eğitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
eğitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Kasım 2010

TÜİK : "2010 Yılı Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması Sonuçlarını" açıkladı.


Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) "2010 Yılı Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması Sonuçlarını" açıkladı
.

B
u yılın Nisan ayı içerisinde gerçekleştirilen araştırmaya göre, hanelerin yüzde 41,6'sı internet erişim imkanına sahip bulunuyor.
Bu oran geçen yılın aynı döneminde yüzde 30 düzeyinde idi.
İnternete erişim imkanı olmayan hanelerin yüzde 26,3'ünün internet kullanımına gerek duymadıklarının belirlendiği araştırmada, Türkiye'de en yaygın internet bağlantı türünün yüzde 73,3 ile ADSL olduğu görüldü.


Bilgisayar ve internet kullanımı artıyor

Araştırma sonuçlarına göre 16-74 yaş grubundaki bireylerde bilgisayar ve internet kullanım oranları sırasıyla;
Erkeklerde yüzde 53,4 ve yüzde 51,8,
kadınlarda yüzde 33,2 ve yüzde 31,7 olarak belirlendi.
Bu oranlar 2009 yılının aynı dönemi için sırasıyla erkeklerde yüzde 50,5 ve yüzde 48,6,
kadınlarda ise yüzde 30 ve yüzde 28 idi.

Son 3
ay içerisinde (Ocak-Şubat-Mart 2010) bireylerin yüzde 39,1'i bilgisayar, yüzde 37,6'sı internet kullandı.
Bilgisayar kullanan bireylerin yüzde 60,8'i bilgisayarı,
internet kullanan bireylerin yüzde 59,3'ü ise interneti hemen hemen her gün kullandı.

Bilgisayar ve internet kullanımında ev ilk sırada
Araştırmaya göre, bilgisayar kullanılan yerler yüzde 70 ile ev, yüzde 31,3 ile işyeri, yüzde 17,5 ile internet kafe,
internet kullanılan yerler ise yüzde 62,8 ile ev, yüzde 31,6 ile işyeri, yüzde 20 ile internet kafe olarak sıralandı. Bilgisayar ve internet kullanım oranlarının en yüksek olduğu yaş grubu 16-24 yaş grubu olarak belirlendi. Bu oranların tüm yaş gruplarında erkeklerde daha yüksek olduğu bildirildi. Eğitim durumuna göre en yüksek bilgisayar ve internet kullanım oranının yüksekokul, fakülte ve üstü mezunlarda görüldüğü kaydedildi. İşgücü durumu dikkate alındığında, işverenlerde bilgisayar ve internet kullanım oranları sırasıyla yüzde 69,2 ve yüzde 67,8 iken, ücretli ve maaşlı çalışanlarda yüzde 62,6 ve yüzde 60,5 oldu. Aynı oranlar işsizlerde sırasıyla yüzde 50 ve yüzde 48,2 olarak belirlendi.

İnternet en çok e-posta için kullanılıyor

Son 3 ay içerisinde internet kullanan bireylerin yüzde 72,8'i e-posta göndermek-almak, yüzde 64,2'si sohbet odalarına, haber gruplarına veya çevrimiçi tartışma forumlarına mesaj göndermek, anlık ileti göndermek, yüzde 58,8'i haber, gazete ya da dergi okumak, haber indirmek, yüzde 55,7'si mal ve hizmetler hakkında bilgi aramak, yüzde 51,2'si oyun, müzik, film görüntü indirmek ya da oynatmak için interneti kullandı.

Giyim ve spor malzemeleri satın alınıyor

Araştırmaya göre, internet kullanan bireylerin kişisel kullanım amacıyla internet üzerinden mal veya hizmet siparişi verme ya da satın alma oranı yüzde 15 oldu. Sipariş verme ya da satın alışın en son yapıldığı zamana göre yüzde 9'ü son 3 ay içerisinde, yüzde 3,6'sı üç ay ile bir yıl arasında, yüzde 2,5'i ise bir yıldan uzun süre önce gerçekleştirdi. İnternet kullanan bireylerin yüzde 85'i ise internet üzerinden hiç mal veya hizmet siparişi vermedi veya satın almadı. Son 12 ayda (Nisan 2009-Mart 2010) internet üzerinden mal veya hizmet siparişi veren ya da satın alan bireyler yüzde 24,3 oranı ile en fazla giyim ve spor malzemeleri satın aldılar. Bunu yüzde 23,8 ile elektronik araçlar, yüzde 19,3 ile ev eşyası, yüzde 15,2 ile seyahat bileti alma, araç kiralama, yüzde 13,3 ile gıda maddeleri ile günlük gereksinimler izledi. Bir önceki yıl aynı dönemde elektronik araçlar yüzde 32,2 ile (cep telefonu, kamera, TV, DVD oynatıcı...vs) ilk sırayı almıştı.

Bilim güvenliği sorunu

Son iki ay içinde kişisel amaçla internet kullanan bireylerin yüzde 46,8'i güvenlik sorunu ile karşılaştı.
Bireylerin karşılaştığı en önemli sorunlar; yüzde 36,4 ile bilgi veya zaman kaybına neden olan virüs ya da diğer bilgisayar sorunları ve yüzde 32 ile istenmeyen e-postaların (spam) gelmesi olarak sıralandı.

İnternet kullanan bireylerin yüzde 58,1'i kişisel amaçla kullandığı bilgisayarını ya da verisini korumak için bir güvenlik yazılımı ya da aracı kullandı.

http://www.cnnturk.com

24 Ekim 2010

Server Tanilli'yi Tanıyalım

Server Tanilli'yi Tanıyalım

Server Tanilli (Doğumu: 1931), Türk gazeteci , anayasa hukuku profesörü.

1980'den önce Türkiye'de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ders veriyordu. 7 Nisan 1978 günü terör ortamında silahlı saldırıya uğrayıp, belden aşağısı tutmaz oldu. Fransa'ya gidip uzun yıllar Strazburg Üniversitesi'nde çalıştı. Şu anda Fransa'da yaşıyor ve Cumhuriyet Gazetesi'nde köşe yazıları yayımlanıyor.
1980 sonrasında düşün ortamını ve özellikle de gençliği etkilemiş olan "Uygarlık Tarihi", "Devlet ve Demokrasi: Anayasa Hukukuna Giriş" kitaplarını yazdı. "Uygarlık Tarihi" üniversitelerde ders kitabı olarak okutuldu.

Diğer kitapları arasında şunlar sayılabilir:

"Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz?", "Yüzyılların Gerçeği ve Mirası" (6 cilt), "Candide ya da İyimserlik", "Yaratıcı Aklın Sentezi: Felsefeye Giriş", "Değişimin Diyalektiği ve Devrim", "Dünyayı Değiştiren On Yıl", "Fransız Devriminden Portreler", "Anayasalar ve Siyasal Belgeler", "Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz?". Bazı eserleridir.

