkeklerde daha yüksek olduğu bildirildi. Eğitim durumuna göre en yüksek bilgisayar ve internet kullanım oranının yüksekokul, fakülte ve üstü mezunlarda görüldüğü kaydedildi. İşgücü durumu dikkate alındığında, işverenlerde bilgisayar ve internet kullanım oranları sırasıyla yüzde 69,2 ve yüzde 67,8 iken, ücretli ve maaşlı çalışanlarda yüzde 62,6 ve yüzde 60,5 oldu. Aynı oranlar işsizlerde sırasıyla yüzde 50 ve yüzde 48,2 olarak belirlendi.

İnternet en çok e-posta için kullanılıyor

Son 3 ay içerisinde internet kullanan bireylerin yüzde 72,8'i e-posta göndermek-almak, yüzde 64,2'si sohbet odalarına, haber gruplarına veya çevrimiçi tartışma forumlarına mesaj göndermek, anlık ileti göndermek, yüzde 58,8'i haber, gazete ya da dergi okumak, haber indirmek, yüzde 55,7'si mal ve hizmetler hakkında bilgi aramak, yüzde 51,2'si oyun, müzik, film görüntü indirmek ya da oynatmak için interneti kullandı.

Giyim ve spor malzemeleri satın alınıyor

Araştırmaya göre, internet kullanan bireylerin kişisel kullanım amacıyla internet üzerinden mal veya hizmet siparişi verme ya da satın alma oranı yüzde 15 oldu. Sipariş verme ya da satın alışın en son yapıldığı zamana göre yüzde 9'ü son 3 ay içerisinde, yüzde 3,6'sı üç ay ile bir yıl arasında, yüzde 2,5'i ise bir yıldan uzun süre önce gerçekleştirdi. İnternet kullanan bireylerin yüzde 85'i ise internet üzerinden hiç mal veya hizmet siparişi vermedi veya satın almadı. Son 12 ayda (Nisan 2009-Mart 2010) internet üzerinden mal veya hizmet siparişi veren ya da satın alan bireyler yüzde 24,3 oranı ile en fazla giyim ve spor malzemeleri satın aldılar. Bunu yüzde 23,8 ile elektronik araçlar, yüzde 19,3 ile ev eşyası, yüzde 15,2 ile seyahat bileti alma, araç kiralama, yüzde 13,3 ile gıda maddeleri ile günlük gereksinimler izledi. Bir önceki yıl aynı dönemde elektronik araçlar yüzde 32,2 ile (cep telefonu, kamera, TV, DVD oynatıcı...vs) ilk sırayı almıştı.

Bilim güvenliği sorunu

Son iki ay içinde kişisel amaçla internet kullanan bireylerin yüzde 46,8'i güvenlik sorunu ile karşılaştı.
Bireylerin karşılaştığı en önemli sorunlar; yüzde 36,4 ile bilgi veya zaman kaybına neden olan virüs ya da diğer bilgisayar sorunları ve yüzde 32 ile istenmeyen e-postaların (spam) gelmesi olarak sıralandı.

İnternet kullanan bireylerin yüzde 58,1'i kişisel amaçla kullandığı bilgisayarını ya da verisini korumak için bir güvenlik yazılımı ya da aracı kullandı.

http://www.cnnturk.com

14 Temmuz 2010

Sonunda çözdüler: Yumurta tavuktan çıkmış!


Sonunda çözdüler: Yumurta tavuktan çıkmış!
http://www.teksatir.com.tr/img/teksatir/24nisantavukyumurta.jpg

Yüzyıllarca felsefi ve bilimsel gizemin doruk noktası oldu. Ama artık öyle değil.

Bilim adamları “Tavuk mu yumurtadan, yoksa yumurta mı tavuktan çıktı?” bilmecesini çözdüklerini açıkladılar.

Bilimadamlarına göre yumurta tavuktan çıkmış. Araştırmacılar yumurta kabuğunun sadece tavukların yumurtalıklarındaki proteinden yapılabileceğini belirlediler.

Böyle olunca, bir yumurta ancak bir tavuğun içinden çıktığı sürece var olabiliyor.

Ovokledidin-17 ya da OC-17 adı verilen protein kabuğun oluşmasını hızlandırmada katalizör görevi görüyor.

