Domuz gribi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Domuz gribi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ocak 2010

BAKANLIK SUSTU, GRİP BİTTİ

BAKANLIK SUSTU, GRİP BİTTİ

13.01.2010 - 10:46

Domuz gribinin ilaç firmalarının oyunu olduğu iddiaları yaygınlaşırken, Sağlık Bakanlığının ölüm vakalarını açıklamaktan vazgeçmesi ile, panik de sona erdi.

ANKARA - Büyük tartışmalara yol açan domuz gribi paniği, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın suskunluğu ile gündemden düştü. Bakanlık her hafta domuz gribinden ölenleri düzenli olarak açıklamaktan vazgeçince, korku havası da dağıldı. Avrupa Konseyi’nden gelen açıklamalarla şaibeli bir hal alan domuz gribi konusunda ilginç gelişmeler yaşanıyor. Domuz gribinin bir anda dünyaya korku salan ve küresel korku sayesinde milyarlarca lirayı cebe indirecek olan ilaç ve aşı üreten firmalar tarafından idare edilen “sahte bir salgın” olduğu iddiaları Avrupa’yı sarsıyor.
DURMUŞ ‘’AŞILAR ELDE KALDI’’
Başbakan Erdoğan ile aşı polemiğine giren Sağlık Bakanı Recep Akdağ da, önce periyodik olarak her hafta gripten ölenlerin sayısını açıklamaktan vazgeçti. Sağlık Bakanı’nın suskunluğu sonrası, Ocak ve Şubat aylarında ‘’En yüksek seviyeye çıkacağı’’ öne sürülen domuz gribi paniği de bitti. Domuz gribi konusunda Sağlık Bakanı’nın halkı gereksiz yere paniğe soktuğunu öne süren MHP’li eski Bakan Osman Durmuş ‘’Bakan Akdağ, aşılar elinde kaldığı için telaşlı, çelişkili açıklamalar yaptı. Bu kadar cehalet, ancak tahsil ile olur’’ dedi. Sağlık Bakanlığı son olarak 43 milyon doz aşı bağlantısı yapıldığını belirtilerek, ihtiyaca göre alım miktarının azaltıldığını vurgulamıştı. İngiltere’de domuz gribi yüzünden 65 bin kişinin öleceği hesaplanmış, ancak geçen haftaya kadar sadece 5 bin kişinin virüs kaptığı ve 251’inin hayatını kaybettiği belirlenmişti. Tüm dünyada domuz gribinden ölenlerin sayısı da 8 bin 750’ye ulaşmış bulunuyor.

** http://www.gazeteport.com.tr/ **

3 Aralık 2009

Bakan Çubukçu ailece aşı oldu

Bakan Çubukçu ailece aşı oldu

Bakan Çubukçu ailece aşı oldu
Esra KAYA / ANKARA

3 Aralık 2009
Daha önce aşı olmayacağını söyleyen Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, bayramdan önceki hafta aşı olmaya karar verdi.

Bunun üzerine Bakanlık’a gelen sağlık ekipleri Çubukçu’ya aşı yaptı, daha sonra Bakan’ın aile bireylerine de aşı yapıldı. Domuz gribi salgınının artış gösterdiği dönemde katıldığı programlarda öksürüp hapşırınca Çubukçu’nun Domuz gribi olduğu iddia edilmiş, Bakan grip değil soğuk algınlığı geçirdiğini söylemişti.
Öte yandan Çorum’da pazartesi günü Domuz gribi belirtileriyle Çorum Devlet Hastanesi’ne başvuran D.B. (53) adlı erkek hasta, önceki gün öldü.Tokat’ta da 29 yaşındaki Ö.K.’nin domuz gribinden öldüğü açıklandı.

http://www.hurriyet.com.tr

2 Aralık 2009

Domuz Gribi Aşısı Yapılmalı mı Yapılmamalı mı ?

Domuz Gribi Aşısı Yapılmalı mı Yapılmamalı mı ?



Merhaba sevgili anne ve babalar,

Okullardan evlere, siz velilere, imzalanıp geri gönderilecek “Uygun buluyorum, çocuğuma aşı yapılsın / Uygun bulmuyorum, çocuğuma aşı yapılmasın” yazılı kağıtlar geldi ve halk deyişiyle zurnanın zırt dediği yere geldik. Acaba ne yapmalı, nasıl karar vermeli?

Dilerseniz 15 gündür sizlerden aldığım telefonlardaki sorularla bir oto-röportaj şeklinde yazayım bu konudaki görüşlerimi de.

- Bir gazete “Aşı doktorları da ikiye böldü” diye manşet atmış. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

O gazeteyi özellikle satın aldım ve orta sayfadaki haberi dikkatle okudum: Dokuz kişiye sormuşlar, altısı profesör ikisi uzman olan sekiz doktor aşının yapılmasının doğru olduğunu bilimsel gerekçelerle belirtmişler. Bir, evet bir tek kişi (ne tesadüf ki hasta tedavi eden bir doktor değil, bir farmakoloji profesörü) ise kendisinin de aşılanmayacağını (zaten risk grubunda değil çünkü hasta muayene etmiyor) çocuklarını da aşılatmayacağını söylüyor. Gerekçesi ise bilimsel olmadığı gibi trajikomik bence: “Başbakan aşılanmıyorsa bir bildiği vardır herhalde”. Düşünebiliyor musunuz, bir bilim insanının referansı, dayanağı - başbakan da olsa - konuyla ilgili bilimsel farkındalığı olması gerekmeyen bir politikacı!..

Bence bu habere ancak “Aşı hakkında farklı düşünen profesör de var” başlığı yakışırdı. Çünkü gazetenin kullandığı “…ikiye böldü” başlığı, bu konuda derin bilgi sahibi, ya da uzman olan doktorların yarısı değilse de önemli bir kısmının (örneğin hiç değilse % 20’sinin) aşıya karşı olduğu izlenimini uyandırmıyor mu sizce de?

- Peki, sade vatandaş, milyonlarca anne baba ne yapsın, kime inansın?

Konunun uzmanlarına elbette. Yani tüm meslek yaşamları boyunca aşılar yapmış, aşıların kimi yan etkilerini (dolayısı ile sıklıklarını veya enderliklerini de) birebir gözlemiş, bu konuda birçok kongre ve sempozyuma katılmış olan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanları ile konunun bilimini yapan Enfeksiyon Hastalıkları, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları, Halk Sağlığı, Mikrobiyoloji, İmmünoloji ve Viroloji Profesörlerine kulak vermek gerekir (söylediklerini mantık süzgecimizden geçirerek elbette).
Bu uzmanlardan bir tek öğretim üyesi aşının aleyhinde bir görüş belirtmemiştir medyada veya benim izleyebildiğim kadarı ile internette.