Server Tanilli aydınlığı

Server Tanilli, aydınlanma savaşımımızın usanmaz öğreticisi, bilgesi; dilinin, yurdunun sevdalı bir canı. İnsanının, çağdaşlık arayışının zorlu kılavuzu; özgürlük kavgasında aklın ve sırtın dayanacağı bir güven ve bilgi anıtı; özgür düşüncenin yılmaz savunucusu. Özgürlük arayışının anıtlaşan bir öncüsü; yaşamıyla ve yapıtlarıyla "aydınlanma" deyince hemen akla gelen bir bilim adamı.

Abecesinden başlayıp ayrıntılı tarihlere uzanan bir aydınlık ve uygarlık tarihçisi. Aydınlanma sevdasının usanmak bilmeyen bilim emekçisi...


18 Mart 1931 doğumlu; memur çocuğu, hukukçu, öğretmek ve aydınlatmak sevdalısı bir hoca. Uygarlık Tarihi, onun İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde öğrencilerine anlattığı dersin kitaplaşan başyapıtı.
Onun bu kitabıyla ilgili yargılanması;
bilimle bilim düşmanlığının,
akılla akıl dışılığın,
hoşgörüyle bağnazlığın,
aydınlıkla karanlığın çarpıştığı bir alana dönüşür;
savunması Attilâ İlhan'ın şu dizeleriyle biterken aydınlık damarlarını birbirine bağlama ustalığı sergiler ve yıllarca sürecek bir inadın muştusunu da verir:

"o sözler ki kalbimizin üstünde /
dolu bir tabanca gibi /
ölüp ölesiye taşırız /
o sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan /
uğrunda asılırız."


Aydınlanma ve demokrasi savaşımında ben de varım demenin yürekli, onurlu, bilinçli bir çığlığıdır bu ve susturulamaz.
Ama karanlık boş durmaz, karanlık aydınlığın bu güçlü soluğunu da kesmek için listesine alır. Birçok aydını, öğretmeni, yazarı, bilimadamını, genci vuran -daha sonra birçok insanımıza uzanacak olan- eller, Server Tanilli'ye de uzanır; tarihler 7 Nisan 1978'i göstermektedir.

Kurşunların verdiği hasar, yıllar süren tıp uğraşılarından ve onun yaşamak ve dünyanın aydınlığına bir şeyler katmak çabalarından sonra, ancak tekerlekli sandalyeyle yaşamını sürdürecek kadar giderilebilir. Ama öldürülen dostlarının soluğunu da soluğuna katmışçasına o, tekerlekli sandalyede sürdürdüğü yaşamından aydınlıklar damıtmayı sürdürür. Bir "Anka Kuşu" olur; dost aydınlıkların küllerinden doğan...

Strasbourg'ta Türk Etütleri Enstitüsü'nde on beş yıl akademik çalışmalar yapıp 1996'da emekli olan Tanilli, Türkiye'nin sorunlarının, Türkiye'de yaşananların tam yüreğinde duyumsar kendini; ülkemizde hangi sorun yaşansa o, konuşmalarıyla, yazılarıyla, tavırlarıyla, sonra da bir kitabıyla yücelir.

Toplumumuzun yaşadığı sorunlara bilimin ışıldağını yöneltir; konuşur, yazar, toplantılar düzenler, mesajlar iletir, bildiriler sunar, aydın tavrının sık rastlanmayan bir örneği olur. Kitapları çoğalır ve olanca aydınlığıyla gülümser bize. İşte, onun 1962'de kitaplaşan ilk çalışması Anayasalar ve Siyasal Belgeler'den sonra damıttığı kitaplığından, çağrısını usanmadan sürdürdüğü yapıtlar:
Bir başucu kitabı olan Uygarlık Tarihi, genç kuşakların, yaşamın ve insanlığın yönelimlerini merak edenlerin abecesi...
Devlet ve Demokrasi, bir aydının ülkesine çağdaş bir yaşam biçimi önerisi...
Yüzyılların Gerçeği ve Mirası: İnsanlık Tarihine Giriş adlı çalışması, "İnsanlığın tarihine başlangıcından bugüne kuşbakışı bakmayı amaçlayan" bir çalışma, bir Tanilli Tarihi... Tarihe, tarih bilincine çevirdiği ışıklar, Fransız edebiyatının simge adı Victor Hugo'nun, anlatıldığı Victor Hugo Bir Dehanın Romanı ile sürer. Dünyayı Değiştiren On Yıl'da, Fransız devrimini ayrıntılarıyla yorumlayıp aydınlanma felsefesinin kökenlerini araştırır. Fransız Devriminden Portreler'de Fransız devriminde devrimin akışını belirleyen Robespierre, Marat, Danton, Babeuf gibi kişiler üzerine bilgiler verir. Voltaire ve Aydınlanma'da, özgürlükler, akıl, adalet, insan hakları, hoşgörü için; karanlıkçılığa, bağnazlığa, yobazlığa karşı mücadeleye adanmış bir yaşamın sahibi; bir "davaya bağlı" aydın tipinin ilk örneği olan Voltaire'i ele alır.
12 Eylül çıkışı demokrasi arayışında bir demokrasi manifestosu sayılabilecek bir kitap olan Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz?'da

Türkiye'deki demokrasi kavgasının temel doğrularının altı bir kez daha çizer, sorunlarını irdeler. Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz?'da, eğitimin anlamından başlayıp ülkemizdeki eğitimin her türlü sorununa ilişkin düşünceler içeren bir eğitim manifestosu olarak can alıcı ve temel bir sorunumuzu gündeme taşır. İslam Çağımıza Yanıt Verebilir mi? adlı çalışması, dinsel bağnazlığın iyice yoğunlaştığı ülkemizde aydın duyarlılığıyla laiklik ve din sorununu işleyen, yakın dönemin bu canalıcı sorununa dikkatleri çekmeyi, uyarma görevini başaran bir yapıttır.
Yaratıcı Aklın Sentezi: Felsefeye Giriş, Felsefeyi sevmek, yaşamını anlamlı kılmak isteyenler için bir başucu kitabı niteliğindeki bir çalışmadır ve Tanilli'nin genç kuşakların felsefe kültürlerini güçlendirmek için sunduğu çağdaş felsefesidir.
Robert Mantran'ın Yayın Yönetmeni olduğu, Paul Dumont, Louis Bazin gibi ünlü tarihçilerin katkılarıyla hazırlanan Osmanlı İmparatorluğu Tarihi'nin çevirisinde de Tanilli imzası vardır.
25-26 Nisan 1997-Strasbourg Sempozyumu'nda sunulan bildirilerden oluşan ve Türkiye aydınlanmasının temel sorunlarını içeren kaynak kitaplarından biri olan Türkiye'de Aydınlanma Hareketi: Dünü, Bugünü, Sorunları "Server Tanilli'ye Saygı" kitabıdır. Strasbourg Yazıları, aydınlanmadan bilime, dilden edebiyata Anadaolu'dan sanata Cumhuriyet'te yazdığı yazılardan oluşur.

