Uğur Mumcu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Uğur Mumcu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ocak 2011

KATLEDİLİŞİNİN 18. YILINDA UĞUR MUMCU ANILDI

KATLEDİLİŞİNİN 18. YILINDA UĞUR MUMCU ANILDI

EvcioğuHaber- “Uğurlar olsun, Uğurlar olsun..Yürekli yiğitlere hatıram olsun…" "Vurulduk..! Ey Halkım Unutma Bizi!” diyordu dizelerinde.. Sevenleri 24 Ocak günü aynı acıyı yaşayarak, isyan edercesine bir muhattab bulamamanın boşluğunda nefretlerini bir kez daha haykırdılar.

24 Ocak 1993 günüydü... Evinin önündeki sokakta, aracına yerleştirilen bir patlayıcı ile katledilen Uğur Mumcu, Ankara'da evinin bulunduğu ve arabasına konan bombanın patlamasıyla yaşamını yitirdiği yerde ; sevenleri, dostları ve CHP Genel Başkanı Sn; Kemal Kılıçtaroğlu'nun da katılımıyla anıldı..
Anma etkinliğinde; katılımcıların ellerindeki karanfilleri bombanın patladığı yere yapılan anıta bırakarak; Göz yaşları içinde terörü naletlediler.. Gerçek faillerin bulunmadığı yönündeki konuşmalardan sonra Kılıçtaroğlu; "Biz Meclise önergeler veriyoruz, ki; faili meçhul cinayetler aydınlanma çalışmaları yapılsın diye, AKP'lilerin oylarıyla reddediliyor" diye ifade ettiği gözlendi..

Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu, çocukları Özge ve Özgür Mumcu, avukatları Halil Sevinç aracılığıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Mumcu'nun aracına bombayı koyduğu iddia edilen Oğuz Demir'in dahi yakalanıp yargı önüne çıkarılamadığının vurgulandığı suç duyurusunu ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA verdiler..


EvcioğluHaber-24.01.2011-Pazartesi

19 Ocak 2011

KARA GÜN "OCAK" TA NE OLMUŞTU ?

KARA GÜN "OCAK"TA NE OLMUŞTU ?

EvcioğluHaber- "Adalet için Hrant için" Arkadan vuranların hala arkasındamısınız..
Ocak ayı her daim karagün Zemheri diye anılır.. Açlığın, yoksulluğun simgesidir, Anadoluda.. Perişandır Anadolu insanı.. Ahırda hayvanının yemi bitmiştir..
Evde açlıktan, kemikleri derisinin altında görünen çocukların ekmeğinin bittiği aydır..
O yıllar bizim çocukluğumuzun yıllarıdır..
Yönetilenler böyle idi..
Ne kadar geliştik, ilerledik densede şimdide aşağı yukarı böyle..
Ama; yönetenlerin boynu kalın, göbek yağlıydı.. !
Bu durum hep böyle geldi, böyle gidiyor....! Değişmedi halkın kaderi hiç bir zaman..
Böylemi yazılmış dersiniz.? Tarihler iki madolyonun yüzünden yazar.. Bir tarafında, zevkü-sefa yaşayanların olduğu.. Bir taraf da açlık, yoksulluk ve üstüne üstelik, katledilen öldürülen zindanlarda çürütülen.. Yetmedi. faili belirsiz, bir yere gömülen...!

Peki daha başka ne oldu, Zemheri de.?

24 ocak kararları diye bilinen, ama halkı ekonomik olarak yoksullaştırılmasının ve soyulmasının kararları alınmıştı.. Türk halkı açısından geri dönülmesi zor bir süreç başlamıştı.. Bu kararla birlikte baskı da artmıştı.. Her yer kangölü...!
24 Ocak kararlarının uygulanması o kadar kolay olamayacağı için; 12 Eylül darbesine ihtiyaç vardı...!

Darbe gerçekleşti..
Acıyla, zulümle...
Ne canlar yitirildi, hayattan koparıldı, gencecik çocuklardı...


Yine bir 24 Ocak'dı. Uğur MUMCU katledildi.. Katiller bulundu, yanlış bulundu, derken bir kişi içeri atıldı.. Ama; kamuoyu vicdanı hala bu sorunun yanıtını bekliyor.. Katiller nerede..?