Yumurtanın içinde civciv oluşurken, yumurtanın sarısı ve etrafındaki koruycu sıvıyı barındırmada başlıca görev sert kabuk tanakasına düşüyor.

İngiltere’nin Sheffield ve Warwick üniversitleri bilim adamları bir yumurtanın oluşumunu yakından izleyebilmek için süper bir bilgisayar kullandılar.

HECTOR adınaki bilgisayar OC-17 proteininin kabuğun oluşumunu başlatmada kritik bir rol oynadığını belirledi.

Bu keşif “Yumurta kabuğu proteininin kristal çekirdeği üzerindeki yapısal kontrolü” (Structural Control Of Crystal Nuclei By An Eggshell Protein) başlıklı bir raporda yayımlandı.

http://haber.gazetevatan.com/

19 Mayıs 2010

Bu mesaja dikkat!




Bu mesaja dikkat!

Bu mesaja dikkat!




19.05.2010

Bilgisayar güvenlik firması Sophos, Facebookbir kızın fotoğrafının bulunduğu mesaj direkt olarak Facebook'tan seyredilemiyor.

Facebook videoyu izlemek isteyen kullanıcıları, bilgisayarda gerekli olan codec programının olmadığı gerekçesiyle uyarıyor. Bu dosyanın yüklenmesiyle sond erece zararlı bir yazlımın bilgisayarınıza girmiş oluyor.

Firmanın yaptığı uyarıya göre mesajın en önemli özelliği, listenizde bulunan arkadaşlarınızdan geliyor gibi düzenlenmiş olması...

Sophos kullanıcıları bu mesaja asla inanmamaları konusunda uyarıyor kullanıcılarını, bu ağdan yollanan 'dünyanın en seksi videosu' başlığıyla gelen mesajın virüs yaydığı konusunda uyardı. Egzersiz bisikleti üzerinde mini etekli

http://www.milliyet.com.tr/

16 Nisan 2010

ODTÜ'den müjde "Beyin sinyalleri harekete çevrildi"

Beyin sinyalleri harekete çevrildi

Feçli hastalara ODTÜ'den müjde

T24 -
ODTÜ'lü öğrenciler, tamamen kendi donanımlarıyla beyindeki belirli sinyalleri algılayarak elektronik cihazların kontrol edilmesini sağlayan bir sistem geliştirdi.
Image
14.04.2010




Halen, klavye kullanılmadan bilgisayar ekranına kelimelerin yansıtılmasına olanak sağlayan, ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü doktora ve yüksek lisans öğrencilerinin geliştirdiği cihaz, gelecekte felçli hastaların çevreyle iletişimini sağlamada ve tekerlekli sandalyelerini hareket ettirmede de kullanılabilecek. ''Beyin Bilgisayar Arayüzü'' adı verilen projenin yöneticisi, ODTÜ Elektrik ve Elektronik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nevzat Gençer, engelliler için düşük maliyetli ve verimli bilgisayar arayüzü geliştirilmesini amaçlayan projenin, hem donanımın hem de yazılımının, bölümün Biyomedikal Araştırma Laboratuvarında geliştirildiğini söyledi.

Cihazın, pratik olması açısından daha az sayıda kanalla veri alınabilen bir Elektroensefalografi (EEG) sistemi olduğunu anlatan Gençer, sistemin işleyişine ilişkin şu bilgileri aktardı:

''Sistem sayesinde, bilgisayara kablolarla bağlı, kafaya geçirilen bir başlıkla, klavye kullanılmadan, bir kişinin belirli beyin sinyalleri kullanılarak aklındaki kelimenin harfleri teker teker bilgisayar ekranına yansıtılabiliyor. Ekrandan harfler akarken, EEG sinyallerinin üzerine algoritmalar uygulanarak, ekrana aktarılmak istenen harf seçiliyor. Seçilen harflerin yan yana getirilmesiyle kelime oluşturuluyor. Bu cihazla konuşma ve hareket yeteneğini kaybeden bir kişi, istediği şeyleri karşısındakine aktarabilir. Bununla ilgili değişik uygulamalar da yapılabilir, ama biz tıbbi uygulamalar üzerinde duruyoruz''

Laboratuvarda, ekranda akan harflerden kelime oluşturmanın yanı sıra, farklı algoritmalarla bir isteğin EEG sinyallerinden algılanabilmesi, böylece, örneğin bir tekerlekli sandalyenin hareket ettirilmesine yönelik proje üzerinde de çalışıldığını bildiren Gençer, bir başka çalışmayla ise sistemin performansının artırılmaya çalışıldığını söyledi.