İnsanlığı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor?'da küreselleşmenin dünyaya getirdiği sorunları tartışır Tanilli. Değişimin Diyalektiği ve Devrim'de Marksizm üzerine yeni düşünceler üretir...

Öner YAĞCI


Server TANİLLİ - Kitapları

İslam Çağımıza Yanıt Verebilir mi? Server Tanilli Adam Yayınları; İslam Araştırmaları; İstanbul, 1998, 13 x 21.5 cm, 273 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9754185018
Yüzyılların Gerçeği ve Mirası. Cilt 3.16.-17. Yüzyıllar: Kapitalizm ve Dünya Server Tanilli Adam Yayınları; Başvuru Eserleri; İstanbul, 1998, 13 x 21.5 cm, 560 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9754185069.

İnsanlığı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor Server Tanilli Alkım Yayınevi; Siyasal Bilimler; İstanbul, 2006, 14 x 20 cm, 475 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9759920743.

Fransız Devrimin'den Portreler Server Tanilli Alkım Yayınevi; Avrupa Tarihi 1453-2007; İstanbul, 2007, 14 x 23 cm, 218 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9944148160

Strasbourg Yazıları Server Tanilli Adam Yayınları; Anılar ve Biyografiler; İstanbul, 2000, 15.5 x 23.5 cm., 487 sayfa, Türkçe, Karton kapak, ISBN 9754186332.

Dünyayı Değiştiren 10 Yıl Server Tanilli Alkım Yayınevi; Avrupa Tarihi 1453-2007; İstanbul, 2007, 14 x 23 cm, 218 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9944148177.

Küba Uzak Değil - Bizim Fidel'in Öyküsü Dursun Özden; Önsöz: Server Tanilli Belge Yayınları; Türkçe Roman ve Hikaye; İstanbul , 1998, 13.5 x 19.5 cm, Türkçe, ISBN 9753441843.

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 2.Cilt Server Tanilli Alkım Yayınevi; Dünya Tarihi; İstanbul, 2007, 465 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9944148276.

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 5.Cilt Server Tanilli Alkım Yayınevi; Avrupa Tarihi 1453-2007; İstanbul, 2007, 554 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9944148306.

Anayasalar ve Siyasal Belgeler Server Tanilli Cem Yayınevi; Hukuk : Genel Hukuk; İstanbul , 1976, 15.5 x 23.5 cm., 669 sayfa, Türkçe, Karton kapak.

Candide ya da İyimserlik Voltaire; Çeviren: Server Tanilli Alkım Yayınevi; Fransız Edebiyatı, Roman, Hikaye, Şiir, Denemeler; İstanbul, 2008, 238 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9944148334.

Çağdaşımız Victor Hugo Bir Dahinin Portresi Server Tanilli Adam Yayınları; Türk Edebiyatında Anılar, İncelemeler, Tenkidler; İstanbul, 2002, 14 x 20 cm, 300 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9754187207.

Değişimin Diyalektiği ve Devrim Server Tanilli Alkım Yayınevi; Ekonomi ve Finans, Siyasal Bilimler; İstanbul, 2006, 14 x 23 cm, 268 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9759920840.

Değişimin Diyalektiği ve Devrim: Marksizm Üstüne Yeni Düşünceler Server Tanilli Adam Yayınları; Türk Tarihi : Modern Türkiye 1981-2007; İstanbul, 2001, 13.5 x 19.5 cm., 290 sayfa, Türkçe, Karton kapak, ISBN 9754186642.

'Devlet ve Demokrasi Anayasa Hukukuna Giriş' Server Tanilli Çağdaş Yayınları; Hukuk : Genel Hukuk; İstanbul , 1996, 13.5 x 21.5 cm, 630 sayfa, Türkçe.

Dünyayı Değiştiren 10 Yıl Server Tanilli Adam Yayınları; Başvuru Eserleri; İstanbul, 1999, 13 x 21.5 cm, 231 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9754185832.

Dünyayı Değiştiren On Yıl Fransız Devrimi Üstüne (1789-1799) Server Tanilli Çağdaş Yayınları; İstanbul, 1996, 13.5 x 19.5 cm., 272 sayfa, Türkçe.

'Devlet ve Demokrasi Anayasa Hukukuna Giriş' Server Tanilli Adam Yayınları; Hukuk : Genel Hukuk; İstanbul, 2000, 15.5 x 23.5 cm., 653 sayfa, Türkçe, Karton kapak.

Fransız Devriminden Portreler Server Tanilli Cem Yayınevi; İstanbul , 1993, 15.5 x 23.5 cm., Türkçe, Karton kapak, ISBN 9754064423.

İnsanlığı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor? Server Tanilli Adam Yayınları; Başvuru Eserleri; İstanbul, 2000, 15.5 x 23.5 cm., 467 sayfa, Türkçe, Karton kapak, ISBN 9754186391.

Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz? Server Tanilli Alkım Yayınevi; Siyasal Bilimler; İstanbul, 2007, 14 x 23 cm, 312 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9944148054.

Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz? Server Tanilli Alkım Yayınevi; Eğitim : Genel; İstanbul, 2007, 13,5 x 21,5 cm, 251 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9944148061.

Ne Olursa Olsun Savaşıyorlar Server Tanilli Alkım Yayınevi; Siyasal Bilimler; İstanbul, 2006, 13 x 21 cm, 256 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9759920905.

Türkiye'de Aydınlanma Hareketi Server Tanilli Alkım Yayınevi; Ortak Çalışmalar: Armağanlar, Sempozyum, Konferanslar, Türk Tarihi : Modern Türkiye (Genel); İstanbul, 2006, 6. baskı, 14 x 20 cm, 224 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9759920859.

Osmanlı İmparatorluğu Tarihi 1 Robert Mantran; Çeviren: Server Tanilli Alkım Yayınevi; Türk Tarihi : Osmanlı Tarihine ait Genel Kitaplar; İstanbul, 2007, 504 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9944148108.

Osmanlı İmparatorluğu Tarihi. Osmanlı Devleti'nin Doğuşundan XVIII.Yüzyılın Sonuna 1. Cilt Robert Mantran, Server Tanilli Adam Yayınları; Türk Tarihi : Osmanlı Tarihine ait Genel Kitaplar; İstanbul, 15.5 x 23.5 cm., 517 sayfa, Türkçe, Karton kapak, ISBN 9754185638.

Osmanlı İmparatorluğu Tarihi. Osmanlı Devleti'nin Doğuşundan XVIII.Yüzyılın Sonuna, XIX.Yüzyılın Başlarından Yıkılışa.1 - 2 Cilt Robert Mantran; Çeviren: Server Tanilli Adam Yayınları; Türk Tarihi : Osmanlı Tarihine ait Genel Kitaplar; İstanbul, 2000, 13.5 x 19.5 cm., Türkçe, Karton kapak.

Türk Hukuk Bibliyografyası Rona Aybay, Server Tanilli İstanbul Üni. Edebiyat Fakültesi Yayınları; Bibliyografyalar; İstanbul, 1967, 16 x 24 cm., 112 sayfa, Türkçe, Karton kapak.