Peki, kimlerdir aşı karşıtı kıvılcımı çakanlar? İki kişi, bir Göğüs Hastalıkları (A.R.K.), bir de Kadın Hastalıkları ve Doğum (E.O.) Profesörü. Kimlerdir önemli destekçileri? İki kişi, bir Farmakoloji Profesörü (C.T.), bir de Üroloji Uzmanı Sağlık Eski Bakanı (O.D.). Sorarım size prostat sorunu olan bir kişi, bir ürologa mı danışır bir çocuk hastalıkları uzmanına mı? Adet düzensizliği olan bir hanım, bir kadın hastalıkları ve doğum profesörünün fikrini mi alır bir immünoloji ve viroloji profesörünün mü?

Bu konuda gerçek anlamda otorite olan, hemen hemen hepsi Pandemi Bilim Kurulu üyesi kişilerin isimleri aşağıdadır. Onur ve gurur duyarak belirtmeliyim ki 2-8. sıradakiler, birebir bilgi ve görüşlerine ulaşabildiğim Hacettepe Tıp Fakültesinden sınıf arkadaşlarımdır:

1- Prof. Dr. Selim Badur: İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Bilim Dalı
2- Prof. Dr. Mehmet Ceyhan: Hacettepe Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı
3- Prof. Dr. Serhat Ünal: Hacettepe Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı
4- Prof. Dr. Levent Akın: Hacettepe Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Bilim Dalı
5- Prof. Dr. Gaye Usluer: Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği Başkanı, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı http://www.gazetevan.com/haber_detayi.asp?id=3081
6- Prof. Dr. Volkan Korten: Marmara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bilim Dalı
7- Prof. Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu: Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı http://bianet.org/bianet/saglik/117919-domuz-gribi-asisi-guvenli-mi
8- Doç. Dr. Ümit Kartoğlu: Halk Sağlığı Uzmanı,Bilimsel Danışman - Dünya Sağlık Örgütü Aşı ve Biyolojik Ürünler Departmanı, AşıGϋvenliği ve Standartları Birimi, Cenevre. http://www.taraf.com.tr/haber/43087.htm Kalitesi,
9- Prof. Dr. Mustafa Bakır: Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı
Bu bilim insanlarının isimlerini belirtmekteki amacım okuyucuların internet aracılığıyla onların görüşlerine de ulaşabilmelerini kolaylaştırmaktır (örneğin Google’a “Selim Badur, domuz gribi aşısı” yazıp aramak yeterli olur).

- Aşı hakkında kamuoyunda çok çeşitli spekülasyonlar var. Aşıların çok hızlı hazırlandığı, dördüncü faz çalışmaları yapılmadan piyasaya sürülüp uygulamaya geçildiği söyleniyor. Ne dersiniz bu konuda?

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) grip aşısı üreticilerine dedi ki, “Siz mevsimsel grip aşısı üretiminizi 15 temmuza kadar bitirin, bütün tesislerinizi domuz gribi aşısı için hazırlayın.” 15 temmuzda başlayan bu süreç ağustos sonunda bitti ve hazırlanan aşılara süratle onay verildi. Şu anda hızla yayılan bir salgın var, “Niye hızlı onay verildi?” diyemez kimse. “Bekleyelim bakalım hastalık yükü ve ölümler çok artarsa aşılamaya başlarız” deme lüksü olamaz kimsenin. Çünkü o zaman iş işten geçmiş olabilir.

Yeni ilaç ve aşı gibi ürünlerin kullanımı ile ilgili yapılan klinik çalışmalar dört evrede yapılır, bu doğru. Ama dördüncü yani son evre, aşı ya da ilacın piyasaya çıktıktan sonra, yani kullanıma girmesiyle başlayan bir izleme araştırmasıdır. Bu evrede ürünün güvenirliği (kısa ve uzun dönemde oluşabilecek istenmeyen etkiler) ile ilgili bilgi toplanır. Dördüncü evrede ürün zaten aktif olarak toplumda yaygın olarak kullanıldığından, I-III. evre klinik çalışmalarda karşılaşılan zaman ve denek sayısı gibi kısıntılar olmaksızın yapılır. Bu nedenle toplumun tüm kesimleri hakkında önemli bilgiler toplanabilir. Sonuçlara göre ürün ya güvenli bir kimliğe bürünür, ya da kimi durumlarda yasal düzenleyici kurum tarafından yasaklanır. Bu nedenlerle, "Pandemik İnfluenza A aşısının 4. faz çalışması yapılmadı, onun için aşı güvensiz, yapılmasında sakıncalar var" tartışması klinik çalışmalar hakkında yeterli bilgi sahibi olmayan kişilerin yapacağı tartışmalardır.
Aşının piyasaya çıkıp, yaygın olarak uygulanmaya başlanması 4. evre klinik çalışmanın ta kendisidir başka bir deyişle.


- Bizim aşılarımızdaki adjuvan maddesi ile ilgili şeyler de söylendi. ABD’de adjuvansız aşı kullanılıyormuş. Nedir adjuvan? Bir zararı var mı?

ABD’deki ilaçlar, ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nin (FDA) onayından geçtikten sonra kullanılabiliyor. Avrupa’da ise ilaçları Avrupa İlaç Ajansı (EMEA) onaylıyor. Bunların dışında her ülke, kendi ilaç ruhsatını kendisi veriyor. FDA, insanlar aşı yaptırmaktan çekinmesin, psikolojik etkisi olmasın diye yıllardır adjuvan, yani Türkiye’de de yan etkileri tartışılan alüminyum veya skualen içeren aşıları onaylamıyor. EMEA ise onaylıyor. Aynı durum, domuz gribi aşısında da geçerli; adjuvan içeren aşıları FDA onaylamazken, EMEA onayladı.

Antijen dediğimiz şey virüsün insanda bağışıklık uyandıran bir parçası. Virüs ilk görüldüğünde ABD mevsimsel grip aşısı gibi 15 mikrogram antijen içeren aşılar istedi. Ancak virüs hızla yayılınca DSÖ, aşı firmalarından bağışıklık arttırıcı adjuvanlı aşı üretmelerini istedi. Çünkü antijen ihtiyacı da arttı. Oysa tüm dünya için 4 milyar doz aşı üretmeye yetecek virüs antijeni yoktu. Bunun üzerine 7 ve 3.5 mikrogramlık antijen içeren, adjuvanla güçlendirilmiş aşılar üretildi. Halen dünyadaki virüs antijeninin % 40’ına sahip olan ABD ve Avustralya dışında dünyanın bütün ülkeleri adjuvanlı aşı kullanıyor.

