21 Ekim 2010
24 Haziran 2010
Cumhuriyet bilgesi son yolculuğuna uğurlandı
Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanoğlu "Babamız bize patronluk yapmadı" "Her iki kardeşte 'Enel Hak'a inanmıştı" Alev Coşkun, "İlhan Selçuk son manevi işkenceye dayanamadı. Bu son hoyratlığa isyan etti. Sen Uğur Mumcu gibi en son basın ve demokrasi şehidisin. Neden Hacı Bekraşı istedi. Büyük mizah ustası Turhan Selçuk'u çilehane yatırdık. Bugün ilhan Selçuk'u... Neden Hacı Bektaş çünkü her iki kardeş 'Enel Hak'ka inanmışlardı. Hacı Bektaş Veli'nin dizinin dibinde yan yana oturmalarının anlamını çok iyi biliyorlar. Hacı Bektaş halkının anlayacağını bilerek geldiler. Veli'nin himayesinde kalmak istiyorlardı." şeklinde duygularını ifade etti. DSP Genel Sekreteri ve Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi, Selçuk’un vefatının Türkiye için büyük bir kayıp olduğunu belirterek “Bir güneş battı. Hepimiz onun yazılarıyla aydınlık düşünceleriyle büyüdük. İnanıyorum ki onun aydınlık fikirleriyle yazılarıyla yetişmiş yeni nesil, onun bıraktığı meşaleyi devralacaktır. Onun bıraktığı aydınlık yoldan gidecektir. Bugün bir güneş battı ama, o güneş ileride daha da büyüyerek doğacak ve Türkiye karanlıkta kalmayacaktır. Bu ülke O’nun aydınlık düşünceleriyle yetişmiş nice nice İlhan Selçuklar çıkartacaktır. Onun öğretisiyle büyüyenler aydınlık yarınları inşa edecektir” diye konuştu. Ahmet Gökçe'nin sunduğu, Dede Haydar Soylu'nun yönettiği törende ilk olarak 'Helalleşme' yapıldı. Ardından, dede defin işlemini gerçekleştirildi. Defin işleminin ardından Ali Rıza Selmanpakoğlu ve Selçuk'un yeğeni Murat Ertel kabrin yanı başına çınar fidesi dikti. Selçuk, artık halk ozanı Mahzuni Şerif ve kardeşi dünyaca ünlü karikatürist Turhan Selçuk ile yanyana. Törene Katılanlar Törene Çelenk Gönderenler şöyle: Cumhuriyet bilgesi son yolculuğuna uğurlandı
Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk, bugün binlerce yurttaşın katılımıyla Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde son yolculuğuna uğurlandı. Selçuk, erenler diyarı Hacıbektaş'ta kardeşi Turhan ve Mahzuni Şerif ile aynı mezarlıkta toprağa verildi. 24.06.2010
********************************
Törende ilk söz alan Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu konuşmasına, "Çağımızın en büyük aydınlarından biri olan İlhan Selçuk'u son yolculuğuna uğurluyoruz" diye başladı. Selmanpakoğlu, konuşmasında özellikle Selçuk'un bilgeliğine vurgu yaptı.
Miyase İlknur, konuşmasında, "O bizim babamızdı. Çok ince ruhluydu. Yaşamı boyunca ne bize ne de başka birine karşı emir kipi kullanmadı. Mütevazı ve alçak gönüllüydü. Güç odakları karşısında boyun eğdiğine bir kez bile tanık olmadık. Dünyevi hırsları hiç olmadı. Birileri akyüzüne yağlı kara sürmeye çalıştı, ancak yüzü o yağlı karayı tutmadı. Ne onun ne arkadaşımız Mustafa Balbay'ın davası divana kalmayacak. Biz bu davayı göreceğiz" dedi.
Coşkun Özdemir ise 50 yıllık dostluğunu anlatarak başladığı konuşmasında İlhan Selçuk'a saldıran solu, Ergenekon'da yargılamaya kalkışanları kınadı. "Sevgili İlhan rahat uyu pencerenden yayılan ışık hepimiz aydınlatmaya devam edecek" diyerek alkışlar arasında konuşmasını tamamladı.
Erdal Erzincan sazıyla küçük bir dinleti sundu. Işık Yenersu, Selçuk'un okurlarına yazdığı veda yazısını seslendirdi.