Bu gün 19 Ocak 2011..
Tam bundan 4 yıl önceydi..
Agos gazetesinin önünde bir silah sesi duyulur..
Daha sonra, ajanslardan Hrant DİNK arkadan ensesinden vurularak öldürüldüğü haberi verilir.. Katil..! Katil ise güvenlik kamerasından tesbit edilir.. Yaşının küçük olduğu ileri sürülen bir "ÇOCUK KATİL" yapılmış.. !
Tarih hep böyle yazılmıştır.. Çocuk Katillerle dolu..
Töre cinayetlerinde olduğu gibi 'Çocuktan Katil' yaratmak hüneri ile doludur..

'Ogün Samat' yakalanır..
Yakalındığı karakolda Türk bayrağı önünde kamaraya ve videoya çekilir..
Aslanlar gibi ağırlanır..
Katil olduğu ve yakalandığı bildirilir..
Ama, ağabeyleri; onu Samsu'ndan istanbul'a yollayan ve eline silahı tutuşturarak Hrant'ı öldürmesini isteyenler olmamıştır.. !
Kendisi planlamıştır mutlaka..!

Cebinde parası dahi olmayan bu çocuk..!
Sizcede kendisi her şeyden sorumlumu?
Hatta; ülkede faili meçhul 20.000 civarında cinayet var.. Bunları da bilinmeyen çocuklar işlemişlerdir..!
Peki ne olacak.?
Kim bulacak bu çocukları, iyi çocukları...!
Hala sorumlular ve yetkililer bu konuda hiç gerçeği konuşmadılar.. Çağırılıp konuşturulmalarını istemek bu ülkede herkesin, barış içinde yaşamak isteyenlerin hakkıdır..

Yine, 4.yılında da Hrant'ın ve ülkenin , barıştan yana kardeşçe yaşamak isteyenlerin gelip karanfiller koyduğu yer Agos gazetesi önüydü.. Gerçek katiller yakalanıp, bundan sonra çocukların katil yapılmadığı bir gün gelinceye dek bu yürüyüş devam edecek..
İstanbul, Ankara ve diğer illerde yürüyüşler yapıldı.. "Adalet İstiyoruz" çağrısı başta Adalet Bakanlığı olmak üzere İktidara duyurmaya çalıştılar..

Önemli bir not ilave etmekte yarar var ...
Fransa Meclisinde "Ermeni Yasa Tasarısı" kabul edilmişti.. Bu tasarıya ilk tepki, Ermeni diye katledilen Hrant Dink'ten gelmişti..
Hatırlayanlar bilir... "Fransa değil, herhangi bir ülke Ermenilerle ilgili böyle bir karar almaya hakkı yoktur.. Böyle bir kararın Türkiye de yaşayan Ermenilere bir yararı yoktur.. Olsa, olsa bu karar; Kararı alan ülkenin kendi çıkarlarına hizmet edecektir.. Kendi çıkarlarını korumak için Ermenileri; helede Türkiye Ermenilerini alet edemezler.. Buna asla izin veremeyiz.. Türkler bin yıldır birlikte yaşadığımız kardeşlerimizdir.. Daha bin yıllar birlikte yaşayacağız.. Bu nedenle kınıyorum" demişti..

Hrant'ın katil yada katilleri yakalanıp, gerçekler ortaya çıkmadıkça ülkemiz üstüne güneş doğmaz.. Karanlıklar aydınlanmaz..
Bunun için "Adalet İstemek" gerek..
"Güvercin tedirginliğinde yaşamak" demişti. Sevgili Hrant,,
Hrantı anlamak içinde Ermeni olmak gerekmez..

"Barış, adalet, eşitlik, özgürlük ve hoşgörü içinde bir arada yaşamak için. Bu yüzden hangi coğrafyada olursa olsun, halkların kardeşliğine inananlar olarak Hrant için, Adalet için…"

Işıklar içinde yat .. Güzel insan..

Ülkemizin makus tarihi bir gün bu kara günleri yenecektir....


EvcioğluHaber-19.01.2011- Çarşamba

24 Haziran 2010

Cumhuriyet bilgesi son yolculuğuna uğurlandı

Cumhuriyet bilgesi son yolculuğuna uğurlandı



Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk, bugün binlerce yurttaşın katılımıyla Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde son yolculuğuna uğurlandı. Selçuk, erenler diyarı Hacıbektaş'ta kardeşi Turhan ve Mahzuni Şerif ile aynı mezarlıkta toprağa verildi.