Adjuvan maddesi, aşılara koruyuculuğun artırılması için katılıyor. Bu maddenin olmadığı bir aşının koruyuculuğu daha az. Ayrıca koruma süresi de az. Oysa bir salgında aşının etkisinin daha yüksek olması istenir. ABD’deki aşılar tüm yaş gruplarına 3 hafta ara ile 2 doz yapıldığı halde yüzde 70-80 koruyor. Halbuki bizim kullandığımız adjuvanlı aşı tek dozla (10 yaş altına iki doz yapılacak) yüzde 95 ile 98 arasında etkinliği olan bir aşıdır. Virüs mutasyona uğrayabilir deniyor ya, bizim kullandığımız aşı bunların bir kısmında da etkili. Virüs mutasyona uğrarsa ABD’deki aşının etkisi daha az olacak. Dünya Sağlık Örgütü de Avrupa’nın şu an kullandığı, bizde de uygulanmakta ulan skualen adjuvanlı aşının içeriğini onayladı. Öte yandan Avrupa’da Novartis firmasının ürettiği bir mevsimsel grip aşısı içinde aynı adjuvan var. Bu aşı(Chiron, FLUAD) 12 yıldır Avrupa ülkelerinde 40 milyon doz kullanıldı. Bununla ilgili hiç bir ciddi bir yan etki olmadı. Yalnızca adjuvansız aşıya oranla biraz daha sıkça hafif yerel yan etkilere yol açabiliyor. Yani kolda hafif ağrı,kızarıklık, şişlik yapabiliyor. ABD’nin kullandığı aşı ise hem pahalı, hem her yaşa iki doz uygulanıyor, hem de biraz daha az koruyor.

Özetle günümüzde, bilimsel veriler, adjuvanli ve adjuvansız aşılar arasında "güvenlik" açışından bir fark olmadığını ortaya koymaktadır, her iki tip aşının da çok iyi güvenlik kaydı vardır.

- ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) neden skualen adjuvanlı aşıya onay vermiyor?

Skualen bitkiler, hayvanlar ve insanlarda bulanan ve doğal yolla oluşan bir maddedir. Her insanın karaciğerinde üretilir ve kan dolaşımında bulunur.

Skualen ayrıca çeşitli besinlerde, kozmetik ürünlerde, reçetesiz satılan çeşitli ilaçlarda, ve sağlık ürünlerinde bulunur.
Skualen ticari amaçla balık yağından (özellikle de köpekbalığı karaciğeri yağından) üretilir. Ecza ürünlerinde ve aşılarda bulunan skualen bu kaynaktan saflaştırılarak edilir.

Birkaç kişi, 1. Körfez Savaşına katılan askerlerin yaşadığı bazı sağlık sorunları ile bu askerlere uygulanmış olan aşılarda skualen bulunma ihtimali arasında bir bağlantı kurmaya çalışmıştır.

Yayınlanan bir bildiride şarbon aşısı uygulanan bazı eski askerlerde anti-skualen antikorları geliştiği ve bu antikorların özürlülüklere neden olduğu ileri sürülmüştür.

Bu gün, bu askerlere uygulanmış olan aşılara skualen eklenmediği bilinmektedir ve söz konusu bağlantıyı ileri süren raporun teknik yetersizlikleri çeşitli yayınlarda açıklanmıştır. Askerlerin sağlık sorunlarının ise kum böceği öldürücü haşere ilaçları ve benzeri kimyasallara maruz kalmaktan kaynaklandığı düşünülmüştür. Bu tür yanlış iddiaların toplumdaki olumsuz etkisini çok iyi bilen FDA kurumu da aşılanan insan sayısı olabildiğince fazla olsun diye adjuvanlı aşıya onay vermemiştir.

- Bir de aşılardaki cıva içeriğinden söz ediliyor. Neden cıva var ve zararlı mı?


Yine zamanla yarış nedeniyle 4 milyar tek dozluk enjektörde hazır aşı üretilemeyeceği için 10’ar dozluk şişecikler içinde üretim yapıldı. Bu nedenle aşıyı bakteri ve mantar bulaşmasından korumak için cıva ekleniyor (yıllardır çoklu doz tüm aşılara eklendiği gibi).
Birileri kalkıp “Bu aşıyı çocuklarınıza yaptırırsanız cıva zehirlenmesi olur” diyor. İki tür cıva var, biri etil biri metil. Zehirlenme yapan metil cıva. Aşıda kullanılan etil cıva. Kimyasal formülleri ayrı. Oysa Boğaz’dan veya İzmir Körfezinden tutup yediğiniz balıkta daha çok vardır etil cıva ve en geç 1 haftada vücuttan tamamen atılır.


Aşıların içerisinde bulunan etil cıva miktarı Dünya Sağlık Örgütü'nün izin verdiği sınır içerisinde. Etil cıva 1930'lu yıllardan bu yana aşılarda güvenle kullanılıyor. Komplo teoricilerini üzecek bir bilgi de vereyim ABD’de hem cıvasız tek dozluk enjektör içinde aşı var ve kullanılıyor, hem de çok dozluk cıva içeren aşı. Çünkü ABD bile tüm nüfusuna yetecek tek dozluk üretimi bu kısa sürede sağlayamadı.

- Aşının neden olabileceği söylenilen Guillain-Barré Sendromu nedir? Bu söylem gerçek mi?

Bu sendrom, el ve ayak parmak uçlarından başlayan kuvvet, his kaybı ile gelişen, gittikçe ilerleyen bir tablo. Hastaların bir kısmı geri dönebiliyor, tamamen iyileşebiliyor ama az bir kısmı ölebiliyor da. Eğer aşı olmaz da grip geçirirseniz Guillain-Barré Sendromu olma riskiniz var. Sendromun tek nedeni grip değil, pekçok farklı enfeksiyon bunu tetikleyebiliyor. Aşıda böyle bir riskten bahsediliyor ama aşınınki teorik olarak bahsedilen bir risk. Bunun var olduğunu gösteren hiçbir bilimsel çalışma yok. Kaldı ki tüm çalışmalar da olmadığını söylüyor. Ama şunu biliyoruz; tersi doğru olsaydı bile, grip geçirirseniz ister mevsimsel ister domuz gribi, Guillain-Barré Sendromu olma riskiniz çok daha yüksek. Sırf bunu önlemek için bile aşının olunması gerek.