Sanatçı Tarık Akan, İlhan Selçuk'a sevgisini belirterek, "İlhan Abi aydınlanmanın sembolüydü" dedi.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, eski CHP Milletvekili, eğitimci Mustafa Gazalcı, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven, eski DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Eski Bakan Fikret Ünlü, CHP'li Eşref Erdem, Bülent Tanla, ÇGD Başkanı Ahmet Abakay, CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, CHP milletvekilleri Durdu Özpolat, Ali Rıza Öztürk, Vahap Seçer, Derviş Günday, Ayhan Yalçınkaya, Enis Tütüncü, Rasim Çakır, DSP Genel Başkanı Masum Türker, eski Milletvekili Uluç Gürkan, Ali Rıza Gülçiçek, ADD Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Karakuş, CHP Milletvekili Oğuz Oyan, Hikmet Çetin, Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, DİSK'in eski ve yeni genel başkanları Rıdvan Budak, Süleyman Çelebi, eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan, sanatçılar Tarık Akan, Rutkay Aziz, CHP Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük, Prof. Alpaslan Işıklı, Eski Bakanlar Fikri Sağlar, Yaşar Okuyan, 68'liler Birliği Başkanı Sönmez Targan, DSP Genel Sekreteri Hasan Erçelebi, Habertürk Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya, Hürriyet Gazetesi Yazarı Yalçın Bayer, TİHAK Başkanı Muzaffer İlhan Erdost.
Prof. Dr. Sebati Özdemir, UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik, Yıldız-Müşfik Kenter, CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Eğitim-İş, Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Habetürk, Kumru-Fazıl Say, Yay-Sat, Ali Kırca, Arzuhan-Mehmet Yalçındağ, Bülent Eczacıbaşı, Tangül Bilgehan, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, CHP Nevşehir İl Başkanı Bülent Yumuş, Avanos İlçe Başkanı Aykut Kuş, TKP, Birleşik Kamu-İş, Yeni Parti Genel Bşkanı Tuncay Özkan, Sanatçı Edip Akbayram, Yerel-İş Sendikası, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Rektörü Bektaş Açıkgöz, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Alevi Vafıkları Federasyonu, Eski Milletvekili Prof. Dr. Dursun Akdemir, Dostlar Tiyatrosu - Genco Erkal, ÇGD, Mustafa Ekmekçi ve Ailesi, Türk Harb-İş, ÇYDD Genel Merkezi, CHP Milletvekili Nur Serter, Eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay, Erzincan Postası, CHP Beylikdüzü İlçe Başkanı Ekrem İmamoğlu, Maltepe Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Zengin, Şahkulu Dergahı, Karacaahmet Sultan Dergahı, Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği.
25 Ocak 2010
Unutmadık, unutturmayacağız
Unutmadık, unutturmayacağız
Bombalı saldırı sonucu 24 Ocak 1993’te yitirdiğimiz gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’yu aramızdan ayrılışının 17. yıldönümünde özlemle andık.
Ankara Bürosu- Cumhuriyet Gazetesi yazarı Uğur Mumcu’nun katledilmesinin 17. yıldönümünde başkentteki ilk tören Batıkent Uğur Mumcu Parkı’nda gerçekleştirildi. Parktaki Mumcu büstü kırmızı karanfillerle süslenirken, parka Mumcu’nun “Ulusumuzun bağımsızlığında, bütünlüğünde ve onurunda birleşmezsek ne zaman birleşeceğiz?” ifadesinin yazıldığı bir pankart asıldı. Sabahın erken saatlerinde parka gelen yurttaşlar ellerinde Mumcu’nun fotoğraflarının yanı sıra “Unutmadık, unutturmayacağız”, “Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım” ve “Ben yobazlar, hırsızlar, vurguncular ve çıkarcıların düşmanıyım” yazılı dövizler taşıdı. Bazı yurttaşların ellerinde gazetemizi taşıdıkları gözlendi.
Parktaki tören saygı duruşunun ardından okunan İstiklal Marşı’yla başladı. CHP Batıkent Temsilciliği’nden Zekeriya Vurmaz, Mumcu’yu kaybetmenin verdiği hafifletmenin tek yolunun Mumcu’nun kavgasını verdiği yüksek değerleri devam ettirmekten geçtiğini kaydetti. Vurmaz, “O henüz yaşarken neden öldüreleceğini ağzıyla söylemişti. Ama onu öldüren korkaklar, onu neden öldürdüklerinin arkasında durabiliyorlar mı? Halkın bu yiğit evladına sahip çıkması onları adeta çıldırtıyor” diye konuştu.
Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar da Mumcu’nun Türkiye’nin kendi yurttaşları tarafından idare edilmesini, emeğin saygınlığını ve hukukun üstünlüğünü isteyen büyük bir düşünür olduğunu kaydetti. Türkiye’de tam bağımsızlığı savunanların, emeğe saygı duyanların büyük acılar çektiğini ifade eden Yaşar, yurttaşların korku iktidarına karşı tek yürek olmak zorunda olduğunu kaydetti. Yaşar, “Bizim görevimiz böyle günlerde ağlamak değil, böyle günlerde güçlü olduğumuzu, yılmayacağımızı, yıldırılamayacağımızı göstermektir” dedi.
Batıkent’teki anma etkinliğinin ardından Uğur Mumcu’nun evinin olduğu “Uğur Mumcu’nun Sokağı”nda gerçekleştirilen törene geçildi. Mumcu’nun evinin olduğu sokaktaki törene CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, bazı CHP ve DSP milletvekilleri, eski DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, gazetemiz çalışanları ve çok sayıda yurttaş katıldı. Sokağı dolduran yaklaşık 2 bin yurttaş ellerinde “Unutmayacağız, unutturmayacağız” yazılı pankartlar, yakalarında da Uğur Mumcu’nun fotoğraflarını taşıdı. Yurttaşlar Mumcu’nun saldırıya uğradığı yeri kırmızı karanfillerle donanıtırken, bazı yurttaşlar da yaktıkları mumlarla Mumcu’yu andı. Yurttaşlar, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür”, “Susma sustukça sıra sana gelecek” sloganları attı.
Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’ya üye “Çarşı faili meçhule karşı” yazılı bir pankart açtı.
‘Bekleyişimiz sürüyor’
Mumcu’nun evine giderek eşi Güldal Mumcu ile görüştükten sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Baykal, “Olayın bağlantıları, doğrudan sorumluları ortaya çıkar. Bu umudumuzu, bu bekleyişimizi sürdürüyoruz” dedi. Baykal, cinayetin üzerinden 17 yıl geçtiğini hatırlatarak hala somut bir sonucun ortaya çıkmadığını söyledi. Kendilerine herhangi bir resmi yetkili tarafından olayla ilgili resmi bir bilgi de verilmediğini anlatan Baykal, şöyle devam etti:
“Biz, Uğur Mumcu’nun niçin öldürüldüğünü çok iyi biliyoruz.
Önemli olan bu bilincin toplum tarafından sahiplenilmesi ve paylaşılmasıdır. Yani bugün önümüze bir isim koymasalar da çete koymasalar da Mumcu’nun, temsil ettiği değerlere karşı bir tertibin kurbanı olduğunu bilmeliyiz. Kim yaptıysa yaptı, onu temsil ettiği temel ilkeler için ortadan kaldırmak istediler. Neydi o temel ilkeler? Türkiye’nin ulusal bütünlüğü, laik, demokratik cumhuriyet, inançların siyasi amaçlarla istismar edilmemesi, terörün, ticaret, din ve siyaset bağlantılarının ortaya çıkartılması, bu konudaki gerçeklerin yılmadan cesaretle kararlılıkla topluma anlatılması. Bu anlayışa tahammül edemediler. Bu anlayışı göze alamadılar. Onların temsil ettiği anlayışı çok ciddi tehdit ettiğini gördüler. Bunun için ortadan kaldırdılar. Biz, Uğur’un aydınlık düşüncesi, çağdaş, ilerici anlayışı, bağımsızlık duygusu, Mustafa Kemal sevgisi, laik, demokratik, bağımsız Türkiye özlemi doğrultusunda verdiği mücadeleye karşı, bu mücadeleyi etkisiz kılmak için iç, dış bazı çevrelerin dayanışması sonucunda bu cinayetin ve suikastın işlendiğini düşünüyoruz. Bu konuda bir tereddütümüz yok.”