Cumhuriyet Haber Portalı

24.06.2010
********************************
Hacıbektaş- Selçuk için Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen törene Türkiye'nin dört bir yanından üniversite öğrencileri, sivil toplum örgütü temsilcileri, siyasi partiler ve Selçuk dostları katıldı. İlhan Selçuk'u uğurlamak için Hacıbektaş'a gelenler, Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu ve belediye meclis üyeleri tarafından karşıladı. Törenin düzenlendiği Mahsun-i Şerif Dostluk Parkı'nın yanındaki Hacı Bektaş Cumhuriyet Meydanı, sabahın erken saatlerinden itibaren Selçuk dostlarıyla dolup taştı. Türk bayrağına sarılı İlhan Selçuk'un tabutu rengarenk, onlarca çiçekle donatıldı. Tören boyunca "Türkiye laiktir, laik kalacak" sloganları da atıldı. Hacıbektaş halkı İlhan Selçuk'u ve dostlarını kucakladı.

Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanoğlu

Törende ilk söz alan Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu konuşmasına, "Çağımızın en büyük aydınlarından biri olan İlhan Selçuk'u son yolculuğuna uğurluyoruz" diye başladı. Selmanpakoğlu, konuşmasında özellikle Selçuk'un bilgeliğine vurgu yaptı.

"Babamız bize patronluk yapmadı"

Miyase İlknur, konuşmasında, "O bizim babamızdı. Çok ince ruhluydu. Yaşamı boyunca ne bize ne de başka birine karşı emir kipi kullanmadı. Mütevazı ve alçak gönüllüydü. Güç odakları karşısında boyun eğdiğine bir kez bile tanık olmadık. Dünyevi hırsları hiç olmadı. Birileri akyüzüne yağlı kara sürmeye çalıştı, ancak yüzü o yağlı karayı tutmadı. Ne onun ne arkadaşımız Mustafa Balbay'ın davası divana kalmayacak. Biz bu davayı göreceğiz" dedi.

"Her iki kardeşte 'Enel Hak'a inanmıştı"

Coşkun Özdemir ise 50 yıllık dostluğunu anlatarak başladığı konuşmasında İlhan Selçuk'a saldıran solu, Ergenekon'da yargılamaya kalkışanları kınadı. "Sevgili İlhan rahat uyu pencerenden yayılan ışık hepimiz aydınlatmaya devam edecek" diyerek alkışlar arasında konuşmasını tamamladı.

Alev Coşkun, "İlhan Selçuk son manevi işkenceye dayanamadı. Bu son hoyratlığa isyan etti. Sen Uğur Mumcu gibi en son basın ve demokrasi şehidisin. Neden Hacı Bekraşı istedi. Büyük mizah ustası Turhan Selçuk'u çilehane yatırdık. Bugün ilhan Selçuk'u... Neden Hacı Bektaş çünkü her iki kardeş 'Enel Hak'ka inanmışlardı. Hacı Bektaş Veli'nin dizinin dibinde yan yana oturmalarının anlamını çok iyi biliyorlar. Hacı Bektaş halkının anlayacağını bilerek geldiler. Veli'nin himayesinde kalmak istiyorlardı." şeklinde duygularını ifade etti.

DSP Genel Sekreteri ve Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi, Selçuk’un vefatının Türkiye için büyük bir kayıp olduğunu belirterek “Bir güneş battı. Hepimiz onun yazılarıyla aydınlık düşünceleriyle büyüdük. İnanıyorum ki onun aydınlık fikirleriyle yazılarıyla yetişmiş yeni nesil, onun bıraktığı meşaleyi devralacaktır. Onun bıraktığı aydınlık yoldan gidecektir. Bugün bir güneş battı ama, o güneş ileride daha da büyüyerek doğacak ve Türkiye karanlıkta kalmayacaktır. Bu ülke O’nun aydınlık düşünceleriyle yetişmiş nice nice İlhan Selçuklar çıkartacaktır. Onun öğretisiyle büyüyenler aydınlık yarınları inşa edecektir” diye konuştu.

Erdal Erzincan
sazıyla küçük bir dinleti sundu. Işık Yenersu, Selçuk'un okurlarına yazdığı veda yazısını seslendirdi.

Sanatçı Tarık Akan, İlhan Selçuk'a sevgisini belirterek, "İlhan Abi aydınlanmanın sembolüydü" dedi.

Ahmet Gökçe'nin sunduğu, Dede Haydar Soylu'nun yönettiği törende ilk olarak 'Helalleşme' yapıldı. Ardından, dede defin işlemini gerçekleştirildi. Defin işleminin ardından Ali Rıza Selmanpakoğlu ve Selçuk'un yeğeni Murat Ertel kabrin yanı başına çınar fidesi dikti.