- Bir Sağlık Eski Bakanı “Aşının prospektüsünde gebelere yapmayın yazıyor” diyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Yanlış bilgi.
Doğrusu ise şu:


“4.6 Pregnancy and lactation
There are currently no data available on the use of Focetria in pregnancy. Data from pregnant women vaccinated with different inactivated non-adjuvanted seasonal vaccines do not suggest malformations or fetal or neonatal toxicity.
An animal study with H5N1 mock-up vaccine did not indicate reproductive toxicity (see section 5.3).
The use of Focetria may be considered during pregnancy if this is thought to be necessary, taking into account official recommendations.
Focetria may be used in lactating women”
http://www.emea.europa.eu/humandocs/PDFs/EPAR/focetria/spc/emea-spc-h385en.pdf

Doğru özet tercümesini ise şöyle yapabiliriz:

“ Yeni aşının gebelerde kullanımı ile ilgili henüz yeterli veri yoktur (Nasıl olsun ki? Gebelerde hiçbir aşı ve ilaç için klinik çalışma yapılamamaktadır - SP).

Çeşitli adjuvansız mevsimsel grip aşıları gebelerde güvenle kullanılmaktadır.
Bir H5N1 (kuş gribi virüsü) aşısıyla yapılan hayvan çalışmasında üreme toksisitesi (cenine verilen bir zarar) saptanmamıştır.
Gerekli olduğu düşünülürse, resmi öneriler göz önünde bulundurularak adjuvanlı yeni aşının gebelerde kullanımı düşünülebilir.”
DSÖ Stratejik Bağışıklama Uzmanları Grubu (SAGE - Strategic Advisory Group of Experts on Immunization) gebelerle ilgili şöyle diyor:
“Pregnant women (2% of the world’s population).

This group appears to be at increased risk for severe disease, potentially resulting in spontaneous abortion and/or death, especially during the second and third trimesters of pregnancy. Inactivated nonadjuvanted vaccines similar to most seasonal influenza vaccines are considered the preferred option given the extensive safety data on their use in pregnant women. However, if such a product is not available, pregnant women should be vaccinated with another pandemic infl uenza vaccine available at that time, for example, an adjuvanted inactivated infl uenza vaccine or a live attenuated infl uenza vaccine.”
24 JULY 2009, 84th YEAR / 24 JUILLET 2009, 84e ANNÉE
No. 30, 2009, 84, 301–308
http://www.who.int/wer


Yine özetlersek:
“ Gebelerin hastalığı ağır geçirme düşük yapma ve ölüm riski yüksektir.
Tercihen adjuvansız aşı ile aşılanmalıdırlar.
Ancak, adjuvansız aşı bulunamıyorsa var olan başka bir aşı ile, örneğin adjuvanlı inaktive aşı veya – hatta – zayıflatılmış canlı grip virüsü aşısı ile aşılanmalıdırlar.

Allah aşkına bir insan tüm bunları okuyup da nasıl “Ben demiyorum, aşıyı üreten firma diyor bu aşıyı gebelere yapmayın diye” sonucuna varabilir ben anlayamıyorum doğrusu (özellikle en çok ölenler çocuklar ve gebelerken).
Aslında üzülerek anlıyorum, insan yaşamı hiçe sayılarak politika yapılıyor. Sonra da hiç sıkılmadan “Aşı olmasınlar.
Salgından korunmak için düzgün beslensinler, zeytinyağlı yesinler.
Haa kırmızı et de yesinler.
Islak saçla sokağa çıkmasınlar, banyolarını akşamdan yapsınlar” deniliyor. TV muhabiri el yıkamayı anımsatınca da “Çok hasta, gripli biriyle tokalaşılırsa eller de yıkanır tabii” diye bitiriliyor.


- Sağlık bakanlığımız gebelere şu an için ne öneriyor?

Sağlık Bakanlığımız şunu söylüyor:

Dünya Sağlık Örgütü’nün aşı uzmanlar komitesi (SAGE) tarafından halen dünyadaki ruhsatlı pandemik H1N1 aşılarının gebelerde uygulanabileceğine ilişkin bir karar alınmıştır. Adjuvanlı aşının gebelerde kullanılması mümkündür. 20 haftalık gebelik süresini tamamlamış gebeler, adjuvanlı aşı ile aşılanabilirler. Ülkemizde adjuvansız aşı uygulamasına Aralık 2009 başında başlanacaktır.
Bebeği 20 haftalıktan küçük gebelere de istekli olmaları ve onam formu imzalamaları durumunda adjuvanlı aşının yapılabileceğini de belirtiyor.

- Aynı politikacı “Aşının prospektüsünde 4 yaşın altına yapılmaz yazıyor” diyor…

İşte Focetria (şu anda uygulanmakta olan aşı) prospektüsünün ilgili bölümü ve kaynağımız (yoruma gerek var mı?):
“Children and adolescents 6 months to 8 years of age: (6 aydan 8 yaşa çocuklarda: …)
One dose of 0.5 ml at an elected date.
A second dose of vaccine should be given after an interval of at least three weeks.”
http://www.emea.europa.eu/humandocs/PDFs/EPAR/focetria/spc/emea-spc-h385en.pdf

- Aşı konusunda görüş bildiren dernek veya kuruluşlar var mı?

Elbette var.

Aşı risk gruplarına mutlaka yapılmalı diyenler:
- Dünya sağlık Örgütü (WHO)
- Amerika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC)
- Amerika Aşı Uygulamaları Danışma Kurulu (ACIP)
- Türk Tabipleri Birliği (TTB)
- Enfeksiyon Hastalıkları Derneği
- Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanları Derneği (EKMUD)
- Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK)
- Halk Sağlığı Uzmanları Derneği
- Türk Toraks derneği

Aşı yapılmamalı diyenler:
Ben olumsuz bir tek dernek veya kuruluş görüşü duymadım, okumadım.

- Risk gurupları kimlerden oluşuyor?

SAGE listesi şöyle:
1. Sağlık personeli (temel sağlık altyapısının korunması için; onlara bir şey olursa hastalara kim bakacak?)
2. Gebe kadınlar
3. 6 ay üzeri süregen (kronik) hastalığı olanlar (astım, şeker, böbrek, kalp hastalıkları - hipertansiyon hariç - ve aşırı obezite gibi diğer süregen durumlar
4. Sağlıklı genç yetişkinler (15-49 yaş arası)
5. Sağlıklı çocuklar
6. 49 yaş üzeri ve 65 yaş altı sağlıklı nüfus
7. 65 yaş üzeri sağlıklı yetişkinler

Türkiye’de önce sağlık çalışanları aşılandı. Aşısı eksik olanlar sağlık ocaklarına giderek hala aşılanabilirler.
Halen 6 ay – 5 yaş grubu sağlıklı çocuklar ile 6 ay üzeri her yaşta kronik (süregen) hastalığı olanlar aşılanıyorlar. Herhangi bir belgeye, rapora gerek yok. Aile veya toplum sağlığı merkezine, ya da sağlık ocağına gidip ne hastalığı olduğunu söylemek yeterli.
Sırada ilköğretim öğrencileri var. Umarım olabildiğince erken başlanır aşılanmalarına, çünkü salgının hızı giderek artıyor.
Sonra da sıra diğer gruplara gelecek.