‘Büyük bir simgedir Uğur’
Bir gazetecinin “Hala umudunuz var mı?” sorusu üzerine CHP Genel Başkanı Baykal, şunları söyledi:
“Umudumuzu hiç kaybetmedik ama umudumuz bir ifşaattan çok Mumcu’nun temsil ettiği değerlerin gittikçe daha çok sahiplenilmesi. Uğur Mumcu’nun anlattıklarının, aradan bunca yıl geçtikten sonra, 17 yıl oldu onu kaybedeli, belki 20 yıl önce yazdığı yazılarda dile getirdiği bağlantılar, ortaya koyduğu tespitlerin, teşhislerin günümüz için ne kadar önemli, değerli ve yapıcı olduğunu çok açıkça görüyoruz. Şunu inançla söylüyorum; Mumcu, bugün yaşadığı dönemden daha günceldir. Bu herkes için söylenir bir söz değildir ama Uğur Mumcu için bunu söyleyebiliriz. Mumcu, bugünün Türkiye'sine yönelik güncel değerlendirmeler yapmıştır, güncel anlayış sergilemiştir, o bakımdan yaşıyor. Uğur Mumcu’nun değeri, önemi, her geçen gün hepimizin gönlünde, zihninde çok saygın bir yer tutuyor. Artık olay nitelik değiştirdi. Cinayetin ifşaatı olmaktan çıktı. Büyük bir simgedir Uğur. O simge kimliği daha da belirginleşiyor ve netleşiyor. Değeri, önemi her geçen gün daha çok farkediliyor.”
Yurttaşlar “Buradaydık” adlı sinevizyon gösterisini ilgiyle izlemesinin ardından Mumcu’nu eşi ve TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, kızı Özge Mumcu, oğlu Özgür Mumcu, sokaktaki bulunan anıta karanfil bıraktı. Daha sonra yapılan saygı duruşunun ardından yurttaşlar Mumcu’nun sevdiği türküleri Ufuk Karakoç ile hepbirlikte söylediler. Mumcu’nun evinin önündeki törenin ardından da Mumcu’nun gömütünün bulunduğu Cebeci Asri Mezarı’nda bir tören düzenlendi. Mumcu’nun sevenleri, Mumcu’nun mezarını da kırmızı karanfillerle donatarak mum yakarken mezarın üstüne “Unutmadık, unutturmayacağız” yazılı pankartlar bıraktılar. Güldal Mumcu ve çocukları Mumcu’nun gömütüne de gelerek karanfil bırakıp mum yaktı.
Mumcu için dün saat 19.00’da da Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde, “Uğur Mumcu Sesleniyor 2009: Güdümlü Hukuk, Peşin Yargı, Siyasal Kin” başlıklı bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından Uğur Mumcu Korosu konser verdi. Batıkent Ahmet Taner Kışlalı Konferans Salonu’nda da Gürsel Gökçe’nin hazırladığı “Uğur Mumcu’nun Ardından” başlıklı fotoğraf gösterisi gerçekleştirildi.
Altan Öymen arkadaşını anlattı
ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - 17 yıl önce öldürülen yazarımız Uğur Mumcu Adana’da anıldı. CUMOK’un Mumcu anısına düzenlediği konferansta konuşan Altan Öymen, “Uğur Mumcu’yu öldürdüler ama onun izinden giden binlerce insan var. Türkiye bu karanlıktan kurtulacaktır” dedi.
Mavi Sürmeli Oteli’nde gerçekleştirilen etkinliğe sendika, meslek odası, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisiyle Cumhuriyet okurları katıldı. Etkinlikte Uğur Mumcu’nun yaşamını yansıtan sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi. Adana CUMOK Temsilcisi Okan Toygar, Uğur Mumcu’nun fikirlerinin hâlâ yaşadığına dikkat çekti. Adana CUMOK’un Çukurova Aydınlanma Toplantıları kapsamında Uğur Mumcu anısına düzenlediği “Öfkeli Yıllar” konulu konferansta konuşan eski CHP Genel Başkanı, gazeteci-yazar Altan Öymen, yakın bir arkadaşını yitirmiş olmanın üzüntüsünü yaşadığını belirterek suikastın iç yüzünün hâlâ aydınlatılamadığını vurguladı. Öymen, “Aradan geçen zamanda 11 hükümet, 7 başbakan, 14 İçişleri bakanı değişti. Yargılamada 3 kişi mahkûm edildi ama bunları kimin yönlendirdiği hâlâ belli değil. Abdi İpekçi de katledilmişti. Onun katili kahraman gibi karşılanıyor. Mumcu yaşarken Ağca’nın ilişkilerini sorgulamış, kitaplar yazmıştı. O da birçok aydın gibi öldürüldü. Ocak ayı kötü bir ay. Mumcu’yu öldürdüler ama onun izinden giden binlerce insan var” dedi.