EEG sinyalleri ile sadece görüntülü değil, sesli uyarılarla da belirli şeylerin idare edilebileceğini belirten Gençer, ''Örneğin bunlar işitme uyarıları da olabilir. Farklı frekanslar arasından yüksek frekanslı bir ses geldiğinde, alacağınız sinyalle bir şeyleri idare edebilirsiniz'' diye konuştu.

http://www.t24.com.tr/content/newsdetail.aspx?cat=34&newscode=75223

8 Nisan 2010

‘RADYASYON BANDI’NA DİKKAT!

‘RADYASYON BANDI’NA DİKKAT!
02:06 08 Nisan 2010

http://images.gittigidiyor.com/2089/CEP-SINYAL-ANTEN-GUCLENDIRICI-BANT__20892119_0.jpg

Cep telefonu satın alırken SAR değerine dikkat edilmesi, “radyasyon önleyici” olarak satılan ürünlere de güvenilmemesi gerektiği bildirildi.


Uzmanlar, cep telefonunun zararlarını azalttığı söylenen ve “radyasyon bandı, radyasyon boncuğu, radyasyon kolyesi” adı altında satılan ürünlerin satın alınmaması gerektiğini belirtti.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Alkan, cep telefonu satın alırken markasına değil, standartlara uygun üretilip üretilmediğine ve özgül soğurma oranına (SAR değeri) bakılması gerektiğini söyledi. Alkan, denetimleri sırasında zaman zaman standartlara uygun olmayan ürünlerle karşılaşıldığını belirterek, vatandaşların bu konuda dikkatli olması gerektiğini söyledi. BTK olarak bölge müdürlükleri kanalıyla denetim yaptıklarını anlatan Alkan, “Ürünlerin standartlara uygun olup olmadığını kontrol ediyoruz. Vatandaşlarımızın da buna dikkat etmesinde yarar var” dedi.

ISIL ETKİ
Cep telefonlarının vücuda olan ısı etkisinin SAR değeri ile ölçüldüğünü ifade eden Alkan, şu bilgileri verdi:
“SAR değerinin yüksek olmasının insan sağlığına etkisi ısıl etkisidir. Başka bir etki bilimsel olarak şu an ispatlanmış değil. Vücudunuza hangi cihazı tutarsanız tutun, dizüstü bilgisayarı da dizinize tutarsanız ısındığını görürsünüz. Bu ısıl etki arttıkça vücuda olan zararı da artıyor. SAR limit değeri, vücudun 1 kilogramının sıcaklığını 1 derece yükselten elektromanyetik enerji miktarıdır. Genel halk maruziyeti için 0,08 watt/kilogram limit değer olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle cihazları alırken markasına değil, standartlara uygun üretilip üretilmediğine ve SAR değerine bakmak lazım. SAR değeri düşük olan cep telefonlarını tercih etmek gerekiyor.”
Elektromanyetik dalgaları engellediği, insan sağlığına olan zararlarını azalttığı söylenen ve yüksek fiyatlara satılan “radyasyon bandı, radyasyon boncuğu, radyasyon kolyesi gibi ürünlerin de gerçek olmadığına dikkati çeken Alkan, “Bu ürünler bilimsel olarak araştırılmış, üretilmiş şeyler değil” dedi.

Birgün

26 Mart 2010

Felsefi bir sistem, entegre bir varoluş fikridir.

Felsefi bir sistem, entegre bir varoluş fikridir.

Felsefe Herkes için

http://sinestezi.files.wordpress.com/2009/01/dusunen_heykeltras_rodin_011.jpg

Bir insan olarak, felsefeye ihtiyacınız olduğu gerçeği hakkında, tercih yapma şansınız yoktur.