-Aşının kontrendikasyonları (yapılmaması gereken durumlar) nelerdir?

Anaflaktik reaksiyon şiddetlinde yumurta alerjisi olanlar, lateks (kauçuk) veya aşı bileşenlerine alerjisi olanlar, daha önce mevsimsel grip aşısı ile şiddetli alerjik reaksiyon geçirenler ve önceden Guillain-Barré Sendromu geçirmiş kimselere pandemi aşısı yapılmamalıdır.

- Bu virüsün özelliği nedir?
Çok hızlı yayılan, hafif hastalık yapan bir virüs söz konusu. Ama influenza virüslerinde yapı değiştirme özelliği olduğu için, çok süratle bu virüs ölümcül ve ağır hastalık yapan bir virüse dönüşebilir.
Kuş gribi ağır hastalık yapıyordu ama insanlara kolay kolay bulaşmıyordu.
Bu virüs ağır hastalık yapmıyor ama çabuk bulaşıyor. Bu virüsün çabuk bulaşma, kuş gribinin ağır hastalık yapma özelliği biraraya gelirse, bu tehlikeli olur. Influenza virüsleri bu tarz evlilikleri aralarında çok kolay yapıyorlar. Korkulan senaryo da o aslında. Bakanın “Üç bin kişi ölecek” gibi açıklamaları, kafadan uydurma, sayısal değerler değil. Matematik modeller var. Bu virüsün yayılma hızı bilinip öyle hesaplanıyor.

- Son sözünüz nedir topluma?
Pandemi aşısı güvenlidir ve koruyuculuğu çok yüksektir. Ailelerin çocuklarını bir an önce aşılatarak korumalarını öneriyorum.
Sağlık Bakanlığının velilere ilettiği onam formundaki yan etkilerden çok nadir görülenler gözlerini korkutmasın çünkü gerçekten çok nadir (1/10.000-1.000.00 dozda) görülme sıklıkları.

Şöyle bir örnekle bitireyim sözlerimi: Diyelim gece ıssız bir sokakta bir cani elinde koca bir bıçakla sizi kovalıyor. Yakalarsa büyük olasılıkla öldürecek. Köşe başına geldiğinizde bir taksiyi müşteri bekler buldunuz. Hemen binip oradan uzaklaşır mısınız, yoksa “Ya şoför çok beceriksizse, bir trafik kazası geçirip ölürsem” diye düşünüp yaya mı devam edersiniz yolunuza? Durum bundan ibarettir bence…

Az önce NTV’de Prof. Dr. Volkan Korten (canım arkadaşım) aynen şöyle söyledi: “Bu salgın iki durumda kırılır. Ülke nüfusumuzun yarısı aşılanınca ya da yarısı hastalığı geçirince (35 milyon hastanın kaç kayba yol açabileceğini düşünmek içimi üşütüyor – SP). Aşı konusunda doktorlar arasında görüş ayrılığı filan yok. Konudan anlayan herkes net bir biçimde aşının yanında, bir tek istisna bile yok.
Konudan anlamayanlar aşıya karşı, bunun da bir önemi yok.

Sevgi ve sağlıkla kalın...

*http://doktorsitesi.gazetevatan.com*

1 Aralık 2009

SALGININ CİDDİYETLE YÖNETİLMESİ GEREKİYOR "A H1N1v"

SALGININ CİDDİYETLE YÖNETİLMESİ GEREKİYOR
"A H1N1v"
13.11.2009
alt
Bu günlerde tüm dünyada görüldüğü gibi ülkemizde de Pandemik İnfluenza salgını yaşanmakta ve ölümler olmaktadır. Risk altında sayıları milyonları geçen bir popülasyon vardır. 12 Kasım 2009 tarihinde İstanbul Tabip Odasında ilk toplantısını yapan TTB – Pandemik Bilimsel Danışma ve İzleme Kurulu aşağıdaki hususların kamuoyuyla paylaşılmasına karar vermiştir:

BASIN AÇIKLAMASI

Ciddiyetle Yönetilmesi Gereken Bir Bulaşıcı Hastalık Salgınıyla Karşı Karşıyayız...

Sağlık çalışanları da bu risk gruplarından birisidir.

Her durumda olduğu gibi bu durumda da konuya bilimsel ve tutarlı yaklaşanlar ve bunu başaramayanlar olduğunu gözlüyoruz. Salgının ciddiyeti sadece ülkemizde değil tüm dünyada ve tüm saygın bilim kurum ve kuruluşlarınca büyük bir endişe ile izlenmekte iken, sorumluluk sahibi olması beklenen kişi ve kuruluşlarda salgının ciddiyetine gölge düşürecek ve toplumsal düzeyde olumsuz sonuçlara yol açabilecek nitelikte “kerameti kendinden menkul” bazı yaklaşımlar gözlenmektedir. Bu konuda yapılan haberlerin, demeçlerin, yorum yazılarının incelenmesi ayrı bir çalışma konusudur.

Hareketli tartışmalardan biri de aşılanma konusunda yaşanmaktadır. Aşıların bulaşıcı hastalıklarla savaşta etkinliği bilimsel olarak tartışma götürmeyecek biçimde kanıtlanmıştır.

Aşıların yan etkileri sağlanan yararın yanında ihmal edilebilecek denli azdır. Aşılar toplumsal erişime olanak sağlayan ucuz ürünlerdir.

Yalın bir gerçeği dikkatinize sunuyoruz: Ülkemizde salgın milyonlarca kişiyi etkisi altına alacaktır; sahip olduğu riskler ya da virüsün bazı özellikleri nedeniyle ölümler sayısal olarak binleri aşabilecektir.

Sağlık Bakanı'nın kamuoyunu ikna etmek için büyük bir çaba harcadığı, bu amaçla basın önünde aşı olduğu sırada Başbakan'ın aşı konusunda şüphe uyandıran tavrı büyük bir talihsizliktir. Bu ve benzeri durumlarda, açık, tutarlı, sürekli ve güven veren politikalar uygulaması gereken ulusal sağlık otoritesinin kendi içinde bile ikircikli ve kararsız bir durumla yüz yüze kalması toplum için kaygı vericidir.