Adaletini 17 yıldır arayan dava
Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu’nun katledilişinin üzerinden geçen 17 yıl boyunca adalete de, kıyımın ve tetikçilerin ardındaki “asıl güce” de ulaşılamadı. Mumcu’nun aracına bomba konulmasına gözcülük ettiği belirtilen Oğuz Demir ise 17 yıldır firari ve bulunamadı.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu’nun katledilişinin üzerinden 17 yıl geçti. Bu süreçte, 13 hükümet, 15 İçişleri Bakanı, 13 Adalet Bakanı değişti ancak olay tüm boyutlarıyla aydınlatılamadı. 7 yıl boyunca faili meçhul dosya olarak tozlu raflarda bekleyen Mumcu suikastı dosyası, İstanbul’da terör örgütü Hizbullah’ın İlim grubuna yönelik 17 Ocak 2000’deki operasyonda elde edilen CD ve disketlerdeki bilgiler üzerine yeniden açılabildi. Elde edilen bilgiler ışığında Mumcu suikastının faillerini yakalamak amacıyla 21 Şubat 2000 tarihinde “UMUT” (Uğur Mumcu Uzun Takip) operasyonuna başlandı.
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı suikastının faili olarak 14 Mayıs 2000’de Ankara’da gözaltına alınan Necdet Yüksel’in yer göstermesi sonucu, Sincan’da çok sayıda patlayıcı ve mühimmat bulundu. Dönemin DGM Savcısı Hamza Keleş, 11 Temmuz 2000’de, 9 kişi hakkında idam istemiyle olmak üzere 17 sanık hakkında dava açtı, 111 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi.
Mumcu’nun aracına bombayı yerleştiren Ferhan Özmen, Necdet Yüksel ve Rüştü Aytufan’ın da aralarında bulunduğu sanıklar, 14 Ağustos 2000’de yargılanmaya başlandı. Sanıklar Özmen, Yüksel ve Aytufan, “mevcut anayasal düzeni silah zoruyla yıkıp, yerine din kurallarına dayalı devlet kurmak için oluşturulan silahlı çeteye üye olup, anayasal düzeni değiştirmeye cebren teşebbüs ettikleri” gerekçesiyle ölüm cezasına çarptırıldı.
Dosyanın temyiz için gittiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi, idama mahkûm edilen Yüksel ve Aytufan’ın cezasını müebbete dönüştürerek onadı, ölüm cezasına çarptırılan Özmen’in de aralarında bulunduğu 8 sanık hakkında verilen mahkûmiyet kararlarını ise eksik soruşturma gerekçesiyle bozdu. DGM’lerin kapatılması üzerine Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne devredilen davada, Özmen, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Dosyanın temyiz için ikinci kez gönderildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sanık Özmen’in ağırlaştırılmış müebbete çarptırılması kararını onadı. Böylece Mumcu suikastı yönünden dosya kesinleşmiş oldu. Ancak dosya kapsamında Ferhan Özmen dışında da tutuklu hiç kimse kalmadı.
17 yıl süren firar
-Mumcu’nun aracına bomba konulmasına gözcülük ettiği belirtilen Oğuz Demir ise 17 yıldır firari ve bulunamadı.
-Demir’in İran’a kaçtığı yönünde belirlemeler yapıldı. Ancak bugüne değin Demir’in bu ülkede olup, olmadığının kesinleştirilmesi ve iadesi konusunda adım atılmadı.
-Cinayetin hükümlülerinden olan ve 2005 yılında tahliye edilen Mehmet Ali Tekin’e Küçükçekmece Kaymakamlığı’ndan 2 bin TL’lik yardım yapıldığı ortaya çıktı.
-Davada 12 yıl hapse mahkûm olan Muzaffer Dağdeviren ise alacak-verecek meselesi yüzünden çıkan silahlı çatışmada öldürülmüştü.
3 Aralık 2009
İlhan Selçuk’a altı soru
Sungur Savran
“Ulusalcı sol” diye anılan ama solla hiçbir ilgisi kalmamış olan akımın baş sözcülerinden İlhan Selçuk, şimdi de “yeşil sermaye” koruyucusu kesildi!
Selçuk, 3 Ağustos günü yazdığı yazıda “milli sermaye” Cola Turka’nın 35 milyon YTL ceza almasını, Bush’un Erdoğan’a Coca Cola ve Pepsi Cola adına “rica”sına bağlıyor.
Hürriyet gazetesinden Vahap Munyar ertesi gün Cola Turka’nın “yeşil sermaye” grubu Ülker’e ait olduğunu hatırlatıp, Selçuk’un bu sermaye grubunu savunmasının tuhaflığına işaret edince, İlhan Selçuk 5 Ağustos’ta bir yazı daha yazıyor ve Cola Turka’yı bir daha savunuyor.
