terör etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
terör etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Haziran 2010

İSRAİLLİ YÖNETMENDEN ANLAMLI ÇAĞRI

İSRAİLLİ YÖNETMENDEN ANLAMLI ÇAĞRI
İsrailli Yönetmen Eyal Sivan: Türkiye ile İsrail azınlıkları ezmekte değil, demokraside işbirliği yapmalı

27/06/2010
İsrailli Muhalif Yönetmen Eyal Sivan, İstanbul’da katıldığı toplantıda İsrail’i ve ona ortaklık eden devletleri sert dille eleştirdi. Toplumsal hafıza üzerine belgeseller çeken yönetmen, İsrail ile Türkiye devletlerinin benzediğini söyleyerek, “Hükümetlerimiz azınlıkları ezme konusunda değil, azınlıklara demokratik haklar verme konusunda işbirliği yapmalı” dedi.
Documentarist İstanbul Belgesel Günleri kapsamında İstanbul’da olan Eyal Sivan, İsrail devletinin Siyonist politikalarına eleştiriler getiren ve unutturulan halkların kardeşliğini öne çıkaran filmleriyle tanınan İsrailli bir belgeselci. Sivan, ülkemizde de Filistin için İsrail’e Karşı Boykot Girişimi olarak örgütlenen İsrail’e karşı uluslararası kültürel, akademik boykotun da ülke içindeki savunucularından biri. Çünkü İsrail hükümetinin işgale son vermeye zorlanması gerektiğini düşünüyor, “Yoksa İsrail’in sonu olur” diyor.
Önceki gün düzenlenen basın toplantısında yönetmen Sivan basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Özellikle Ortadoğu barışı üzerine çalışan ve bu nedenle ülkesinde film yapmakta güçlükler çekmeye başladığını söyleyen yönetmen, “Ayrımcılık sadece Filistinlilere karşı değil, İsraillilere karşı bir politika” dedi.

‘HALKIN TEPKİSİNİ ÖNEMSİYORUM’
Konferans önerilerini genelde kabul etmediğini söyleyen Sivan, buna karşın İstanbul’a gelmeyi bir zorunluluk olarak düşündüğünü açıkladı. Bunun bir nedeni belgesel festivallerinin varoluş çabasına destek olmak, ikincisini ise bir İsrailli olarak Türkiye’de bulunmak şeklinde ifade etti. “İsrail basınına baksanız, bana daha sınırdan girerken kötü davranılması gerekirdi ama hiç sorun yaşamadım, burada olmaktan mutluyum” dedi.
İsrail ve Türkiye hükümetlerinin milliyetçi politikalar uygulayan benzer hükümetler olduğunu belirten yönetmenin kendi hükümeti için yaptığı eleştirilerini, Türkiye’nin durumuna da örnek gösterdi.
Gazze ablukası ve saldırısına karşı Türkiye dahil, Batı hükümetlerinin sessiz kalmasını eleştiren İsrailli yönetmen, “Hükümetler halka kulak vermiyor, ben bu yüzden halkın tepkisini daha çok önemsiyorum” dedi.
Ülkesi içinde zaman zaman hedef gösterildiğini, yaptığı işlerden çok kişiliğinin tartışıldığını anlatan yönetmen, muhalif tutumundan vazgeçmeye niyetli değil. “İsrail’de asıl muhalefet” diyor, “Filistinlilerle birlikte mücadele etmektir.”

‘DİYECEKSİNİZ Kİ TERÖR VAR…’
Yönetmen Sivan, Türkiye’deki son gelişmeler ve Kürt sorunu üzerine bir soruya ise, İsrail basınını anlatarak yanıt verdi. Basının iki hafta öncesine kadar Türkiye ile ilgili haberlere hiç yer vermediğini, ancak birden bire Türkiye’de Kürtlerin durumuna ilişkin haberler girmeye başladıklarını anlatan Sivan, “Bunun Türkiye’yi eleştirmenin bir yolu olduğunu düşünüyorlar” dedi. Eyal Sivan şöyle devam etti: “Ama burada hangi uçakların, hangi silahların kullanıldığını, özel birimlerin kimler tarafından eğitildiğini de araştırırsanız, daha ilginç sonuçlara ulaşırsınız. İsrail de Türkiye de yarı demokratik ülkeler, demokrasiyi neye göre tanımladığınıza bağlı olarak. Tel Aviv’deki Yahudi’ye sorarsanız, İsrail tam demokratik bir ülkedir ama Ramallah’ta yaşayan Filistinli’ye sorarsanız, İsrail tam anlamıyla antidemokratiktir. Eminim burada da İstanbullu bir burjuvaya göre Türkiye demokrasidir ama bölgedeki bir Kürt’ten aynı cevabı alamazsınız. Oysa demokrasi, hükümetlerin azınlıklara karşı nasıl tutum aldıklarına göre değerlendirilmeli. İsrail ve Türkiye hükümetleri azınlıkları nasıl bastıracakları konusunda değil, azınlıklara haklar verme konusunda işbirliği yapmalı.”
Eyal Sivan, basın mensuplarının sessizliği karşısında henüz bir soru gelmeden şöyle devam etti: “Belki diyeceksiniz ki terör var. Çünkü azınlıklar silahlı mücadele yaparsa ona terör deriz, devletler silahı eline alırsa ona devlet politikası deriz. Ama biz, Mavi Marmara olayında devletin terörist olabildiğini gördük.” (İstanbul/EVRENSEL)