TTB, bu güven bunalımında topluma güven vermek, korkularını giderecek bilimsel açıklamalarda bulunmak, aşı konusundaki kafa karışıklığını ortadan kaldırmak ve Pandemik İnfluenza konusunda tüm toplumun güven duyacağı sürekli bir bilgi hattı oluşturma kararı almıştır.

TTB-PandemİK (TTB-Pandemik İnfluenza A H1N1v (Domuz Gribi) Bilimsel Danışma ve İzleme Kurulu) alanında akademik ve klinik alanda önde gelen uzmanlar, sağlık iletişimcileri ve tıp eğitimcilerin bulunduğu bilim insanlarından oluşturulmuştur. Bu grupta yer alan uzmanlar Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji, Viroloji, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Halk Sağlığı, Epidemiyologlar ve Yoğun Bakım branşlarında görev yapmaktadır.

Kurul her 15 günde bir izlem ve değerlendirmeler de bulunacak ve pandemi sonlanana kadar sürekli toplanacaktır. Kurul çalışmaları kapsamında Pandemik İnfluenza’yı bilimsel yönleriyle inceleyecek ve gerekli gördüğü durumlarda da uyarılarını kamuoyuyla paylaşacaktır.
ABD, AB, Çin, Avustralya ve diğer ülkeler de pandemiye karşı alınan önlemler incelenecek, aşılar hakkında ayrıntılı bilgi verilecek ve risk grupları saptanarak kimlerin öncelikli olarak aşı olması gerektiği konusunda son bilimsel veriler ışığında açıklamalar yapılacaktır.

TTB - PandemİK (TTB - Pandemik İnfluenza H1N1v/Domuz Gribi) Bilimsel Danışma ve İzleme Kurulu Ön Raporu

1. Dünyadaki ve ülkemizdeki pandemik influenza A virusu ile ilgili son veriler, ciddi bir yaklaşım ile yönetilmesi gereken bir durum ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.

2. Bu salgına hazırlık için 2005 yılında hazırlanmış Ulusal Eylem Planımız vardır. Bu planda belirlenmiş önlemler ve eylemler kamuoyu ile paylaşılmalı ve uygulamaya geçirilmelidir. Planda değişiklikler yapılmış ise, bu değişikliklerin neler olduğu ve nedenleri kamuoyuna açıklanmalıdır. Ulusal Eylem Planında yapılacak değişiklikler bilimsel kanıtlara dayalı ve uyum içinde olmalıdır.

3. Yaşadığımız İnfluenza A H1N1v grip salgını mevsimsel gribe kıyasla klinik olarak genellikle daha hafif seyretmekle birlikte hastalanan kişi sayısının çok olması nedeniyle ölümler görece çok görünmektedir. Milyonlarca kişinin bu hastalığa yakalanması riski göz önüne alındığında ölümlerin daha da artmasının beklendiğini anımsatıyoruz. Burada aşılama kadar önemli olan bir konu da, durumu ağırlaşan hastalara yataklı tedavi kurumlarında gerekli bakımın yapılması, ihtiyaç duyulan yoğun bakım yataklarının ayrılması ve yeterli solunum cihazının dengeli bir şekilde yurt çapında dağılımının sağlanmasıdır.

4. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de salgının kontrol altına alınabilmesi ve daha az zararla atlatılabilmesi için başta sağlık çalışanları, okul çocukları, gebeler ve süreğen (kronik) hastalığı olanlar olmak üzere toplumun önemli bir kesiminin aşılanması gerekmektedir. Sağlık hizmeti veren tüm sağlık çalışanları ve okul çağındaki çocukların öncelikle aşılanmaları önemlidir. Salgın sürecindeki çalışmalar, diğer koruyucu hekimlik uygulamalarının, özellikle de diğer aşılama çalışmalarının zayıflamasına kesinlikle yol açmamalıdır. Bu konuda spekülasyonlardan özenle kaçınılmalıdır.

5. Ülkemizde uygulanan aşılar, AB üyesi ülkelerde kullanılmaktadır. Bu aşılar Dünya Sağlık Örgütü tarafından lisanslandırılmıştır ve gerekli güvenlik testlerinden geçirilerek uygulanmaktadır.
Aynı aşılar, dünyanın birçok ülkesi ile birlikte eş zamanlı olarak ülkemizde de uygulanmaya başlanmıştır. Bu konuda hem sağlık çalışanlarının hem de halkımızın herhangi bir endişeye kapılmasına yol açacak kabul edilebilir bilimsel kanıt yoktur.

Bu kuşkular aşılama sürecinde oluşacak yan etkilerin ciddiyetle izlenmesi ve hızla kamuoyuyla paylaşılması ile aşılabilecek niteliktedir.

6. Bu olağanüstü süreç içinde bireyler ve kuruluşlar, kamuya yönelik yapılacak her türlü açıklamada bilimsel gerçekleri ve kamu yararını gözetme sorumluluğu sergilemelidir. Bilimsel dayanaktan yoksun, önlemlerin uygulanmasına engel oluşturabilecek, temelsiz karmaşa yaratabilecek keyfi yorum ve açıklamalardan kaçınılmalıdır. Bu hem yöneticilerin, hem hukukçuların hem de hekim camiasının önemli bir sorumluluğudur.

7. Salgın konusunun toplumla iletişiminin yürütülmesi büyük titizlikle gerektirmektedir. Örneğin yönlendirici olmaktan çok kişileri paniğe sevk eden salgın haberleri, sağlık kuruluşlarında aşırı yığılmalara neden olmaktadır; bu durumda gerçekten hasta olanlar ve olmayanlar aynı koridorlarda ve bir arada muayene sıralarını beklemektedir. Sadece bu gerçeği dikkate aldığımızda bile bu yığılmaların yaratabileceği sorunları daha iyi anlayabiliriz. Bu nedenle bir yandan sağlık kuruluşlarında ortaya çıkan koşullara göre düzenleme yaparken, bir yandan da toplum doğru biçimde yönlendirilmelidir: Örneğin sadece sağlık otoriteleri tarafından belirtilen bulguları olanların sağlık kuruluşlarına yönlendirilmeleri, bunun dışında hafif ve olağan bulguları olanların evlerinde dinlenmeleri hem kendi sağlıkları hem de toplum sağlığı açısından önem taşımaktadır.

8. Tüm bu süreçte en kilit önemdeki konu, salgının gidişatı konusunda hızlı ve doğru bilgilendirme olacaktır. Bu açıklığa sadece bilimsel çevrelerin değil, toplumun da ihtiyacı vardır. Hastalığın gidişatı ve alınmakta olunan önlemler ile ilgili bilgiler en yetkin otorite tarafından düzenli bir biçimde kamuoyuna sunulmalıdır. Salgından etkilenen hastaların profili ile etken virüsün özellikleri hakkındaki güncel bilgiler analiz edilmiş olarak bilimsel çevrelerle düzenli paylaşılmalıdır.