Selçuk, artık halk ozanı Mahzuni Şerif ve kardeşi dünyaca ünlü karikatürist Turhan Selçuk ile yanyana.

Törene Katılanlar

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, eski CHP Milletvekili, eğitimci Mustafa Gazalcı, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven, eski DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Eski Bakan Fikret Ünlü, CHP'li Eşref Erdem, Bülent Tanla, ÇGD Başkanı Ahmet Abakay, CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, CHP milletvekilleri Durdu Özpolat, Ali Rıza Öztürk, Vahap Seçer, Derviş Günday, Ayhan Yalçınkaya, Enis Tütüncü, Rasim Çakır, DSP Genel Başkanı Masum Türker, eski Milletvekili Uluç Gürkan, Ali Rıza Gülçiçek, ADD Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Karakuş, CHP Milletvekili Oğuz Oyan, Hikmet Çetin, Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, DİSK'in eski ve yeni genel başkanları Rıdvan Budak, Süleyman Çelebi, eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan, sanatçılar Tarık Akan, Rutkay Aziz, CHP Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük, Prof. Alpaslan Işıklı, Eski Bakanlar Fikri Sağlar, Yaşar Okuyan, 68'liler Birliği Başkanı Sönmez Targan, DSP Genel Sekreteri Hasan Erçelebi, Habertürk Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya, Hürriyet Gazetesi Yazarı Yalçın Bayer, TİHAK Başkanı Muzaffer İlhan Erdost.

Törene Çelenk Gönderenler şöyle:

Prof. Dr. Sebati Özdemir, UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik, Yıldız-Müşfik Kenter, CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Eğitim-İş, Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Habetürk, Kumru-Fazıl Say, Yay-Sat, Ali Kırca, Arzuhan-Mehmet Yalçındağ, Bülent Eczacıbaşı, Tangül Bilgehan, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, CHP Nevşehir İl Başkanı Bülent Yumuş, Avanos İlçe Başkanı Aykut Kuş, TKP, Birleşik Kamu-İş, Yeni Parti Genel Bşkanı Tuncay Özkan, Sanatçı Edip Akbayram, Yerel-İş Sendikası, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Rektörü Bektaş Açıkgöz, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Alevi Vafıkları Federasyonu, Eski Milletvekili Prof. Dr. Dursun Akdemir, Dostlar Tiyatrosu - Genco Erkal, ÇGD, Mustafa Ekmekçi ve Ailesi, Türk Harb-İş, ÇYDD Genel Merkezi, CHP Milletvekili Nur Serter, Eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay, Erzincan Postası, CHP Beylikdüzü İlçe Başkanı Ekrem İmamoğlu, Maltepe Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Zengin, Şahkulu Dergahı, Karacaahmet Sultan Dergahı, Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği.

http://www.cumhuriyet.com.tr/


18 Şubat 2010

Katiller ortaklığı / Can Dündar

18 Şubat Perşembe 2010

Biri öğretmen Yavuz Bingöl’ün babası, diğeri sendikacılığın efsane ismi... Yılmaz Bingöl 1976’da sürüldüğü Arifiye’de saldırıya uğradı. 4 yıl sonra da Kemal Türkler öldürüldü.

1983’te Yılmaz Bingöl, kendisini vuran kişiyle Türkler’i öldüren kişinin aynı olduğunu söyledi oğluna. Babaları vurulduğunda Yavuz 12, Nilgün 19 yaşındaydı

Yılmaz Bingöl ile Kemal Türkler tanışırlarmış. Biri TÖB-DER’li bir devrimci öğretmen, diğeri sendikacılığın efsane ismi...