PORTAKAL VE iSRAiL’iN TARiHi
Eyal Sivan, son filmi “Yafa, Portakalın Otomatiği”nde dünya çapında bir marka olan Yafa portakalının hikayesini anlatıyor. Geçen yüzyılın başlarında Arap ve Yahudilerin birlikte çalışarak ürettiği ve daha çok da Arap tüccarların kontrolünde olan portakal ticaretinin, önce İngiliz müdahalesi, ardından İsrail’in kuruluşuyla nasıl İsrail’in denetimine geçtiği, filmin çarpıcı bir özeti. Bir zamanlar bölgenin zenginliği ve bir arada yaşamanın simgesi olan portakal, ondan sonra Filistin topraklarına el koymanın ve İsrail propagandasının malzemesi haline geliyor. Belgeselin cuma ve cumartesi günkü gösterimlerine de katılan yönetmen, izleyicilerle sohbet etti.


http://www.evrensel.net/

24 Haziran 2010

"Ortak akıl sağlanırsa terör çözülür"

"Ortak akıl sağlanırsa terör çözülür"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, terörle mücadelede konusunda ortak akıl sağlanması durumunda büyük bir toplumsal uzlaşma sağlanacağını ve böylece terörün güvenlik boyutunun yanında ekonomik, sosyal ve psikolojik boyutlarının da görülebileceğini belirtti.

ANKA

Ankara - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AB Dönem Başkanı İspanya'nın ev sahipliğinde düzenlenen yemekte AB ülkelerinin Ankara'daki büyükelçileriyle bir araya geldi.

Toplantıya Kılıçdaroğlu'nun yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, CHP Bilim Kültür Yönetim Platformu Başkanı Sencer Ayata ve CHP Brüksel Temsilcisi Kader Sevinç de katıldı.

Yaklaşık 2 saat süren yemekli toplantının ardından gazetecilere bir açıklama yapan Kılıçdaroğlu, büyükelçilere AB üyeliği sürecinde CHP'nin kararlılığını samimi bir şekilde anlattıklarını, CHP'ye yönelik bugüne kadar yapılan eleştirileri ve CHP'nin AB konusundaki sanki olumsuz bir tutumu varmış gibi ortaya çıkan algının yanlış olduğunu ifade ettiklerini aktardı.

Bugüne kadar Meclis'e gelen AB ile uyum sürecini öngören yasal değişikliklere destek verdiklerini ve bu konudaki Anayasa değişikliklerini destek verdiklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, büyükelçilere AB ile ilgili olarak CHP'nin görüşlerini öğrenmek istemeleri durumunda kapılarının sonuna kadar açık olduğunu, bu konudaki düşüncelerini her zaman aktarmaya hazır olduklarını söylediğini aktardı.

"AB sürecinin önü ek koşullarla kesilmeli"
AB sürecinde ahde vefanın önemini vurguladığını da belirten Kılıçdaroğlu, "Avrupa'nın etik değerlerinin de önemli olduğunu, Türkiye'ye üyelik süreci içinde diğer ülkelere gösterilmeyen ek koşulların sık sık getirildiğini, bunun da doğru olmadığını, ahde vefa önemliyse ve Avrupalı da ahde vefayı biliyorsa ek koşullarla Türkiye'ni AB sürecini önünü kesmemesini ifade ettik. Kendileri düşüncelerini ifade ettiler. AB'nin sadece Türkiye için değil, Türkiye'nin de AB için çok önemli bir ülke olduğunu ifade ettik. Genç, dinamik bir nüfus olduğunu, ekonomisinin büyük olduğunu, AB açısından Türkiye'nin kolay hazmedilebilir bir ülke olmadığının da biz farkında olduğumuzu ama bu süreçte bize, AB'ye üyelikte kolaylık gösterilmesi gerektiğini, ek koşullarla olayın zorlaştırılmaması gerektiğini ifade ettik" diye konuştu.

"CHP'nin yönü Batı'dır"

Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin "Toplantıda eksen tartışması konuşuldu mu?" sorusunu "CHP'nin yönünün Batı uygarlığı içinde yer aldığını, Orta Doğu'ya sırtımızı dönemeyeceğimizi, komşularımızla çok iyi ilişkiler kurmak istediğimizi, dış politikada temel hedefin cumhuriyetin kuruluşunda ifade edildiğini, yurtta barışın ve dünyada barışın ne kadar önemli olduğunu, nükleer silahın bu bölge için doğru olmadığını, onları da düşünce olarak ifade etik" sözleriyle yanıtladı.