Uygarlığın Seyir Defteri Uygarlık Tarihi: Başlangıçtan 20. Yüzyıla Çağlar Tuncay; Önsöz: Server Tanilli Arkadaş Yayınları; Ankara, 1996, 15.5 x 23.5 cm., 293 sayfa, Türkçe, Karton kapak.

Voltaire ve Aydınlanma Server Tanilli Adam Yayınları; Başvuru Eserleri; İstanbul, 1999, 13 x 21.5 cm, 255 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9754185603.

Yaratıcı Aklın Sentezi Felsefeye Giriş Server Tanilli Adam Yayınları; Felsefe Tarihi, Genel Çalışmalar, Başvuru Eserleri; İstanbul, 1999, 13 x 21.5 cm, 484 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9754184607.

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 1.Cilt Server Tanilli Alkım Yayınevi; Bilim Tarihi, Dünya Tarihi; İstanbul, 2007, 534 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9944148269.

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası. Cilt 1. İlkçağ: Doğu, Yunan, Roma Server Tanilli Adam Yayınları; Başvuru Eserleri;

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 3.Cilt Server Tanilli Alkım Yayınevi; Avrupa Tarihi 1453-2007; İstanbul, 2007, 540 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9944148283

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 4.Cilt Server Tanilli Alkım Yayınevi; Avrupa Tarihi 1453-2007; İstanbul, 2007, 514 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9944148290.

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 6.Cilt Server Tanilli Alkım Yayınevi; Dünya Tarihi; İstanbul, 2007, 663 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9944148313.

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası İnsanlık Tarihine Giriş III XVI ve XVII. Yüzyıllar Server TanilliSay Yayınları; İstanbul , 1990, 15.5 x 23.5 cm., 622 sayfa, Türkçe, Karton kapak, ISBN 9754680299.


Derleme : Buyukakin 03.02.2008 Istanbul

Kaynak: http://www.hukukihaber.net/server-tanilli-

EvcioğluHaber
24.10.2010

1 Ağustos 2010

Cehalet "akıl uyuyunca canavarlar ürer"

EvcioğluHaber- Sizlerinde ilgisini çekeceğine inandığım ve paylaşmak istediğim bir yazı bu.. Oldukça ufuk açıcı ve çok anlamlı, düşündürücü, konulara yaklaşımı ise çarpıcı bir yazı.. Haberçek.com/ sitesinde 21.07.2010 tarihinde; Değerli yazar, Hasan UYSAL'ın "Din ve cehalet" başlıklı yazısından bahsediyorum... Kendine has o özel uslubuyla, ülkemiz insanını ve yaşantısını bir sayfalık bir yazıyla öyle anlamlı özetlemişki; sizlerde okuduğunuzda farklı bir yaklaşımla karşılaşacaksınız ve değerlendirmelerinizde göz önünde tutacağınınz bir anektodunuz olacağına inanıyor ve sizlerle paylaşmak istiyorum..

31.07,2010

İşte o özel yazı;***********************

Din ve cehalet

Image

hASAN uYSAL

hasanuysa@gmail.com

Ne diyor Goya; “akıl uyuyunca canavarlar ürer!” Onun için, nereden çıktı bu canavarlar diye sormayın. Zaten akıl fukarası ülkede, bir avuç akıllı da devre dışı değil mi?

Etik değerleri ve ilkeleri kalmayan, kalitesi, eğitim ve zekâ düzeyi giderek düşen bir toplumda yaşıyoruz. Mutsuz, beklentisiz, işsiz insanlar; işi olanın da geçinemediği bir ortam…

Borçlu olmayan yok, onbinlerce insan haciz tehditi altında… Her gün ya terörden, ya trafikten ya da kazalardan onlarca insanın öldüğü bir ülke. Kanser, kalp ve damar hastalıklardan kırılan bir toplum…

Üniversiteleri, kurumları, bürokrasisi dökülen, ancak yolsuzluk ve rüşvetle çarkı dönen, dışarıya her bakımdan bağımlı, bırakın bağımlıyı emir alan bir ülke. Ofisinize çaycı diye almayacağınız kişilerin, hırsızlık zanlılarının yönettiği bir ülke. Ortaçağ düşüncelerinin giderek yaygınlaşıp benimsendiği, iki binli yıllarda başörtüsü, cami, namaz, ezan ve oruç tartışan insanlara sahip bir garip ülke! Ne diyor Goya; “akıl uyuyunca canavarlar ürer!” Onun için, nereden çıktı bu canavarlar diye sormayın. Zaten akıl fukarası ülkede, bir avuç akıllı da devre dışı değil mi?

Bu ülkede sevilen, sayılan, güvenilen bir meslek grubu söyleyin bana! Siyasetçiler mi, hakimler mi, polisler mi, müteahhit, tacir, esnaf, hakimler mi… Mimar, mühendis, doktor mu… gazeteci, tv’ci, danışman, bankacı mı? İmamlar mı, din adamları mı, bürokratlar mı, mankenler mi, şarkıcı-türkücü mü, üniversite hocaları mı yoksa şoförler mi… hangisini saysanız ııh! Askerleri saymıyorum. Haklarında yazmanın yasak olduğu, kapalı olduğu için pis kokuların dışarıya taşınmadığı askerler sayılmaz. Geçin onları da bir kalem. Peki kimi seviyoruz, saygı duyuyoruz?

Biraz düşününce görüyoruz ki, biz ölüleri seviyoruz, saygı duyuyoruz. Yaşarken sevilmeyen insanlar ancak ölünce sayılıyor doğal olarak. Boşuna ölü sevici bir toplum olmadık. Tıpkı boşuna dinci, ırkçı olmadığımız gibi… Böylesi bir ülkenin gidişatından, rejiminden kim memnun olur ki? Genci yaşlısı, kadını erkeği, Türkü Kürdü rahatsız. Peki yerine ne koyacak garibim? Okuması olup okumayan, yazması olup yazmayan insanlarla doldurulmuş bir ülkede, onca cahil, otla büyüyen insan hangi ideolojiyi seçecek? Tabii ki doğuştan eline tutuşturulan ve ideolojinin kucağına oturtulan din ya da ırkçılığın… Kısacası ya İslamcı ya da Alevici veya Türkçü ya da Kürtçü olacak. Kalanı ise Fener, Beşiktaş, GS tartışacak. Var mı zavallının başka şansı? Peki, dünyaya ırk ya da din gözlüğünden bakan, ancak o gözle algılayan bir toplumun geleceği ne olur?

Üniversite öğrencisi… Benim dönemimin orta son öğrencisi kadar bilgiye ve zekâya sahip değil. Algı gücü çok düşük, zaten öyle bir çabası da yok…

Kendi öğrencilerimden söz ediyorum. Oturunca, düşük belli pantolonu yüzünden kıçı ve kıçının üzerine giydiği ip donu ortada. Kısıtlı kelimelerle kurduğu cümlelerin büyük bölümü, sevmediği, kıskandığı kızlar ile hoşlandığı erkekler üzerine kurulu. Ve bir dindar bir dindar. Bana sorduğu soruya asla unutmayacağım;

“Hocam siz gerçekten Darvin’e mi inanıyorsunuz?”