28 Şubat 1997’den bu yana TSK ile İslamcı partiler arasındaki çatışmanın üzerine hep TÜSİAD ile MÜSİAD’ın çekişmesinin gölgesi düştü. Batıcı-laik burjuvazinin kampında yer alan ideologlar “yeşil sermaye” olarak andıkları İslamcı hareket destekçisi kapitalist gruplara hep nefretle yaklaştılar, onlar hakkında demediklerini bırakmadılar. Halktan insanlar da bunu ciddiye alıp yeşil sermayenin en güçlü gruplarını (örneğin BİM’i, örneğin Ülker’i) kişisel düzeyde boykot ettiler.
İlhan Selçuk’un şimdi kalkıp Ülker grubunun Cola Turka’sını savunmasına herhalde epeyce bir insan içerlemiş, kendini ihanete uğramış hissetmiştir .
Selçuk, daha önce de, eskiden beri sözde özelleştirme karşıtı olduğu halde, Tüpraş’ın Koç’a satılışına sahip çıkmıştı. Ulusallığı bir takıntı haline getirmiş olduğu için şimdi “laik”-yeşil demeden her türlü “ulusal” sermayeye sahip çıkıyor.
Yalnız Vahap Munyar’ın yazısında bir ayrıntı var ki, Selçuk, her şeye cevap verdiği halde, ona değinmemeyi tercih etmiş.
Bilindiği gibi, sermayeden bağımsız olduğunu sürekli olarak iddia eden Cumhuriyet gazetesini Cumhuriyet Vakfı yönetiyor. Bu vakfın başında da İlhan Selçuk var. Vakıf başkan yardımcısı da “ulusalcılık” ve “laiklik” konusunda mangalda kül bırakmayan biri: Alev Coşkun. Munyar bu şahsın aynı zamanda Ülker Grubu’nun İstişare Konseyi üyesi olduğunu açıklıyor. Selçuk bunu duymamış gibi yapıyor.
Şimdi Selçuk’a altı soru. Birincisi, sıradan insanları “laik sermaye”-“yeşil sermaye” ayırımlarıyla zehirleyip, halkın kapitalizmin bütününe karşı tepkilerini sermaye içi mücadelelere yöneltmeyi biliyorsunuz. Türkiye’nin karşısındaki en büyük belanın İslamcılık olduğunu halkın bilincine kakıp duruyorsunuz. Sizin “ulusalcı” diye andığınız kanadın desteklediği güçlerin AKP’den bile daha Amerikancı olduğunu halktan gizliyorsunuz. Varsa İslamcılık, yoksa İslamcılık. Peki, yardımcınız neden yeşil sermaye Ülker’in ekmeğini yiyor?
İkincisi, acaba Cumhuriyet’teki köşenizin etkisini Alev Coşkun’un ricası üzerine mi Ülker Grubu’nun çıkarlarını savunmak için kullandınız?
Üçüncü soru şu: Vahap Munyar’ın yazdığına göre, Cola Turka’nın para cezası yemesinin nedeni olan glükozun Pendik Nişasta fabrikasında üretimi durdurulmuş. Peki bu fabrika kimin? Cola Turka ile birlikte % 50 hisseye sahip Cargill’in! Hani şu Amerikan gıda ve tarım ürünleri devi, 63 ülkede 149 bin işçi çalıştıran çokuluslu tekel! Hani şu çevre felâketi yarattığı için Türkiye’de yıllarca mahkemelerde sürünen Cargill! Sizin “ulusal çıkar” dediğiniz Cargill’in çıkarlarını savunmak mı? Aynen Tüpraş’ta Koç ile birlikte dünya devi Shell’i savunduğunuz gibi!
Dördüncü soru, artık ne kadar abesle iştigal ettiğinize ilişkin: Bush neden Coca Cola’yı ve Pepsi Cola’yı korumuş da Cargill’in çıkarlarının ayaklar altına alınmasına ses çıkarmamış?
Beşinci soru şu: Bütün bu tartışmanın arka planında Türkiye’deki pancar üreticilerini korumak için mısırdan elde edilebilecek tatlandırıcı miktarının yasal olarak kısıtlanması olduğundan, Ülker’in yasadaki boşluklardan yararlanarak bu hükmü ihlâl etmiş olduğundan neden söz etmiyorsunuz? Türkiye tarımının neo-liberal politikalarla mahvedilmekte olduğunu uzun bir dizi aracılığıyla günler boyu anlatan Cumhuriyet gazetesinin kendisi değil miydi?