Yılmaz Bingöl “Çok sevgili ağabeyimdi” diye bahsediyor ondan...
Ama 1970’ler, devrimci öğretmenler, akademisyenler, sendikacılar, politikacılar, yazarlar için cehennemdi.
Bu iki isim, o cehenneme aynı cellatlarca itildiler.
* * *
İlkin Yılmaz Bingöl saldırıya uğradı.
Tarih 17 Mart 1976 idi.
Milli Eğitim Müdürü iken MC hükümeti gelince görevden alınıp Arifiye’ye sürülmüştü.
Arifiye’de bir arkadaşıyla birlikte saldırıya uğradı. 4’lü iki grup tabancalar, bıçaklar, zincirlerle saldırdı. İki öğretmen de yaralı olarak hastaneye kaldırıldılar. Orada da kaldıkları odaya silahlı saldırı düzenlendi. 3 gün kendilerini bir odaya kilitleyerek hayatta kalmayı başardılar.
Saldırganların isimleri o günkü gazetelerde vardı. Yılmaz Bingöl bu isimleri gidip Uğur Mumcu’ya anlattı. Mumcu “Sana söz, ben araştıracağım” dedi.
Ancak kendisi de benzer bir saldırıda öldürülecekti.
* * *
4 yıl 4 ay sonra da Kemal Türkler saldırıya uğradı:
Tarih 22 Temmuz 1980’di.
Türkler evinden çıkıp arabasına bindi; 19 yaşındaki kızının gözleri önünde 4 saldırganın kurşunlarına hedef oldu.
Üzerinden 38 kurşun çıktı.
Katillerden üçü yakalandı ve 1987’de mahkûm edildiler. Dördüncü tetikçi olan Ünal Osmanağaoğlu ise yurtdışına kaçtı. Osmanağaoğlu, Bahçelievler katliamında 7 TİP’li gencin öldürülmesinden de aranıyordu. 9 yıl kaçak kaldıktan sonra 1999’da yakalandı.
Kuşadası’nda devlete ait Milli Park’ta işletmeci olarak çalışıyordu.
2003’te yargılandı. Delil yetersizliğinden beraat etti. Yargıtay
2007’de yeniden yargılandı. Delil yetersizliğinden beraat etti. Yargıtay bozdu.
2009’da yeniden yargılandı ve beraat etti. Dava halen Yargıtay’da 30. yılını kutluyor(!).
Bütün bu yargılamalarda Türkler’in olaya tanık olan kızı dinlenmemişti bile...
Bu arada Türkler öldürüldüğünde 1,5 yaşında olan torunu Burç Akpınar büyüdü, avukat oldu ve dedesinin davasına avukat olarak girdi.
* * *
Geçenlerde Yavuz Bingöl aradı:
“Biliyor musun, babamı vuranlarla Kemal Türkler’i öldürenler aynı kişiler” dedi. Bu gerçeği 1983’te öğrenmişti. Çünkü babası o günlerde kendisine silah sıkan kişiyi otobüste görmüştü. Gelip oğluna anlatmış, “Zamanında onları yakalasalar belki de Türkler öldürülmeyecekti” demişti.
Önceki gece Yavuz Bingöl ile Nilgün Türkler NTV’de Canlı Gaste’de bir araya geldi.
Babaları vurulduğunda Yavuz 12 yaşındaydı; Nilgün 19...
Bu saldırıların anılarını yaşayarak, saldırganların nasıl devlet korumasına alındığını ibretle izleyerek büyümüşlerdi.
Biri çocukluğunda yaşadığı acıyı türkülere dökmüş, diğeri babasının vasiyeti doğrultusunda acısını içine gömüp hiç unutmadan, ağlamadan, dimdik durup hukuk mücadelesini sürdürmüştü.
Şimdi acılarını, deneyimlerini, bilgilerini buluşturup birlikte adalet arıyorlar.
Bu katiller ortaklığından, bir müşterek aydınlık doğurabilmek için...
bozdu.

Önceki gece Yavuz Bingöl ile Nilgün Türkler NTV’de Canlı Gaste’de bir araya geldi. Babaları vurulduğunda Yavuz 12 yaşındaydı; Nilgün 19... Yavuz Bingöl gerçeği 1983’te öğrenmişti.

http://www.milliyet.com.tr/

"

25 Ocak 2010

Unutmadık, unutturmayacağız

Unutmadık, unutturmayacağız

Bombalı saldırı sonucu 24 Ocak 1993’te yitirdiğimiz gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’yu aramızdan ayrılışının 17. yıldönümünde özlemle andık.

Cumhuriyet

Ankara Bürosu- Cumhuriyet Gazetesi yazarı Uğur Mumcu’nun katledilmesinin 17. yıldönümünde başkentteki ilk tören Batıkent Uğur Mumcu Parkı’nda gerçekleştirildi. Parktaki Mumcu büstü kırmızı karanfillerle süslenirken, parka Mumcu’nun Ulusumuzun bağımsızlığında, bütünlüğünde ve onurunda birleşmezsek ne zaman birleşeceğiz?” ifadesinin yazıldığı bir pankart asıldı. Sabahın erken saatlerinde parka gelen yurttaşlar ellerinde Mumcu’nun fotoğraflarının yanı sıra “Unutmadık, unutturmayacağız”, “Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım” ve “Ben yobazlar, hırsızlar, vurguncular ve çıkarcıların düşmanıyım” yazılı dövizler taşıdı. Bazı yurttaşların ellerinde gazetemizi taşıdıkları gözlendi.