9. Açıklık ve bilgilendirmeye dayalı güven ilişkisi, salgının en az zararla atlatılmasında olmazsa olmaz koşuldur. Güvensizlik, eksik ve veya yanlış bilgilerin tüm çabaları baltalamasına, sağlanan tüm ilerlemelerin zarar görmesine yol açabilecektir. Bu konuda hepimize çok ciddi bir görev ve sorumluluk düşmektedir.

10. Salgına bizden önce yakalanmış ülkelerin deneyimleri göstermektedir ki; hastalık en ağır sonuçlarını yoksul kesimlerde, kalabalık koşullarda yaşayanlar da, kronik hastalığı olanlarda ve gebelerde göstermektedir. Bu nedenle koruma önlemleri ve bakım hizmetlerinin başta yoksullar olmak üzere tüm dezavantajlılara öncelikli olarak ulaştırılması için gerekli önlemler alınmalıdır.

11. Hastanelere yığılmaların önüne geçmek için basamaklı sevk zinciri uygulanmalı ve Sağlık Bakanlığı birinci basamak sağlık çalışanlarına bakım ve yönetim bilgi ve lojistiği derhal sağlamalıdır. Birinci basamaktan başlayarak, ikinci ve üçüncü basamak kurumlarda katkı payının kaldırılması halkın sağlık hizmetlerine erişiminin önündeki engelleri azaltacak, gereksiz acil servis başvurularını azaltacaktır.

Devlet bu hastaların tedavi giderlerini karşılamalıdır. Ayrıca hatırlatmak isteriz ki özel sigorta şirketleri H1N1'i kapsam dışında bırakmaktadır. Bu nedenle devlet bu konuda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir.

12. Laboratuar tanısı imkânları kamu eliyle genişletilmeli, salgının ticarileştirilmesinin önüne geçilmelidir.

13. Kişisel korunma önlemleri olarak el yıkama sıklığının arttırılması, kişiler arası yakın temasın mümkün olduğunca azaltılması, hastaların maske kullanması, kalabalık ortamların sık havalandırılması, aşırı yorgunluk ve uykusuzluktan kaçınılması ve dengeli beslenmeye özen gösterilmesi sayılabilir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullara taze meyve dağıtarak dengeli beslenmeye katkıda bulunması yararlı olacaktır.

14. Aşıların bulaşıcı hastalıklarla savaşta etkinliği bilimsel olarak tartışma götürmeyecek biçimde kanıtlanmıştır. Aşıların yan etkileri sağlanan yararın yanında ihmal edilebilecek denli azdır. Aşılar toplumsal erişime olanak sağlayan ucuz ürünlerdir. Çiçek hastalığı aşı ile tümüyle ortadan kaldırılmıştır. Tüm dünyada çocuk felci ve kızamık hastalığına karşı benzer bir savaş verilmekte, tam başarıya her yıl bir adım daha yaklaşılmakta; milyonlarca insanın sağlığı korunmaktadır. Henüz bu yılın Nisan ayında tanımlanan ve kısa sürede tüm dünyayı saran bir virüse karşı bu hızla aşı geliştirilebilmiş olması bir şanstır ve gelecek için umut verici bilimsel bir başarı olarak değerlendirilmelidir.

Türkiye bugünden tezi yok, kendi aşılarını üretmek için AR-GE yatırımı yapmaya başlamalıdır. Aşı üretimi için gerekli bilgi birikimi ve insan gücümüz yeterlidir. Sağlık Otoritesi bu stratejik ürünün üretilmesi kararını ivedilikle vermelidir.

15. Bağışıklama hizmetlerinin topluma sunulması sayesinde sadece kişisel düzeyde bağışıklık sağlanmamakta; eğer aşılanma yaygınlığı belirli bir orana ulaştırılabilirse, hastalığın kişiler arasındaki geçişi de azaltarak toplum içindeki yayılımı da önlenmektedir. Bu sayede hastalığın ölümcül riskler yaratabileceği riskli grupları koruyucu özellikte bir toplumsal bağışıklık da gelişir. Önemli bir faktör de şudur; grip virüsü hızla değişiklik gösterip yeniden hastalandırıcı özellikler kazanabilen bir virüstür. Hastalık yayılımı azaldıkça bir virüsün diğer grip etkenleri ile karşılaşma olasılığı da azalacak, böylece yeni grip virüslerinin ortaya çıkış olasılığı düşecektir.

16. Eğer bir kişi farkında olmadan bu hastalığı geçirdiyse, aşının onun üzerinde nasıl bir etkisi olabileceği sorusuna da yanıt vermek istiyoruz: Bir hastalığı geçirmemek bağışıklık kazananlarda, o hastalığa karşı aşı yaptırmanın bir zararı olmadığı bilinmektedir. Kişi bağışık olduğu için etkenle karşılaşmanın onun için zararlı bir sonucu olmayacaktır.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ

TTB - PandemİK İnfluenza AH1N1v (Domuz Gribi) Bilimsel Danışma ve İzleme Kurulu Üyeleri ve Görevleri

Prof. Dr. Feride Aksu Tanık
A.Ü. Ankara Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD, TTB Merkez Konseyi II. Başkanı-Başkan
Uzm. Dr. Ali Özyurt
İstanbul Tabip Odası- Sekreter

Prof. Dr. Selma Karabey
İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD

Prof. Dr. Haluk Eraksoy
İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

Doç. Dr. Önder Ergönül
M.Ü. Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve K.Mikrobiyoloji AD

Prof. Dr. Gülbin Gökçay
İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Çoçuk Hastalıkları AD

Doç. Dr. Muzaffer Eskiocak
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD

Prof. Dr. Gülden Yılmaz
Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji AD

Prof. Dr. Selim Badur
İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji AD

Doç. Dr. Pınar Ay
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD

Uzm. Dr. Çağrı Kalaça
Sağlık İletişimi

Dr. Akif Akalın
İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Eğitimi AD

http://www.ttb.org.tr

22 Kasım 2009

DOMUZ GRİBİNDEN KORUYUCU BESİNLER




YOĞURT
İçinde bağırsaklarda mikroplarla savaşan yararlı bakteriler olan probiyotik bulunur. Böylece grip virüsü vücutta barınamaz.


YEŞİL ÇAY
Bağışıklığı güçlendiren “epigallocatechin gallate” isimli kimyasalı içerir. Günde 3 fincan tavsiye ediliyor.



GİNSENG
ABD’li bilim adamları günde 2 tane 200mg’lık ginseng kökü kapsülü alan insanların grip riskinin yüzde 31 azaldığı belirlendi. Bağışıklığı harekete geçirir.