Ve nihayet son bir soru. Siz 3 Ağustos ve 5 Ağustos’ta “ulusalcılık” adına Cola Turka’yı savundunuz. 8 Ağustos tarihli Cumhuriyet’le birlikte verilen spor ekinin ilk sayısı sanki Cola Turka’nın reklâm eki gibi çıktı. Ekin kapağındaki başlığının içine ve 3. sayfadaki “İçindekiler” bölümünün başına Cola Turka’nın logosu yerleştirilmiş. Hemen hemen her sayfanın altında Cola Turka’nın iki logosu arasında “sporun ve sporcunun yanında” ibaresi var. Cumhuriyet bunları yayınlamak için ne aldı? Anlaşmaya Cola Turka’nın sizin tarafınızdan savunulması da dahil miydi? Yani: “Cola Turka sporun ve sporcunun yanında”, İlhan Selçuk da Cola Turka’nın yanında mı?
Evet, İlhan Selçuk, bu sorulara cevap verin ki, sizi geçmişinizden dolayı solcu sanan halk, sermayeden ne kadar bağımsız olduğunuzu, laikliğinizin nereye kadar uzandığını, solculuğunuzun nasıl bir solculuk olduğunu anlasın!
Biz hem “laik” sermayenin, hem de “yeşil” sermayenin, bir bütün olarak kapitalizmin Türkiye’nin en büyük sorunu olduğu kanaatindeyiz. Coca Cola ve benzeri emperyalist sermayeye karşı mücadele ederiz, ama örgütlenmek istedikleri için işten attığı işçileri destekleyerek. Onları Türkiye’de baş tacı eden sadece AKP hükümetine değil, “ulusal sol” DSP’nin başında olduğu hükümete de, bütün öteki hükümetlere de karşı mücadele ederek. Sermayenin dini imanı paradır diye düşünenlerdeniz. Cola Turka’ya da Cumhuriyet gazetesi ile işbirliği yaparak bunu kanıtladığı için teşekkür ederiz.
Gönderen: özgür öztürk (ayvalikveteriner@gmail.com)
adına pltfrm@googlegroups.com
22 Temmuz 2008
"CIA'nın Türkiye Raporu" Harun Gökyiğit
Harun Gökyiğit
Haziran 07.2008/ 08:45:53
CIA'nın 88 sayfalık raporunun girişinde şu cümleler dikkat çekiyor: '' İslam dünyası kendi değerlerini ve doğasını tanımlamanın kavgasını yaşıyor. Peki ABD'nin bu kavgadaki öncelikleri neler? Önce İslamiyetten kaynaklanan şiddetin önlenmesi, sonra ABD'nin İslamiyet'e karşı olduğu imajından kaçınılması ve daha sonra da İslam dünyasının demokratikleşmesine yönelik atılacak radikal adımların planlanması gerekiyor. İslam dünyası şu an gelişme yoksunluğu ve globalleşme ile uyumsuzluk sorunlarıyla boğuşuyor ve bugüne kadar İslam dünyasında çare için bulunan milliyetçilik, Pan Arabizm, İslam devrimi gibi kavramlarında bu çözüme yetersiz kaldıkları görülüyor. ''
Değerli okurlar; bu tanımlamadan sonra İslam dünyası 4 başlıkta şöyle kategorize ediliyor:
1- Köktendinciler: Demokratik değerleri red ederler. Ve İslami değerlerle yönetilen otoriter bir devlet yönetim biçiminden yanadırlar.
2- Tutucular: Tutucu bir toplumun yaratılmasını isterler. Modernleşme ve değişim gibi konularda şüpheli yaklaşırlar.
3- Ilımlılar: İslam dünyasının, globalleşmenin bir parçası olmasından yanadırlar. İslamda modernleşme ve reform isterler.
4- Laikler: Din ve devlet işlerinin ayrılmasından yanadırlar. Batı türü bir demokrasiden yanadırlar ve dini kişi düzeyine indirmeye çalışırlar.
Bu kategorilerin ardından ABD yönetiminin yapması gereken raporda şöyle sıralanıyor:
Önce ılımlı İslamcılar desteklenecek. Çalışmaları ve görüşlerinin yayınlanması ve dağıtılmasına maddi katkı yapılacak. Daha geniş kitlelere ve özellikle gençlere ulaşmaları teşvik edilecek. Sivil toplum kuruluşları kurmalarına, eğitim için yer bulmalarına ve politik süreç içinde gelişmelerine destek olunacak. Görüşlerini yaymak için web sitesi, okul ve enstitüler kurulmasının önü açılacak ve ılımlı İslamın kitlelerin alternatifi olması sağlanacak.