Parktaki tören saygı duruşunun ardından okunan İstiklal Marşı’yla başladı. CHP Batıkent Temsilciliği’nden Zekeriya Vurmaz, Mumcu’yu kaybetmenin verdiği hafifletmenin tek yolunun Mumcu’nun kavgasını verdiği yüksek değerleri devam ettirmekten geçtiğini kaydetti. Vurmaz, “O henüz yaşarken neden öldüreleceğini ağzıyla söylemişti. Ama onu öldüren korkaklar, onu neden öldürdüklerinin arkasında durabiliyorlar mı? Halkın bu yiğit evladına sahip çıkması onları adeta çıldırtıyor” diye konuştu.

Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar da Mumcu’nun Türkiye’nin kendi yurttaşları tarafından idare edilmesini, emeğin saygınlığını ve hukukun üstünlüğünü isteyen büyük bir düşünür olduğunu kaydetti. Türkiye’de tam bağımsızlığı savunanların, emeğe saygı duyanların büyük acılar çektiğini ifade eden Yaşar, yurttaşların korku iktidarına karşı tek yürek olmak zorunda olduğunu kaydetti. Yaşar, “Bizim görevimiz böyle günlerde ağlamak değil, böyle günlerde güçlü olduğumuzu, yılmayacağımızı, yıldırılamayacağımızı göstermektir” dedi.

Batıkent’teki anma etkinliğinin ardından Uğur Mumcu’nun evinin olduğu “Uğur Mumcu’nun Sokağı”nda gerçekleştirilen törene geçildi. Mumcu’nun evinin olduğu sokaktaki törene CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, bazı CHP ve DSP milletvekilleri, eski DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, gazetemiz çalışanları ve çok sayıda yurttaş katıldı. Sokağı dolduran yaklaşık 2 bin yurttaş ellerinde “Unutmayacağız, unutturmayacağız” yazılı pankartlar, yakalarında da Uğur Mumcu’nun fotoğraflarını taşıdı. Yurttaşlar Mumcu’nun saldırıya uğradığı yeri kırmızı karanfillerle donanıtırken, bazı yurttaşlar da yaktıkları mumlarla Mumcu’yu andı. Yurttaşlar, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür”, “Susma sustukça sıra sana gelecek” sloganları attı.
Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’ya üye “Çarşı faili meçhule karşı” yazılı bir pankart açtı.

‘Bekleyişimiz sürüyor’

Mumcu’nun evine giderek eşi Güldal Mumcu ile görüştükten sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Baykal, “Olayın bağlantıları, doğrudan sorumluları ortaya çıkar. Bu umudumuzu, bu bekleyişimizi sürdürüyoruz” dedi. Baykal, cinayetin üzerinden 17 yıl geçtiğini hatırlatarak hala somut bir sonucun ortaya çıkmadığını söyledi. Kendilerine herhangi bir resmi yetkili tarafından olayla ilgili resmi bir bilgi de verilmediğini anlatan Baykal, şöyle devam etti:

“Biz, Uğur Mumcu’nun niçin öldürüldüğünü çok iyi biliyoruz.
Önemli olan bu bilincin toplum tarafından sahiplenilmesi ve paylaşılmasıdır. Yani bugün önümüze bir isim koymasalar da çete koymasalar da Mumcu’nun, temsil ettiği değerlere karşı bir tertibin kurbanı olduğunu bilmeliyiz. Kim yaptıysa yaptı, onu temsil ettiği temel ilkeler için ortadan kaldırmak istediler. Neydi o temel ilkeler? Türkiye’nin ulusal bütünlüğü, laik, demokratik cumhuriyet, inançların siyasi amaçlarla istismar edilmemesi, terörün, ticaret, din ve siyaset bağlantılarının ortaya çıkartılması, bu konudaki gerçeklerin yılmadan cesaretle kararlılıkla topluma anlatılması. Bu anlayışa tahammül edemediler. Bu anlayışı göze alamadılar. Onların temsil ettiği anlayışı çok ciddi tehdit ettiğini gördüler. Bunun için ortadan kaldırdılar. Biz, Uğur’un aydınlık düşüncesi, çağdaş, ilerici anlayışı, bağımsızlık duygusu, Mustafa Kemal sevgisi, laik, demokratik, bağımsız Türkiye özlemi doğrultusunda verdiği mücadeleye karşı, bu mücadeleyi etkisiz kılmak için iç, dış bazı çevrelerin dayanışması sonucunda bu cinayetin ve suikastın işlendiğini düşünüyoruz. Bu konuda bir tereddütümüz yok.”