"Terörün Batı'dan finans desteği kesilmeli"

Toplantıda terör konusunun da gündeme geldiğini, terörün dış desteklerine dikkat çektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Dışarıda özellikle teröre finans desteği sağlayan olayların Avrupalı dostlarımız tarafından çok iyi sorgulanması gerektiğini, uyuşturucunun teröre finans kaynağı sağladığını, Batı'da gençlerin çocukların uyuşturucu tuzağına düştüğünü ama bu konuda Batılı dostlarımızın daha dikkatli olmalarını ve teröre finans desteği sağlayan yasadışı olayların daha sağlıklı izlenmesi gerektiğini söyledik. Bu arada mayın kullanmanın artık bütün uygar ülkelerde suç olduğunu, Türkiye'nin de uluslararası anlaşmalara imza attığını ama terör örgütünün mayın kullandığını ve bu mayını sağlayan ülkelerin de kendilerini sorgulamaları gerektiğini ve sadece bizim sorgulamamız değil, Avrupalı dostlarımızın da bu konuda daha dikkatli bir politika izlemeleri gerektiğini ifade ettik."

"Ortak akıl sağlanırsa terörörün diğer boyutlarını göreceğiz"

Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin "Terörle mücadelede ortak akıl sağlanmalı' sözünüzle neyi kast ediyorsunuz" sorusu üzerine ise şunları söyledi:

"Terörle mücadele konusunda bir ulusal mutabakat sağlanması gerektiğini söyledim. Çünkü terör, bir siyasal iktidar döneminde çıkan veya sonlandırılan bir olay olmanın ötesinde uzun süredir devam eden bir olgu olarak karşımızda duruyor. O zaman yapmamız gereken, bütün siyasal partilerin, STK'ların bu konuda çaba harcayan devlet kurumlarının, üniversitelerin ortak görüş oluşturarak teröre karşı mücadele etmeleri gerektiğini söyledim. Eğer bu yöntem izlenebilirse büyük bir toplumsal uzlaşma sağlanacaktır. Böylece terörün sadece güvenlik boyutunu değil diğer boyutlarını da görmüş olacağız. Teröre finans desteği sağlayan kesimleri görmüş olacağız, terörün ekonomik boyutunu, sosyal, psikolojik boyutunu da sorgular hale geleceğiz. Daha sağlıklı çözümler üretebiliriz diye düşünüyorum. Aklı ve mantığı kullandığımız zaman, duyguları arınıp sağlıklı çözümlere yöneldiğimiz zaman Türkiye'nin terör olayını çözeceğine inanıyorum."


26 yılda 42 bin insan öldü


26 yılda 42 bin insan öldü

http://www.pasiad.org/resimler/teror.gif

T24 - Türkiye, PKK’nın ilk eyleme başladığı 1984’ten 22 Haziran 2010’daki Halkalı saldırısına kadar 6 bin 653 şehit verdi. ‘Demokratik açılım’ın başlangıcı olan Mart 2009’dan bu yana ise 134...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Mart 2009’da İran’a giderken “Kürt sorununda güzel şeyler olacak” diyerek ilk sinyalini verdiği “demokratik açılım”ın başlangıcından bu yana terörle mücadelede verilen şehit sayısı 134’e ulaşırken, Türkiye bölücü teröre 26 yıl içinde toplam 6 bin 653 şehit verdi. Bu dönem içinde 5 bin 687 vatandaş da hayatını kaybetti.

24.06.2010
********************************

Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, PKK’nın ilk silahlı saldırısını düzenlediği 1984’ten Mart 2009’a kadar asker, polis ve geçici köy korucularından oluşan toplam 6 bin 520 kamu görevlisi şehit oldu. Milliyet'ten Nedim Şener'in haberine göre, Mart 2009’dan bu yana da 134 kişi daha şehit verildi. Böylece 1984 ile 22 Haziran 2010 günü Halkalı’da gerçekleştirilen bombalı saldırı dahil tüm şehitlerin sayısı 6 bin 654 oldu.

41.828 cana mal oldu

PKK’nın ilk eylemine başladığı 1984 ile Mart 2009 arasında toplam 29 bin 639 terörist ölü, 4 bin 937 terörist de yaralı ele geçirildi.

PKK terörü, şehit, hayatını kaybeden vatandaş ve ölü ele geçirilen terörist olarak toplam 41 bin 828 insanın hayatına mal oldu. 26 yıl boyunca toplam 21 bin 615 kişi de yaralandı. Böylece PKK ile mücadele sırasında 63 bin 443 kişi ölü veya yaralı olarak doğrudan zarar gördü.

2009 yılı Mart ayınden beri gerçekleştirilen saldırılarda verilen şehitler ve ölü ele geçirilen teröristler de dahil edildiğinde bu rakam 63 bin 500’ü geçmiş durumda. PKK terörü binlerce ailenin acılar içinde yaşamasına sebep olurken, bazı analistlere göre ekonomik maliyeti 300 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.