Köktendincilere karşı tutucular desteklenecek. Bu amaçla her iki grubun ittifak kurmalarının önüne geçilecek. Tutucularla ılımlı İslamcıların ittifak kurmaları sağlanacak. Ve tutucu eğitim kurumlarında ılımlı İslamcıların görüşlerinin yayılmasına çalışılacak. Tutucu İslamcılar arasında özellikle Sufizm'in taban bulması için çalışılacak.
Laikler, duruma göre desteklenecek. Laiklerin köktendinci tehlike karşısında ABD ile aynı görüşte olmaları için uğraşılacak ve bu durum laiklerin milliyetçilik ve sol akımlara yanaşması önlenerek gerçekleştirilecek.
Köktendincilerle etkili mücadele edilecek. Bu konuda da köktendincilerin terör eylemleri sürekli gündemde tutulacak. Gazetecilerin köktendinci akımlar içindeki yolsuzlukları, baskıları, moralsizliği sürekli gündemde tutmaları sağlanacak ve aralarındaki bölünmeler hızlandırılacak.
Değerli okurlar; raporun daha sonraki bölümlerinde kategoriler daha detaylı olarak anlatılıyor ve Türkiye'yi ilgilendiren bölümler başlıyor.
Örneğin köktendinci gruplar arasında El Kaide ile birlikte Kaplancılar da sayılıyor. Laik kategoriye en iyi örnek olarak Kemalistler gösteriliyor ve aslında milliyetçilik, ulusalcılık gibi akımlar nedeniyle aslında laiklerin ABD'ye çok yakın bakmadıkları da raporda yer alıp yazıyor.
Peki bu durumda en iyi ittifak olarak kim kalıyor?
Rapora göre bu durumda en iyi ittifak ılımlı İslamcılarla yapılabilinir.
Ve sıkı durun raporun 38. sayfasında ılımlı İslamcı olarak Türkiye'den Fethullah Gülen adı örnek olarak veriliyor.
39. sayfada ılımlı İslamcıların en büyük eksikliklerinden birinin ekonomik güç olduğu vurgulanıyor ve maddi açıdan ılımlı İslamcıların desteklenmeleri isteniyor.
Raporda Türkiye'nin ılımlı İslam için iyi bir model olduğu tespitinde bulunularak, bu konuda Türkiye'deki AK Parti iktidarının desteklenmesinin altı önemle çiziliyor.
Raporun daha sonraki bölümlerinde kategorilendirilen İslami grupların, kadın, evlilik, cihad, demokrasi, eğitim gibi konulara nasıl baktıkları da ayrıntılarla inceleniyor.
Raporun son bölümünde ise, derin strateji başlığı altında ilk başta verilen yapılacaklar daha da detaylandırılıyor. Burada en ilgi çekici olanı ise ılımlı İslami yeni bir lider oluşturulması başlığı altında ortaya çıkıyor. Ilımlı İslamcıların cesur sivil liderler olmasına çalışılmalı ve demokrasi, insan hakları, kadın hakları konularında etkili politikalar geliştirmelerine mutlaka yardımcı olunmalıdır deniliyor.
İslamın bir üst kimlik olduğundan çok, insanların kimliklerinin bir parçası olduğu işlenmeli, sivil toplum örgütleri oluşturularak ılımlı İslamcı liderlere yardım edilmesine çalışılmalı deniyor.
Değerli okurlar; CIA'nın bu raporunda Türkiye, Irak ve tüm İslam dünyasını ilgilendiren bölümler ve bunların uygulama örneklerinin nasıl olacağına ilişkin bilgilerde var. Ben burada sadece raporu kısaca özetlemeye çalıştım.
88 sayfalık raporun tamamını yazmaya kalkarsam herhalde uzun yazılarımdan dolayı sıkıntı yaşattığım alaturkaonline başkanı sevgili dostum Evren Uğurbaş saçını başını aman tanrım diyerek yolmaya başlar. Bu yüzden bu yazıyı olabildiğince kısa tutmaya çalıştım. :)
Evet bilmek sabır ve araştırma istiyor değerli okurlar, bilen bulmacayı daha kolay çözüyor.
Rapora ulaşmak için kaynak: www.rand.org raporun ana başlığı: Civil Democratic İslam: Partners, Resources and Strategies
harungokyigit<@>alaturkaonline.com
alaturkaonline.com
Yayımlanmıştır