‘Büyük bir simgedir Uğur’

Bir gazetecinin “Hala umudunuz var mı?” sorusu üzerine CHP Genel Başkanı Baykal, şunları söyledi:

“Umudumuzu hiç kaybetmedik ama umudumuz bir ifşaattan çok Mumcu’nun temsil ettiği değerlerin gittikçe daha çok sahiplenilmesi. Uğur Mumcu’nun anlattıklarının, aradan bunca yıl geçtikten sonra, 17 yıl oldu onu kaybedeli, belki 20 yıl önce yazdığı yazılarda dile getirdiği bağlantılar, ortaya koyduğu tespitlerin, teşhislerin günümüz için ne kadar önemli, değerli ve yapıcı olduğunu çok açıkça görüyoruz. Şunu inançla söylüyorum; Mumcu, bugün yaşadığı dönemden daha günceldir. Bu herkes için söylenir bir söz değildir ama Uğur Mumcu için bunu söyleyebiliriz. Mumcu, bugünün Türkiye'sine yönelik güncel değerlendirmeler yapmıştır, güncel anlayış sergilemiştir, o bakımdan yaşıyor. Uğur Mumcu’nun değeri, önemi, her geçen gün hepimizin gönlünde, zihninde çok saygın bir yer tutuyor. Artık olay nitelik değiştirdi. Cinayetin ifşaatı olmaktan çıktı. Büyük bir simgedir Uğur. O simge kimliği daha da belirginleşiyor ve netleşiyor. Değeri, önemi her geçen gün daha çok farkediliyor.”

Yurttaşlar “Buradaydık” adlı sinevizyon gösterisini ilgiyle izlemesinin ardından Mumcu’nu eşi ve TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, kızı Özge Mumcu, oğlu Özgür Mumcu, sokaktaki bulunan anıta karanfil bıraktı. Daha sonra yapılan saygı duruşunun ardından yurttaşlar Mumcu’nun sevdiği türküleri Ufuk Karakoç ile hepbirlikte söylediler. Mumcu’nun evinin önündeki törenin ardından da Mumcu’nun gömütünün bulunduğu Cebeci Asri Mezarı’nda bir tören düzenlendi. Mumcu’nun sevenleri, Mumcu’nun mezarını da kırmızı karanfillerle donatarak mum yakarken mezarın üstüne “Unutmadık, unutturmayacağız” yazılı pankartlar bıraktılar. Güldal Mumcu ve çocukları Mumcu’nun gömütüne de gelerek karanfil bırakıp mum yaktı.

Mumcu için dün saat 19.00’da da Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde, “Uğur Mumcu Sesleniyor 2009: Güdümlü Hukuk, Peşin Yargı, Siyasal Kin” başlıklı bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından Uğur Mumcu Korosu konser verdi. Batıkent Ahmet Taner Kışlalı Konferans Salonu’nda da Gürsel Gökçe’nin hazırladığı “Uğur Mumcu’nun Ardından” başlıklı fotoğraf gösterisi gerçekleştirildi.

Altan Öymen arkadaşını anlattı

ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - 17 yıl önce öldürülen yazarımız Uğur Mumcu Adanada anıldı. CUMOKun Mumcu anısına düzenlediği konferansta konuşan Altan Öymen, “Uğur Mumcu’yu öldürdüler ama onun izinden giden binlerce insan var. Türkiye bu karanlıktan kurtulacaktır” dedi.

Mavi Sürmeli Otelinde gerçekleştirilen etkinliğe sendika, meslek odası, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisiyle Cumhuriyet okurları katıldı. Etkinlikte Uğur Mumcunun yaşamını yansıtan sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi. Adana CUMOK Temsilcisi Okan Toygar, Uğur Mumcunun fikirlerinin hâlâ yaşadığına dikkat çekti. Adana CUMOKun Çukurova Aydınlanma Toplantıları kapsamında Uğur Mumcu anısına düzenlediği “Öfkeli Yıllar” konulu konferansta konuşan eski CHP Genel Başkanı, gazeteci-yazar Altan Öymen, yakın bir arkadaşını yitirmiş olmanın üzüntüsünü yaşadığını belirterek suikastın iç yüzünün hâlâ aydınlatılamadığını vurguladı. Öymen, Aradan geçen zamanda 11 hükümet, 7 başbakan, 14 İçişleri bakanı değişti. Yargılamada 3 kişi mahkûm edildi ama bunları kimin yönlendirdiği hâlâ belli değil. Abdi İpekçi de katledilmişti. Onun katili kahraman gibi karşılanıyor. Mumcu yaşarken Ağcanın ilişkilerini sorgulamış, kitaplar yazmıştı. O da birçok aydın gibi öldürüldü. Ocak ayı kötü bir ay. Mumcu’yu öldürdüler ama onun izinden giden binlerce insan var” dedi.