BADEM
Hastalıklarla savaşan antioksidan E vitamini bakımından zengindir. Gripten korunmak için her gün bir ara öğün olarak 24 tane badem yemeye çalışın.


PATATES
İçindeki “beta carote ”, gribe karşı koruma özelliğini verir. Vücutta A vitaminine çevriliyor ve grip tedavisinde önemli rol bir oynuyor.


TAVUK SUYUNA ÇORBA


SARIMSAK


ZENCEFİL
İçeriğinde doğal olarak bulunan “gingerol” maddesi, her türlü enfeksiyonu uzakta tutmaya yardımcı. Zencefil çayını tercih edebilirsiniz.


CEVİZ
Antioksidan selenyum soğuk algınlığı, grip ve kansere karşı koruma sağlar. İçindeki selenyum oranı diğer tüm gıdalardan 10 kat oranında daha fazladır.



TURUNÇGİLLER


BAL


LAHANA
Ispanak ve lahana gibi koyu yeşil renkli yaprağa sahip sebzeler, bağışıklık sistemini gribe karşı güçlendiren D vitamini bakımından zengindir.


MANTAR

14 Kasım 2009

Domuz gribinden 20 ölüm daha!

Domuz gribinden 20 ölüm daha!


Türkiye
’de domuz gribinden ölenlerin sayısı 60’a yükseldi...

Sağlık Bakanlığı domuz gribinden 20 kişinin daha hayatını kaybettiğini açıkladı.

Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan yazılı bir açıklamada, Türkiye’de domuz gribinden ölenlerin sayısının 60’a yükseldiği bildirildi:

Pandemik grip nedeniyle çeşitli illerimizde 20 vatandaşımız daha maalesef hayatını kaybetmiştir. Bu vefatlarla beraber Pandemik gripten kaybedilen vatandaşlarımızın sayısı 60 olmuştur.

Halen pandemik grip sebebiyle hastanelerde yatan hasta sayısı 202’dir. Bunların 40’ının takip ve tedavisi yoğun bakımlarda sürdürülmektedir. 11 hasta solunum cihazına bağlı olarak takip edilmektedir.

Aşılama çalışmalarının başlamasından bu yana hacı adayları ve sağlık çalışanlarından (güvenlik ve temizlik hizmetlerinde çalışan sözleşmeli personel, idari işlerde çalışan personel, eczacılar, serbest çalışan diş hekimleri de dahil olmak üzere) tüm sağlık çalışanlarından toplam yaklaşık 250 bin kişi aşılanmıştır. Aşılananlar arasında hayatı tehdit edici ciddi yan etkilere rastlanmamıştır. Sağlık kuruluşlarında çalışan bazı personelin aşılama kapsamına alınmadığına dair yapılan açıklamalar ve haberler gerçeği yansıtmamaktadır.

Çok sayıda vatandaşımızın hastanede, bazı vatandaşlarımızın yoğun bakım ünitelerinde takip edilmesine ve bu hastalarımızın da bir kısmının maalesef hayatını kaybetmesine neden olan pandemik gripten korunmanın bilinen en etkili yolu aşılanmaktır.

16 Kasım 2009 Pazartesi gününden itibaren 6 ay–5 yaş arası çocuklarımızın ve tüm yaş gruplarındaki kronik hastalığı olan vatandaşlarımızın aşılanmalarına tüm illerimizde başlanacaktır.”

17.11 | 13.11.2009

*http://www.milliyet.com.tr/*

2 Kasım 2009

Dikkat! Uzmanlar uyarıyor

Dikkat! Uzmanlar uyarıyor

31.10.2009 Cumartesi 11:44
Domuz gribinden korunayım derken sağlığınızdan olmayın

Domuz gribi nedeniyle satışı artan kimyasal dezenfektanların kilosu 60 TL'ye kadar çıkarken, su, tuz ve elektrikten, bin misli daha ucuza doğal dezenfektan elde edilebiliyor.

Domuz gribinin oluşturduğu panik, dezenfektan satışlarını patlatmış durumda. İnternet üzerinden de birlerce türü pazarlanan kimyasal dezenfektanların kilosu, 6 TL'den başlayıp 60 TL'ye kadar çıkabiliyor. İnsanların panikle önüne gelen dezenfektanı almasının kötü niyetli kişilerin ekmeğine yağ sürdüğünü vurgulayan uzmanlar, aşırı kimyasal dezenfektan kullanımının başka sağlık problemlerine neden olabileceğini belirterek yetkilileri uyarıyor.

Kimyasalların zararlarıyla ilgili olarak, 'Nasıl zehirleniyoruz, nasıl korunuruz?' adıyla bir de kitap yazan Kimya Mühendisi Mennan Aysan Kuzanlı, gripten korunalım derken daha tehlikeli hastalıklara yakalanma riski bulunduğunu söyledi.

1 TONU 6 TL'YE ÜRETİM

Metabolizmanın bozulmasına neden olan mikroptan kurtulmak için kullanılan kimyasalların da aynı etkiye neden olduğunu ifade eden Menan Aysan Kuzanlı, şöyle devam etti: “Aşırı kimyasal kullanımı da tehlikeli. Kısacası yağmurdan kaçarken doluya da tutulabiliriz. Çünkü insanın elinin endazesi olmuyor, bazen ölçü kaçabiliyor. Ölçünün kaçtığı zamanlar, kaçmadıklarından daha fazla olabilir.”

Kuzanlı, fiyatı modeline göre 8 bin TL'den başlayan cihazın 3 ay ile 1 yılda kendini amörti ettiğini kaydetti.

Klimalarda havayı temizlemeye yarıyor

Kimyasallardan korunma konusunda da kitap yazan Kimya Mühendisi Mennan Aysan Kuzanlı, su, tuz ve elektrik kullanan Envirolyte isimli cihazla kurumların kendi bünyelerinde doğal dezenfektan üretilebileceğini söyledi. Almanya, ABD, Japonya ve Rusya'da şehir sularının dezenfektanında da aynı cihazın kullanıldığını belirten Kuzanlı, Japonların elde edilen sıvıyı klimalara uyarlayarak havayı dezenfekte ettiğini sözlerine ekledi. (YeniŞafak)

"http://haber.gazetevatan.com/Dikkat_Uzmanlar_uyariyor/268171/41/Saglik

21 Ekim 2009

SAĞLIK HABERLERİ





Sağlık Haberleri

"Hiçbir problem; söz konusu probleme neden olan, bilinç düzeyi ile çözülemez...!"

******************************************************


EvcioğluHaber-

EvcioğluHaber-