Sizin tek tercihiniz kendi felsefenizi bilinçli, akıllı, disiplinli bir düşünce süreci ve titiz derecede mantıklı bir akıl yürütme ile mi yapacağınız? Yoksa; bilinç altınızın topladığı şans eseri bir araya gelen, fakat bilinç altınızca bir tür, “soysuz felsefe” halinde bütünleştirilmiş ve tek bir kütle haline -yani aklınızı kullanmanızı engelleyen bir zincir ve gülle gibi duran kendinden şüphe etme haline -getirilmiş olan bir geçersiz- hükümler, yanlış genellemeler, tanımlanmamış çelişkiler, hazmedilmemiş sloganlar, belirsiz dilekler, şüpheler ve korkular çöplüğü olarak mı tanımlayacağınızdır.

Bilinçaltınız bir bilgisayar gibidir.

Onun fonksiyonu, sizin fikirlerinizi entegre etmektedir.
Bilinç altını kim programlamaktadır.? Sizin bilinçli aklınız..! Eğer; siz hata yaparsanız, hiçbir kesin kanaatiniz olmaz ise, bilinç altınız tesadüfen programlanır ve kendinizi kabul ettiğinizi bilmediğiniz fikirlerin etkisine bırakırsanız.

Eğer bilgisayarınızı, bilinçli bir düşünme yöntemi ile programlarsanız, değerlerinizin ve duygularınızın niteliğini bilirsiniz... Böyle yapmaz iseniz bilemezseniz..

İnsanların sahip olduğu değerler ve duygular, onun temel dünya görüşü tarafından belirlenir.

Bilgisayar çıktısının kalitesi, ona girilen verinin kalitesi ile belirlenir.
Eğer; bilinçaltınız tesadüfen programlanır ise, onun çıktısıda buna uygun bir karaktere sahip olacaktır. Belkide, bilgisayar işlemcilerinin kullandığı ve “bilgisayara çöp gir çöp çıksın” anlamına gelen zarif tabiri duymuşsunuzdur. Aynı durum bir insanın düşüncesi ve duyguları arasındaki; ilişkiler içinde geçerlidir.

Duyguları ile çalışan bir kişi, çıktılarını okuyamadığı bir bilgisayar ile çalışan kişi gibidir.”

Kişi, bilgisayar programının doğru veya yanlış olduğunu, kişinin başarısı için mi yoksa, mahvolması için mi? olduğunu, onun amaçlarına mı yoksa; bilinmeyen bir gücün kötü emellerine mi hizmet ettiğini bilemez.! Bu kişi, iki şeye de kördür.

Etrafındaki dünyaya ve kendi iç dünyasına.

Gerçeği veya kendini motive eden şeyleri kavrayamaz. Ve her ikisine karşı da, kronik dehşet içindedir. Duygular, kavrama araçları değildirler. Felsefe ile ilgili olmayan insanlar, ona çok fazla ihtiyaç duyarlar; en çaresiz şekilde onun gücüne tabidirler.


İnsanlar aklı terk ettiklerinde, sadece duygularının kendilerine rehberlik edemediğini ve aynı zamanda dehşet hariç hiçbir duyguyu yaşayamayacaklarını anlarlar.

Bugünün, Entelektüel modolarına göre yetiştirilen genç insanlar arasında, “uyuşturucu bağımlılığının yayılması” idrak araçlarından yoksun kalan ve gerçekten kaçmak isteyen insanların (:) çekilmez iç durumlarnı gösterir. Bu genç insanların bağımsızlık korkusuna ve bazı grup – hizip- veya çeteye girme, veya “ait olma” çılgınlıklarına dikkat edin. Bunların çoğu felsefeyi hiç duymamıştır. Fakat; cesaret edemedikleri sorular için, esaslı cevaplara ihtiyaçları olduklarını hissederler ve kabilelerinin onlara nasıl yaşamaları gerektiğini söyleyeceğini unutmamaktadırlar. Herhangi bir büyücünün “guru”nun veya diktatörün hegomanyası altına girmeye razıdırlar.

Bir insanın yapabileceği en tehlikeli şeylerden biri, kendi ahlaki özerkliğini başkalarına teslim etmesidir.

İki ayak üstünde yürüseler bile onların insan olup; olmadığını bilmemektedirler. Kendini korumak için ve gerçeğin, adaletin, özgürlüğün ve sahip olduğumuz ve olabileceğimiz herhangi bir değerin korunması için felsefe bilmek gereklidir.