94 krizinde şehit sayısı yüksek, 2001 krizinde düşük

Kürt açılımı politikası nedeniyle saldırılarına ara veren terör örgütü PKK’nın eylemlerine hız vermesi ve son iki ayda 50’nin üzerinde şehit verilmesi üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye’de ne zaman iyi birşeyler oluyor, ekonomik atılımlar yapılıyor, Türkiye ne zaman bölgesinde güçleniyor o zaman teaşeron örgüt devreye sokuluyor.” yorumunu yaptı. Terör eylemleri istatistikleriyle Türkiye ekonomisinin büyüme rakamları karşılaştırıldığında, Başbakanı doğrulayan bir sonuç ortaya çıkmıyor. Türkiye, terör eylemlerinin en fazla olduğu ve en çok şehit verildiği 1990’lı yıllarda ekonomi krize girmişti. Ekonominin en istikrarsız olduğu ve kriz yaşandığı 1994 yılında terör şehitlerinin sayısı 1145 olmuştu.

Yine kriz yılı 2001’de şehit sayısı 20’ye kadar düşmüştü. Buna karşılık ekonominin yüzde 8.4 büyüme gösterdiği 2004 yılında şehit sayısı 105 olarak gerçekleşti. Terör uzmanı Ercan Çitlioğlu, terörün kendi mantığı ve stratejisi olduğunu, her zaman ekonomik gelişmelerle bağlantılı olmadığını söyledi.










Kaynak: http://www.t24.com.tr/

25 Ocak 2010

Unutmadık, unutturmayacağız

Unutmadık, unutturmayacağız

Bombalı saldırı sonucu 24 Ocak 1993’te yitirdiğimiz gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’yu aramızdan ayrılışının 17. yıldönümünde özlemle andık.

Cumhuriyet

Ankara Bürosu- Cumhuriyet Gazetesi yazarı Uğur Mumcu’nun katledilmesinin 17. yıldönümünde başkentteki ilk tören Batıkent Uğur Mumcu Parkı’nda gerçekleştirildi. Parktaki Mumcu büstü kırmızı karanfillerle süslenirken, parka Mumcu’nun Ulusumuzun bağımsızlığında, bütünlüğünde ve onurunda birleşmezsek ne zaman birleşeceğiz?” ifadesinin yazıldığı bir pankart asıldı. Sabahın erken saatlerinde parka gelen yurttaşlar ellerinde Mumcu’nun fotoğraflarının yanı sıra “Unutmadık, unutturmayacağız”, “Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım” ve “Ben yobazlar, hırsızlar, vurguncular ve çıkarcıların düşmanıyım” yazılı dövizler taşıdı. Bazı yurttaşların ellerinde gazetemizi taşıdıkları gözlendi.

Parktaki tören saygı duruşunun ardından okunan İstiklal Marşı’yla başladı. CHP Batıkent Temsilciliği’nden Zekeriya Vurmaz, Mumcu’yu kaybetmenin verdiği hafifletmenin tek yolunun Mumcu’nun kavgasını verdiği yüksek değerleri devam ettirmekten geçtiğini kaydetti. Vurmaz, “O henüz yaşarken neden öldüreleceğini ağzıyla söylemişti. Ama onu öldüren korkaklar, onu neden öldürdüklerinin arkasında durabiliyorlar mı? Halkın bu yiğit evladına sahip çıkması onları adeta çıldırtıyor” diye konuştu.

Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar da Mumcu’nun Türkiye’nin kendi yurttaşları tarafından idare edilmesini, emeğin saygınlığını ve hukukun üstünlüğünü isteyen büyük bir düşünür olduğunu kaydetti. Türkiye’de tam bağımsızlığı savunanların, emeğe saygı duyanların büyük acılar çektiğini ifade eden Yaşar, yurttaşların korku iktidarına karşı tek yürek olmak zorunda olduğunu kaydetti. Yaşar, “Bizim görevimiz böyle günlerde ağlamak değil, böyle günlerde güçlü olduğumuzu, yılmayacağımızı, yıldırılamayacağımızı göstermektir” dedi.

Batıkent’teki anma etkinliğinin ardından Uğur Mumcu’nun evinin olduğu “Uğur Mumcu’nun Sokağı”nda gerçekleştirilen törene geçildi. Mumcu’nun evinin olduğu sokaktaki törene CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, bazı CHP ve DSP milletvekilleri, eski DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, gazetemiz çalışanları ve çok sayıda yurttaş katıldı. Sokağı dolduran yaklaşık 2 bin yurttaş ellerinde “Unutmayacağız, unutturmayacağız” yazılı pankartlar, yakalarında da Uğur Mumcu’nun fotoğraflarını taşıdı. Yurttaşlar Mumcu’nun saldırıya uğradığı yeri kırmızı karanfillerle donanıtırken, bazı yurttaşlar da yaktıkları mumlarla Mumcu’yu andı. Yurttaşlar, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür”, “Susma sustukça sıra sana gelecek” sloganları attı.
Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’ya üye “Çarşı faili meçhule karşı” yazılı bir pankart açtı.