Kızamazsınız ki… Hiçbir şey bilmiyor, Darvin’i Tanrı’nın alternatifi sanıyor. Kafası karışık. İşe ilkokul hayat bilgisi dersinden başlatmak gerekiyor. Taşrada ne gördüyse orada kalmış. Üniversite okuyacağım diye gelmiş, hocaları eğitime muhtaç. Prof. olmuş çalma çırpma tezlerle, verdiği dersi bile bilmiyor. O konuda yazılmış kitapların fotokopilerini okuyor derste öğrencilerine. Ne olur bunların öğrencisi?
*** *** ***

Japonya’da kişi başına insanlar günde ortalama 34 dakika okumaya ayırıyorlarmış. Girmeye kalktığımız AB ülkelerinde ise bu ortalama 26 dakikaya iniyor. Bence çok düşük, bir insan 24 saatin nasıl sadece yarım saatini okumaya ayırabilir? Peki ülkemizde ne kadar bu süre… 6 saniye, evet yazıyla da altı saniye. Hayvanlara hakaret olmasın ama bu 6 saniye ile hayvan bile olunmaz. Hayvan yararlı hiç olmazsa… Hayvan olarak çizildiği için dava açtı başbakan; dua etsin o karikatürist, hayvan dava açmadı ona, başbakan olarak çizildiği için!

Aslında anlatmak istediğim bu değil. Ne anlatacaktık, nelere daldık…
Hafta sonu Kapadokya’daydım. Ürgüp’den geçerken, yitirdiğimiz Mustafa amcayı anımsadım. Mustafa Güzelgöz’ü sanırım hiç duymadınız. Anadolu köylerinin aydınlanması için, 1950’li yıllarda, merkep sırtında köylere kitap taşıyan “merkepli kütüphaneci”dir o. Hani Fakir Baykurt’un bir romanında anlattığı “merkepli kütüphaneci” Mustafa Güzelgöz. Merkeple dolaşamadığı için, son yıllarında Ürgüp’ün Çökek, Cemil ve Karacaören köylerine sabit kütüphaneler kurmuştu. Ve sıkı durun, Kültür Bakanlığı, eleman yetersizliğini gerekçe göstererek bu üç kütüphaneyi de kapattı. Kütüphane açması gereken Kültür Bakanlığı, aydınlanmacı, idealist bir insanın açtığı kütüphaneleri kapatıyor iyi mi? Biliyor ki, okuyan, bilinçlenen bir toplumda onlara ne prim ne oy çıkar. Halk kara cahil kalmalı ki, kendileri pis işlerini rahatça yürütsün.

Okuyun, yalnız çocuklarınız değil, ana babalar da okuyacak. Ana baba okumazsa çocuğunu da okutamazsın.
Okuduğunuz zaman öğreneceksiniz, bileceksiniz, anlayacaksınız, kavrayacaksınız. Ancak o zaman Tayyip’ler ve benzerleri analarını alıp giderler!
” diye bağırmak geçti meydanda kalabalığa karşı.

Her Anadolu’ya geçtiğimde aynı duyguları, düşünceleri yaşıyorum. Ancak, uygar toplumlarda olumlu işleve sahip din, cehaletle buluşursa sonuç felaket oluyor. Din cehaletle, cehalet ise dinle buluşunca ortaya çıksa çıksa korkunç bir garebet çıkıyor.
Bunları yazarken asla kötümserlik yayma düşüncesinde değilim.
Çünkü bir süredir, Türkiye’nin önünü tıkayan Deniz Baykal’dan kurtulduk. CHP ve Türkiye’nin önü açıldı. Ancak biliyorum ki Kılıçdaroğlu ve arkadaşları geliyor gelmesine de; işlerinin ne kadar çetin ve çetrefelli olduğunu da görüyorum.
Yani sözün özü, vakit enseyi karartma vakti değil, gözümüzü daha çok açıp çalışma ve dayanışma vakti.


17 Temmuz 2010

KÜBA TARİHİ (Bir Halkın Anatomisi)


git
Yazar: José Canton Navarro
Çeviri: Gözde Kök, Ali Somel
Yazılama sıra no: 8
Dizi: Küba ve Latin Amerika
Kapak: Gökçe Erbil
Sayfa sayısı: 440
Ebatı: 13.5 x 21 cm

KÜBA TARİHİ (Bir Halkın Anatomisi)
Yazar: José Canton Navarro

Küba yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada büyük ilgi çeken bir ülke. Ancak bu ada ülkesine ilişkin bilgimizi yokladığımızda, Fidel Castro, Ernesto Guevara (Che) ve arkadaşlarının destansı mücadeleleri dışında oldukça büyük boşluklar olduğunu görürüz. Moncada Kışlası’na saldırı, Granma yatıyla gerçekleştirilen tarihi çıkarma, devrimin zaferi ve sonrasında ABD’ye karşı verilen mücadele... Sağlık, eğitim alanında elde edilen büyük kazanımlar...

Ancak Küba tarihi bunlardan ibaret değil. Fidel ve arkadaşlarını zafere götüren yolda ada halkı büyük çileler çekti, büyük başkaldırılara imza attı. Küba’da adını Marx ve Lenin’in yanına yazdıran José Marti’nin ve diğer özgürlük savaşçılarının bağımsız bir Küba için yürüttükleri çok uzun bir süreye yayıldı. Navarro’nun kitabını okuduğunuzda Kübalıların neredeyse hiç ara vermeksizin hep zalimlere, sömürücülere, işgalcilere karşı mücadele içinde olduğunu görüyorsunuz.

İspanyolların 15. yüzyılda Amerika’nın keşfiyle birlikte yerleşerek sahiplendiği Küba’nın yerlilerinin aynı işgalciler tarafından nasıl yok edildiğinin, İspanyol sömürgeciler içerisinde kimilerinin nasıl İspanya’ya kafa tutarak Kübalılaştığının, Afrika’dan getirilen kölelerin zaman içinde nasıl özgürleştiğinin, ABD’nin bağımsızlık için yürütülen mücadeleden yararlanarak adayı nasıl kendi kontrolü altına aldığının öyküsü, diğerler tarihsel olaylarla birlikte, Küba Komünist Partisi’nin Parti Okulu’nda da hocalık yapan Navarro’nun kitabında yer alıyor.

Son sayfayı çevirdiğinizde Kübalıların ABD emperyalizmine şimdiye kadar nasıl direndiğinin de yanıtını bulmuş oluyorsunuz. örgütlü bir halkı hiçbir gücün yenemeyeceği, yalnızca bir slogan değilmiş...


http://www.yazilama.com/

16 Temmuz 2010

Annelerin en huzurlu olduğu ülkeler


Annelerin en huzurlu olduğu ülkeler

Annelerin en huzurlu olduğu ülkelerAnnelik ve çocuk yetiştirmek için en iyi ülkelerin Norveç ve Avustralya olduğu bildirilirken, Almanya 10. sırada, Türkiye ise 60. sırada bulunuyor...
Save The Children adlı örgütün anne için en iyi ve en kötü yerleri sıraladığı yıllık endeksinin bu yıl yayımlanan 11'incisinde anneler ve çocukların mutluluk seviyeleri çeşitli ölçütlerle incelendi. Yaşam koşulları açısından Norveç anneler için en iyi ülke olurken, Norveç'i Avustralya takip etti.