Adaletini 17 yıldır arayan dava

Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcunun katledilişinin üzerinden geçen 17 yıl boyunca adalete de, kıyımın ve tetikçilerin ardındaki “asıl güce” de ulaşılamadı. Mumcunun aracına bomba konulmasına gözcülük ettiği belirtilen Oğuz Demir ise 17 yıldır firari ve bulunamadı.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcunun katledilişinin üzerinden 17 yıl geçti. Bu süreçte, 13 hükümet, 15 İçişleri Bakanı, 13 Adalet Bakanı değişti ancak olay tüm boyutlarıyla aydınlatılamadı. 7 yıl boyunca faili meçhul dosya olarak tozlu raflarda bekleyen Mumcu suikastı dosyası, İstanbulda terör örgütü Hizbullahın İlim grubuna yönelik 17 Ocak 2000deki operasyonda elde edilen CD ve disketlerdeki bilgiler üzerine yeniden açılabildi. Elde edilen bilgiler ışığında Mumcu suikastının faillerini yakalamak amacıyla 21 Şubat 2000 tarihinde “UMUT” (Uğur Mumcu Uzun Takip) operasyonuna başlandı.

Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı suikastının faili olarak 14 Mayıs 2000de Ankarada gözaltına alınan Necdet Yüksel’in yer göstermesi sonucu, Sincanda çok sayıda patlayıcı ve mühimmat bulundu. Dönemin DGM Savcısı Hamza Keleş, 11 Temmuz 2000de, 9 kişi hakkında idam istemiyle olmak üzere 17 sanık hakkında dava açtı, 111 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi.

Mumcunun aracına bombayı yerleştiren Ferhan Özmen, Necdet Yüksel ve Rüştü Aytufanın da aralarında bulunduğu sanıklar, 14 Ağustos 2000de yargılanmaya başlandı. Sanıklar Özmen, Yüksel ve Aytufan, mevcut anayasal düzeni silah zoruyla yıkıp, yerine din kurallarına dayalı devlet kurmak için oluşturulan silahlı çeteye üye olup, anayasal düzeni değiştirmeye cebren teşebbüs ettikleri gerekçesiyle ölüm cezasına çarptırıldı.

Dosyanın temyiz için gittiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi, idama mahkûm edilen Yüksel ve Aytufanın cezasını müebbete dönüştürerek onadı, ölüm cezasına çarptırılan Özmenin de aralarında bulunduğu 8 sanık hakkında verilen mahkûmiyet kararlarını ise eksik soruşturma gerekçesiyle bozdu. DGMlerin kapatılması üzerine Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine devredilen davada, Özmen, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Dosyanın temyiz için ikinci kez gönderildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sanık Özmen’in ağırlaştırılmış müebbete çarptırılması kararını onadı. Böylece Mumcu suikastı yönünden dosya kesinleşmiş oldu. Ancak dosya kapsamında Ferhan Özmen dışında da tutuklu hiç kimse kalmadı.

17 yıl süren firar

-Mumcunun aracına bomba konulmasına gözcülük ettiği belirtilen Oğuz Demir ise 17 yıldır firari ve bulunamadı.
-Demir
in İrana kaçtığı yönünde belirlemeler yapıldı. Ancak bugüne değin Demirin bu ülkede olup, olmadığının kesinleştirilmesi ve iadesi konusunda adım atılmadı.
-
Cinayetin hükümlülerinden olan ve 2005 yılında tahliye edilen Mehmet Ali Tekine Küçükçekmece Kaymakamlığı’ndan 2 bin TL’lik yardım yapıldığı ortaya çıktı.
-Davada 12 yıl hapse mahkûm olan
Muzaffer Dağdeviren ise alacak-verecek meselesi yüzünden çıkan silahlı çatışmada öldürülmüştü.

FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYINIZ

TÜRKİYE'NİN ACI GÜNÜ: 24 OCAK

Cumhuriyet-24 Ocak 2010