‘Bekleyişimiz sürüyor’

Mumcu’nun evine giderek eşi Güldal Mumcu ile görüştükten sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Baykal, “Olayın bağlantıları, doğrudan sorumluları ortaya çıkar. Bu umudumuzu, bu bekleyişimizi sürdürüyoruz” dedi. Baykal, cinayetin üzerinden 17 yıl geçtiğini hatırlatarak hala somut bir sonucun ortaya çıkmadığını söyledi. Kendilerine herhangi bir resmi yetkili tarafından olayla ilgili resmi bir bilgi de verilmediğini anlatan Baykal, şöyle devam etti:

“Biz, Uğur Mumcu’nun niçin öldürüldüğünü çok iyi biliyoruz.
Önemli olan bu bilincin toplum tarafından sahiplenilmesi ve paylaşılmasıdır. Yani bugün önümüze bir isim koymasalar da çete koymasalar da Mumcu’nun, temsil ettiği değerlere karşı bir tertibin kurbanı olduğunu bilmeliyiz. Kim yaptıysa yaptı, onu temsil ettiği temel ilkeler için ortadan kaldırmak istediler. Neydi o temel ilkeler? Türkiye’nin ulusal bütünlüğü, laik, demokratik cumhuriyet, inançların siyasi amaçlarla istismar edilmemesi, terörün, ticaret, din ve siyaset bağlantılarının ortaya çıkartılması, bu konudaki gerçeklerin yılmadan cesaretle kararlılıkla topluma anlatılması. Bu anlayışa tahammül edemediler. Bu anlayışı göze alamadılar. Onların temsil ettiği anlayışı çok ciddi tehdit ettiğini gördüler. Bunun için ortadan kaldırdılar. Biz, Uğur’un aydınlık düşüncesi, çağdaş, ilerici anlayışı, bağımsızlık duygusu, Mustafa Kemal sevgisi, laik, demokratik, bağımsız Türkiye özlemi doğrultusunda verdiği mücadeleye karşı, bu mücadeleyi etkisiz kılmak için iç, dış bazı çevrelerin dayanışması sonucunda bu cinayetin ve suikastın işlendiğini düşünüyoruz. Bu konuda bir tereddütümüz yok.”

‘Büyük bir simgedir Uğur’

Bir gazetecinin “Hala umudunuz var mı?” sorusu üzerine CHP Genel Başkanı Baykal, şunları söyledi:

“Umudumuzu hiç kaybetmedik ama umudumuz bir ifşaattan çok Mumcu’nun temsil ettiği değerlerin gittikçe daha çok sahiplenilmesi. Uğur Mumcu’nun anlattıklarının, aradan bunca yıl geçtikten sonra, 17 yıl oldu onu kaybedeli, belki 20 yıl önce yazdığı yazılarda dile getirdiği bağlantılar, ortaya koyduğu tespitlerin, teşhislerin günümüz için ne kadar önemli, değerli ve yapıcı olduğunu çok açıkça görüyoruz. Şunu inançla söylüyorum; Mumcu, bugün yaşadığı dönemden daha günceldir. Bu herkes için söylenir bir söz değildir ama Uğur Mumcu için bunu söyleyebiliriz. Mumcu, bugünün Türkiye'sine yönelik güncel değerlendirmeler yapmıştır, güncel anlayış sergilemiştir, o bakımdan yaşıyor. Uğur Mumcu’nun değeri, önemi, her geçen gün hepimizin gönlünde, zihninde çok saygın bir yer tutuyor. Artık olay nitelik değiştirdi. Cinayetin ifşaatı olmaktan çıktı. Büyük bir simgedir Uğur. O simge kimliği daha da belirginleşiyor ve netleşiyor. Değeri, önemi her geçen gün daha çok farkediliyor.”

Yurttaşlar “Buradaydık” adlı sinevizyon gösterisini ilgiyle izlemesinin ardından Mumcu’nu eşi ve TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, kızı Özge Mumcu, oğlu Özgür Mumcu, sokaktaki bulunan anıta karanfil bıraktı. Daha sonra yapılan saygı duruşunun ardından yurttaşlar Mumcu’nun sevdiği türküleri Ufuk Karakoç ile hepbirlikte söylediler. Mumcu’nun evinin önündeki törenin ardından da Mumcu’nun gömütünün bulunduğu Cebeci Asri Mezarı’nda bir tören düzenlendi. Mumcu’nun sevenleri, Mumcu’nun mezarını da kırmızı karanfillerle donatarak mum yakarken mezarın üstüne “Unutmadık, unutturmayacağız” yazılı pankartlar bıraktılar. Güldal Mumcu ve çocukları Mumcu’nun gömütüne de gelerek karanfil bırakıp mum yaktı.

Mumcu için dün saat 19.00’da da Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde, “Uğur Mumcu Sesleniyor 2009: Güdümlü Hukuk, Peşin Yargı, Siyasal Kin” başlıklı bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından Uğur Mumcu Korosu konser verdi. Batıkent Ahmet Taner Kışlalı Konferans Salonu’nda da Gürsel Gökçe’nin hazırladığı “Uğur Mumcu’nun Ardından” başlıklı fotoğraf gösterisi gerçekleştirildi.

Altan Öymen arkadaşını anlattı

ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - 17 yıl önce öldürülen yazarımız Uğur Mumcu Adanada anıldı. CUMOKun Mumcu anısına düzenlediği konferansta konuşan Altan Öymen, “Uğur Mumcu’yu öldürdüler ama onun izinden giden binlerce insan var. Türkiye bu karanlıktan kurtulacaktır” dedi.