Örgütün eğitim, ekonomik fırsatlar ve sağlık hizmetlerinin de aralarında olduğu birçok ölçütü değerlendirilmesiyle yapılan araştırması 160 ülkeyi kapsıyor.

Geçen yılın birincisi İsveç'in bu yıl dördüncü sırada çıktığı listenin ilk 10 sırasında Norveç, Avustralya, İzlanda, İsveç, Danimarka, Yeni Zelanda, Finlandiya, Hollanda, Belçika ve Almanya yer alıyor.

Listenin en alt sırasında ise Afganistan bulunuyor. Bu ülkeyi sırasıyla Nijer, Çad, Gine Bissau, Yemen, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Mali, Sudan, Eritre, Ekvator Ginesi takip ediyor. Örgütün anneler için en kötü ülke sıralamasında geçen yıl Nijer başta bulunuyordu.

Gelişmiş 43 ülkeyle gelişmekte olan 117 ülkenin değerlendirildiği araştırmada, her yıl 350 bin kadının hamilelik ve doğum esnasında hayatını kaybettiği, yaklaşık 9 milyon çocuğun 5 yaşına gelmeden öldüğü ortaya çıktı.

Save The Children, listenin sonundaki 10 ülkede anne ve çocukların durumunun korkunç olduğunu vurgulayarak, bu ülkelerde her 23 anneden 1'inin hamilelikle ilgili sebeplerden öldüğünü, 6 çocuktan 1'inin de 5 yaşını göremeden hayatını kaybettiğini, her 3 çocuktan 1'inin ise yetersiz beslendiğini vurguladı.

Listede geçen yıl 27. olan ABD bu yıl bir sıra gerileyerek 28. sıraya inerken, bu ülkedeki anne ölüm oranının 4800'de 1 olduğu, bunun da gelişmiş ülkelerdeki en yüksek oranlarından biri olduğu kaydedildi.

Türkiye'yi gelişmekte olan ülkeler kategorisine sokan Save The Children, Türkiye'yi bu kategorideki 117 ülke arasında 60. sırada gösterdi.

Save The Children adlı örgütün anne için en iyi ve en kötü yerleri sıraladığı yıllık endeksinin bu yıl yayımlanan 11'incisinde anneler ve çocukların mutluluk seviyeleri çeşitli ölçütlerle incelendi. Yaşam koşulları açısından Norveç anneler için en iyi ülke olurken, Norveç'i Avustralya takip etti.

Örgütün eğitim, ekonomik fırsatlar ve sağlık hizmetlerinin de aralarında olduğu birçok ölçütü değerlendirilmesiyle yapılan araştırması 160 ülkeyi kapsıyor.
Geçen yılın birincisi İsveç'in bu yıl dördüncü sırada çıktığı listenin ilk 10 sırasında Norveç, Avustralya, İzlanda, İsveç, Danimarka, Yeni Zelanda, Finlandiya, Hollanda, Belçika ve Almanya yer alıyor.

Listenin en alt sırasında ise Afganistan bulunuyor. Bu ülkeyi sırasıyla Nijer, Çad, Gine Bissau, Yemen, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Mali, Sudan, Eritre, Ekvator Ginesi takip ediyor. Örgütün anneler için en kötü ülke sıralamasında geçen yıl Nijer başta bulunuyordu.

Gelişmiş 43 ülkeyle gelişmekte olan 117 ülkenin değerlendirildiği araştırmada, her yıl 350 bin kadının hamilelik ve doğum esnasında hayatını kaybettiği, yaklaşık 9 milyon çocuğun 5 yaşına gelmeden öldüğü ortaya çıktı.

Save The Children, listenin sonundaki 10 ülkede anne ve çocukların durumunun korkunç olduğunu vurgulayarak, bu ülkelerde her 23 anneden 1'inin hamilelikle ilgili sebeplerden öldüğünü, 6 çocuktan 1'inin de 5 yaşını göremeden hayatını kaybettiğini, her 3 çocuktan 1'inin ise yetersiz beslendiğini vurguladı.

Listede geçen yıl 27. olan ABD bu yıl bir sıra gerileyerek 28. sıraya inerken, bu ülkedeki anne ölüm oranının 4800'de 1 olduğu, bunun da gelişmiş ülkelerdeki en yüksek oranlarından biri olduğu kaydedildi.

Türkiye'yi gelişmekte olan ülkeler kategorisine sokan Save The Children, Türkiye'yi bu kategorideki 117 ülke arasında 60. sırada gösterdi.

-AA-
05.05.2010
http://www.hamburghaber.de/

"

25 Mayıs 2010

'Dini inancımız yok' diyen aileye yargı hak verdi


'Dini inancımız yok' diyen aileye
yargı hak verdi
25/05/2010

“Dini inancımız yok” diyerek çocuklarının din dersinden muaf tutulmasını isteyen aileye kaymakamlık ret yanıtı verdi. 8. İdare Mahkemesi kaymakamlığın kararını durdurdu.


*****************************

ANTALYA - İstanbul’da yaşayan ve dini inançlarının olmadığını gerekçe gösteren bir ailenin, ilköğretim 4. sınıf öğrencisi çocuklarının girdiği zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulması istemiyle Eyüp Kaymakamlığı aleyhine açtığı davada, İstanbul 8. İdare Mahkemesi öğrenci ve ailesi lehine yürütmeyi durdurma kararı verdi.



İstanbul Eyüp’te yaşayan S.A.K ile Y.K çifti, dini inanca sahip olmadıklarını belirterek, ilçedeki bir ilköğretim okulunda öğrenim gören 4. sınıf öğrencisi oğulları A.K’nin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulması amacıyla Eyüp Kaymakamlığı’na dilekçe verdi. Kaymakamlık, başvuruyu Anayasa’nın "Zorunlu din dersine yönelik hükmü gereğince" reddetti. A.K’nin ailesi de, Eyüp Kaymakamlığı’nın kararıyla ilgili işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava açtı.


Davayı ele alan İstanbul 8. İdare Mahkemesi, oy birliğiyle Eyüp Kaymakamlığının işleminin yürütmesini durdurma kararı verdi.


Karar gerekçesinde, gerek Türkiye Cumhuriyet Anayasası’nın 24. maddesi, gerekse İnsan Hakları Temel Özgürlüklerinin Korunmasına ilişkin sözleşmenin 9. maddesinde yer alan hükümle, herkesin dini inancının özgürlüğünün korunduğuna işaret eden mahkeme heyeti, Eğitim Öğretim Yüksek Kurulu Başkanlığının Hristiyanlık ve Musevilik dinine mensup olanların yanı sıra, herhangi bir dine mensup olmayan kişilerin çocuklarının da bu muafiyet kapsamında değerlendireceğine yönelik kararını hatırlattı.