Öte yandan, bilim, teknoloji, ilerleme, özgürlük gibi medeniyetin her başarısının altında aralarında “...,bugün tadını çıkardığımız her değerin altında” ikibin yıl önce yaşamız bir insanın, “Aristo”nun başarısını bulacaksınız. Her önemli felsefe teorisinin temelinde, insan bilincinin gerçek bir ihtiyacının var olduğu şeklinde haklı bir mesele vardır.

Felsefe çalışmanın en iyi yolu, felsefeye bir dedektif hikayesi ile yaklaşır gibi yaklaşmaktır.

Kimin katil, kimin kahraman olduğunu anlamak için her yolu, her ip ucunu ve emareyi izleyin.

Belirleme kriteri, iki sorudur. Niçin? ve Nasıl?

Cevapları hemen bulamayacaksınız. Fakat paha biçilmez bir özellik kazanacaksınız. Esaslara göre düşünme yeteneği.

Hiçbir şey insana otomatik olarak verilmez; ne bilgi, ne kendine güven, ne iç huzuru ne de aklını doğru şekilde kullanma. İnsanın, ihtiyaç duyduğu veya istediği her değer (...) keşfedilmek ve öğrenilmek zorundadır. İşte felsefe eğitimide insana özel bir Entelektüel duruş (aklın onurlu, disiplinli kontrolünü) verir.

Felsefe konusunda yetersiz kişilerin hatası, sebepleri atlayarak sonuçları kabul eğilimidir.

Yani; uzunca bir dizi düşüncenin ön şartlarını göz ardı ederken, onun sonuçlarını kesinmiş gibi algılamak ve onu “geçerliliği kendinden menkul gerçek” veya “indirgenemez bir gerçek” olarak kabul etme eğilimidir.

Rusça bir anlatım vardır: “Bir domuz, meşe ağacına gelir ve etrafına dağılmış palamutları yer. Karnı doyduğunda, toprağı kazarak meşenin köklerini kesmeye başlar. Yüksek bir dala konmuş olan bir kuş domuzu azarlar; 'Burnunu kaldırabilirsen, palamutların bu ağaçta yetiştiğini görürsün” der.

Eğer, felsefeyi tanımayan akıllı ve dürüst bir kişi – zimni sağduyu- akılsallığını açık felsefi fikirlere dönüştürürse algıladığı dünyanın gerçek olduğunu herşeyin olduğu gibi olduğunu, aklın bilgi elde etmenin tek yolu olduğunu ve mantığın aklı kullanma yolu olduğunu anlayacaktır.

Bir şey, aynı anda ve aynı bakımdan hem doğru ve hem de yanlış olamaz.

Bu senin için doğru olabilir ama benim için değil” Bu durumda doğru diye bir şey yoktur. Veya iki araştırmacı iki farklı evren algılamaktadır ki; bu durumda bir araştırma mümkün değildir. Bu sloganın amacı nesnelliği yok etmektir.

Mantık, çelişkisi olmayan tanımlama sanatı veya hüneridir. Sen bunu sevebilirsin; fakat ben hoşlanmıyorum. değer tercihlerinin ve duyguların tartışılmaz esaslar olduğu itiraz kabul etmeyen fikir, onların ifadelerinin altında yatan gerçektir. Ve bu kişiler, “içe bakış” başarısızlıklarını savunmak için tam evreni pervasızca ortadan kaldırmaya hazırdır.

Metoda dikkat edin! Kelimelere açık özel anlamlar yüklemelisiniz.

Yani; onların gerçekde neyi kast etdiğini belirleyebilmelisiniz.

Bu bir ön şarttır. Ne eksikliğinde, herhangi bir kritik hüküm verebilirsiniz! Ne de, herhangi bir düşünme mümkün olabilir. Tüm felsefi aldatma oyunları, sizin kelimeleri kabaca kullanıyor olmanıza dayanır. Herhangi bir sloganı veya herhangi soyut ifadeyi – yaklaşık anlamı imiş gibi algılayamaz iseniz, onu en doğru anlamı ile algılayın. Onu tercüme etmeyin! Ne söylüyorsa ve ne kast ediyorsa dosdoğru öğlece alın. Sloganı kaldırıp atmayın. Onu kısa bir süreliğine kabul edin.

Aslında kendinize şunu söyleyin “Eğer; onu doğru olarak kabul etsem ardından ne gelir”

Bu,herhangi bir felsefe sahtekarlığını ortaya çıkarmanın en iyi yoludur.