Mavi Sürmeli Otelinde gerçekleştirilen etkinliğe sendika, meslek odası, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisiyle Cumhuriyet okurları katıldı. Etkinlikte Uğur Mumcunun yaşamını yansıtan sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi. Adana CUMOK Temsilcisi Okan Toygar, Uğur Mumcunun fikirlerinin hâlâ yaşadığına dikkat çekti. Adana CUMOKun Çukurova Aydınlanma Toplantıları kapsamında Uğur Mumcu anısına düzenlediği “Öfkeli Yıllar” konulu konferansta konuşan eski CHP Genel Başkanı, gazeteci-yazar Altan Öymen, yakın bir arkadaşını yitirmiş olmanın üzüntüsünü yaşadığını belirterek suikastın iç yüzünün hâlâ aydınlatılamadığını vurguladı. Öymen, Aradan geçen zamanda 11 hükümet, 7 başbakan, 14 İçişleri bakanı değişti. Yargılamada 3 kişi mahkûm edildi ama bunları kimin yönlendirdiği hâlâ belli değil. Abdi İpekçi de katledilmişti. Onun katili kahraman gibi karşılanıyor. Mumcu yaşarken Ağcanın ilişkilerini sorgulamış, kitaplar yazmıştı. O da birçok aydın gibi öldürüldü. Ocak ayı kötü bir ay. Mumcu’yu öldürdüler ama onun izinden giden binlerce insan var” dedi.

Adaletini 17 yıldır arayan dava

Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcunun katledilişinin üzerinden geçen 17 yıl boyunca adalete de, kıyımın ve tetikçilerin ardındaki “asıl güce” de ulaşılamadı. Mumcunun aracına bomba konulmasına gözcülük ettiği belirtilen Oğuz Demir ise 17 yıldır firari ve bulunamadı.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcunun katledilişinin üzerinden 17 yıl geçti. Bu süreçte, 13 hükümet, 15 İçişleri Bakanı, 13 Adalet Bakanı değişti ancak olay tüm boyutlarıyla aydınlatılamadı. 7 yıl boyunca faili meçhul dosya olarak tozlu raflarda bekleyen Mumcu suikastı dosyası, İstanbulda terör örgütü Hizbullahın İlim grubuna yönelik 17 Ocak 2000deki operasyonda elde edilen CD ve disketlerdeki bilgiler üzerine yeniden açılabildi. Elde edilen bilgiler ışığında Mumcu suikastının faillerini yakalamak amacıyla 21 Şubat 2000 tarihinde “UMUT” (Uğur Mumcu Uzun Takip) operasyonuna başlandı.

Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı suikastının faili olarak 14 Mayıs 2000de Ankarada gözaltına alınan Necdet Yüksel’in yer göstermesi sonucu, Sincanda çok sayıda patlayıcı ve mühimmat bulundu. Dönemin DGM Savcısı Hamza Keleş, 11 Temmuz 2000de, 9 kişi hakkında idam istemiyle olmak üzere 17 sanık hakkında dava açtı, 111 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi.

Mumcunun aracına bombayı yerleştiren Ferhan Özmen, Necdet Yüksel ve Rüştü Aytufanın da aralarında bulunduğu sanıklar, 14 Ağustos 2000de yargılanmaya başlandı. Sanıklar Özmen, Yüksel ve Aytufan, mevcut anayasal düzeni silah zoruyla yıkıp, yerine din kurallarına dayalı devlet kurmak için oluşturulan silahlı çeteye üye olup, anayasal düzeni değiştirmeye cebren teşebbüs ettikleri gerekçesiyle ölüm cezasına çarptırıldı.

Dosyanın temyiz için gittiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi, idama mahkûm edilen Yüksel ve Aytufanın cezasını müebbete dönüştürerek onadı, ölüm cezasına çarptırılan Özmenin de aralarında bulunduğu 8 sanık hakkında verilen mahkûmiyet kararlarını ise eksik soruşturma gerekçesiyle bozdu. DGMlerin kapatılması üzerine Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine devredilen davada, Özmen, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Dosyanın temyiz için ikinci kez gönderildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sanık Özmen’in ağırlaştırılmış müebbete çarptırılması kararını onadı. Böylece Mumcu suikastı yönünden dosya kesinleşmiş oldu. Ancak dosya kapsamında Ferhan Özmen dışında da tutuklu hiç kimse kalmadı.

17 yıl süren firar

-Mumcunun aracına bomba konulmasına gözcülük ettiği belirtilen Oğuz Demir ise 17 yıldır firari ve bulunamadı.
-Demir
in İrana kaçtığı yönünde belirlemeler yapıldı. Ancak bugüne değin Demirin bu ülkede olup, olmadığının kesinleştirilmesi ve iadesi konusunda adım atılmadı.
-
Cinayetin hükümlülerinden olan ve 2005 yılında tahliye edilen Mehmet Ali Tekine Küçükçekmece Kaymakamlığı’ndan 2 bin TL’lik yardım yapıldığı ortaya çıktı.
-Davada 12 yıl hapse mahkûm olan
Muzaffer Dağdeviren ise alacak-verecek meselesi yüzünden çıkan silahlı çatışmada öldürülmüştü.

FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYINIZ

TÜRKİYE'NİN ACI GÜNÜ: 24 OCAK

Cumhuriyet-24 Ocak 2010

16 Aralık 2009

KALAŞNİKOFLU TAHRİK "MUŞ"

KALAŞNİKOFLU TAHRİK
14:33 16 Aralık 2009

Sokaklarda DTP’liler partilerinin kapatılmasını protesto ederken, ‘hassas vatandaşlar’ da durumdan yeni vazifeler çıkarıyor. Muş’taki dünkü bilanço çok ağır: 2 ölü, 8 yaralı

GÜN GEÇMİYOR Kİ YENİ BİR SALDIRI

İstanbul’da 3 kişinin silah çekmesinin ardından, yeni bir vahşet Muş’un Bulanık ilçesinde yaşandı. DTP’nin kapatılmasını protesto için yürüyüş yapanlara esnaf olduğu öğrenilen T.B., kalaşnikofla ateş etti; 2 yurttaş yaşamını yitirdi, 8 kişi yaralandı. Kalabalığa kalaşnikofla saldıran T.B'nin dükkanının ateşe verildiği de edinilen bilgiler arasında. Manifaturacı T.B'nin kullandığı silahın korucular ve bölgedeki aşiretler tarafından yaygın biçimde kullanıldığı biliniyor.

SİYASİLERİN VEBALİ BÜYÜK

Kürt Açılımı sürecinde ve DTP’nin kapatılmasından sonra, özellikle muhalefetin açıklamaları, ortamı gerdi. MHP Genel Başkanı Bahçeli, Ankara’daki mitingde, “Millet terörü ezmek istiyor. Bu mesajı iyi oku” şeklinde konuşmuştu. Başbakan Erdoğan ise, Dolapdere’de göstericilere silah çekilmesiyle ilgili “Lokal olayları, abartarak yayınlamak bana göre çok ciddi bir yanlış. Bazı tahrikler nedeniyle olan bu olayların, bu kadar abartılı bir şekilde verilmesi doğru değil” demişti. »8’DE

Muş'ta DTP'nin kapatılmasını protesto etmek için yapılan gösteride bir esnafın kalaşnikoflu saldırısında 2 kişi yaşamını yitirdi. Başbakan Erdoğan Dolapdere'de silah çekilmesiyle ilgili "Lokal olay, abartmayın" demişti
Muş'un merkezinde DTP'nin kapatılmasını protesto etmek için yürüyüş yapan gruba esnaf olduğu öğrenilen bir kişinin kalaşnikofla ateş etmesi sonucu 2 yurttaş yaşamını yitirdi 8 kişi yaralandı.
Dün öğlen saatlerinde Bulanık’ın Aslanpaşa Caddesi'nde bulunan DTP binası önünde bir araya gelen binlerce kişi DTP'nin kapatılmasını protesto etti. Protesto için toplanan kalabalık yürüyüşe geçti. İlçede bir çok dükkanın kepenklerinin kapalı olduğu gözlenirken, Şehit Üsteğmen Suat İsakoğlu Caddesi'nde göstericilere esnaf olduğu bildirilen T.B'isimli kişinin kalaşnikofla ateş açması sonucu on kişi yaralandı. Bazı görgü tanıkları T.B'nin kepenklerinin kapalı olduğunu ve doğrudan dükkanından çıkarak ateş açtığını belirtirtti. Öte yandan T.B ile göstericiler arasında kepenk kapatma gerginliği yaşandığı ve çıkan kavganın büyümesi üzerine T.B'nin ateş açtığı da öne sürüldü.
Saldırı sonucu yaralanan Kemal Kayacan ile Nejmi Oral kaldırıldıkları Bulanık Devlet Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Yaralanan diğer yurttaşlar ise tedavi altına alındı.

KAN DAVASINA DÖNÜŞEBİLİR?
Bölgenin özellikleri dikkate alındığında Muş'ta yaşanan ve iki kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan bu saldırı olayının kan davasına dönüşme ihtimalinin olduğu belirtiliyor. Kalabalığa kalaşnikofla saldıran T.B'nin dükkanının ateşe verildiği de edinilen bilgiler arasında. Ayrıca kalabalık AKP İl Binası'nı da taşladı.
KORUCU OLABİLİR
Kalabalığın üzerine ateş açan manifaturacı T.B'nin kullandığı silahın (kalaşnikof) korucular ve bölgedeki aşiretler tarafından yaygın biçimde kullanıldığı biliniyor.

KIŞKIRTMALAR- RAHATLATMALAR
Dün Muş'ta yaşanan saldırıdan önce muhalefet liderleri toplumsal çatışmaları körükleyecek açıklamalarda bulunmuştu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Ankara'da yaptığı mitingde "Millet terörü ezmek istiyor. Bu mesajı iyi oku" şeklinde konuşmuştu.
Öte yandan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise Dolapdere'de göstericilere silah çekilmesiyle ilgili "Lokal olayları, abartarak yayınlamak bana göre çok ciddi bir yanlış. Medyaya bu noktada yine çok önemli görev düşüyor. Bazı tahrikler sebebiyle olan bu olayların, bu kadar abartılı bir şekilde verilmesi doğru değil" demişti. Ayrıca Dolapdere'de kalabalığa silah çeken kişilerin serbest bırakılmıştı.