Mahkeme heyeti, tüm bu gerekçeler ve kararlar çerçevesinde, davalı idarenin işleminde hukuka uyarlık bulunmadığını belirterek, davacı ailenin çocuklarının zorunlu din dersinden muaf tutulmasına yönelik talebini kabul etti ve Eyüp Kaymakamlığının işleminin öğrenci ve ailesi lehine yürütmesinin durdurulmasını kararlaştırdı. (aa)


http://www.radikal.com.tr/


4 Mayıs 2010

Uzak Doğu eğitimde neden çok başarılı

Uzak Doğu eğitimde neden çok başarılı
Rıfat Sarıcaoğlu-rsaricaoglu@gazetevatan.com

Günümüzde sınavlar yoğun bir şekilde eleştiriliyor. Merkezi sınavın öğrenciye kazandırdığı bir şey olup olmadığı sorgulanıyor.

Ancak eğitimde 20 yıl sonrası için tahmin edilen şu ki, teknolojik gelişmelerle, inovasyonlarla öğrencinin “data”sı önemli hale gelecek ve eğitim daha çok öğrencinin ihtiyaçları doğrultusunda kişiselleşecek. Öğretmenler ve veliler anında çocukların başarısını ölçebilecek. Yani kişiye özel sınav sayesinde öğrencinin yoğunlaşması gereken alanlar belirlenecek ve aileler tarafından özel hocalarla çok daha fazla kişisel eğitim verilmek zorunda kalınacak.

Gelecek yıllarda öğrenciler ev ödevlerine ve sınavlara bugünlere göre çok daha fazla zaman ayıracak. Uzmanlar 2008 yılında, dünyada evde ödev için harcanan zamanın en düşük seviyeye indiğini belirtiyor. Ancak şu anda dünya ölçeğinde elde edilen başarılarda ve Uzak Doğuluların da başarılarında gelecek 20 yılın nasıl olacağını işaret eden unsurlar var.

Bugün dünyada 5-18 yaş aralığındaki öğrenciler zamanının yüzde 12’sini; yılın 180 günü ortalama 6 saatini okulda geçiriyor. Gelecek içinse 200 gün, günde 7 saat öngörülüyor. Evde ödev için de haftada 14 saat ve özel hocaların eşliğinde eğitim ortamı düşünülüyor. Öte yadan da gelişmekte olan ülkeler, dünyada söz sahibi olmak ve refah seviyesini yükseltmek için çocuklarının gelişmiş ülkelerdekine göre daha fazla çalışması gerektiğini çok iyi kavramış durumda. İyi eğitimin çocuğunun geleceğinde önemli bir rol oynadığının ve daha iyi hayat şartlarında daha iyi gelir ve yaşam vaat ettiğinin farkında.

Sistemimiz yetersiz kaldığı için Türk aileleri de aslında geleceğin koşullarına yönelik “Gölge eğitim” diyebileceğimiz bir eğitim şekline yönelmiş durumda.

***

Japonya’da eğitim alanında iki fenomen oluşmuş durumda. Biri, “Kyoiku mama” (“ana eğitimi”). Eğitimdeki rekabet nedeniyle anneler evde hoca rolüne soyunuyor ve gece çocuklara evde öğretmenlik yapıyor. İkinci fenomense, “juku” ( “takviye eğitim” ). Japon çocukların üçte ikisinin Lise 1’den itibaren okullarda cumartesi günleri merkezi sınav için aldığı eğitim.

G. Kore’de de durum farklı değil. Bizdeki “dershane kültürü” onlarda da var ve Koreliler dershanelere yıllık milli gelirinin yüzde 3’ü kadar bir para; 15 milyar dolar harcıyor. Bu pazar içinde bazı hocalar yılda 2 milyon dolar kazanıyor ve ünlü sporcular gibi tanınıyor.

Dünyada G. Kore modeli bilhassa Amerikalılar tarafından eleştirilse de bugün Obama hükümetinin aldığı kararlar incelendiğinde Kore ve Japon modeline doğru kayma olduğunu görebiliyoruz. UCLA’in 2008’de yaptığı araştırmada üniversite 1. sınıf öğrencilerinin haftada 5 saat ders çalıştığı ortaya çıkınca gerekli önlemler alınmaya başladı. Merkezi sınavdaki rekabetin öğrenciyi daha fazla çalışmak zorunda bıraktığı, daha disiplinli çalışmayı gekirdiği Amerika’da da kabul edilmek üzere.

Eğitim reformu, okul sisteminin daha iyi işleyişi, hocaların eğitimi ve kaynakların doğru kullanımı ile kısıtlı bir kavram olamaz ve eğitim ortamı öğrencilerin bir objeden ibaret oldukları; işlendikleri ve formasyon alıp biçimlendirildikleri bir ortam olmaktan çıkmalıdır. Tam tersine; reform, bir kültürel değişimi gerektirir ve reformun eğitim ortamını kişiselleştirilmiş bir eğitim sistemiyle okulun, ailenin ve öğrencinin hayatta başarılı olabileceği gerekli donanımların verildiği bir ortama dönüştürmesi gerekir.

Öğrenmenin, eforun her şey demek olduğu uygulama ve ÇOK çalışmayla elde edilebileceğini gençlerimize gösterebilmemiz lazım. Özellikle Türk toplumunun zamanını öğrenmeye hasretmesi lazım. Ulusça ilerliyebilmemiz ancak bu şekilde mümkündür ve bu terbiyenin aileden başlaması da esastır.

27 Mart 2010

'Ulaşım haktır, satılamaz' mitingi yapıldı

'Ulaşım haktır, satılamaz' mitingi yapıldı

A.A.

27.03.2010-cumartesi


Bazı siyasi partilerle sivil toplum örgütleri Kızılay'da düzenledikleri mitingle şehir içi ulaşım ücretlerine yapılan zammı protesto etti.

Halkevleri, KESK, ÖDP, TKP'nin çoğunluğunu oluşturduğu miting, Kolej Kavşağı'ndan yürüyüşle başladı. Yürüyüş boyunca "Gökçek elini cebimizden çek", "Ulaşımda soyguna son", "Gökçek gidecek, dertler bitecek" şeklinde slogan atan katılımcılar, Kızılay Meydanı'na açılan Ziya Gökalp Caddesi üzerinde toplandı.

Bazı sanatçıların verdiği kısa konserin ardından, Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Başkanı Ali Çetin bir konuşma yaptı. Konuşmasında, şehir içi ulaşım ücretlerine yapılan zamlarla ilgili yasal girişimlerini anlatan Çetin, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in, mahkeme ulaşım fiyatlarını düşürdüğünde mahkemeyi suçladığını, mahkeme kararıyla bu geri alınınca da "Zammı ben yapmadım, o yaptı" şeklinde vatandaşı aldattığını iddia etti. UKOME üyelerinin de "Gökçek'in her dediğine el kaldırdığı"nı iddia eden Çetin, bu bürokratlar hakkında da suç duyurusunda bulunduklarını söyledi.

Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek'in sadece ulaşımda değil, doğalgaz, metro gibi konularda da başarısız olduğunu savunan Çetin, "Gökçek, sadece ulaşımda değil, doğalgazda da beceriksizlik ve temel bir kamu hizmetinin nasıl bir soyguna dönüştürüleceğinin örneklerini verdi" ifadesini kullandı. Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gökçek, ucuz ulaşım hakkı talep eden bizleri 'komünistlikle', Başbakanı ise 'illet" olmakla suçlamaktadır. 'Bedava ulaşım nerede var?' diye sormaktadır. Bedava sağlık, bedava eğitim, bedava ulaşım, yani temel ihtiyaçların bedava olduğu bir başka sistem var. Biz başka bir dünyanın mümkün olduğunu biliyor ve istiyoruz. Sizler istemez misiniz her gün soyulmak yerine parasız sağlık, parasız eğitim ve parasız ulaşım hakkını? Bunu yapamazlarmış. Biz yapabiliriz. Bunun mümkün olduğunu biliyoruz, Dikili'ye baksınlar, sembolik fiyatla temel hizmet nasıl veriliyor, görsünler. Küba'ya baksınlar, parasız eğitim, parasız sağlık nasıl oluyor görsünler. Üstelik son derece kısıtlı bütçelerle. Ama bunlar göremezler, çünkü yürekleri sağır, bunlar göremezler, gözleri dolar yeşilinin ışığında kör olmuş, bunlar bilemezler, beyinleri kafataslarının içinde değil, başkalarının ellerinde." Üniversiteliler adına konuşan bir öğrenci ise halkın vergileriyle alınan otobüslerin fahiş fiyatlarla çalıştırılarak "Halkın soyulduğunu" iddia etti.

Miting nedeniyle Ziya Gökalp Caddesi bir süre trafiğe kapatılırken Çevik Kuvvet'e bağlı polisler miting süresince Kızılay'ın çeşitli noktalarında yoğun güvenlik önlemi aldı. Miting sırasında sarhoş olduğu bildirilen bir kişinin bağırması üzerine, kısa süreli bir gerginlik yaşandı.

http://www9.gazetevatan.com/


20 Ocak 2010

Eğitim-Öğretim Kurumlarımız Bu Zihniyetli Kişilerden Arındırılmalı

Active ImageEğitim-Öğretim Kurumlarımız Bu Zihniyetli Kişilerden Arındırılmalı

  • Linç girişimleri yükselişte,
  • Lise Koridorlarında Alevi Kız Öğrenciye Tarih Öğretmeni’nin Attığı Dayak…
  • Öğretmen Kılığında Bir Şeriatçı Faşist…
  • Eğitim –Öğretim kurumlarımız bu zihniyetli kişilerden arındırılmalı.
Basına ve Kamuoyuna

Gün geçmiyor ki; ülkemizin bir köşesinden Aleviler’e ve öbür ötekileştirilmişlere yönelmiş bir linç, sürgün, hakaret, aşağılama, darp haberleri gelmesin.

Biga Edirne, Erzurum, Manisa’da olanlar… Tahrik edilmiş, kışkırtılmış, akılları başlarından alınmış, ağızlarında şeriatçı sloganlar, ellerinde sopa, balta ve pompalı tüfeklerle; “Ötekiler”e hücum eden güruh. Ya önlerinde, ya arkalarında onların işlerini kolaylaştıran güvenlik-belediye görevlileri…

İzmir, İstanbul, Ankara’da Belediye işçileri, itfaiye işçileri ve Tekel işçilerine yönelmiş panzerler, biber gazları… Başbakan’ın meclisten yükselen sesleri, işçileri suçlayan cümleleri…

İstanbul Dolapdere’de Kürtlerin üstüne Romanları salan anlayış, Manisa-Selendi’de Romanlar’ın üstüne Türkleri, Edirne’de Türkler’in üstüne Türkleri salıyor. Mazlumun zalime, zalimin mazluma dönüştürülebildiği ,linç kültürünün geliştirilip özendirildiği bir ortam.

Ve Alevilere “İlkel” diye ekranlarda bağıran bir şair bozuntusu, Show Radyo’da “Bankaların ışık söndürmesini “Alevilerin Mum söndü”süne.....

Derken; son haber Sivas’tan geldi.

Atatürk Lisesi Tarih Öğretmeni Orhan Paşazade sınıfta öğrencilerinin dini’ni, mezhebi’ni, inancı’nı merak etti. Yetinmedi Alevi bir kız öğrenciyi okul koridorunda kıyasıya dövdü. “Ona senin yaşındakiler anne oluyor, git evlen” dedi. Çocuk rapor aldı.

Bu öğretmen kılıklı faşist adam, adında “Atatürk” sözcüğü olan bu lisede, Cumhuriyetin kurulduğu bu şehirde, Sivas’ta Alevi bir kız öğrenciyi dövmedi aslında. Tüm Sivas’ı, Sivaslılar’ı dövdü. Alevi-Sünni herkesi….

Yıllardır uygulanan eğitim-öğretim politikalarının ürünüdür tüm bu olanlar. Nasıl öğretmenler, nasıl gençler, nasıl yeni nesiller yetiştirdiğimizin işaretidir.

AKP, bir yandan “Açılım” üstüne “Açılım” yaparken, Açılım belirtileri uç vermeye başladı.

Milli Eğitim Bakanlığı’nı, Sivas Valiliği’ni, Sivas Cumhuriyet Savcılığı’nı, Sivas Milli Eğitim Müdürlüğü’nü, Sivas’ta kurulu Demokratik Kitle Örgütlerini, Sendikaları, Odaları, Basın Kuruluşlarını, Ticaret ve Sanayi Odasını, Lokantacılar Odasını, Sivas Spor yöneticilerini, Sivas Barosunu, Siyasi Parti İl Başkanlıklarını göreve çağırıyoruz.

Ya kardeşlik, ya kardeşlik. (Düşmanlık demeye dilimiz varmıyor)

Bu vahşi saldırıyı içine sindirebilen, yetinmeyip üstünü örtmeye çalışan, dayak yiyen öğrencinin velisini davacı olmaması için iknaya gayret eden, işbirlikçi Cem Vakfı Sivas Şubesi yöneticilerini kınıyoruz.

Bu barbarlığı, bu düşmanlığı, bu ayırımcılığı önleyin lütfen.

Madımak katliamını yaratan o kör, o düşman, o çağdışı düşünceyi mahkum edin.

Unutmayın; o Alevi kız öğrenci hayatı boyunca unutmayacak hangi nedenle dayak yediğini.

Ve unutmayın; o çocuk, sizin çocuklarınızın içinde sorgulandı ve dövüldü.

15.01.2010

Genel Başkan Ali BALKIZ