Eğer; düşünceniz duygularınızdan etkileniyor ise; bu durumda kişisel olan veya olmayan hiçbir şey hakkında gereği gibi hüküm veremezsiniz.

Hak edilmemiş bir suçun kabulü, felsefi pasifliğin önemli bir sebebidir.

Herkes İçin Felsefe” Ayn Rano/Kitabından özet-2

H.ATA

*HERKES İÇİN FELSEFE-1

3 Ocak 2010

Turşu kansermi yapıyor

Turşu kansermi yapıyor
Tevfik AKAN/DHA- 3 Ocak 2010
Turşu kanser yapıyor
Beslenme şekli çağın hastalıkları arasında ilk sırada yer alan kansere neden oluyor. Prof. Dr. Salim Başol' a göre özellikle sofraların vazgeçilmezi turşuya dikkat etmek gerekiyor.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Salim Başol, çağın hastalıkları arasında gösterilen kanserden kurtulmak için teknolojik ürünlere ve yiyeceklere dikkat etmek gerektiğini söyledi.Erkeklerde prostat, kadınlarda meme kanserinin en çok görülen türler olduğuna işaret eden Prof. Dr. Başol, sigara dumanında 35 farklı kanserojen madde bulunduğunu belirtti.

Güneş Vakfı tarafından düzenlenen sohbet toplantısına katılan Prof. Dr. Salim Başol, kanser konusunda çarpıcı açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Başol, dünyada her yıl yaklaşık 11 milyon insanın kansere yakalandığını, bunlardan bir milyon 500 bininin yaşamını yitirdiğini ifade etti. Sigaranın zararlarını saymaya gerek olmadığını kaydeden Prof. Dr. Selim Başol, “Sigara dumanında 35 ayrı kanserojen madde var.

Ama bunun yanında bazı teknolojik ürünlerde radyasyon yaydığı için kansere davetiye çıkartıyor. Sürekli kullandığımız cep telefonları, bilgisayarlar, içinde yaşamak zorunda bırakıldığımız yüksek gerelim hatları ve baz istasyonları yaydıkları radyasyon nedeniyle kansere ikinci derecede neden oluyorlar. Kanser erkeklerde prostat, kadınlarda ise meme kanseri olarak karşımıza daha çok çıkıyor. Bunların yanısıra artık yemek kültürümüzü de değiştirmek zorundayız. Tuzlu yiyecekler, turşu, kızarmış ve yanmış et, isli ekmek ve bayat yiyecekler de kansere neden oluyor” diye konuştu.

Prof. Dr. Salim Başol, son yıllarda kanser vakaları ve ölümlerinin kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin önüne geçtiğine de dikkat çekerek 40 yaş üstündeki kişileri yaşamlarına daha çok dikkat etmeleri konusunda uyardı.

*http://www.hurriyet.com.tr

6 Mart 2009

120 milyar insanı tek tuşla tuş etti

120 milyar insanı tek tuşla tuş etti

120 milyar insanı tek tuşla tuş etti

IBM dünyanın en güçlü süper bilgisayarı Sequoia’yı üç yıl içinde bitirecek. Sequoia, 120 milyar insanın hesap makinesiyle 50 yılda işleyebileceği bilgiyi sadece bir güne sığdıracak.

IBM'nin, dünyanın en güçlü süper bilgisayarı Sequoia'yı, ABD Enerji Bakanlığı Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresi için tasarlamaya başladığını açıkladı.
IBM açıklamasına göre, daha akıllı simülasyonlara olanak sağlayan Sequoia, öncelikli olarak ABD'nin nükleer silahlarının güvenliğini ve güvenilirliğini test etmek amacıyla kullanılacak ve gerçek silah testleri yapılması gereksinimini ortadan kaldıracak.
Süper bilgisayar, saniyede 20 bin trilyon veya 20 katrilyon hesaplamanın üzerindeki hızlara ulaşacak.
Bilgisayarda 96 adet buzdolabı boyutundaki raflar üzerinde sadece 318 metrekare alan kaplayacak sistemde 1.6 milyon adet IBM Power işlemcisi ve 1.6 terabayt bellek kullanılacak. 2011'de ABD Enerji Bakanlığı’na teslim edilecek Sequoia, 2012'de kullanıma girecek.

Taraf Gazetesi