Bölgeden sağduyu çağrısı
ŞIrnak Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı (ŞESOB) Ali Ayan, gazetecilere yaptığı açıklamada, DTP’nin kapatılmasının bölgede açılımla beraber oluşan havayı tersine çevirdiğini söyledi. Ayan şunları kaydetti:
"Demokratik ülkelerde partileri ancak halkın kapatması gerektiği düşüncesindeyim. DTP'nin kapatılmasının, bölge insanı olarak, açılıma zarar vereceğini düşünüyoruz. Şiddet olaylarının tırmanmasından endişe ediyoruz. CHP ve MHP'nin bu süreçte rant sağlama hevesinden vazgeçmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu tür konuların ülkemize zarar getireceğini düşünüyoruz. Herkes daha duyarlı olmak zorundadır. Yöre insanı olarak tekrar 1992'ye dönüp, bölgenin şiddet ve kanla anılmasını istemiyoruz. Bizler üzerimize düşen görevi yapmaya hazırız."

Şendiller’i çağıran zihniyet sorgulanmalı
Alevi Çalıştayı’na çağrılan Maraş Katliamı sanığı Ökkeş Şendiler tepkilerin ardından geri adım attı, çalıştaya katılmayacağını açıkladı.
Alevi Çalıştayı’na Maraş Katliamı sanığı Ökkeş Şendiller’in çağrılması tepkilere neden olmuştu. Alevi Örgütleri, Şendillerin katılmasını protesto edeceklerini açıklamış, çalıştaya katılması için davet gönderilen isimlerden Arif Sağ, Fikri Sağlar ve Kamer Genç, Şendiller’in olduğu toplantıya katılmayacaklarını açıklamıştı.Şendiller tepkilerin ardından geri adım attı. Çalıştay’a katılmayacağını açıklayan Şendiler bu kararı “kurulan planın figüranı olmamak için” aldığını ileri sürdü. Şendiller, bakanlığın daveti geri çekmesi gibi bir durumun da söz konusu olmadığını vurguladı.

SAĞLAR VE SAĞ ÇALIŞTAYA KATILACAK
Maraş Katliamı sanığı Şendiller’in katılmayacağını açıklamasının ardından, gözler Çalıştay’a katılmayacağını açıklayan isimlere çevrildi. Fikri Sağlar, Bakanlıktan açıklama geldiği takdirde Çalıştay'a katılacağını açıkladı. Sağlar, konuyla ilgili şunları söyledi: “Önemli olan Bakanlığın gelmeyeceği yönünde açıklamasıdır. Bakanlık çağırdı ve Bakanlık gelmeyeceğini açıklamalıdır.
“Şendiller’in geleceğini kendisinden duymadım. Bakanlık bu yönde bir açıklama yaparsa Çalıştay’a katılıp katkıda bulunmak isterim.”
Daha önce katılmayacağını açıklayan Arif Sağ'ın da yaşanan bu gelişmeden sonra Çalıştay'a katılacağı bildirildi.
GÜMÜŞ: TEPKİLER ETKİLİ OLDU
Alevi örgütleri de Şendillerin katılması durumunda, çalıştayın yapılacağı otelin önünde eylem yapacaklarını duyurmuştu. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği(PSAKD) Genel Başkanı Fevzi Gümüş şunları söyledi: “Davet edilmesi Alevilere yapılmış çok büyük saygısızlıktı. Kamuoyunda oluşan tepki belli ki etkili olmuş.Çok kararlı bir şekilde katılması durumunda protesto edecektik. Tepkiler karşısında durumdan vazife çıkarmış görünüyor.”

'AÇILIMIN BİTTİĞİNİN GÖSTERGESİ'
Maraş Katliamı sanığı Ökkeş Şendiller’i Çalıştay'a davet eden zihniyetin de sorgulanması gerektiğinin altını çizen Gümüş, Şendiller’in çağrılmasının hükümetin Alevi Açılımı’nın bittiğinin göstergesi olduğunun altını çizdi. PSAKD Genel Başkanı Gümüş şu açıklamada bulundu:
“Baştan beri izlenen üslup çalıştayları tartışmalı hale getirdi. Maraş Katliamı’nın yıldönümünün yaklaştığı şu günlerde, çalıştaya Şendiller’i çağırmak, Alevileri yezidle birlikte aynı masaya oturmaya zorlamak, Alevileri darbecilikle itham eden kişilerin davet edilmesi bir bütün olarak düşünüldüğünde, aslında AKP’nin Alevi Açılımı’nın bittiğini gösteriyor.
Şendiler’i çağırmakla hükümet Alevi Açılımı yapamayacağını kamuoyuna açıklamış oldu”

Gümüş, eylem yapma kararlarını ise yeniden gözden geçireceklerini söyledi.

http://www.birgun.net/